Onu Alma Beni Al
Devlet ve sermayedeki dönüşüm, sol örgütler üzerinden
izlenmeli. Bu dönüşüm, kendisine uygun sol örgütler kuruyor, var ediyor.
Buradaki mesele, meslekî ideolojilerin ve o ideolojilerin sahibi olan orta
sınıfın penceresinden bakılarak anlaşılamaz. O pencereden ancak o ideolojiler
ve o sınıf ne görülmesini istiyorsa o görülür. İlgili ideoloji ve sınıf, sömürü
ve zulüm düzeniyle anlaşma eğilimindedir.
Artık kadrolar ve işçi sınıfı değil, bireyler vardır.
Siyaset, ideoloji ve teori, bireyle ve bireyden başlamalıdır. O birey ne vakit
politikleşmişse, neyi düşünmüşse, hangi kitabı okumuşsa, oraya kazık
çakılmalıdır. O birey, kendisine benzeyenleri arayacak, kendi benzerleriyle bir
dernek olmak zorunda kalacaktır. Başkasına asla tahammül edemez.
Küçük burjuvazinin sağı ve solu vardır. İşimiz, “sağ
küçük burjuvazi gitsin, bizi, yani sol küçük burjuvaziyi alın” demek olamaz.
“Küçük burjuvazi kalsın, sol sağın yerini alsın” talebinde bulunulamaz. Küçük
burjuvazi içi rekabetin ezilene, işçiye bir hayrı olamaz. Bu rekabet mülkiyet
kavgasına dairdir, ezilene ve işçiye birilerinin mülkiyeti için dövüşmeyi
öğretmekten başka bir işe yaramaz. Devletin ve sermayenin kitle desteği talep
ettiği dönemlerde, bu talebin karşılanmasını sağlar. Üzerindeki etiket ne
olursa olsun küçük burjuvazi, devlete ve sermayeye kitle oluşturmaktan başka
bir işe yaramaz. Bu gerçeği bilincine kazımıştır.
Küçük burjuvazinin burjuvaziye yönelik rahatsızlığı,
proletaryaya dönük rahatsızlığından her daim daha azdır. Bu gerçeği devlet ve
sermaye iyi bilir. Planlarını ve hesaplarını buna göre yapar. İkisinin ülkeye
ve bölgeye dair planlarında ve hesaplarında küçük burjuvazi hep görev dilenir,
işmar eder. Model ülke, küçük burjuvaziyi terbiye ve disipline etmek
zorundadır.
Devlet ve sermaye, küçük burjuvazinin sağını ve solunu
farklı şekillerde kullanır. Bu kullanım, arada hasede ve kine yol açar. Bu
hasedin ve kinin anlamı yoktur. Bir taraf “Sağ suç makinesidir”, diğer taraf
“Sol teröristtir” der durur. Bunlar, “onu alma beni al”dan başka bir anlama
sahip değildir. Sermaye ve devlet, neyi, nasıl, ne vakit alacağını bilir.
Sırt Sıvazlama
Peker, Amerikan dizilerinde görülen türden bir mafya
babası değil. Geçmişte kendinden menkul, bağımsız, özel bir hikâyesi olan bir
“kabadayı” olarak pazarlanmış olmasının bir önemi yok. O bir kadro, bir
memurdur. Otantik değildir. “Sağın solun benim için önemi yok” demesinin
sebebi, Peker’in küçük burjuvaziye seslenmek istemesidir. Demek kurgulanan,
format atılan yer, orasıdır.
Eskiden yoksul halk çocuklarının asker olduğu orduyla
kurulan ilişkiyle, bugün uzmanlaşmış, teknik bir unsur hâlini almış,
profesyonelleşmiş orduyla kurulan ilişki, başkadır. İkinci ile kurulan ilişki,
ister istemez siyaseti teknisistleştirecek, uzmanların eline teslim edecektir.
Sol örgütlerin ilk “amatör ordu” ile kurduğu ilişkiler, profesyonel orduyla
kurulan ilişkilere model teşkil edemez.
Sol örgütler, yeni dönemin piyade sınıfıdır. Bu
profesyonel ordu, TV dizileriyle, yarışmalarla cazip kılınmaya çalışılmaktadır.
Peker gibi kadrolar için gerekli kitle ise gene dizilerle inşa edilmektedir.
Onun bir dizi üzerinden kendisine mesaj gönderildiğini düşünmesine hiç
şaşırmamak gerekir.
Ekonomik, siyasal, sosyal dönüşümün hep bir askerî
boyutu mevcuttur. Küçük burjuvazi, birilerine asker olmayı çok sever. Ondan
sonrası, askerlik anılarını nasıl ve kimlere anlattığınla ilgilidir.
İştirakî, hep
“teori tamam da eylem yok, gelin eylem sahasına” denilerek eleştirilir. Bu
eleştiride aslında şu söylenmektedir: “Dedikleriniz doğru, biz de biliyoruz,
ama hayatın gerçeğinde illaki bir yerlere teslim oluyorsun, askerleşiyorsun.”
Mesele de budur. O teslimiyeti ve askerleşmeyi proleterleştirmenin,
komünistleştirmenin suyunda yıkamanın yolları aranmalıdır. Bunun için de
ezilenin, sömürülenin devrimci partisi inşa edilmelidir. Bugün tek tek
örgütlerin yaptıkları tabii ki yapılabilir, anlamı ve bağlamı belirleyen,
sermaye ve devlettir. Çünkü örgütler, küçük burjuvanındır.
Aparat
Devlet, legal ve illegal düzlemde kendisini her daim
örgütler, günceller. Bu açıdan Soylu, doğruyu söylemektedir: “Mafya,
gayrinizami harp aparatıdır.” Bu anlamda, polisin veya istihbaratın eline
geçmiş olan sol örgüt varsa, o da bu türden bir aparat olacaktır. Üzerindeki
“kızıl” yaldızlara aldanmamak gerekir. Zarfa değil mazrufa, parmağa değil,
işaret edilen yere bakılmalıdır.
Soylu, aktarılan sözüyle bir yerlere mesaj gönderir.
Peker, Öcalan ile ilgili sözler sarf etmişse, bir yerlere mesaj göndermiştir.
Sol küçük burjuvazi, sağ küçük burjuvaziye hep haset edecektir. Bu haset, artık
onda iş hâline gelmiştir. Bu hasedin, ezilene ve işçiye hayrı olamaz.
Peker, devlet içre bir kanadın, yönelimin mafyatik
işler alanındaki adamıdır. Bu anlamda Osman Kavala ile ilişki, münferit,
kişisel ve özel bir ilişki değildir. Devletin sermayeyle ilişkisidir. Devlette
ve sermayede özel, münferit, kişisel varlık diye bir şey olamaz. Kavala’yla
ilişki kuran solcuların ilişkisi de münferit, kişisel ve özel ilişkiler
değildir. Arkasındaki politik-sınıfsal gerçekliğe bakılmalıdır. Kavala için gün
sayanlar, hesap vermelidir.
Peker’in “solcu” laflar etmesine, “solcuların” sırtını
sıvazlamasına aldanan herkes, videoların yayılmasına katkı sunmuştur. Bu hamle,
geniş bir operasyonun parçasıdır. Susurluk’tan sonra 1 dakika aydınlık
eylemlerini bizzat MİT yönetmiştir. Bu süreci de bu şekilde okumak gerekir.
Sermaye ve devlet, özel, münferit ve “kişisel” adımlarına belirli bir kitle
bulmaya mecburdur.
O kitlede küçük burjuvazinin bekçilik, sözcülük,
dayılık veya vekillik işini üstlenmesinin bir değeri yoktur. Kitlenin devrimci
politik mücadeleye ihtiyacı vardır. Bu mücadele, en fazla küçük burjuvazinin
direnciyle yüzleşecek, en çok onunla uğraşmak zorunda kalacaktır.
Eren Balkır
16 Haziran 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder