Türk enternasyonalisti, Türk Komünist Partisi
kurucularından Mustafa Subhi Mevlevizade’nin faaliyetleri birçok defa
araştırmacıların ilgisini çekmiştir.[1] Yine de hayatının kimi sayfaları ortaya
çıkarılamamıştır. Bu [dönem] özellikle Subhi’nin Fransa’daki faaliyetleri ve
Fransız sosyalistleriyle ilişkisi, Çarist hükûmet tarafından Türk vatandaşı
olarak 1. Dünya Savaşı’nda Uralsk’taki devrimci faaliyetleri vb.’dir. Arşiv
dokümanlar ve süreli yayınlar ile Subhi’nin yaşamını ve 1914-1915’te Türkiye’den
Kırım’a ve Kaluga’ya geçişini aydınlatmaya çalışacağız.
Subhi’nin sosyal faaliyetleri Fransa’da Sorbonne
Sosyal Bilimler Fakültesi’ndeyken başladı. Yurduna döndükten sonra İstanbul’da
ders verdi, muhalif İfham gazetesini bastı, Millî Meşrutiyet Fırkası
grubunun bir üyesiydi.[2] 1913’te, Genç Türk hükûmetinin siyasetini eleştirdiği
için Enver Paşa, Subhi’yi tutuklatıp o dönemin mevcut düzeninde birçok
muhalifin yattığı Türk Bastille’ine, Sinop Kalesi’ne sürdü. Bu kalede
mahkûmların durumu biliniyordu, özellikle Sinop’taki Rus konsolos yardımcısı V.
Cuiçi’nin İstanbul’daki başkonsolosluğa ve St. Petersburg’daki Dış İşleri
Bakanlığı 1. Departmanı’na yazdığı raporlarında [bu görülüyordu]. 15 Haziran
1913’te (bu ve sonrasında eski tarihle) konsolosluğa ve 24 Haziran’da dış
işlerine yazdığı raporda Vezir Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesine dahiliyet
dolayısıyla 600 şüphelinin Sinop’a sürüldüğü ve içlerinde bir yüksek öğrenim [“liseum”]
profesörü M. Subhi’nin olduğunu bildiriyordu.[3] Konsolos yardımcısı, hepsinin
mahkemesiz sürüldüğünü, 17’sinin -tanınmış yetkililer ve görevliler- şehirde
denetim altında tutulduğunu not etti.
1914 baharında bir grup siyasi tutsak Sinop’tan kaçtı.
Şehirde yaşayan birkaç tutsak nispeten daha hürdü. Kaçışı organize edenler
onlardı. Rusya’dan dönen taka sahibiyle anlaşarak 24 Mayıs gecesi kayıkla
denize açıldılar ve kendilerini ayın 29’unda Balıklava’ya ulaştıran takaya
geçtiler. Daha sonradan 14 firari, güvenle Sivastopol’a ulaştı.[4] Birkaç Kırım
ve St. Petersburg gazetesi, firar hakkında sansasyonel haberler yaptı. Nitekim,
30 Mayıs’ta Kırım Habercisi [Krymsky Vestnik, Крымский вестник] Subhi’nin
bir askeri yoldaşı ile birlikte gazetenin yönetim merkezini ziyaretini haber
verir. “Sivastopol’da Türk siyasi sığınmacıları” isimli bir haber yayınladı.
Subhi, firarın koşullarından, Türkiye’de Jön-Türk rejimine ve onların
gelecekteki planlarına dair muhalif fikirlerinden bahsetti. Aynı gün Sivastopol’dan
aldığı bilgiyle Petersburg’da çıkan Söylev (Речь) gazetesi, firariler
hakkında ufak bir haber bastı. Haklarında daha etraflı bilgi 31 Mayıs tarihli Petersburg
Habercisi [Petersburg Kuriyer, Петербургский курьер] ve daha sonrasında ise
Kazan [Казань] gazetesinde verildi.
Yerel yetkililer de ayrıca firarla ilgilendi. 29 Mayıs’ta
belediye başkanına sığınmacıların gelişini bildirip haklarında takip
başlatılmasını istedi. Petersburg’da ve Sivastopol’da kalmalarına itiraz
etmediler ama devrimcilerin olup olmadığını öğrenmek istediler.[5] Sivastopol
Jandarma Ofisi kaçanlar arasında Türk Genelkurmayı görevlileri, eski
yetkililer, büyük tüccarlar, iki işçi ve -Van Genel Valisi’nin oğlu, bir
muhalefet gazetesinin editörü- bir profesörün olduğunu öğrendiler.[6] Firariler,
“Kazan” kahve dükkânında durakladılar, arkalarında gizli polis takibi vardı.
Subhi, yerel gazete bürolarını ziyaret etti,
arkadaşlarıyla birlikte Bahçesaray’da şehrin manzara yerlerini inceledi,
arkadaşlarıyla bir bankaya uğradı. Bir Bahçesaray gazetesi muhabiriyle yaptığı
söyleşide, büyük bir çoğunluğu tüccarlar ve eski yetkililerden müteşekkil her
vilayetten büyük sayıda siyasi tutsağın Sinop’ta olduğundan söz etti. Eskiden
1908 Jön-Türk Devrimi sonrası hayata geçen siyasi parti ve cemiyetlerin üyeleri
olduklarını ve şimdi Jön-Türk iktidarının siyasetine muhalif olduklarını,
devrimi derinleştirmek ve halkın durumunu geliştirmek için mücadele ettiklerini
söyledi. Subhi, liderleri emekçi halka ve ulusal azınlıklara düşmanca tavır
takınan ve dış politikada siyasetleriyle Türkiye’nin yarı-sömürge durumunu daha
da kötüleştiren Jön-Türk Devrimi’nin ilgisizliğinden memnuniyetsizliklerini
belirtti.[7]
Sivastopol Jandarma Ofisi yönetiminin bir raporuna
göre, Temmuz 1914 başlarında Bakü’ye gitmek üzere ayrıldı.[8] Kısa süre sonra
Bakü gazetelerinin birinde “Türkiye’nin Menfaat ve Selâmeti” isimli yazısını
yayınladı.[9] Ayrıca Rusya’nın Dünya Savaşı’na dâhil oluşunun ilk günü 1
Ağustos’ta Kırım ve Kafkasya gazetelerinde de tekrar basıldı. Türk
egemenlerinin Türkiye’yi Kayzer Almanyası’nın safında savaşa sokma
niyetlerinden söz etti. Subhi savaşa dair tutumunu ve birtakım sosyal sorunları
ortaya koydu ve bunları cevaplandırmaya çalıştı. Türkiye’de seferberlik ilanına
ilişkin Türkiye’nin Avrupa savaşına girip Yunan problemini zor yoluyla çözüp
çözmeyeceğini sordu. Yalnız Yunan meselesinin değil, diğer ciddi meselelerin de
Avrupalı devletlerin dâhiliyeti olmadan, Türkiye’nin meseleyi çözemeyeceğini
belirtti. Türkiye ne yapmalıydı, Üçlü Anlaşma [İttifak] safına mı, Antant
[İtilaf] safına mı girmeliydi? Hiçbiri, Subhi herhangi bir askeri ittifaka
dâhiliyetin zorluklarla dolu olduğuna inanıyordu. Ülke, savaşı değil, halkın
yaşantısını geliştirmeyi düşünmeliydi. Türkiye için barış ne kadar uzun
sürerse, o kadar iyiydi. Yazar, ülkesinin henüz geçmiş savaşlardan
(İtalyan-Türk [Trablusgarp] 1911-1912 ve Balkan 1912-1913) toparlanamadığını,
ekonomisinin daha yeni yeni yaralarını sarmaya başladığını, ülkenin Fransa’ya
olan borcunu henüz ödemediğini ve bankaların işlerini henüz yoluna koymadığını
belirtti. Türkiye Avrupa katliamına dâhil olmamalıydı. Ülkenin savaşan
taraflardan birisine katılması halkın çıkarlarına zarar verirdi. Nihayetinde,
hiçbir Avrupalı devlet Türkiye’ye ayakları üzerinde doğrulmasında yardım
etmemişti. Onun sonucu: Yurdunun menfaati için ülkenin tarafsızlığa ihtiyacı
vardı.
Daha henüz 1918’de Subhi, Sovyet hükûmetinin barış
kararı ve dünya savaşının Leninist değerlendirmesiyle tanıştığında, tekrar
Türkiye’nin savaşa katılmasının sonuçları üzerinde eğildi, ama [bu sefer]
meseleyi pasifist bir konumundan değil, sınıf konumundan, devrimci konumdan ele
aldı. Makalelerinde Rusya ve Türkiye tarihini karşılaştırarak geçmişlerinde
ortak özellikler buldu ve yurdunun devrimci Rusya’nın yaptığı yoldan savaştan
çıkmasını istedi. Almanya’nın müttefiki olarak Türkiye Kafkasya’da Rusya’ya
karşı askeri operasyonlar yürüttü, birçok Türk askeri kendisini Rus esaretinde
buldu. Subhi, hemşerilerinin yaşamları ve yaşam standartları ile ilgilendi.
Batum’a ziyareti bir tesadüf değildi.[10] Kısa süre sonra yetkililerin emriyle
Sarıkamış’tan, Artvin’den, Tiflis’ten, Sohum’dan, Batum’dan, Nahçivan’dan,
Gagra’dan, Gudauta’dan ve Tuapse’den Türk savaş esirleri cephe hattından uzağa,
Rusya’nın derinlerine sürüldüler. Aynı dönemde Rus hükûmeti, bütün Türk
vatandaşlarını gözaltına almaya karar verdi. Subhi ve yoldaşları bunların
arasındaydılar. 22 Ekim 1914’te 975 savaş esiri Kaluga’ya gönderildi.[11] Kasım
başlarında Kafkasya’dan bir tren geldi. Subhi’ye ayrı bir sivil gözaltı olarak
yaşama şansı tanınmıştı. İlk başta Starom Torg’da Orlov Podvorya’sına yerleşti,
daha sonradan Blagoveşçenskaya Caddesi’nde bir apartmana taşındı.
Kaluga ilindeki Türk savaş esirleri, Moskova-Kiev
Demiryolu Hattı’nın onarımında, pomeşçik mülklerinde, ekonomide ve Kaluga’nın
kendisinde çalıştırıldılar. 1 Ocak 1915 itibariyle [Kaluga’da] 2000’i aşkın
savaş esiri vardı.[12] Oblast arşivi kaynakları, Subhi’nin Kaluga valisine 29
Kasım 1914 ve 26 Temmuz 1915 tarihli dilekçelerini içermektedir. Subhi,
İstanbul’da yüksek öğrenim enstitüsünde profesör olduğunu, politik ekonomi
öğrettiğini ve aynı zamanda Jön-Türk yönetimine muhalif olan Türkiye’de yaşayan
diğer halklar için idari özerklik savunan İfham gazetesinin direktörü
olduğunu yazdı. Devamla bazı otobiyografik bilgiler verdi, Sinop’a sürgününden
ve Batum’da gözaltına alınışından bahsetti[13], kendisinin ülkeyi felaket
getiren bir savaşa sürükleyen Jön Türk hükûmetinin ilkeli bir muhalifi olduğunu
ve Kafkasya gazetelerinin sayfalarında bu politikaya karşı çıktığını söyledi.
Aynı zamanda anlaşılır sebeplerden dolayı kendi ülkesindeki sosyal ve siyasi
faaliyetlerini gizledi. Sıkışık ekonomik durumundan söz edip kendisine bir
siyasi sığınmacı için koruyucu pasaport ve bir geçim kaynağı sunulmasını
istedi.
Kaluga valisi, Polis Departmanı’na bir araştırma
talebi gönderdi, ayrıca polise başvuranın gerçek durumunu saptamasını istedi.
12 Ağustos 1915’te pristav [mübaşir] Subhi’nin 30 yaşında, bekâr
olduğunu, ayda 15 ruble verdiği eşyalı bir odada kaldığını, Fransızca dersi
verdiğini ve bundan 25 ruble kazandığını valiye bildirdi. Bu nedenle ödeneğin
kendisine verilmesi reddedildi ve anlaşılan o ki pasaport meselesi mevzu bile edilmedi.[14]
9 Eylül 1915’te Kaluga valisi, St. Petersburg’dan Türk savaş esirlerinin ve
sivil Türk tutukluların Uralsk’a gönderilmesi istenen bir telgraf aldı. Bir
hafta sonra 741 kişi Kaluga’dan sürüldü. Bunların arasında Subhi de vardı.[15]
Urallar’da Subhi, devrimci Marksizme bir yönelim
yaşadı. İşletmelerde esirlerle-emekçilerle çalışarak devrimci hadiselerin bir
katılımcısı oldu, Rusça çalıştı, Urallar’ın Bolşevikleriyle temasa geçti, savaş
esirleri arasında devrimci propaganda yürüttü ve 1915’te RSDİP saflarına
katıldı.[16] Urallar’da Petrograd’da silahlı ayaklanmanın başarısını ve Geçici
Hükûmet’in devrilişini haber aldı.
Subhi’nin yurdunun kaderine ve savaşın ne getirdiğine
dair düşünceleri, Sovyet Rusya’da kendisinin redaktörlüğünü yaptığı Moskova’da
NARKOMNATS’ta basılan Türk enternasyonalistlerinin organı Yeni Dünya (“Eni
Dunya”, Ени дюнья) gazetesindeki makalelerine yansıdı. Daha sonradan kendisi
Moskova’da, Kazan’da, Kırım ve Taşkent’te çeşitli parti görevlerini yerine
getirdi ve Ukrayna’da Denikin’e ve Petluryacılara karşı savaştı.
Yeni Dünya, Sovyet
hükûmetinin onun tarafından çevrilen dokümanlarını yayınladı, Brest-Litovsk
barış konuşmalarında Kafkasya’nın bir kısmının Türkiye’ye teslimini öneren
Jön-Türkler’in fetihçi emellerini ortaya çıkardı. Emperyalist müdahale ve iç
savaş yıllarında Subhi, diğer enternasyonalistlerle birlikte, Sovyet iktidarını
savundu. O, Komintern’in 1. Kongresi’nin delegelerinden birisiydi, başkanı
seçildiği Türkiye Komünist Partisi 1. Kongresi’ni Eylül 1920’de Bakü’de
örgütleyenlerdendi.
1921 başlarında Subhi yurduna döndü ama diğer
arkadaşlarıyla jandarmalar tarafından yakalandı, öldürüldü ve Trabzon
civarlarında denize atıldı. O kısa hayatı çok trajik bir şekilde sonlandı.
N. A. Subayef
[Kaynak: “Mustafa Subhi Rusya'da”. Subayev,
N. A.. ["Мустафа Субхи в России". Субаев, Н. А.. Вопросы истории.
1983. №.: 5. SS: 173-175.; ayrıca transkripsiyon metin için bkz.: Libmonster.]
Dipnotlar:
[1] Nafigov, D. “NARKOMNATS Merkezi Müslüman Komiserliği'nin Faaliyetleri” Sovyet
Doğu Araştırmaları, 1958, N. 5 [Нафигов Д. Деятельность Центрального
мусульманского Комиссариата при Наркомнаце. - Советское востоковедение, 1958, N
5]; ag yazar. “Mollanur Vahidov”. Kazan. 1960 [его ж е. Мулланур Вахитов.
Казань. 1960]; Ludşuveyt, E. “1918 Yazında Moskova'da Sol Türk Sosyalistleri
Konferansı” içinde: Doğu Seçkisi Cilt II. Erivan, 1966. [Лудшувейт Е.
Конференция левых турецких социалистов в Москве летом 1918 года. В кн.:
Востоковедческий сборник. Т. II. Ереван. 1966]; Subayev, N.-Hamidullin, F. “Mustafa
Subhi Tataristan’da, 1918-1919”. Asya ve Afrika Halkları, 1969 N. 2 [Субаев Н.,
Хамидуллин Ф. Мустафа Субхи в Татарии в 1918 - 1919 гг. - Народы Азии и Африки,
1969, N 2]; Patlacan, E. "Mustafa Subhi’nin biyografisinden”. Bugünkü
Asya ve Afrika, 1970 N. 11 [Патлажан Е. Из биографии Мустафы Субхи. - Азия
и Африка сегодня, 1970, N 11]; Hayrettinov, R. “Terek [Türk?]
enternasyonalistler” içinde: Koreşteşler [?]. Kazan. 1972 [Хайретдинов Р. Терек
интернационалисты. В кн.: Корэштэшлэр, Казань. 1972]; Subayev, N. A. “Tarihi
bir kaynak olarak Türk enternasyonalistlerinin organı “Yeni Dünya”
(1918-1919)". Asya ve Afrika Halkları, 1975, N. 2 [Субаев Н. А.
Орган турецких интернационалистов "Ени дюнья" как исторический
источник (1918 - 1919). - Народы Азии и Африки, 1975, N 2]; Vodnov, V. A. “Mustafa
Subhi’nin siyasal faaliyetlerinin başlangıcı”. Asya ve Afrika Halkları,
1982, N. 5 [Воднёв В. А Начало политической деятельности Мустафы Субхи. -,
Народы Азии и Африки, 1982, N 5]; Akıncı, A. “Öldürülmelerinin 47-inci
yıldönümü münasebetiyle MUSTAFA SUPHİ’leri anıyoruz”. Yeni Çağ, 1968, N.
1 (43); Mete Tunçay “Türkiye’de Sol Akımlar (1908-1925)”. Ankara. 1967.; “Ölümsüz
Savaşçı Mustafa Suphi”. İstanbul, 1978., vd.
[2] Rozaliyev, Yu. N. “İnanmış enternasyonalist”
içinde: “Mücadeleye Adanmış Yaşam”. 1964. s. 510 [Розалиев Ю. Н. Убежденный
интернационалист. В кн.: Жизнь, отданная борьбе. М. 1964, с. 510.]
[3] Rus Dış Politikası Arşivi (AVPR), f. Politarşiv,
op. 1, d. 1212, pp. 142 - 143. [Архив внешней политики России (АВПР), ф.
Политархив, оп. 1, д. 1212, лл. 142 - 143.]
[4] TSGAOR SSSR, f 102, 1914, d. 300"b", ll.
9, 10, 17. [ЦГАОР СССР, ф 102, 1914 г., д. 300"б", лл. 9, 10, 17.]
[5] A.g.e., ll. 9, 10.
[6] A.g.e., ll. 15, 17.
[7] Tercüman [Терджеман], Bahçesaray
[Бахчисарай], 8.VI.1914.
[8] TSGAOR USSR, f. 102, 1914, d. 300 "b",
l. 17 [ЦГАОР СССР, ф. 102, 1914 г., д. 300"б", л. 17.]
[9] İkbal [Икбаль], Baku [Баку], 1.VIII,
1914.
[10] Batum Haberleri [Батумские вести],
4.Х.1914. Bu sayı bir gazete çalışanıyla Subhi’nin Türkiye’nin savaşa
katılmasına dair bir mülakat içeriyor.
[11] Kaluga Bölgesi Devlet Arşivi, f. 783, op. 1, d.
1091, l. 17 [Государственный архив Калужской области, ф. 783, оп. 1, д. 1091,
л. 17.]
[12] A.g.e., D. 1185, l. 10.
[13] A.g.e., t. 32, op. 4, d. 1503, ll. 249,
254.
[14] A.g.e., L. 311.
[15] aynı yerde, op. 1, d. 1090, l. 195.
[16] Hayrettinov, R. A.g.e., s. 85.
[Хайретдинов Р. Ук. соч., с. 85.].
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder