Pages

12 Ocak 2021

İksir


Sınıfsal konumuna bağlı olarak, küçük burjuvanın zihninde madde ve diyalektik ayrıdır, illaki ayrışır. Onun işin başı ve sonu olmak, buradan da herkesi kendisine mecbur etmek istemesi, ölüme karşı koyuş biçimidir. Ölüm yoksa her şey kolaydır, sınırsızdır, sınıfsızdır. Bugün küçük burjuvazi, tekellerden aldığı şeyin ölümsüzlük iksiri olduğunu sanmaktadır. O iksire kul olmuştur.

Küçük burjuvazi, tarihsel köken, tarihsel ecdad, tarihsel çıkış peşindedir. İsimsiz-adressiz, ezeli-ebedi bir kavgaya karışamaz, katışamaz. Bazen maddeyi, bazen diyalektiği unutmaya mecburdur. Maddeyle diyalektiği karşı karşıya getirir. Eleştirisini buna göre yapar.

Bazen kendisi madde, dışındakiler eter, buhar gibi bir şeydir. Bazen kendisi diyalektik, dışındakiler kör metafizik, değişime direnen kazıklardır. Herkes, mevcut çıkar ilişkileri dâhilinde illaki bir zemin ve kılıf bulur.

Marksist olup Marx’ı aşanlar olduğu gibi, Leninist olup Lenin’i aşanlara da rastlanmaktadır. “Öncü savaş” teorisini Lenin denilen maddenin tezahürüne aykırı kabul edenler için Leninizm, Lenin’de başlayıp bitmiştir. Her şeyi kendisinde başlatıp bitiren küçük burjuva, kendisini Lenin’de bulmakta hiç zorlanmaz. Gerçek Lenin, küçük burjuva için fazladır, pürüzdür, dışraktır, kirdir.

Bugün Gates’in “pürüzsüz kapitalizm”i, küçük burjuva solculara Lenin’den daha sıcak ve daha gerçek gelmektedir. Mustafa Suphi, Komintern, Bakû Kurultayı, milletler ve sömürgeler meselesi, emperyalizm gibi başlıklarda Lenin düşman, Bill Gates ve devleti dosttur. Ermeni solcuları ecdad bellemeyi, soykütüğüne dâhil etmeyi bir de bu bağlamda ele almak gerekir.

* * *

Mustafa Suphi, Komintern, Bakû Kurultayı, milletler-sömürgeler meselesi ve emperyalizm gibi başlıklar, küçük burjuvazinin maddeliğini sınırladığı için tehlikelidirler. Bu başlıklardaki madde ve diyalektik ayrıştırılmalı, madde diyalektiğe düşman edilmelidir. Neticede diyalektikçinin derdi eşitlik; maddecinin derdi özgürlüktür. Sınıf ve sınırı anlatan, imleyen her şey, küçük burjuva için düşmandır.

Bu anlamda küçük burjuva, Bill Gates’in aşısına mecburdur. O, kendisini korumak zorundadır. Pandemi koşullarında ölüme gönderilen emekçiler karşısında küçük burjuvazi, koltuğunu ve konumunu koruma yoluna gitmiştir. Emekçilere yönelik horgörü, aşağılama, onlardan uzaklaşma, biraz da bu koruma faaliyeti içindir. Ölümle korkutulan, sıtmaya razı edilmiştir. Şimdi sırada, küçük burjuvazideki sıtmanın herkese bulaştırılması vardır.

Metafizik âleme fırlatılmış olan maddenin korunması da aynı düzlemde ele alınır. Her şeyden ve herkesten münezzeh bir işlem olarak bu koruma faaliyetinde madde, esasen diyalektiğe, ilişkilere, bağlara ve bağlama karşı korunmaktadır. Madde, diyalektikten, ilişkilerden, bağlardan ve bağlamdan uzak tutulmalıdır.

Adım atan, harekete geçen, eyleme iştirak eden her şey, diyalektiğe tabidir. Dolayısıyla, maddenin korunması, diyalektiği hükümsüz kılmaya mecburdur. Madde, durarak zamansız-mekânsız kılınmaya çalışılır. Bu akıl için transhümanizm ve robotlaşma, bulunmaz nimettir. Küçük burjuvazi, bu ütopyadaki faşizmi ölesiye sever. Faşizm, politikanın imkânsız kılınmasıdır. Transhümanizan faşizm, insan bedenini aşağılık ve fazlalık bulmaktır. Kibar Feyzo’daki “puşt gibin, ibne gibin şey”i artık başka yerlerde aramak gerekmektedir.

* * *

Bugün herkes belgesel izlese belgesel izlemekten vazgeçecek ciddi bir sol kütle mevcuttur. Esasen bazı sağcılar, herkes sağcı olduğu, sağcılık para etmediği için solcu maskesi takmaktadırlar. Bunlar, ilk fırsatta sağa dümen kırarlar. Solculuk, ayrıksı olma, üstünmüş gibi görünme, toplumun, halkın sorumluluğunu üstlenmeme rahatlığı olarak örgütlenmektedir. Solun küresel olana kulluk etmesini buradan anlamak gerekmektedir. Dahası, bugün sol da sağ da meseleleri aynı zaviyeden ele almaktadır. Sağın “komünist komplo” gördüğü şeye sol, aynı gerekçe ve aynı mantıkla sahip çıkmaktadır. Sınıfsal-politik analizin hükmü kalmamıştır.

* * *

Maraş katliamının yıldönümünde küçük burjuvazinin, CHP’nin Alpaslan Türkeş’in dul eşini ziyaret etmesine kızmaya hakkı yoktur. Bugüne dek destek verdikleri CHP’dir, Maraş, Sivas ve 19 Aralık gibi katliamların ardındaki güç. Bu anlamda CHP tabanında “iyi niyetli, samimi, dürüst insanlar” aramak, beyhude bir uğraştır. Sömürü ve zulüm düzenine hizmet etmenin iyi niyeti, samimiyeti, dürüstlüğü olmaz. Bu açıdan, Batıkent’te CHP eliyle açılan Ethem Sarısülük Parkı ile Maltepe’de açılan Nihal Atsız Parkı arasında ideolojik bir ayrım yapılamaz.

Neticede diyalektikçi tutum arabuluculukla; maddeci tutum teslimiyetle sonuçlanır. Kendi maddesini bilmeden, CHP içine kadro yollayan solcular, devletle halk arasında arabuluculuk yaparlar. Kendisinin gerçekle kurduğu ilişkileri görmeden CHP içine kadro yollayan solcular, halkı devlete teslim ederler.

Seval Türkeş ziyaretine katılan Canan Kaftancıoğlu, Devyol ve sol birikimi devlete teslim etmiş; Dara Odabaşı, HDP pratiğinin devlete ait olduğunu ortaya koymuştur. Muhtemelen Seval Türkeş’in ne denli “modern ve ilerici”, ne denli “açık görüşlü” olduğuna dair övgüler düzmek de Ataol Behramoğlu’na düşecektir.

* * *

Mao’nun da alıntıladığı sözde şu söyleniyor: “Ölüm herkesin başında ama o, bazen Tai Dağı’ndan ağır bazen de tüyden hafif olabilir.” Bu sözü aktardıktan sonra Mao, “ölüm, halkımız için ölebiliyorsak kıymetlidir” der. Bugün bu sözler, sanki iki yüz yıl yaşayacakmış gibi kendisine dikkat eden, iki yüz yıl yaşasa dahi bunun hiçbir yaraya merhem olmayacağını görmeyen küçük burjuvazi için bir anlam ifade etmemektedir. Türkiye’de halk, bizzat sol eliyle katledilmiştir.

* * *

Bugün tekellerin dillendirdikleri, ütopik planda övdükleri robotik ve yapay zekâya dayalı projelerin hepsi, sömürü düzeninde insan kaynaklı pürüzlerin, marazların, aksaklıkların ve kayıpların giderilmesi ile alakalıdır. Hepsi de küçük burjuvanın önüne yığılmış oyuncaklardır.

Bugün kapitalistler, maddi çıkarlar ve zorunluluklar gereği, üretim sürecinin her bir saniyesini ciddiye ve dikkate almakta, planlarını, projelerini buna göre biçimlendirmektedirler. Örneğin emekçilerin işyerlerindeki anlık psikolojik sıkıntılarını ortadan kaldıracak, nanobot temelli müdahaleler üzerinde durulmaktadır.

Bugün sigarayla mücadele, işçinin sigara kaçamağını bile elinden almak için yürütülmektedir. Teknoloji, sınıfsız, sınırsız, ideolojisiz ve bağlamsız değildir. Bugün o, sömürü ve zulüm bağlamında değerlendirilmelidir, huzurlu evlerdeki kahve makineleri veya akıllı telefonlardaki sipariş aplikasyonları düzeyinde değil.

* * *

Dünyada son dönemde en fazla kâr getiren sektörler sıralamasında birinci sırada silâh, ikinci sırada sağlık sektörünün olması, küçük burjuvazi için önemsiz bir meseledir. O, iki sektör arasındaki bağı da sorgula(ya)maz. İlk sektördeki teknik, teknolojik ve teorik geliştirme çabalarının ikinci sektörü etkilediğini göremez. Gerekirse, kendi sağlığı için efendilerin silâhı olmayı tercih eder. Bugün doktorlardan bağımsız olarak, onlara yüklenen ideolojik anlam, küçük burjuvazinin anlam ve değer arayışı ile ilgilidir. Doktorların çilesi, emeği, derdi önemsizdir. Önemli olan, onları küçük burjuva çıkarlar adına istismar etmektir.

Sol, bu sebeple cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce ağzından çıktığı biçimiyle, “seksen bin doktorun partisi, AKP ise “seksen milyon insanın partisi”dir. Yoksullar AKP’ye terk edilmiş, onunla el ele, sermaye ve devlet baki kılınmıştır.

Halkı katletmek, halkın teorideki, ideolojideki ve politikadaki yerini daraltmakla, giderek, silmekle ilgilidir. O iksir, bu tasfiye süreci için içilmiştir. Özel olacağım diye, kendi maddesini koruyacağım diye, her türlü bağ kopartılmış, tüm bağlamlar silinmiş, ilişkiler dağıtılmıştır.

Kabuk içe doğru büyür. Büyümüştür. İçteki çekirdeği koruyacaklarını düşünenler, giderek daraldıklarını, küçüldüklerini, yok olduklarını görememişlerdir. Mesele, bu anlamda CHP’ye oy vermek değil, CHP kuyruğuna tutunmaktadır. Sosyalist hareket, devlet ve sermaye eliyle, CHP havucu/sopası ile tasfiye edilmiştir.

* * *

Alpaslan Türkeş, kendisinin “ne mozaiği, mermer!” dediği ülkede, devlet adına çalışmış bir isimdir. Ona yapılan ziyaretle birlikte sol da o mermer mozole altına gömülmüştür. Artık CHP ile birlikte uyuşturucu ve organ ticareti yapandan vergi alacakları bir düzen kurmak için uğraşmaktadır.

Seksen öncesinde bir grup devrimci, Ankara’nın Çinçin mahallesinde yazılama yapar. Mahallenin delikanlıları buna itiraz ederler. Sonra Ülkücüler gelir, onlara da karşı çıkarlar, ama bu sefer kavga yaşanır. Kavganın ardından gençler, devrimcilere yakınlaşır. Devrimciler gençlere faşizmi, emperyalizmi, oligarşiyi anlatır. Bir gün yazılama yapılması kararlaştırılır. Mahallenin gençleri derler ki “bize boyayı fırçayı verin, yazılamayı biz yaparız.” Ertesi gün mahalle halkı, duvarlarda şu türden cümlelere rastlarlar: “Eskiden faşizm mi vardı?”, “Emperyalizmin uşağı, oligarşinin yavşağı Alpaslan Türkeş”, “Kahrolsun faşizm!”… Bugün boya da fırça da söz de mahallelerden kaçırılmış, egemenlere teslim edilmiştir. O gençlerse başka yollara girmişlerdir.

Eren Balkır
12 Ocak 2021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder