Sonradan
yönetmenlik ve gazetecilik yapan Michèle Ray, Fransa’da ünlü bir manken ve otomobil
yarışçısı iken 1966’da Vietnam’a gitti. Vietkong gerillalarının eline geçen
Ray, 21 gün sonra serbest bırakıldı. Bu günlerini haberleştirdi, Vietnam Savaşı
ve gerillalarla ilgili bir dizi makale kaleme aldı. Bir süre sonra, Che Guevara’nın
ölümü üzerine Bolivya’ya gitti. Birkaç hafta kaldığı ülkede Che’nin ölümünü
haberleştirdi. Aşağıda o dönemde konuyla ilgili yazdığı uzun makaleden bir
alıntıya yer veriliyor.
* * *
Benim
hiç gidemediğim ama Torrico’nun[1] gidip dört gün kaldığı köyde, 400 kadar kişi
kiremit çatılı küçük kerpiç kulübelerde yaşıyor. Araba ya da cip yok orada.
Taştan birkaç tane dar sokak ve köyün meydanında genişleyip ufak bir kare
oluşturan bir patika yol var. O karenin üst kısmında iki kapısı da ufak olan
bir okul yer alıyor. Okulun küçük iki sınıfının pencereleri, bambu çubuklarıyla
kapatılmış.
Che,
bu sınıflardan büyük olanında, bir sıranın üstünde, elleri bağlı ve sırtı
duvara gelecek şekilde oturtulmuş. Onu oraya getiren asker, ayrılmadan önce
onun için bir pipo hazırlayıp yakmış, Che'nin kibritlerini hatıra olarak
saklamakta. Elektrik ya da fener yok. Mahkûmlar karanlıkta yalnızlar, dışarıdan
kendilerine ulaşan seslerin uğultusunu dinlemekteler.
Ertesi
gün öğlene kadar sürecek olan komutanların geçit töreni Albay Selnich[2] ile
başlıyor. Güya erzak getirmek için bir helikopterle geliyor, ama aslında Albay
Zenteno'nun[3] emri üzere, askerlerin mahkûmlarla çok fazla konuşmamasını
sağlama ve üstlerinden bir karar beklerken ortalığı sakin tutma görevini yerine
getiriyor.
Köy
meydanında Prado[4], mahkûmların eşyalarını adamlarına dağıtıyor. Che,
yaralandığında, iki gün sonra bir köylü tarafından bulunan, belgelerle dolu
heybeyi çalıların içine attı ama sırt çantasını bırakmadı.
Sırt
çantasının etrafında askerler, hatıra olsun diye bazı eşyaları alırken, kendi
aralarında da değiş-tokuş yapıyorlar. Tartışmalar çıkıyor. Küçük bir kutuda kol
düğmeleri var (onlar için Che'yi beyaz gömlek içinde hayal etmek zor). Teğmen
Perez, kapıyı aniden açıp sınıfa giriyor ve Che'ye soruyor: “Bunlar senin mi?”
“Evet,
bunların oğluma verilmesini istiyorum.”
Perez
cevap vermeden ayrılıyor. Bir başka subay, Espinosa, pipoyu kendisi için
istiyor. Sırt çantasındaki pipo çoktan alınmış. Birisiyle takas yapmak istiyor.
Ne yapmalı? Okula gidip Che'yi saçından yakalıyor ve ağzındaki pipoyu alıyor.
“Ha!
sen şu meşhur Che Guevara'sın!”
“Evet,
ben Che'yim! Aynı zamanda da bir devlet bakanıyım! Ve sen bana böyle muamele
edemezsin.” diye cevaplıyor mahkûm. Hızlıca bir tekme savurarak Espinosa'yı
duvara yapıştırıyor. Bu noktada Albay Selnich müdahale ediyor. Che, Selnich'i
tanıyor, daha önce kendisini sorgulamak için gelmişti. Fakat Che, onunla ya da
diğer subaylarla konuşmayı reddediyor. Erlere ise sessizce cevap veriyor.
En
sonunda kendisine bir doktor gönderiliyor. “Bütün öğleden sonrayı çatışma
bölgesinde geçirip, akşam boyunca da bizim yaralılarımızın yanında kaldıktan
sonra, Che'yi muayene etmeye gittim” diyor Doktor Fernando Sanco, gazeteci
Jorge Torrico'ya. “Bacağında, sol bacağında tek bir yara var, hepsi bu. Bu
yarayı dezenfektanla yıkadım.”
Che'yi
beyhude yere sorgulamaya çalıştıktan sonra, onu yalnız bırakıyor Selnich ve
kapının önündeki güvenliği takviye ediyor. Pazartesi sabahı Che, köyün
öğretmeniyle görüşmek istediğini söylüyor.
Yirmi
iki yaşındaki köy öğretmeni Julia Cortez, Peder Schiller'e şöyle anlatıyor:
“Oraya gitmekten çekiniyordum, bana kabalık edeceğinden korktum. Ama oraya
gittiğimde, yumuşak ve ironik bakışlı, hoş görünümlü bir adam buldum.
Gözlerinin içine bakmak, benim için imkânsızdı.”
“Ah!
Demek öğretmen sensin. Ya sé leer [zaten okumayı biliyorum] cümlesinde sé'nin
aksansız olduğunu biliyorsun değil mi?” diyor duvardaki bir çizimi gösterirken.
“Küba'da böyle okullar yok. Biz böyle bir yere ancak hapishane derdik.
Köylülerin çocukları burada nasıl okuyabilir ki... Tamamen antipedagojik.”
“Yoksul
bir ülkede yaşıyoruz” diyor köy öğretmeni.
“Ama
devlet görevlileri ve generaller Mercedes arabalara ve daha nice diğer şeylere
sahipler, değil mi? Biz buna karşı savaşıyoruz.”
“Bolivya'ya
gelip savaşmak için epey yol kat ettiniz.”
“Ben bir devrimciyim ve pek çok yerde bulundum.”
“Buraya askerlerimizi öldürmeye geldiniz.”
“Bilirsiniz, bir savaş ya kazanılır ya da kaybedilir.”
Köy
öğretmeni, Che ile konuşmasını Jorge Torrico'ya da anlattı: “Onunla konuşurken
yere bakmak zorunda kaldım, bakışları dayanılmazdı. Delip geçen ve çok sakin
bakışları vardı.”
Öğlene
doğru, Che tekrar öğretmen ile konuşmak ister. Son anlarını yaşadığının
farkındadır, bir saatten daha az vakti olduğu kesin. Ona ne anlatmak istiyor?
Önemli bir şey mi? Köy öğretmeni onunla konuşmayı reddediyor. “Niye bilmiyorum”
diye anlatıyor Schiller'e, “Şimdi pişmanım. Belki de gözleri yüzünden,
bakışları yüzünden gitmedim.”
Michèle Ray
Mart
1968
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Jorge Torrico: Bolivyalı, o zamanlar genç olan ve La Higuera’da Che
ile görüşen gazeteci.
[2]
Andres Selnich: Amerikan yetiştirmesi Bolivyalı bir asker.
[3]
Joaquin Zenteno Anaya: Che Guevara yakalandığı vakit Santa Cruz
bölgesinden sorumlu olan Bolivyalı asker. Fransa’da Bolivya büyükelçisi olarak
görev yaparken, 11 Mayıs 1976 tarihinde öldürüldü. Suikast, kendilerine
“Uluslararası Che Guevara Tugayları” diyen örgütçe üstlenildi.
[4]
Gary Prado Salmon: Che Guevara’yı yakalayan Bolivyalı asker.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder