Sınıfsal konumuna bağlı olarak, küçük burjuvanın
zihninde madde ve diyalektik ayrıdır, illaki ayrışır. Onun işin başı ve sonu
olmak, buradan da herkesi kendisine mecbur etmek istemesi, ölüme karşı koyuş
biçimidir. Ölüm yoksa her şey kolaydır, sınırsızdır, sınıfsızdır. Bugün küçük
burjuvazi, tekellerden aldığı şeyin ölümsüzlük iksiri olduğunu
sanmaktadır. O iksire kul olmuştur.
Küçük burjuvazi, tarihsel köken, tarihsel ecdad,
tarihsel çıkış peşindedir. İsimsiz-adressiz, ezeli-ebedi bir kavgaya karışamaz,
katışamaz. Bazen maddeyi, bazen diyalektiği unutmaya mecburdur. Maddeyle
diyalektiği karşı karşıya getirir. Eleştirisini buna göre yapar.
Bazen kendisi madde, dışındakiler eter, buhar gibi bir
şeydir. Bazen kendisi diyalektik, dışındakiler kör metafizik, değişime direnen
kazıklardır. Herkes, mevcut çıkar ilişkileri dâhilinde illaki bir zemin ve
kılıf bulur.
Marksist olup Marx’ı aşanlar olduğu gibi, Leninist
olup Lenin’i aşanlara da rastlanmaktadır. “Öncü savaş” teorisini Lenin denilen
maddenin tezahürüne aykırı kabul edenler için Leninizm, Lenin’de başlayıp
bitmiştir. Her şeyi kendisinde başlatıp bitiren küçük burjuva, kendisini
Lenin’de bulmakta hiç zorlanmaz. Gerçek Lenin, küçük burjuva için fazladır,
pürüzdür, dışraktır, kirdir.
Bugün Gates’in “pürüzsüz kapitalizm”i, küçük burjuva
solculara Lenin’den daha sıcak ve daha gerçek gelmektedir. Mustafa Suphi,
Komintern, Bakû Kurultayı, milletler ve sömürgeler meselesi, emperyalizm gibi
başlıklarda Lenin düşman, Bill Gates ve devleti dosttur. Ermeni solcuları ecdad
bellemeyi, soykütüğüne dâhil etmeyi bir de bu bağlamda ele almak gerekir.
* * *
Mustafa Suphi, Komintern, Bakû Kurultayı,
milletler-sömürgeler meselesi ve emperyalizm gibi başlıklar, küçük burjuvazinin
maddeliğini sınırladığı için tehlikelidirler. Bu başlıklardaki madde ve
diyalektik ayrıştırılmalı, madde diyalektiğe düşman edilmelidir. Neticede
diyalektikçinin derdi eşitlik; maddecinin derdi özgürlüktür. Sınıf ve sınırı
anlatan, imleyen her şey, küçük burjuva için düşmandır.
Bu anlamda küçük burjuva, Bill Gates’in aşısına
mecburdur. O, kendisini korumak zorundadır. Pandemi koşullarında ölüme
gönderilen emekçiler karşısında küçük burjuvazi, koltuğunu ve konumunu koruma
yoluna gitmiştir. Emekçilere yönelik horgörü, aşağılama, onlardan uzaklaşma,
biraz da bu koruma faaliyeti içindir. Ölümle korkutulan, sıtmaya razı
edilmiştir. Şimdi sırada, küçük burjuvazideki sıtmanın herkese bulaştırılması
vardır.
Metafizik âleme fırlatılmış olan maddenin korunması da
aynı düzlemde ele alınır. Her şeyden ve herkesten münezzeh bir işlem olarak bu
koruma faaliyetinde madde, esasen diyalektiğe, ilişkilere, bağlara ve bağlama
karşı korunmaktadır. Madde, diyalektikten, ilişkilerden, bağlardan ve bağlamdan
uzak tutulmalıdır.
Adım atan, harekete geçen, eyleme iştirak eden her
şey, diyalektiğe tabidir. Dolayısıyla, maddenin korunması, diyalektiği hükümsüz
kılmaya mecburdur. Madde, durarak zamansız-mekânsız kılınmaya çalışılır. Bu
akıl için transhümanizm ve robotlaşma, bulunmaz nimettir. Küçük burjuvazi, bu
ütopyadaki faşizmi ölesiye sever. Faşizm, politikanın imkânsız kılınmasıdır.
Transhümanizan faşizm, insan bedenini aşağılık ve fazlalık bulmaktır. Kibar
Feyzo’daki “puşt gibin, ibne gibin şey”i artık başka yerlerde aramak
gerekmektedir.
* * *
Bugün herkes belgesel izlese belgesel izlemekten
vazgeçecek ciddi bir sol kütle mevcuttur. Esasen bazı sağcılar, herkes sağcı
olduğu, sağcılık para etmediği için solcu maskesi takmaktadırlar. Bunlar, ilk
fırsatta sağa dümen kırarlar. Solculuk, ayrıksı olma, üstünmüş gibi görünme,
toplumun, halkın sorumluluğunu üstlenmeme rahatlığı olarak örgütlenmektedir.
Solun küresel olana kulluk etmesini buradan anlamak gerekmektedir. Dahası,
bugün sol da sağ da meseleleri aynı zaviyeden ele almaktadır. Sağın “komünist
komplo” gördüğü şeye sol, aynı gerekçe ve aynı mantıkla sahip çıkmaktadır.
Sınıfsal-politik analizin hükmü kalmamıştır.
* * *
Maraş katliamının yıldönümünde küçük burjuvazinin,
CHP’nin Alpaslan Türkeş’in dul eşini ziyaret etmesine kızmaya hakkı yoktur.
Bugüne dek destek verdikleri CHP’dir, Maraş, Sivas ve 19 Aralık gibi
katliamların ardındaki güç. Bu anlamda CHP tabanında “iyi niyetli, samimi,
dürüst insanlar” aramak, beyhude bir uğraştır. Sömürü ve zulüm düzenine hizmet
etmenin iyi niyeti, samimiyeti, dürüstlüğü olmaz. Bu açıdan, Batıkent’te CHP
eliyle açılan Ethem Sarısülük Parkı ile Maltepe’de açılan Nihal Atsız Parkı
arasında ideolojik bir ayrım yapılamaz.
Neticede diyalektikçi tutum arabuluculukla; maddeci
tutum teslimiyetle sonuçlanır. Kendi maddesini bilmeden, CHP içine kadro
yollayan solcular, devletle halk arasında arabuluculuk yaparlar. Kendisinin
gerçekle kurduğu ilişkileri görmeden CHP içine kadro yollayan solcular, halkı
devlete teslim ederler.
Seval Türkeş ziyaretine katılan Canan Kaftancıoğlu,
Devyol ve sol birikimi devlete teslim etmiş; Dara Odabaşı, HDP pratiğinin
devlete ait olduğunu ortaya koymuştur. Muhtemelen Seval Türkeş’in ne denli
“modern ve ilerici”, ne denli “açık görüşlü” olduğuna dair övgüler düzmek de
Ataol Behramoğlu’na düşecektir.
* * *
Mao’nun da alıntıladığı sözde şu söyleniyor: “Ölüm
herkesin başında ama o, bazen Tai Dağı’ndan ağır bazen de tüyden hafif
olabilir.” Bu sözü aktardıktan sonra Mao, “ölüm, halkımız için ölebiliyorsak
kıymetlidir” der. Bugün bu sözler, sanki iki yüz yıl yaşayacakmış gibi
kendisine dikkat eden, iki yüz yıl yaşasa dahi bunun hiçbir yaraya merhem
olmayacağını görmeyen küçük burjuvazi için bir anlam ifade etmemektedir. Türkiye’de
halk, bizzat sol eliyle katledilmiştir.
* * *
Bugün tekellerin dillendirdikleri, ütopik planda
övdükleri robotik ve yapay zekâya dayalı projelerin hepsi, sömürü düzeninde
insan kaynaklı pürüzlerin, marazların, aksaklıkların ve kayıpların giderilmesi
ile alakalıdır. Hepsi de küçük burjuvanın önüne yığılmış oyuncaklardır.
Bugün kapitalistler, maddi çıkarlar ve zorunluluklar
gereği, üretim sürecinin her bir saniyesini ciddiye ve dikkate almakta,
planlarını, projelerini buna göre biçimlendirmektedirler. Örneğin emekçilerin
işyerlerindeki anlık psikolojik sıkıntılarını ortadan kaldıracak, nanobot
temelli müdahaleler üzerinde durulmaktadır.
Bugün sigarayla mücadele, işçinin sigara kaçamağını
bile elinden almak için yürütülmektedir. Teknoloji, sınıfsız, sınırsız, ideolojisiz
ve bağlamsız değildir. Bugün o, sömürü ve zulüm bağlamında
değerlendirilmelidir, huzurlu evlerdeki kahve makineleri veya akıllı
telefonlardaki sipariş aplikasyonları düzeyinde değil.
* * *
Dünyada son dönemde en fazla kâr getiren sektörler sıralamasında
birinci sırada silâh, ikinci sırada sağlık sektörünün olması, küçük burjuvazi
için önemsiz bir meseledir. O, iki sektör arasındaki bağı da sorgula(ya)maz. İlk
sektördeki teknik, teknolojik ve teorik geliştirme çabalarının ikinci sektörü
etkilediğini göremez. Gerekirse, kendi sağlığı için efendilerin silâhı olmayı
tercih eder. Bugün doktorlardan bağımsız olarak, onlara yüklenen ideolojik
anlam, küçük burjuvazinin anlam ve değer arayışı ile ilgilidir. Doktorların
çilesi, emeği, derdi önemsizdir. Önemli olan, onları küçük burjuva çıkarlar
adına istismar etmektir.
Sol, bu sebeple cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem
İnce ağzından çıktığı biçimiyle, “seksen bin doktorun partisi, AKP ise “seksen
milyon insanın partisi”dir. Yoksullar AKP’ye terk edilmiş, onunla el ele,
sermaye ve devlet baki kılınmıştır.
Halkı katletmek, halkın teorideki, ideolojideki ve
politikadaki yerini daraltmakla, giderek, silmekle ilgilidir. O iksir, bu
tasfiye süreci için içilmiştir. Özel olacağım diye, kendi maddesini koruyacağım
diye, her türlü bağ kopartılmış, tüm bağlamlar silinmiş, ilişkiler
dağıtılmıştır.
Kabuk içe doğru büyür. Büyümüştür. İçteki çekirdeği
koruyacaklarını düşünenler, giderek daraldıklarını, küçüldüklerini, yok
olduklarını görememişlerdir. Mesele, bu anlamda CHP’ye oy vermek değil, CHP
kuyruğuna tutunmaktadır. Sosyalist hareket, devlet ve sermaye eliyle, CHP
havucu/sopası ile tasfiye edilmiştir.
* * *
Alpaslan Türkeş, kendisinin “ne mozaiği, mermer!”
dediği ülkede, devlet adına çalışmış bir isimdir. Ona yapılan ziyaretle
birlikte sol da o mermer mozole altına gömülmüştür. Artık CHP ile birlikte
uyuşturucu ve organ ticareti yapandan vergi alacakları bir düzen kurmak için
uğraşmaktadır.
Seksen öncesinde bir grup devrimci, Ankara’nın Çinçin
mahallesinde yazılama yapar. Mahallenin delikanlıları buna itiraz ederler.
Sonra Ülkücüler gelir, onlara da karşı çıkarlar, ama bu sefer kavga yaşanır.
Kavganın ardından gençler, devrimcilere yakınlaşır. Devrimciler gençlere
faşizmi, emperyalizmi, oligarşiyi anlatır. Bir gün yazılama yapılması
kararlaştırılır. Mahallenin gençleri derler ki “bize boyayı fırçayı verin,
yazılamayı biz yaparız.” Ertesi gün mahalle halkı, duvarlarda şu türden
cümlelere rastlarlar: “Eskiden faşizm mi vardı?”, “Emperyalizmin uşağı,
oligarşinin yavşağı Alpaslan Türkeş”, “Kahrolsun faşizm!”… Bugün boya da fırça
da söz de mahallelerden kaçırılmış, egemenlere teslim edilmiştir. O gençlerse
başka yollara girmişlerdir.
Eren Balkır
12 Ocak 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder