Paris
Komünü’nün kurulduğu günden bugüne 150 yıl geçti. Komün (Konsey) tarihte işçi
sınıfının öncülük ettiği ilk ayaklanma ve devrim olarak görülmesi gereken
gelişmenin bir sonucu olarak oluştu. Bu yeni sınıf, Marx ve Engels’in Mart
1848’de yayımlanan Komünist Partisi Manifestosu’nda ilk kez bahsi edilen
kapitalist üretim tarzı dâhilinde yaşanan sanayi devriminin bir ürünüydü.
Paris
Komünü’nden önce Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da feodal krallıklar yıkılmış,
nihayetinde politik iktidar, kapitalist sınıfın eline geçmişti. Bir fikir ve
hedef olarak sosyalizmin radikal aydınlar arasında destek bulduğu koşullarda
sosyalizm için gerekli devrimci değişimi gerçekleştirecek olanın işçi sınıfı,
yani kendi işgücünden başka üretim aracı bulunmayanların olduğunu ilk kez Marx
ve Engels dile getirdi.
Paris
Komünü, Fransa-Prusya savaşının ilk elden yol açtığı sonuçlardan biri olarak
gündeme geldi. Savaşta Fransız ordusuna komuta eden isim, 1848 devriminin
yenilgisi sonrası darbeyle iktidara gelen, Napolyon’un yeğeni Louis
Bonapart’tı. Fransa, o darbeyi müteakip yirmi yıl boyunca bu adamın otokratik
idaresi altında kaldı. Bu yirmi yıl, aynı zamanda Avrupa ve Amerika’da
kapitalizmin eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik canlanmaya tanık olduğu
dönemdi. 1859-1864 arası dönemde ekonomik resesyona pek fazla rastlanmadı,
resesyon yaşansa da hafif atlatıldı. Hatta bu dönemde kârlılık düzeyi arttı,
1850’lerde yüzde 11’e çıktı ama sonra 1860’larda yüzde 4’e geriledi.
Kaynak: T. Piketty[1]
Fransa
süreç içerisinde geri kalmış bir tarım ekonomisi olmaktan çıkıp hızla büyüyen
bir sanayi ekonomisine evrildi. Bonapart, Fransa şehirlerini modernize etmek
için hazırlanmış bir dizi bayındırlık ve altyapı projesini yürürlüğe koydu. On
dokuzuncu yüzyılın ortalarında Paris, Londra’nın ardından ikinci en önemli
uluslararası finans merkezi olarak öne çıktı. Şehir, tüm Avrupa’da ve giderek
büyüyen Fransız İmparatorluğu’nda uygulanan projeleri finanse eden çok sayıda
özel bankaya ve güçlü bir ulusal bankaya sahipti. 1796’da kurulan Fransa
Bankası [Banque de France] zamanla güçlü bir merkez bankası hâline
geldi.
Bonapart
döneminde Fransız hükümeti, büyük projelere fon sağlamak adına bir dizi finans
kurumunu koordine etti. Bu projeler arasında, transatlantik buharlı gemi
hattını, şehrin gazla aydınlatılması projesini, bir gazeteyi ve Paris metro
sistemini içeren önemli çalışmalar için fon sağlayan güçlü ve dinamik bir kurum
olarak Crédit Mobilier de bulunuyordu.
Fransa,
demiryolu uzunluğunu sekiz kat artırdı, demir cevheri üretimini ise iki katına
çıkarttı. Sanayide çalışan yeni işçi sınıfının merkezleri hâline gelen
şehirlerde nüfus artışı yüzde onun üzerine çıktı. 1855’te ve 1867’de 1851
yılında Britanya’nın sanayideki gücünü ortaya koymuş olan o Büyük Fuar’la
rekabet etmek adına Paris’te bir dünya fuarı tertiplendi. Ayrıca Ferdinand de
Lesseps, Süveyş Kanalı’nın inşa edileceği süreci organize etti.
Ama
zamanla Bonapart’ın savaş politikası ve mimar Hausmann’ı kullanarak Paris’i
yeniden inşa etme projesinin pahalıya mal olacağı görüldü. Fransa’nın borçları
ciddi ölçüde arttı. Sanayisi kendisini, uluslararası planda artan, esas olarak
Britanya arasında cereyan eden rekabetin içerisinde buldu.
1848-1870
arası dönemde kamu sektörünün açığı üç katına çıktı. David Harvey’nin “ilkel
Keynesçilik” dediği yaklaşım, sıfırı tüketti.[2] Hükümet, yatırımı teşvik etme
ve büyümeyi sağlama umuduyla modern para teorisi üzerinden borcu
parasallaştırma politikasına başvurdu. Para tabanı konusunda geliştirilen ve
Marx’ın “Katoliklik” olarak adlandırdığı bu politika, bankacılık sistemini
“üretimin papalığı” hâline getiren yaklaşım, süreç içerisinde Marx’ın “inancın
ve kredinin Protestanlığı” denilen yöntemi benimsedi.
Finansal
krizlerle birlikte kârlar dibe vurdu. Aslında Fransa’daki kapitalist canlanma
sürecinin giderek artan sorunlarını borsa fiyatları ve hisse senedi ile elde
edilen gelirler üzerinden okumak mümkün. 1859 resesyonunda kârlar azaldı,
Fransa-Prusya savaşının felâketle sonuçlanmasından önce, 1864 ve 1868
yıllarında da kâr oranları ciddi biçimde düştü.
1860’larda tarihsel planda yüksek düzeylerde gerçekleşen kâr oranlarının düşmesiyle yıllık kâr artış oranları da düştü, kârlar, 1859 ve 1864’te önemli oranda azaldı.
İşçi
sınıfının sayıca büyüdüğü koşullarda gelir ve servetteki eşitsizlik derinleşti.
Toplumsal gerilimler yoğunlaşmaya başladı. O dönemde tıpkı Mayıs 1968’dekine
benzer bir duruma tanık olundu. Bilindiği üzere Mayıs 1968 öncesinde, de
Gaulle’ün döneminde yirmi yıl boyunca ekonomik canlanma yaşanmıştı. 1870’te bu
canlanma, savaşla kesintiye uğradı ve savaş Komün’ün doğumunu hızlandırdı.
Güç
zehirlenmesi yaşayan bir siyasetçi olarak Bonapart’ın, ülkedeki sınıf
mücadelesini hedeften uzaklaştırmak için savaşa ihtiyacı vardı. Ayrıca
Bonapart, Fransa’nın kıta Avrupası’ndaki ekonomik hegemonyasını yeniden tesis
etmeye mecburdu. Bu noktada Bonapart, Fransız ordusunun Bismarck’ın Prusya
ordusundan üstün olduğunu düşündü. Ama Prusya’nın öncülük ettiği, Almanların
elindeki ekonomik ve askerî gücü hesaba katmadı. Savaşta Fransa kısa süre
içerisinde yenildi, küçük düşürüldü. Bonapart yakalandı, tahttan indirildi,
ülkeden kaçtı. Burjuvazinin kurduğu cumhuriyetçi hükümet mücadeleye devam etmek
istedi, ama en nihayetinde Prusya ordusunun halkı açlıktan kırılan Paris’i
kuşattığı dönemde korkunç sonuçları olacak bir barış anlaşmasını imzalamak
zorunda kaldı. İşte tam da bu noktada Paris Komünü çıktı sahneye. O, halkın
çıkarları adına politik iktidarı ele geçirmek için mahallelerden gelen
işçilerin oluşturduğu işçi konseyini ifade ediyordu.
Komün’ün
72 gün süren o kısacık ömrü boyunca Paris işçileri, kendilerinin kurduğu
demokratik kurumları yönettiler. Burjuva hükümeti Versay’a sığındı,
Prusyalıları Komün’ü ezmesi yönünde teşvik etti. Komün, uzun ömürlü olmadı.
Fransa’nın diğer bölgelerinden kopartıldı, nihayetinde Versay hükümetine bağlı
güçler tarafından kanla bastırıldı.
Paris
Komünü’ne dair en iyi değerlendirmeleri Eleanor Marx tarafından çevrilen
1876’da yayımlanan, Komün mücadelesine katılmış isimlerden Lissagaray’nın
kaleme aldığı Paris Komünü Tarihi ve Marx’ın Komün’ün ezilmesi ardından
kaleme aldığı analizleri içeren Fransa’da İç Savaş’ta bulmak mümkündür.
Ayrıca Belçikalı Marksist Eric Toussaint da Fransa Bankası üzerinden çevrilen
dolaplara ve Komün’e dair mükemmel bir değerlendirme sunmaktadır.[3]
Komün,
ekonomi sahasında önemli hatalar yaptı. Bunların en önemlisi de sermayenin mali
alanda kullandığı Fransa Bankası türünden araçlara el koymamasıydı. Komün’ün
ezilmesinden on yıl sonra Marx, Komün Fransa Bankası’na el koysaydı onun ayakta
kalabileceğini söyledi.
“Ayaklanma, esasen
istisnai koşullara sahip olan bir şehirde gerçekleşmişse de Komün’ün büyük bir
kısmı sosyalist değildi, olamazdı da. Azıcık sağduyusu ile Komün, Versay’dan
tüm halk lehine taviz kopartmayı bildi ki bu, o dönemde nesnel planda başarılabilecek
yegâne şeydi.”
Versay
hükümetinin Komün’e dair en büyük korkusu, Fransa Bankası’nın sunduğu fonlardan
mahrum kalacak olmasıyla ilgiliydi. Lissagary bu konuda şu değerlendirmeyi
yapıyor:
“Meseleyi ciddiye alan tüm
ayaklanmalar, düşmanın hassas noktası olan kasasını ele geçirmekle başlar işe.
Muhtemelen Komün, bu fikre karşı koyan tek ayaklanmadır. O günlerde kontrolünde
bulunan, burjuvazinin üst zengin tabakasının elindeki nakit parayı görünce
Komün kendinden geçti.”
1891’de
Engels, Fransa’da İç Savaş’ın yeni baskısı için yazdığı giriş bölümünde
şunları söylüyor:
“Bugünkü anlayışımız
üzerinden görüyoruz ki Komün, yapması gereken bir şey konusunda ihmalkâr
davranmış. Anlaşılması en zor olansa, Fransa Bankası’nın kapısı önünde durup
binayı kutsal mekân gibi görenlerdeki o saygıdır. Bu, siyaset sahasında
yapılmış oldukça ciddi bir yanlıştı. Komün’ün eline geçen Fransa Bankası, on
binlerce rehineden daha değerliydi. Yani, bu banka üzerinden tüm Fransız
burjuvazisi, Versay hükümetine Komün’le barış yapması konusunda baskı yapmak
zorunda kalacaktı.”
Peki
Komün liderleri bankaya neden el koymadılar? Aslında Komün delegelerinin büyük
çoğunluğu sosyalist değil, cumhuriyetçi demokrattı. Ayrıca bu sosyalist azınlık
içerisinde Marksistler daha da ufak bir azınlığı temsil ediyorlardı.
Sosyalistlerin önemli bir bölümü ise Prudoncuydu. Onlara göre sosyalizm,
paranın kontrolü, yani kredi kullanımı üzerinden inşa edilecekti. Komün’ün
maliyesinden sorumlu olan Charles Beslay, Proudhon’un dostuydu ve en genel
mânâda bankacılığa ve finansa körü körüne inanan bir isimdi. 1866’dan beri
Birinci Enternasyonal üyesi olan Beslay, Komün’de büyük bir nüfuza sahipti.
Eskiden kapitalist olan Beslay, 200 işçinin çalıştığı bir atölyeyi işletmişti.
Bankanın
genel müdür vekili ve kral yanlısı bir isim olan De Ploeuc, Beslay ile ilgili
şu yorumu yapıyor:
“Bay Beslay dengesiz bir
hayal gücüne sahip, ütopyadan zevk alan bir adam. O, toplumda varolan,
işçi-patron, efendi-köle arasında cereyan eden tüm çelişkileri uzlaştırma
yoluyla çözme hayali kuruyor.”
Kendisindeki
Prudonculuğu bizzat Beslay de teyit ediyor:
“Bir banka iki açıdan ele
alınmalı: Banka, kendisini bize maddi planda nakit para ve senetler, manevi
planda ise güven üzerinden takdim eder. Güveni alın, kâğıt para birden değersiz
bir kâğıt parçasına dönüşür.”
Beslay,
Marksistleri şu şekilde eleştiriyor:
“Komün’deki sistemi ve
benim savunduğum sistemi şu ifadeyle özetlemek mümkün: ‘Mülkiyet dönüşene dek
ona saygı duyulmalı.’ Yurttaş Lissagaray’nın sistemi ise şu rahatsız edici
kelime ile sonuçlanacaktır: soygun. […] Neticede finansal mekanizmalar, sıradan
insanların anlamasına imkân vermeyecek ölçüde karmaşıktırlar. Bu mekanizmaları
siyasetçiler bile kolay kolay idrak edemezler. Dolayısıyla bu işler uzmanlara,
işinin erbabı olan kişilere bırakılmalıdır.”
Komün’ün
önemli liderlerinden biri olan Rigault’nun meseleye yaklaşımı ise şu
şekildedir:
“İşletmeler, krediler,
finans, bankacılık gibi meselelerde belediyede çok az sayıda bulunan özel
insanların yardımına ihtiyaç vardır. […] Dahası, finansal konular, şu anın
temel sorunları olarak görülmemektedirler. Yakın geleceğin en önemli meselesi
ise kasaya giren para miktarıdır.”
Devrim
sonrası epey korkmuş olan banka müdürü Rouland’ı görevden alıp bankanın
elindeki devasa büyüklükteki fonlara el koymak yerine Beslay, Rouland’ın
görevde kalmasına izin verdi ve ondan sadece Paris’i savunan Ulusal Muhafızları
ayakta tutacak parayı talep etti. Rouland ise nezâket gösterip Beslay’nin
bankanın yönetim kuruluna “Komün delegesi” olarak katılmasına imkân sağladı. Bu
kurulda Beslay, bankanın Komün’ün kontrolüne girmemesi ve onun talepleri
dışında hareket etmesi için gerekli bağımsızlığı güvence altına almak için
uğraştı.
Banka’nın
kontrol altına alınmasını istemek şöyle dursun, Beslay, Fransa Bankası’nın
bağımsızlığını güvence altına almak ve bankanın bütünlüğünü korumak için
elinden gelen her şeyi yaptı. Sonuçta yetmiş iki günlük ömrü boyunca Komün,
ihtiyaçları için bankadan sadece 16,7 milyon frank alabildi: bu paranın 9,4
milyon franklık kısmı zaten Komün’ün elinde bulunuyordu, 7,3 milyon frank ise
bankadan kredi olarak alınmıştı. Ama Komün’le bu türden bir ilişki kurarken
banka, Versay hükümetine 74 şubesi üzerinden 315 milyon frank gönderdi.
Komün’ün
eline geçen para genelde hayırlı işlerde kullanıldı. Yüzde seksenlik kısmı
Paris’in savunulmasına harcandı, paranın bir bölümü de şehirdeki yoksul
ailelere gelir olarak dağıtıldı. Komün, ayrıca artan oranlı vergi sistemini
yürürlüğe koydu, yoksullardan alınan şehir vergisini yarı yarıya indirdi,
ayrıca işletme vergilerini artırdı. Toprak sahiplerinin son dokuz ay içerisinde
aldıkları kiraları iade etmesini isteyen Komün, kira ödemelerini askıya aldı.
Tüm borçlar ertelendi, hepsinin üç yıl içerisinde faizsiz olarak ödeneceği
taahhüdünde bulunuldu.
Ne
var ki Komün’ü yere yıkacak topuk yarası, Fransa Bankası’na el koymama kararı
ile birlikte açılmıştı. Bu, bankanın yönetim kurulunun da bildiği bir gerçekti.
Kurul üyeleri, merkez komitenin bankayı ele geçireceğinden, komitenin
kendisinin tercih ettiği isimlerden bir yönetim oluşturacağından, ölçüsüz ve
sınırsız bir biçimde kâğıt para basıp müesses nizamı ve ülkeyi viran
edeceğinden korkuyorlardı. Yönetimi kurulu içerisindeki bir sanayici ise şunu
iddia ediyordu:
“Konsey, bankanın talan
edilmesine izin veremez. Kötülüğün çaresi yoktur, portföydeki değerli kâğıtlar,
mevduatın durduğu kasa harap olursa korkunç bir felâkete sürükleniriz, bu
değerli kâğıtlar ve mevduat, devlet hazinesinin büyük bir kısmını oluşturmaktadır.”
Eğer
bankaya el konulmuş olsaydı Versay hükümeti, Komün’ü yenmesini sağlayacak
paradan mahrum kalacak, 899 milyon franklık portföyü, teminat olarak elde
tutulan 120 milyonluk tahvili içeren kasa, ayrıca bankada tutulan 900 milyon
frank tutarındaki değerli kâğıt elinden kayıp gidecekti.
Bankaya
el koymak yerine Beslay, banka müdürünün talimatları uyarınca hareket etti ve
bankanın Versay’a para göndermesine izin verdi. Banka müdürü ise bu sırada tüm
tahvillerin yeraltındaki mahzenlere saklanması emrini verdi, sonra mahzenlere
inen merdivenlerin girişini toprakla kapattı.
Komün’ün
yıkılmasından iki yıl sonra, 13 Mart 1873 günü Beslay, sağcı Le Figaro gazetesine
yazdığı mektupta yaptıklarını şu şekilde özetliyordu:
“Komün’ün aşırıya kaçan
adımlar atmaya meyilli kanadının uygulayacağı şiddete karşı korumak niyetiyle
bankaya gittim. Bugün ülkemin, o son finansal kaynağımızın temellerinin
çökmemesini sağladığıma inanıyorum.”
Komün,
Mayıs 1871’de yıkıldı. Bu süreçte yirmi bin komünar katledildi, otuz sekiz bini
tutuklandı, yedi bini sürgün edildi. Beslay ise serbest bırakıldı ve İsviçre’ye
yerleşmesine izin verildi.
Kırk
altı yıl sonra savaş, başka bir devrimin fitilini ateşledi. Yönetici sınıf
mağlup edildi. O gün Lenin, Paris Komünü’nün yaşadığı yenilgiden çıkarttığı şu
dersi anımsattı:
“Hepimizin bildiği gibi
bankalar günümüzde ekonomik hayatın merkezleridir, tüm kapitalist ekonomik
sistemin ana sinir merkezleridir. ‘Ekonomik hayatı düzenlemek’ten bahsedip
bankaları millileştirme adımından uzak duran kim varsa o kişi, ya tüm o derin
cehaletiyle ihanet içerisindedir ya da süslü laflarla, hiçbir zaman yerine
getirmeyeceği abartılı vaatlerle ‘sıradan insanlar’ı aldatıyordur.”
Michael Roberts
18 Mart 2021
Kaynak
Dipnotlar:
[1] 1820-2010 Arası Dönemde Emek-Sermaye Ayrımı, Quandl.
[2]
David Harvey, “The Right to the City”, DH.
[3]
Eric Toussaint, “The Paris Commune of 1871, Banks and Debt”, 18 Mart 2021, CADTM.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder