Pages

23 Temmuz 2020

Fanon ve Fetih

Filistin toplumunun etnografik incelemesini içeren, önemli ve çığır açıcı çalışmasında Rosemary Sayigh, altmışlarda silâhlı mücadelenin ortaya çıkışını Filistin direniş hareketinin en önemli gelişmesi olarak görüyor ve direnişi, genel sınıf mücadeleleri ve üçüncü dünyanın mücadelesi bağlamına yerleştiriyor.[1]

Yazara göre direnişin bu yeni yüzüne sadece gözetleme faaliyetleri, baskılar, sefalet yüklü kamp hayatı değil, Filistinlilerin işgalden ve zulümden kurtuluş gayesine ulaşmalarına Arap devletlerinin yardım etmemesi, bu konudaki hayal kırıklığı ve güvensizlik de sebep oluyor.[2]

Filistinliler, Suriye Baas partisine ve ondaki Arapların Birliği siyasetine de güvenmiyorlar.[3] Bu noktada yeni sömürgecilik, politik ve şahsi hırslar sonucu yaşanan yozlaşma, en önemli meseleler olarak gündeme geliyor. Silâhlı mücadele[4] ve “gençlere, ezilenlere ve dışlananlara” yönelik çağrısı[5] davanın temelini atıyor.

Fetih bu süreçte, bu davanın “birleşik devrimci Arap gücünün oluşumu”nu[6] hızlandıracağını, Arapların genel mücadelesine yeni bir itici güç temin edeceğini, bu mücadelenin kendisini ABD’nin ekonomik ve politik hâkimiyetine karşı üçüncü dünyanın verdiği mücadele bağlamına oturtacağını, Filistin direniş hareketinin Arap dünyasındaki radikal unsurlara can katacağını ve rejimlerin gerçek yüzünü açığa çıkartacağını düşünüyor.[7]

Yezid Sayigh ise Fetih’in Arap mültecilerdeki güçsüzlük imajına karşı koyacak, genel hikâyeyi değiştirecek bir şeylere ihtiyaç duyduğunu gördüğünü söylüyor.[8] Bunun için de Filistinlilerin varolduklarını ortaya koymak, mücadeleyi sömürgecilikten ve emperyalizmden kurtuluş mücadelesi olarak tarif etmek gerekiyor.[9]

Schiff ve Rothstein ise Filistinlilerin kendi hikâyelerini üçüncü dünya devrimleriyle ilişkilendirmelerine, böylelikle bilhassa öğrenci hareketleri düzleminde dünyadan destek görmelerine eleştirel yaklaşıyor.

“Çoğunluğunu orta sınıftan radikal Avrupalı ve Amerikalı yeni solcu gençlerin oluşturduğu kesim, Che Guevara’nın kanlı devrimine ve Fetih’in gerilla savaşına ilham veren Frantz Fanon’a dair görüşlerle zehirlenmişti ve yazılarında gerçek bir deneyime aç olduklarını dile getiriyordu.”[10]

Bu türden kötüleyici yaklaşımlar, esasında Filistinlilerin pratikte kendilerini nasıl konumlandırdıklarını ve geniş bir planda nasıl kabul görüp dayanışma ilişkilerini tetiklediğini anlamıyorlar. Filistinliler, ilgili süreçte davalarını beynelmilel kılıyorlar. Ama 1972’deki Münih Olimpiyatları’na yapılan saldırı türünden eylemler ile bu destek bir miktar azalıyor.

Bilindiği üzere Cezayir’deki devrimci bağımsızlık savaşı, bölgede Fransız ve İngiliz nüfuzunun kırılmaya başladığı dönemde, Arap dünyası genelinde halklara ilham veriyor. Bu dönemde Nasır, “Cezayir’in elde ettiği zafere dönük övgü, tüm Araplara, her yerdeki özgür halklara dönük övgüdür. Bu zafer, tüm Arap milletinin gördüğü en güzel düştür” diyor.[11]

Michel Eflak ise Cezayir’in zaferini “bu çağda Arapların tanık olduğu bir mucize” olarak niteliyor ve “Arap devriminin yeni değerler oluşturduğunu, Arapların mücadele düzeyini yükselttiğini, her bir Arap ülkesinde mevcut olan zindeliği artırdığını” söylüyor. Bu tespitler esasen, daha güçlü ve daha zengin bir düşmana karşı Cezayirli devrimcilerin elde ettikleri başarıdan ilham alan Filistin direniş hareketi için de geçerli.

Fetih’e katılmış, o dönemde Cezayir’de öğretmen olarak çalışan Filistinli Ebu İyad (Salah Halef), otobiyografisinde Cezayirli milliyetçilerin kahramanlıklarla dolu mücadelesinden ilham alan Fetih ideolojisine dönük hayranlığından ve onun kendisini nasıl büyülediğinden söz ediyor:

“Cezayir’deki gerilla savaşı, bizi epey etkilemişti. Cezayirli milliyetçilerinde bizi asıl büyüleyen, onların sağlam, eğilip bükülmeyen bir cephe teşkil etmiş olmaları ve kendisinden bin kat daha üstün bir orduyla savaşmaları ve (çoğunlukla birbiriyle sorunlu olan) Arap hükümetlerinden yardım görmeleri ama hiçbirisine bağımlı olmayışıydı. Onlar, bizim hayalini kurduğumuz başarının bir simgesiydi.”[12]

Ebu İyad kitabında, Fetih üyelerinin Cezayir’deki hareketle ilgili olarak ellerine geçen her şeyi okuduklarını, Lenin, Mao ve Fanon gibi isimlerden oluşan, devrimlerin belirledikleri okuma listesinden yararlandıklarını söylüyor. Ebu İyad, Fanon’un “favori yazarı” olduğunu belirtiyor.

“Kaç kez okuduğumu hatırlamadığım Yeryüzünün Lanetlileri isimli kitabında Fanon, devrimi sonuca ancak düşmanın silâhlarından ve tanklarından korkmayan bir halkın götürebileceğini söylüyor.”

Suriye’den Cezayir’e gitmiş Baas partisi mensubu doktorlar gibi Fetih’in ilk kurucuları da bu ülkede kaldılar, bağımsızlık sonrasında Ben Bella’nın kurduğu hükümetle ilişkiler geliştirdiler.[13]

1965’te kurulan Boumedienne hükümeti döneminde Cezayir (o dönemde Suriye hava kuvvetleri komutanı Hafız Esad’ın yardımıyla) Fetih’e ilk kez silâh gönderdi.[14]

Fanon’un Fetih’i etkilediğine hiç şüphe yok. Ama genelde literatürde Fetih ile Cezayir devrimi, dolayısıyla Fanon arasındaki bağlar basitleştiriliyor. İlk fırsatta Fanon’un şiddetle ilişkisi üzerinde duruluyor, buradan da mesele Fetih’e bağlanıyor. İddiaya göre şiddeti savunan Fanon Fetih’i etkiliyor, demek ki Fetih de şiddeti savunuyor. Literatüre ilişkin şu tür bir örnek vermek mümkün:

“Fetih’in ideolojisi Filistin’i silâhlı mücadeleyle kurtarmanın önemine odaklanıyor. Kuruluşunda Fetih, Cezayir devriminin ve devrimin ideologu olan Fanon’un yoğun etkisi altında. Fetih’in yayınladığı üçüncü broşür, Yeryüzünün Lanetlileri’nden yapılan alıntılardan oluşuyor. Fanon, şiddetin ezilen halklar için arındırıcı ve özgürleştirici bir nitelik barındırdığını düşünüyor. Bu türden anlayışlar, İsrail’e karşı koyma noktasında yeni bir Filistin kimliğini oluşturmak için İsrail’e yapılacak saldırılarda kullanılacak temel hedeflere gerekli zemini sağlıyor.”[15]

Belirli politik kanaatlere sahip biri olarak Mannes[16], bu tür bağlantılar kurma konusunda yalnız değil.[17] Başka bir örnek verelim:

“Fedai[18] literatüründe şiddet yüceltiliyor ve onun Arap halkının birleşik gücünü oluşturma ve Yahudi sömürgeciyi söküp atma aracı olduğu söyleniyor. Cezayir devriminin teorisyeni Frantz Fanon’un düşünceleri, özellikle Yeryüzünün Lanetlileri, dünya genelinde ilgi görüyor ve Filistinli aşırı unsurları epey etkiliyor. Fanon’da karşımıza çıkan, ezilen halka yönelik şiddetin psikolojik değerine dair anlayış, terörizmi ve öldürme eylemini hayal kırıklıklarından kurtuluş yolu, insanın değerini düşüren koşulların sebep olduğu aşağılık kompleksinden kurtulmanın çaresi olarak gören fedailerce yaygın biçimde benimseniyor.”[19]

Buradaki iddialar indirgemecilikle malul. Fanon’un asarı, “ezilen halka yönelik şiddetin psikolojik değerine dair anlayış”a indirgeniyor, Fanon denilen çok boyutlu şahsiyetse “devrimin ve şiddetin Cezayirli teorisyeni” olarak tarif ediliyor, Fetih’in silâhlı mücadelede başvurduğu ilkeninse terörizm ve öldürme eylemi” olduğu söyleniyor, buradan örgüt psikolojik açıdan izah ediliyor ve yolunun “hayal kırıklıklarından kurtuluş yolu” olduğu üzerinde duruluyor.

Schiff ve Rothstein sözlerine şu şekilde devam ediyor:

“Altı Gün Savaşı’ndan kısa bir süre sonra Fetih, gazetecilere bir açıklama gönderdi ve işgal altındaki topraklarda silâhlı devrim ateşini yakacaklarını, bu ateşin halkın tüm hastalıklarına deva olacak ilâç olduğunu söyledi. Fetih’in Devrim ve Şiddet: Zafere Giden Yol isimli broşüründe ise şu ifadeye yer veriliyordu: ‘Bu, taraflardan birinin yok olacağı kesin olan bir savaştır. Bu savaşta ya Filistin’in ulusal varlığı silinip gidecek ya da sömürgecilik yok alacaktır. Şiddetin köleleştirdiği iradeyi gene şiddet özgürleştirecektir.”[20]

Yazarlar, ne “gazeteye gönderilen açıklama” ne de Fetih broşürleri için bir kaynak veriyor. Okur, sadece kaynak dil konusunda bir tahmin yürütebiliyor: muhtemelen Arapça olan açıklamayla ilgili iddia, gazetecilerin ifadelerini temel alıyor. Alıntı İngilizce, ama onun Schiff ve Rothstein’in Fransızca olan kitabına nasıl girdiğini bilen yok. (Bu cümlelerin Fanon kaynaklı olduğunu varsaysak bile bu gene de bir iddia olarak kalır, başka kaynaklara bakmadan doğrusu anlaşılamaz.) Bu türden basit ama hızla dilden dile yayılan iddiaları doğrulamak için Fetih’in Fanon’dan yararlanan yayınlarını incelemek gerek.[21]

Literatürde karşımıza çıkan bu türden iddiaların belgesi yok. Kaynakları verilmemiş. Sadece Fanon’un Fetih üzerindeki etkisine genel mânâda atıfta bulunulmuş. Mannes, üçüncü bir broşürden söz ediyor, Alexander ise “Fanon ideolojisini temel alan bildirilerden bahsediyor.[22]. Schiff ve Rothstein ise broşürün adını veriyor. Lâkin bu noktada bu bahsedilen broşürün Yeryüzünün Lanetlileri’nden yapılmış alıntılardan oluşan üçüncü broşür olup olmadığını anlamak için Harkabi’ye bakmak gerekiyor.[23] Harkabi de çalışmasında broşürün adını Arapça hâliyle ama Latin harfleriyle veriyor. Araştırma sonucu ben bu broşürün adını Filistin Çalışmaları Kütüphanesi Enstitüsü’nde yardım etmeyi seven bir kütüphaneci sayesinde, Yezid Sayigh’in Arapça kaynaklar kitabında rastlıyorum.[24]

Devrim ve Şiddet Kurtuluş Yoludur [el-Savra ve el-Unf Tarikü’t Tahrir] isimli Fetih broşürü incelemesi[25] bize broşürün neredeyse tamamının (s. 5-21) Yeryüzünün Lanetlileri’nin İkinci Bölüm’ünden yapılmış alıntılardan oluştuğunu, sondaki birkaç sayfada (s. 22-30) ise “Şiddet” başlıklı Birinci Bölüm’den alındığını ortaya koyuyor. Broşür, şiddetle ilgili pasajları içeriyor. Son sayfalarda “Şiddet Halkın Hastalıklarını İyileştirir” (s. 24) türünden altbaşlıklara rastlanıyor ki bu, kitabın 1966 tarihli çevirisinde geçen “şiddet kişileri zehirden arındırır” (s. 92) cümlesini andırıyor.

Ama öte yandan Fanon gibi broşür de bunun dışında başka konuları ihtiva ediyor. Broşür, bu anlamda kır ve kent nüfusunu, sendikaları, partileri, militanları, gerilla savaşının niteliğini ve kitlelerin politik eğitimini ele alıyor. Hatta orada Fanon’dan alınmadığı açık olan ve Schiff & Rothstein’in yukarıda alıntıladığı “taraflardan birinin yok olacağı kesin olan savaş” türünden ifadelere de rastlanıyor.

Metnin derinlemesine analizinin, akademya dâhilinde onlarca yıldır tekrarlanıp durulan indirgemeci ifadelerin karşısında iddiaları ve karşı iddiaları destekleyecek empirik kanıtları sunacağına hiç şüphe yoktur.

Bu indirgemeci ifadelerin kaynağı ise muhtemelen Harkabi’nin detaylı çalışması Fedai Eylemi ve Arap Stratejisi (1968) ve sonrasında yayımlanan doktora tezidir (1974). Bu tez çalışmasında Harkabi, Arap kaynaklarını analiz etmek suretiyle Arapların İsrail’e yönelik tavrını anlamaya çalışmıştır. İbraniceden İngilizceye çevrilen eser incelendiğinde Harkabi’nin detaylı çalışmasının yerini bağlamdan kopartılmış alıntılara bıraktığı, bu alıntılarınsa kati birer gerçekmiş gibi takdim edildiği görülür.

Harkabi’nin ölümü üzerine yazılan yazılarda onun Arap-İsrail çatışması ile ilgili görüşleri başka şekilde, biraz değiştirilerek ele alınır. Oysa bu görüşler, ondaki dikkatli ve titiz çalışmanın ve eleştirel düşünmenin birer ürünüdür.

Sue-Ann Harding

[Kaynak: Translating Frantz Fanon Across Continents and Languages, Yayına Hazırlayan: Kathryn Batchelor ve Sue-Ann Harding, Routledge, 2017, s. 118-122.]

Dipnotlar:
[1] Rosemary Sayigh, The Palestinians: From Peasants to Revolutionaries, Londra: Zed Books, 1979, s.159, 161.

[2] Sayigh, a.g.e., s. 154.

[3] Yezid Sayigh, Armed Struggle and the Search for State: The Palestinian National Movement 1949–1993, Oxford: Clarendon Press, 1997, s. 92–93.

[4] Filistin’de savra (devrim) farklı anlamlarda kullanılır. Çoğunlukla silâhlı mücadeleyle eşanlamlı kullanılan bu kelime, bazı yerlerde Filistin’e dönüşü veya statükoya dönük reddiyeyi ifade eder. Bu konuda bkz. R. Sayigh, A.g.e. s. 151. Çoğunlukla savra kelimesi, geleceğe uzanan yolu gösteren, Filistin’deki ayaklanmaların üzerine ışık tutan, Filistin halkının yaşamına ve kaderine ait bir simge olarak görülür.

[5] R. Sayigh, A.g.e., s. 150.

[6] Abu Iyad, My Home, My Land: A Narrative of the Palestinian Struggle, Çev. Linda Butler Koseoglu, New York: Times Books, 1981, s. 33.

[7] R. Sayigh, A.g.e., s. 153, 159.

[8] Yezid Sayigh, A.g.e., s. 88.

[9] Ayrıca bkz.: Yehoshafat Harkabi, Arab Attitudes to Israel, Çev. Misha Louvish, New York: John Wiley & Sons, 1974, s. 101–104.

[10] Zeev Schiff ve Raphael Rothstein, Fedayeen: The Story of the Palestinian Guerrillas, Londra: Vallentine, Mitchell, 1972, s. 161.

[11] Cemal Abdünnasır’ın 1962 tarihli Ulusal Konferans’ta yaptığı konuşma. Nasır (Arapça) (erişim tarihi: 11 Haziran 2016).

[12] Abu Iyad, A.g.e., s. 34.

[13] Helena Cobban, The Palestinian Liberation Organisation: People, Power and Politics, Cambridge: Cambridge University Press, 1984, s. 31–32.

[14] Abu Iyad, A.g.e., s. 42.

[15] Aaron Mannes, Profiles in Terror: The Guide to Middle East Terrorist Organizations, Lanham, MD: Rowman & Littlefield Publishers, 2004, s. 223.

[16] Yazarın kitapta aktardığı notun alıntılandığı yerde yazar “Ortadoğu, ABD ulusal güvenliği ve terörizm” uzmanı olarak tarif ediliyor. Mannes, 1998-2001 arası dönemde Ortadoğu Medya Araştırmaları Enstitüsü (MEMRI) Araştırma Direktörü olarak çalışmış.

[17] Ayrıca bkz.: Y. Sayigh, A.g.e., s. 91; Helena Lindholm Schulz, The Reconstruction of Palestinian Nationalism: Between Revolution and Statehood, Manchester: Manchester University Press, 1999, s. 38; H. L. Schulz, The Palestinian Diaspora: Formation of Identities and Politics of Homeland, Londra: Routledge, 2003, s. 118; Yonah Alexander, Palestinian Secular Terrorism: Profiles of Fatah, Popular Front for the Liberation of Palestine, Popular Front for the Liberation of Palestine-General Command, and the Democratic Front for the Liberation of Palestine, Ardsley, New York: Transnational Publishers, 2003, s. 1; Daniel Baracskay, The Palestine Liberation Organization: Terrorism and Prospects for Peace in the Holy Land, Santa Barbara, Kaliforniya: Praeger, 2011, s. 47; Stephen Morton, States of Emergency: Colonialism, Literature and Law, Liverpool: Liverpool University Press, 2013, s. 202–203.

[18] Rosemary Sayigh “fedai” kelimesini davası için kendisini feda eden kişi olarak tanımlıyor. (A.g.e., s. 202.)

[19] Schiff ve Rothstein, A.g.e., s. 122–123.

[20] A.g.e.

[21] Genelde kitaptaki özelde bu alıntılardaki önyargılı dilin bir araştırmacı olarak beni rahatsız ettiğini belirtmeliyim. Oysa Schiff ünlü bir yazar ve analizci, ayrıca etkili bir isim. Ayrıca burada göründüğü kadar yavan bir kişi değil (Lawrence Joffe, ‘Obituary: Ze’ev Schiff.’ Guardian, 23 Temmuz 2007.)

[22] Yonah Alexander, A.g.e., s. 29, 2. dipnot.

[23] Y. Harkabi, A.g.e., s. 14.

[24] Artık bu “gazetecilere gönderilen açıklama”nın ne olduğunu biliyoruz. Yezid Sayigh’in kaynakçasına göre bu açıklama muhtemelen Beyan ila el-Suhafiyyin [Gazetecilere Açıklama]. Açıklama şurada yayımlanmış: Min Muntalaqat al-ʿAmal al-Fidaʾi: Tahrir al-Aqtar al-Muhtalla [Gerilla Eyleminin Bazı İlkeleri: İşgal Altındaki Toprakların Özgürleştirilmesi], Kuwait, Dar al-Qabas, Fetih için yeniden basım, n.d. [1965]. Transliterasyon ve çeviri Y. Sayigh’e ait (A.g.e., s. 846).

[25] Dirasat ve Tecarib Savriyye [Devrimci Çalışmalar ve Deneyimler] içinde, Sayı 3, n.p., n.d. Transliterasyon ve çeviri Y. Sayigh’e ait (A.g.e., s. 845).