Özelde Işıl Özgentürk, genelde sol için porno
“devrimci bir faaliyet” değil miydi?[1] Gerici doğunun, cinsellik duvarını
aşamamış, kendi bireysel haz noktalarını keşfetmekten aciz kadınlarının eğitimi
için bu “devrimci faaliyet”, şart değil miydi? Şimdi neden çukur oldu? Bugün
porno neden tukaka ilân ediliyor?
Işıl Özgentürk için dağa çıkmak, asker veya bürokrat
biriyle evlenmekle aynı. Bu tür solcular, hükümetleri ancak asker ve bürokratın
ağırlığının azalması konusunda eleştirebilirler. Bu solcular, “şanlı Dersim
Harekâtı” sonrası oradaki 18’inden küçük genç kızları subaylara ikinci eş
yapanlardır. Çünkü Dersim, modernizm tarihindeki ufak bir sapma ve hatadır.
Çünkü o “öğretmen arkadaş”a kimse itiraz edemez. O öğretmen, çoğu zaman “devletin
ve ideolojisinin uzantısı”dır.
Işıl Özgentürk’ün zihninde Kürd kadını, aşağılık bir
varlıktır, güdülendir, eziktir, “devrim şehidi” olamaz. Olmamalıdır. Sonuçta
“hayat, esir kampı değil, neşenin ve aşkın kaynağıdır.”[2] O neşeyi ve aşkı da
batı ve batının devleti verebilir. Kürd kadını, dişe uygun hâle getirilmeli,
kıvam kazanmalıdır. Neşeye ve aşka halel getirecek zararlı bir unsura
dönüşmemelidir. O, ancak neşenin ve aşkın sahiplerine hizmetçilik edebilir.
Bu açıdan bugün Özgentürk’ü eleştirenler, kendilerinin
ona benzediklerini görmelidirler. Sırf Batman’a ve Kürd’e laf etti diye küfür
savurmamalıdırlar. Esasen Özgentürk, oluşacak, oluşması muhtemel HDP-CHP
birlikteliği öncesi, bir abla olarak, zavallı ve küçük gördüğü HDP’lilere sevgi
dolu bir tokat atmaktadır. Bu yazıyı, iki partinin yakınlığı bağlamında
değerlendirmek gerekir. Parti de kıvam kazanmalı, kentin ve ülkenin sahiplerine
yakışır bir süse dönüşmelidir.
Dolayısıyla, Özgentürk’ün yazdıklarına onun hoşuna
gidecek, ruhunu okşayacak cevaplar vermenin bir anlamı yoktur. Yani, “biz
ileriyiz, biz de senin gibi gericilikle mücadele ediyoruz, kadını
özgürleştiriyoruz, onu feodal zincirlerden kurtarıyoruz” lafı, Özgentürk’ün cephaneliğini
beslemekten gayrı bir işe yaramayacaktır. Söz konusu laf, ne yazık ki bugün
Özgentürk’e verilen cevapların özetidir.
Özgentürk ise yazısında, olanca feministliğiyle, kadının
zavallılığını ve ezikliğini öne çıkartmak, vurgulamak için tecavüzcü beyaz Türk
erkeği aklıyor. Zira “devlet görevi olarak orada zaruretler gereği bulunan bir
uzman çavuş, oradaki feodal zulüm ve baskıdan kurtulmak, bunun için de evlenmek
isteyen bir kadının tuzağına düşmüştür”. Kendi askerini koruyan Özgentürk,
savunma avukatı olarak davaya müdahil olmalıdır. Türkiye’de feminizmin ufku da
menzili de budur.
Cumhuriyet’çi Özgentürk, yazıya gelen tepkiler üzerine
yalandan özür dilemiş, devletine dayadığı sırtı, oturduğu lüks koltuğu adına
konuşmuştur.[3] “Özür” yazısındaki kritik nokta ise “büyük kentlere gidenler”le
ilgili sözüdür. Özgentürk’ün asıl derdi odur. Yoksul, cahil, ne yapacağı belli
olmayan, yanlış kişilere oy veren, batıya ve şehre uyumsuz “sürüler”,
Özgentürk’ün mahallesinde dolaştığı için bu yazılar yazılmaktadır. O, HDP
soluna, “bunlardan rahatsızsanız, sizle birleşiriz” demektedir. Özgentürk,
Sakarya’da Mardinli işçilere atılan dayağın parçasıdır. HDP de rahatsızdır ve
birleşmeye hazırdır.
“İslamofobi’nin, İslam düşmanlığının emperyalizmin
beslemesi” olduğunu söyleyen Deepa Kumar, onun ırkçılık ve faşizmle bağlarını
sorgular.[4] Bu sorgu, Türkiye’de asla mümkün değildir. Çünkü “devletin başında
İslamcı şeriatçı, gerici biri” vardır. Kitleler, ondan üstün olduklarına
inandırılmalı, “bu kişi bana layık değil” dedirtilerek harekete
geçirilmelidirler. Tek kurtuluş yolu budur.
ABD’de siyahlara yönelik düşmanlık bahsinde cinsellik
temelli cümleler ön plana çıkartılır, siyahî erkeklerin beyaz kadınlara tecavüz
ettikleri üzerinde durulur. Buranın devletçi solu ise aşağılık gördüğü milletin
kadınını cinsel objeye indirger ve gerçek meseleleri gizleyip tüm mevzuyu bacak
arasına kapatır. “Neşe ve aşk” ise kapitalist sömürünün gizlenmesi için örülen
bir örtü görevi görür. Onlar, ilerlemenin bayrağı hâline getirilir.
Bugün sosyalist örgütler dergilerinde, bekâretini
vermek için internetten erkek peşine düşen ve o anı “müthiş bir devrimci
sıçrama” olarak anlatan yoldaşlarının yazılarına yer veriyorlar. Bu yazılar, Özgentürk’ün
arkadaşlarının seksenlerde çıkarttıkları porno dergileriyle, o dergilere katkı
sunan solcularla tutarlılık arz ediyor. Artık tek derdimiz, zaten tuzu kuru
olan birilerinin apış arasıdır! Sonuçta sömürü ve zulüm, ancak buralardan
başlayarak yok edilecektir. Ama önce oraların sömürünün ve zulmün konusu ve
aracı olması gerekmektedir. İlerleme, bu sayede mümkündür. Sonuçta fuhuş da o
ilerlemenin bir parçasıdır!
Ne var ki sınırdan ve sınıftan azade kılınmış beden
algısı dâhilinde, cinselliğin, cinsel hazzın salladığı havuçla bedenlerin işgal
ve istila edildiklerini kimse görmez. Estetik için bıçak altına yatan
kadınların giderek birbirine benzeyen, ruhsuz vitrin mankenlerine dönüşmesini
kimse umursamaz. Artık bireysel haz, devrimcilik boyasına daldırılmalıdır. Bir Devyolcunun
dediği gibi, herkes, bilhassa kadınlar, AVM’lerde rahat gezebilmelidir.
Bu işgal ve istila sürecinde devlet, Kürd diyarını her
dönemeçte yeniden ele geçirir. Batman, sembolik bir ifadedir ve bu anlamda
işgal hattının Sivas-Dersim’den Batman-Siirt hattına çekildiğini ortaya koyar.
Irak işgali sonrası Arap kadınlarıyla çekilen porno filmler piyasayı
kaplamıştır. Bu ilerleme düzleminde sol için Lübnanlı Mia, öncü güçtür!
İslam düşmanlığı konusunda gerekli silâhın kaynağı,
Fransa’dır. Bu anlamda Kürdler Cezayirlilerdir, ama kimi Kürdler kendilerini
Parisli zannederler, öyle olduklarına inandırılırlar. Oysa İslam düşmanlığı
ardındaki Kürd düşmanlığı, bu tür Cumhuriyet yazılarının ana fikridir. Cumhuriyet
gibi gazeteler, buranın Charlie Hebdo’sudur. Hebdo ise Fransız
devletinin ideolojik silâhıdır.
Sonuçta olanla hareket eden Marksistler
kovulmalı, olması gerekene alık alık bakan anarşistler övülmeli, buradan
da devletin ve sermayenin dönüştürücü faaliyetine sorgusuz sualsiz kul
olunmalıdır. Fransa’da ve burada solun hâli budur.
Cezayirlilere yönelik asimilasyon, baskı ve sömürü
politikaları, İslam düşmanlığı ardına gizlenir. Sömürgecilik ve emperyalizm,
dişlerini bu tür politikalarla halkın etine ve ruhuna geçirir. “O’nu verin,
size Rojava’yı verelim” sözü, tam da bu düzlemde edilir. Kürd, ilkel kabile
statüsünde görülür, tutulur, o nedenle anarşizme ve liberalizme sığınılır. En
geçmişe kaçanlar, “en ezilen” olduğunu iddia edenler, bugünün efendilerini
rahatsız etmek istememektedirler.
Özgentürk, bu boşlukta konuşur. Kürd kadınına bu
rahatlıkla küfreder. O, Türkan Saylan’ın yerini HDP’nin aldığını iyi bilmekte,
daha fazlasını istemektedir. Özgentürk, Kürd’den o kadar rahatsızdır ki hâlen
daha emin olmak için aklınca onu teste tabi tutmaktadır. Onu kendisine ram etme
derdindedir.
Buradaki akıl, örgüt kanalını izleme ihtimali
karşısında, sırf çanak antenler toplansın diye, “Kürt illerinde herkes porno
izliyor, sapıtıyor, tecavüz artıyor, ölümler çoğalıyor” der.[5] Devlet,
toplumsal ilişkilerde kaçağa, çatlağa izin veremez.
Bu Beşiktaşlıların laik hassasiyetlerini önemseyen
solcular adına İrfan Aktan çıkar, güya Özgentürk’ü eleştiriyormuş gibi yapar.
Eski bir ÖDP’li olarak yıllardır HDP ve CHP’yi buluşturmaya çalışan Aktan,
meseleyi tabii ki birileri adına kişiselleştirip psikolojikleştirir.[6] İki
örgüt arasındaki pazarlık sürecinde yaşanan bu türden yol kazalarında Aktan
gibiler, “meseleyi sadece Kürd’e ve Batman’a hasmış gibi gösteriyorsun, bizi
niye horgörüyorsun” diye ağlar ve Özgentürk üzerinden o birilerine, “bizi eşit
görün artık n’olur” diye yalvarır. Özünde “bizi görün, o dediğiniz şeyleri
yapıyoruz, yapacağız!” der. Dedikleri şeyse, Özgentürk’ün (güya) bindiği
minibüste karşısında oturan ve dimdik duran kara çarşaflı iki kadının
üstünü başını yırtıp saçlarını dağıtmaktır! Özgentürk, o cumhuriyetin o çarşaf
yırtıldı diye savaşan bir halkın iradesine dayandığını unutmuştur.
Frantz Fanon, “her bir çarşaf yırtıldığında, her bir
başörtüsü atıldığında işgalcinin saldırganlığının, dolayısıyla umutlarının on
misli arttığını” söyler.[7] Bugün o Fransız’a kendi topraklarını dar eden
milleti ilkel kabile derekesine düşürenlerle onu ilkel kabile görenler, bir
kavşakta buluşmaktadırlar. Asıl tartışılması gereken, Işıl Özgentürk’ten önce
bu gerçektir: buluşulan kavşak ve buluşturan irade, sorgulanmalıdır.
Eren Balkır
5 Eylül 2020
Dipnotlar:
[1] Işıl Özgentürk, “Porno Çukurunda Debeleniyoruz”, 30 Ağustos 2020, Cumhuriyet.
[2] Işıl Özgentürk, “Kara Çarşafın Karanlığında”, 13
Ağustos 2017, Cumhuriyet.
[3] “Işıl Özgentürk’ten Suçlayıcı Özür”, 1 Eylül 2020,
Duvar.
[4] “İslamofobinin Kökenleri”, 21 Aralık 2015, İştirakî.
[5] Candan Tolga Işık, “Çanak Anten”, 31 Ocak 2011, Beşiktaş.
[6] İrfan Aktan “Işıl Özgentürk’ün Çukuru”, 31 Ağustos
2020, Duvar.
[7] Frantz Fanon, “Haik”, 1 Şubat 2018, İştirakî.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder