“Zalimin
dini de milleti de yoktur. Bizim dinimiz, ‘zalim Müslümansa ona karşı konulmaz’
diye bir şey söylemez. Peygamberimiz, Mısır’ın başındaki zalim imparatoru
eleştirmiş, Pers imparatoru Nuşirevan’ı takdir etmiştir. Oysa ikisi de Müslüman
değildi. Zalim ister Müslüman isterse Hindu olsun, ona karşı mücadele devam
edecektir.”[1]
Bu sözlerin sahibi olan Abdülhamid Han Başani, Ebu Zerr Gifari’yi biliyor, onun Suriye’nin başındaki Müslüman valiye dönük itirazını takdirle karşılıyordu. Ebu Zerr, Muaviye’yi yoksulları zenginliklerden mahrum eden ve servet biriktiren biri olmakla suçlamıştı.
Ebu Zerr’in tarihte oynadığı rolü takdir eden Başani,
Dakka’da Ebu Zerr Külliyesi’ni kurdu.[2] Başani, Ebu Zerr’in izinden giderek,
Müslüman Birliği’ne şunları söyledi:
“Bu parti, kan emicilerin
partisidir! Bunlar, tüm Müslümanların kardeş olduklarını söylüyorlar, ben de
katılıyorum bu söze, evet tüm Müslümanlar kardeştir, madem Bengal halkı
Müslüman kardeşlerimizden oluşuyor, o vakit neden hiç iş bulamıyorlar?”[3]
Başani,
konuşmasının devamında, popülist yöneticilerin samimiyetini de sorguluyordu:
“Çoğunluğu meydana
getiriyor olmamıza karşın payımıza düşeni neden alamıyoruz? […] Siz hainlerin
partisisiniz! Ne vakit fırsatını bulsanız, hemen gerçeklerin üzerini ‘İslam
tehlikede, İslam tehlikede’ diyerek örtüyorsunuz.”[4]
Başani’ye
göre gerçek Müslüman, dürüst olmalı, kumar oynamamalı, şarap içmemeli, abdest
almalı, beş vakit namazını kılmalıydı. Oysa bu liderler bu kuralların
hiçbirisine uymuyorlardı:
“[…] ‘Gerçek Müslüman
biziz’ diyorlar. Ne biçim Müslüman bunlar böyle? Bunlar Müslümansa bu
imansızlıkları kim yapıyor, kim sömürüyor halkı?”[5]
Bangladeş
Pakistan’la bir iken İskender Mirza, darbeyle iktidar koltuğundan
uzaklaştırıldı ve Pakistan siyasetinden silinip gitti. İskender Mirza’yı
ülkeden kovan Eyüb Han başa geçti. Başani, ülkenin Eyüb Han’ın dilediğini
yapabileceği bir çiftlik olmadığını söyledi. Ona göre Pakistan, yoksulların ve
mülksüzlerin isteklerine göre yönetilmeliydi. Eyüb’ün diktatörlük rejimini
zalim olarak niteledi ve “Allah katında zalime yer yoktur” dedi.[6]
Başani’ye
göre Pakistanlı liderler, nefslerine göre hareket ediyorlardı. Başani, popülist
Müslüman liderlere yönelik muhalefetinde dinî ifadelere başvurmayı sürdürdü:
“Biz, gerçek
Müslümanlarız. Allah’tan korkarız. Benim cihadım, Allah’ı ve Peygamber’i
umursamayan, tüm zulümlerden sorumlu olan herkese karşıdır.”[7]
Başani,
cihadı yaygın anlamıyla, yani gayrimüslimlere yönelik kutsal savaş değil, zalim
rejimlere karşı mücadele anlamında kullanmaktaydı.
İttifak gazetesinin
yayın yönetmeni Taffazal Hüseyin Manik Mia, gazetesindeki Pakistan siyasetiyle
ilgili yazılar yazdığı köşesinde Bengallilerden yana bir duruş sergiliyordu.
1957’de Başani’nin Pakistan’a “esselamünaleyküm” demesi üzerine Mia, devlet
karşıtı duruş karşısında şaşkına döndü ve Başani’yi cahil anlamında “köylü bir
molla” olarak niteledi.[8] Molla, entelektüel derinlikten yoksun, köylü din
adamı anlamında kullanılıyordu. Esasen Manik Mia’nın yorumu, Churchill’in Gandi
ile ilgili yorumunu andırıyordu. Gandi’nin dindarlığını ve mücadelesini
küçümseyen Churchill’e göre o “çulsuz bir fakir”di.
Başani,
köylü kıyafetleri giyse de eğitimli biriydi. O temsil ettiği insanlar gibi
giyiniyordu. O ne yaptığını biliyordu.
1957’de
Ulusal Avam Partisi’ni kurdu. Parti, tüm Pakistan’daki solcu partilerle
birlikte kurulmuştu, başında da Başani vardı. Bilindiği üzere Çin tipi
sosyalizmi takdirle karşılayan Başani, Çin ziyareti sonrası onun ateist
politikasını eleştirmişti. Kendisini Müslüman olarak tanımlayan Başani, her
zaman Müslüman olarak yaşayan bir isimdi. Hep fikirlerinin kaynağının İslam
olduğunu söylerdi. Komünistler, onun gölgesine sığınmışlardı. Başani,
köylülerin ve işçilerin hakları için mücadeleyi kendi dini görüşü temelinde
verdi. Komünistler ve Başani ortak hedeflere sahipti.
Abdul
Metin konuyla ilgili olarak şunu söylüyor:
“Peki Başani, komünistler
konusunda ne düşünüyordu? Bence komünistler, sırtlarını stratejik amaçları
doğrultusunda Başani’ye dayıyorlardı. Başani’nin gölgesinde ilerlemeye karar
verdiler. Başani şunu söylerdi: ‘Birçokları bana komünist diyor. Ben komünist
değilim. İslam’da insanın iki tür görevi vardır: Allah’a karşı görevi ve
insanlara karşı görevi. Pakistan’ın yoksulları, bilhassa Doğu Pakistan’dakiler
kimsenin umurunda değil. Ben, onlar için mücadele ediyorum. Benim halka
söylediğim budur. Bana bu yüzden komünist diyorlar. Bazıları da bağnaz bir
molla olduğumu söylüyor. Ne dedikleri umurumda değil. İster komünist isterse
bağnaz molla desinler, ben sömürüye ve zulme karşı mücadelemde hiçbir hükümeti
bağışlamayacağım.”[9]
Hacı
Daniş, altmışlarda Başani ile hapiste yaptıklarını anlatırken şu anısını
naklediyor:
“Hapisteyken Başani,
komünistleri merak edip duran biriydi. Bir gün bana ‘Komünizm Çin’de iyi işler
yapıyor’ dedi. Ben de bunun üzerine ‘komünistler buraya gelirse sakalını
keserler’ deyince bana şu cevabı verdi: ‘Ne olmuş yani, ben de tıraş olurum.
Halk en azından hayatta kalmak için gerekli ekmeğe kavuşur. Eğer benim
Müslümanlığım gerçekse binlerce komünist gelse onu durduramaz.’ [...]”[10]
Arkadaşlarının
ve tarikata üye müritlerinin aktardığı kadarıyla Başani’nin taşıdığı niyetler,
görüşlerini ortaya koymaktaydı ve eylemleriyle tutarlılık arz etmekteydi.
Dolayısıyla, onun komünistlerle birlikte çalışmış olması, onun dinine
bağlılığına halel getirmiyordu, zira Başani, dindar kimliğini tüm yoğunluğu ile
muhafaza etmekteydi. Abdul Metin’in de ifade ettiği biçimiyle Başani, “Allah’a
ve yarattığı en şerefli mahlûka imanını bir gün bile yitirmedi.”[11]
Başani,
düşüncelerinin İslam’ı temel aldığını söylüyordu. Bu söz üzerine partiden
istifa eden Raşid Han Menon, Başani’nin siyasette bir yönünün olmadığını
söylüyordu. “Başani’den Kendisini Komünist Addedenlere” başlığını taşıyan
açıklamasında Başani, konuya şu tarz bir açıklık getirmişti:
“Raşid Han Menon’la ilgili
hikâyenin benimle alakalı kısmı konusunda şunları söylemek isterim: son otuz
yıldır komünistler, benim çatım altında siyaset yapmaya çalışıyorlar. Ne var ki
başarılı olamadılar. Ben hiç komünist olmadım, şimdi de değilim, inşallah
ileride de olmayacağım. […] Tüm ömrüm boyunca sömürüye ve zulme karşı mücadele
ettim. Bu mücadeleyi ölene dek sürdüreceğim. Menon, ‘sosyalistlerin Allah’sız
bir düzen kuracaklarını’ söylüyor, ama bu Allah’a bağlı toplum, tevhidi bir
düzen kuracak.”[12]
Başani,
komünistlerle çalışmaya devam etti. Komünist olması yönünde ortaya konulan
baskılarla yüzleşti. Ancak yaptığı açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, içinde
din konusunda hiçbir şüphe taşımıyordu. Ne dinine ne de Allah’a bağlılığını
yitirdi. Hiç komünist olmadı. Ulusal Avam Partisi içinde faaliyet yürüttüğü
süreç boyunca dinine bağlılığını belli ölçüde etkileyecek kararlar almak
zorunda kaldığında, partideki komünistleri memnun etmeyecek adımlar attı.
Sonuçta birçok komünist, partiden ayrıldı. Aldığı kararlara bağlı kalan Başani,
komünist olduğu söylendiğinde şu cevabı veriyordu:
“Siz hayata tek gözünüzle
bakıyorsunuz. Ben komünist değilim. Onlar, politik amaçlarım için önemli.
Komünistleri politik amaçlarım için kullandığımı hiç anlamıyorsunuz.”[13]
Başani,
partideki komünistlerle ilgili olarak şunu söylüyordu: “Onlar gelir giderler.
Gençken benim yanımda olurlar. Olgunlaştıklarını düşündüklerinde benden
ayrılırlar.”[14] Pakistan döneminde polislik yapmış olan Bedevi Samed, yazdığı
makalede onunla ilgili şunu söylüyor:
“Ben de dâhil birçok
insan, onun Çin yanlısı bir komünist olduğunu düşünüyordu. Ama o,
konuşmalarında İslamî bir dil kullanıyor, İslam tarihine ait olaylara atıfta
bulunuyordu, dolayısıyla onun bir komünist olduğu fikrinden zamanla
uzaklaştım.”[15]
Komünistler
strateji gereği onunla çalıştılar, o da komünistlerle çalışmalar yürüttü. Fakat
Başani, hep Müslüman kaldı.
“Ben kimsenin ajanı
değilim, sadece ezilen halkın ajanıyım. Bir ajan olarak onlar için çalışıyorum,
çalışmaya da devam edeceğim. Kimsenin ajanı veya adamı olmadım, bundan sonra da
olmayacağım.”[16]
Abid S. Bahar
[Kaynak:
The Religious and Philosophical Basis of Bhasani’s Political Leadership,
Canada Concordia Üniversitesi Felsefe Doktorası Tezi, Temmuz 2003, s. 262-268.]
Dipnotlar:
[1] Mohammed Waliullah, “Bangla-Assamer Jananeta” (“Bengal ve Assamlı halk
lideri”), Yayına Hz.: Quayyum, Mazlum Jononeta Mawlana Bhasani içinde
(“Mazlumların Büyük Lideri Mevlânâ Başani”) s. 361.
[2]
Mohammed Azraf, “Bhasani ak Annanya Baiktityo” (“Kendine Has Bir Şahsiyet
Olarak Başani”), Quayyum, a.g.e., s. 35.
[3]
Fazle Khude, “Purushuttam Mawlana Bhasani” a.g.e., s. 143.
[4]
A.g.e., s. 148.
[5]
A.g.e., s. 150.
[6]
A.g.e., s. 148.
[7]
A.g.e., s. 150.
[8]
Saiful Islam, Shadhinata, Bhasani, Bharat (Bağımsızlık, Başani,
Hindistan), (Bengali), a.g.e., s. 113.
[9]
Haj Mohamed Danesh, “Mawlana Bhasanir Rajnaitik Jibon” (Mevlânâ Başani’nin
Politik Hayatı), Quayyum, a.g.e., s. 12.
[10]
A.g.e., s. 13.
[11]
Abdul Matin, Amar Dristitae Mawlana Bhasani (Mevlânâ Başani’ye Dair
Gözlemlerim), a.g.e., s. 32.
[12]
Abdul Hamid Bhasani, Rabubiater Bumika (Rububiyetin Rolü), a.g.e.,
s. 4: Ayrıca bkz. Abdul Matin, Amar Dristita Mawlana Bhasani, s. 32.
[13]
A. Z. M. Shamsul Alam, “Mazlum Janoneta Mawlana Bhasani”, s. 404.
[14]
A.g.e., s. 406.
[15]
Beduin Samad, “Sritir Alendee Mawlana Bhasani”, Quayyum, a.g.e., s. 117.
[16] Akhter-ul-Alam, “Mawlana Bhasanir Nam Sangram”, (Mevlânâ Başani’nin Adı Devrimdir), Quayyum, a.g.e., s. 420.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder