Pages

11 Ocak 2021

Dijital Gözetleme Çağında Panoptikon Ne Anlam İfade Eder?

Felsefeci Jeremy Bentham, vasiyetinde vücudunun parçalara ayrılmasını ve halka teşhir edilmesini istedi. Bu gerçekleşti ve iskeleti, şimdi Londra Üniversitesi Akademisi’ndeki camdan haznenin içine duruyor, balmumu kafası, yelek ve ceketle süslenmiş ve ahşap bir tabureye oturmuş olan Bentham, o camdan haznenin içinden öğrencilere bakıyor.

Bentham, faydacılığın kurucusu, kilise ile devletin ayrılığının, ifade özgürlüğünün ve bireysel yasal hakların önde gelen savunucusu olarak kabul ediliyor. Şimdilerde kadavrasında, izleyicilerin hareketlerini an be an kaydeden ve yayınlayan bir web kamerası var. Üniversitenin geliştirdiği PanoptiCam, başka şeylerin yanında, gözetleme algoritmalarını da teste tabi tutuyor. Ben bu satırları yazarken, genç bir çift koridorda yürüyor, Bentham’ın eli kadının sırtında duruyor.

Londra Üniversitesi Akademisi Dijital Beşeri Bilimler Merkezi Direktörü Prof Melissa Terras, kameranın “hareketsiz görüntülere sahip insanları doğru bir şekilde tanımlamanın ve saymanın” en iyi yolunu öğrenmek için kullanıldığını söylüyor. Üniversite, çağdaş gözetim hakkında tartışmalara yol açacağını umuyor, ancak bu web kamerasının Bentham’ın kutusuna eklenmiş olması bir tesadüf değil. PanoptiCam projesi, Bentham'ın geride bıraktığı mirasın uzun zamandır ana hâkim unsuru olan, bir tür kurumsal bina olarak geliştirilmiş “Panoptikon” üzerinden yapılmış bir kelime oyunu.

Panoptikonun Mirası

Bir mimari yapı olarak panoptikon, bir gözcünün, bina içinde bulunanların izlenip izlenmediklerini bilmediği ve onların gözlemlenmesine imkân veren bir yöntem. Bir metafor olarak panoptikon, disipline edilmesi gerektiği düşünülen toplumlardaki gözetlemeyle alakalı yönelimleri izleme yolu olarak, yirminci yüzyılın ikinci yarısında geliştirildi. ABD’deki Ulusal Güvenlik Kurumu ve İngiltere’deki Devlet İletişim Merkezi’nin faal olduğu bir dönemde panoptikonun hâlen daha faydalı bir yöntem olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bentham’ın panoptikonunun temel yapısı şu şekilde: Hücrelerle çevrili merkezî bir kule vardır. Merkez kulede gözcü durur. Hücrelerde, binanın kullanım şekline bağlı olarak, çocuk veya işçi mahkûmlar bulunur. Gözcü, hücrelerdeki herkesi görme imkânına kavuşsun diye her yana ışık tutulur. Ne var ki hücrelerdeki insanlar gözcüyü göremezler, bu sebeple hep gözetim altında olduklarını varsayarlar.

Aslında panoptikon, Bentham’ın fikri değildi. Londra Üniversitesi Hukuk ve Siyasi Düşünceler Tarihi profesörü ve Bentham Projesi Direktörü Philip Schofield, bu fikrin Bentham’ın kardeşine ait olduğunu söylüyor.

“Kardeşi Samuel, Rusya'da Kriçev'deki bir malikânede çalışıyordu ve emrinde çalışanlar genelde vasıfsız işçilerdi. Bu sebeple Samuel bir gün herkesi bir fabrikaya doldurdu ve işçilerin ne yaptığını görebilmek için onları ortada duran masanın etrafına dizdi.”

Bentham, 1780’lerin sonlarında kardeşini ziyarete gidiyor, yaptıklarını görüyor, merkezî düzenlemenin sadece hapishanelere değil, fabrikalar, okullar ve hastaneler gibi farklı mekânlara tatbik edilebileceğini düşünüyor.

Süreç içerisinde Bentham, Başbakan William Pitt’i panoptikonu esas alan bir ulusal cezaevine para aktarmaya ikna ediyor, ancak bir dizi soruna bağlı olarak bu projeden vazgeçiliyor. Bentham, inşa edilmiş bir panoptikonu görme imkânı bulamadan ölüyor. Sonrasında farklı hapishanelere panoptikon fikrini esas alan unsurlar dâhil ediliyor. Bir panoptikon hapishanesi diyebileceğimiz yapı, ancak yirmili yıllarda yapılıyor. Küba’daki Presidio Modelo Hapishanesi yolsuzluklar ve yapılan zulümle tarihteki yerini alıyor.

Metruk hâldeki Presidio Modelo Hapishanesi (1955)

“Merkezi Denetim Asli İlkedir”

Sonrasında Disiplin ve Ceza isimli 1975 tarihli kitabında Fransız filozof Michel Foucault, panoptikona yönelik ilgiyi yeniden artırıyor. Çalışmasında Foucault’nun panoptikon yönteminden bahsetmesinin sebebi, disiplin toplumlarının vatandaşlarına boyun eğdirme eğilimini ortaya koymak.

Foucault, panoptikondaki bir mahkûmu asimetrik gözetleme pratiğinin alıcısı olan varlık olarak tarif ediyor. “Mahkûm görülüyor ama o, göremiyor; o bilginin nesnesi oluyor ama asla iletişim dâhilinde bir özne olamıyor.”

Sonuç olarak mahkûm, cezalandırılma korkusu ile kendi kendisini gözetliyor. Kendi kendisinin polisi oluyor.

Philip Schofield’ın bana bizzat söylediği şu: “Merkezî denetim aslî ilkedir. Kapalı devre kamera sistemi sizi belirli bir merkezden gözetler. Artık yuvarlak bir binaya ihtiyaç kalmamıştır. Merkezî bir konumdan herkesin dâhil olduğu elektronik iletişim pratiklerini izlemek de panoptikona dairdir. Bentham’ın panoptikon fikrinin merkezinde de ‘belirli faaliyetler denetlendiğinde daha iyi sonuç verirler’ anlayışı durur.”

Pek çok yönden, panoptikonun merkezinde duran gözetleme kulesi ki aslında binalarımıza sabitlenmiş kameraların öncüsüdür, gizlenmiş, insan gözüne sahip, kasten görünür kılınmış makinelerdir.

Panoptikon ve kapalı devre kamera sistemi arasındaki benzerlikler apaçık ortada olsa da dijital gözetleme ve veri toplama üzerine kurulu bir dünyaya adım attığımızda başımıza nelerin geldiğini asla bilemeyeceğiz. Akıllı telefonlarımızın ekranlarımızı kaydırırken bilgi nesnesi olmaya devam ediyor muyuz, asıl soru budur.

Panoptikon’un Aksine İnsanlar İzlendiklerini Bilmiyorlar

Melbourne Üniversitesi Medya ve İletişim Hukuku Merkezi'nde araştırmacı olarak çalışan Jake Goldenfein, Bentham’ın panoptikonunu modern gözetim için bir metafor olarak değerlendirirken, bir yandan da Bentham’ın ilgili yaklaşımla belirli kusurları düzeltme amacını görmek gerektiğini söylüyor.

“Bir metafor olarak panoptikon, günümüzdeki pratiklerle benzerlik arz ediyor tabii, ama dijital araçlar ve veri üzerine kurulu görüntüleme pratikleri dikkate alındığında merkezde duran kuleye yönelik benzerlik meselesi önemini yitiriyor. Sonuçta panoptikondan farklı olarak biz bugün gözleyeni görmüyoruz, izlendiğimizi bilmiyoruz. Bu durum, bizim panoptikonda olduğu gibi davranışlarımızı düzeltme amacı güdüldüğü anlamına gelmiyor.”

Goldenfein’in de ifade ettiği biçimiyle mahkûmlar Bentham’ın binasında gözetleniyorlar, ama oradaki düzen, İngiltere’de Devlet İletişim Merkezi’nin gerçekleştirdiği gözetleme faaliyetinden farklı. Panoptikonda mahkûmlar izlendiklerini biliyorlar. Asıl mesele de bu zaten. Fakat devletin insanları internet üzerinden izlemesinde ne bir kule devrede ne de her URL girişinizde bir keskin nişancının gözü size kilitlenmiyor.

Snowden’ın sızdırdığı bilgilerle Ulusal Güvenlik Kurumu ve Devlet İletişim Merkezi’nin ulaştığı kapsamı da öğrenmiş olduk. Snowden sonrasında olanı biteni öğrenince sistemin panoptikon fikri üzerine kurulu olduğunu, bu gerçeğin resmi düzeyde dillendirilmediğini gördük. Bugün asıl üzerinde durulan husus, davranışları düzeltmek değil teröristler karşısında güvenliği sağlamak.

Bugünkü pratik, Bentham’ın panoptikonundan bir de veri gözetleme pratiğindeki nispi soyutluk üzerinden farklılık arz ediyor. Bentham’ın panoptikonunda, belli ölçüde kapalı devre kamera sistemlerinde, otoritenin sert yüzüyle fiziken karşı karşıya gelme ihtimali mevcut.

Ama internette, kendi özel alanımda dolaşırken o otoriteyi görmem. Verilerimin izlendiğini hissetmem, zira o verilerin nerede başlayıp nerede bittiğini bilmem. Ömrümüzün önemli bir kısmını internette geçiren insanlar olarak çok fazla veri paylaşıyoruz ama hiçbir yerde bedenlerimizle kurduğumuz bağın bir benzerini verilerimizle kurmuyoruz. Fiziksel mülkiyet olmadan, otoriteyi açıktan hissetmeden eylemlerimizi olağanlaştırmıyoruz. İnternetin belirli bir anonimliği söz konusu ise bu, benim eylemlerimi olağanlaştırmamamı sağlıyor.

Oysa verilerimi sadece devlet değil, daha fazla para kazanmak isteyen şirketler de izliyor. Sadece bu kadar da değil. Devletlere ve şirketlere sunulan veri miktarı aşırı artmış durumda, dolayısıyla bu gelişmenin panoptikonun bir kez daha gündeme gelmesine neden olması mümkün. Peki ama neden? Çünkü bedenlerimiz tekrar harmanlanmak üzere.

Nesnelerin İnterneti: Ahlakı Reforme Etmek mi,
Sağlığı Korumak mı Yoksa Sanayiyi Canlandırmak İçin mi?

Yakın gelecekte evlerimizdeki, arabalarımızdaki ve şehirlerimizdeki nesnelerin birbirine bağlanacak olması, yani şu “nesnelerin interneti” denilen şey, dijital gözetleme pratiğini somutta epey değiştirecek. Kapsamı genişletilmiş ağlar üzerine kurulu, Google’ın Brillo, Apple’ın HomeKit gibi uygulamalarının öncülük ettiği sistemlerle birlikte çamaşır makinelerinden seks oyuncaklarına dek her şey kısa bir süre sonra kendi aralarında belirli bir bağa sahip olacak, böylelikle hayatlarımızla ilgili devasa miktarda veri birikimi oluşacak. Bu veri akışı nesneler arasında gerçekleşmekle kalmayacak, aynı zamanda bu veriler şirketlerin ve devletlerin elindeki havuzlara akacak.

Akıllı saatlerdeki nabzı gösteren ekranlardan GPS’li ayakkabılara kadar birçok şeyle birlikte bedenlerimizin üzerine panoptikondaki kulenin ışığı vuracak. Merkezde duran kulenin bakışlarından kaçamayacağız. Kurala aykırı biçimde hazırlanmış istatistiklerle ve alışkanlıklarla birlikte sürekli inceleme altında olduğumuzu düşüneceğiz. Bu tür pratikler, sağlığımıza ve huzurumuza sunduğu faydalar üzerinden gerekçelendirilecekler. “Ahlakî değerler reforma tabi tutulacak, sağlık korunacak, sanayi canlanacak.” Açık ki Apple’ın pazarlanmasında kullanılan bu söz, Bentham’ın panoptikon için kullandığı ifadeye çok benziyor.

Ortada bir kule durmuyor olabilir ama ileride yakın ilişki içinde olduğumuz nesneler, birbirleriyle iletişim içindeki sensörlere sahip olacak.

Bentham panoptikonun bir baskı aygıtı olarak kullanılmasını istememişti ama pratikte bu yöntem başarısız olunca Bentham panoptikona karşı başka bir yöntem geliştirmeye çalıştı. Bu yöntemde ortada her yanı gören odadaki yetkili kişinin etrafında söylenenleri dinleyen, sorular soran halktan insanlar duruyor.

Bu fikre göre söz konusu şeffaflık güç sahibini olan bitenden sorumlu tutuyor, zira toplumdaki en tehlikeli kişiler yöneticiler. Asıl önemli olan da işçi ve çocuk mahkûmlar gibi yöneticilerin de kendilerinin izlendiğini düşünmeleri.

Camdan haznenin içinde, o taburenin üzerinde duran iskeleti, herkesin göreceği bir yerde duran bilgi nesnesini izlediğimizde, aklınıza o seyirci odası illaki geliyor.

Thomas McMullan
23 Temmuz 2015
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder