Partili Olmayan Demokratlarımız Halka Ne Öğretiyor?
“Kont
Heyden Anısına” başlığını taşıyan makale, aşağıda aktarılan yayın yönetmeni
notu ile birlikte, Hayatın Sesi ismini taşıyan Bolşevik yayında yer aldı (St.
Petersburg, 1907):
“Tovariş’in
methiyesinin yayınlanmasından hemen sonra, Haziran ayı içerisinde kaleme alınan
bu makale, ‘yazarın kontrolünde olmayan sebepler’e bağlı olarak o dönemde
yayımlanamadı. Yazıyı derginin bu sayısına dâhil eden yayın yönetmenleri her ne
kadar bahsi ettiği olaylar geçmişe ait olsalar da yazının bugün öneminden bir
şey kaybetmediğine inanıyorlar.”
“Yazarın
kontrolünde olmayan sebepler”den kasıt polis ve sansür sebebiyle ortaya çıkan
engeller. Öte yandan Hayatın Sesi dergisinin Lenin’in makalesinin
yayımlanabileceği tek yer olduğunu görmek gerekiyor. Makalenin altında imzaya
yer verilmemiş ama içindekiler bölümünde yazının yanında “N.L.” yazıyor.
* * *
“Kont P. A. Heyden öldü ve
Rusya’nın yaşadığı kayıp karşısında tüm ilerici basın hep bir ağızdan
başsağlığı dileklerinde bulundu. Tüm partilere ve eğilimlere mensup insanlar
Pyotr Aleksandıroviç’in güzel kişiliğinden etkilenmişlerdir. Nadir görülen ama
herkesi mesut eden biriydi o!”
Bu
cümleleri sağcı Kadet (Anayasacı Demokrat Parti yanlısı) Russkiye Vedomosti[1]
gazetesinden yapılan uzun bir alıntı takip ediyor. Orada Prens P. D
Dolgorukov’un “kont gibi muhteşem bir insan”ın eylemlerine ve hayatına dair
coşkulu ifadelere yer veriliyor. Bunların birinde Dolgorukov, demokrasi
anlayışlarının kökenini şu yaklaşımında açıktan ortaya koyuyor: “Köylülerin
topraklara el koymasını beklemek yerine onlarla barış yapmanın yolunu
bulmalıyız!”
Devamında
ise şu cümleler sıralanıyor: “Kont Heyden’in ölümünün yol açtığı kederi, hangi
partiden olursa olsun onun insanlığına değer veren herkesle paylaşıyoruz.
Aramızdan ayrılmış bulunan Heyden, her şeyden önce bir insandı.” Tovariş
gazetesinin 19 Haziran 1907 Salı gününe ait 296. sayısında bunlar yazılıydı.
Tovariş’teki
gazeteciler, basınımızın en ateşli demokratları olmanın yanında, kendilerini
“sosyalist”, tabii ki “eleştirel sosyalist” addeden kişiler. Bu insanlar,
sosyal demokratlara yakın duruyorlar. Plehanov, Martov, Smirnov, Pereyaslavksi,
Dan gibi Menşevikler de bu gazetede el üzerinde tutuluyorlar. Bu gazetenin
sütunlarını Prokopoviç, Kusova, Portugalov gibi “resmi Marksistler”in imzaları
süslüyor. Yani hiç şüphe yok ki Tovariş’teki gazeteciler, dar illegal
faaliyetlere yabancı olan “aydınlanmış”, “demokrat” toplumumuzun en solcu
sözcüleri.
Yukarıda alıntılananlara benzer ifadelere denk
geldiğinizde bu beylere şaşırmadan edemiyorsunuz. Ne şanslıyız ki biz
Bolşevikler, kibar beylerin oluşturduğu Tovariş denilen mahfile ait
değiliz!
Rusya’nın
aydınlanmış demokrasisinin “kibar beyler”i olarak siz, Rus halkının aklını
uyuşturuyor, onlara dalkavukluk ve uşaklık zehrini aşılıyorsunuz. Bu iki zehir,
sizin tüm şevkinizle, liberal bir yaklaşım dâhilinde, ucuz ama sizin için kârlı
ve güvenli bir savaş yürüttüğünüz Kara Yüz hareketinin Purişkeviç, Kruşevan ve
Dubrovin gibi meşhur üyelerinden daha tehlikelidir. Siz, omuz silkip bu türden
davranışları çelişki olarak nitelendirenlere alaycı bir gülümseme fırlatıyor ve
hemen o kibar beylerin arasına karışıyorsunuz. Evet biz, sizin bu liberallere
has yavan kayıtsızlığınızı bu dünyada hiçbir şeyin rahatsız edemeyeceğini gayet
iyi biliyoruz. Tam da bu sebeple biz, tüm faaliyetlerimizde Rusya’nın eğitimli
dünyasına mensup kibar beylerle aramıza kalın bir duvar örmenin keyfini
çıkartıyoruz.
Kara
Yüzler’in halkın herhangi bir kesimini yozlaştırdığı ve yanlışa sevk ettiği bir
örnek olay gösterebilir misiniz? Gösteremezsiniz.
Kara
Yüzler’in basınında, oluşturdukları birlikte, yaptıkları toplantılarda, birinci
ve ikinci meclis seçimlerinde bu konuda herhangi bir örneğe rastlanamaz.
Polisin ve askerin de dâhil olduğu, Kara Yüzler eliyle gerçekleşen saldırılar
ve mezalimler halkı öfkelendiriyor. Hileler, kirli tuzaklar ve rüşvet, nefrete
ve öfkeye sebep oluyor. Devletin parası sayesinde Kara Yüzler, ancak polisin
tahriki ve izniyle harekete geçebilen çeteler ve ayyaş sürüleri örgütlüyorlar.
Lâkin tüm bu olaylarda halkı zerre etkileyemiyorlar, ideolojik manada tehlike
arz edebilecek bir nüfuzu halk üzerinde asla kuramıyorlar.
Öte
yandan bizim legal, liberal ve “demokrat” basınımızın bu türden bir nüfuza
sahip olduğunu kimse inkâr edemez. Birinci ve ikinci meclis seçimleri,
toplantılar, birlikler ve eğitim çalışmaları, bunun kanıtı. Tovariş gazetesinin
Heyden’in ölümüyle kurduğu bağ, bu ideolojik nüfuzun ne tür bir boyuta
ulaştığını ortaya koyuyor. Gazete, bu ölümün “ağır bir kayıp” olduğunu, ölenin
“iyi bir insan” olarak görülmesi gerektiğini, “onun herkesi mesut ettiğini” ve
“her şeyden önce insan olduğunu” söylüyor.
Kont
Heyden, bir toprak ağası. Ekim devrimi öncesinde liberal rolü kesti herkese.[2]
17 Ekim 1905’te halkın ilk zaferi elde etmesinin ardından Heyden, hiç tereddüt
etmeden karşı devrimci kampa geçti, Ekimci Parti’nin, yani köylülere ve
demokrasiye öfkelenen toprak ağaları ile büyük kapitalistlerin yanına
hizalandı. İlk mecliste bu asiller hükümetini savundu, ama bu meclisin herhangi
bir anlaşmaya varılmadan dağılması sonrası bakanlıktaki yeri konusunda pazarlık
yürüttü. Heyden, kariyerinin ilk basamaklarında tipik bir karşı-devrimci toprak
ağası gibi davrandı.
İyi
giyimli, aydınlanmış ve eğitimli beyler, bu süreçte liberalizm, demokrasi ve
sosyalizm konusunda gevezelik ettiler, özgürlük davasına, köylülerin ağalara
karşı verdikleri toprak mücadelesine destek çıkan konuşmalar yaptılar. Ama bir
yandan da basın, örgütlenme, toplantı yapma ve seçim gibi konularda bariz bir
tekele sahip olan bu beyler, başlarını semaya kaldırıp “O, nadir görülen ama
herkesi mesut eden biriydi. Her şeyden önce insandı o!” dediler.
Aynen
öyle. Heyden, sadece bir insan değil, sınıfının ortak çıkarlarının gayet
bilincinde olan ve o çıkarları ustalıkla savunabilen bir yurttaştı aynı
zamanda. Ama siz beyler, pek kültürlü demokratlar… siz, zavallı birer
ahmaksınız, çünkü hepiniz bu toprak ağası sınıfının kültürlü uşaklarından başka
bir şey olamayışınızı liberal salaklık kılıfı ardına gizliyorsunuz.
Toprak
ağalarının halk üzerindeki nüfuzunu kırmanın âlemi yok tabii. Ama bu ağalar,
işçileri ve köylüleri artık öyle uzun süre aldatamayacaklar. Öte yandan genel
ifadeler ve kavramlar kullanma konusunda eğitim almış, sömürüde doğrudan paya
sahip olmayan, her “iyi fikri” sahiplenen, bazen de aptal ama samimi bir
yaklaşımla sınıflararası konumunu sınıf dışı partiler ve sınıf dışı siyaset
düzeyine taşıyan burjuva aydınların halk üzerindeki nüfuzu tehlikeli bir
husustur. Kitlelerin zihinleri tam da bu noktada kirlenir, bu aydınlar
kitlelere ciddi zararlar verirler. Tüm sosyalizm güçlerinin bünyedeki bu zehri
söküp atması gerekmektedir.
“Heyden
eğitimli, kültürlü, merhametli ve hoşgörülü bir insandı.” Kendisinden geçmiş
bir hâlde zırvalayıp duran liberaller ve demokratlar bu türden laflar ediyorlar
ve kendilerini bir taraf olmayı gerekli kılan mertebenin üzerine çıkartıp tüm
insanlık için ortak olduğunu iddia ettikleri bir noktaya ulaştıklarını
söylüyorlar.
Pek
kıymetli beyefendiler, fena hâlde yanılıyorsunuz. Bu, tüm insanlığın değil,
uşaklığın ortaklaştığı bir nokta. Kölelik koşullarının farkında olan köle bu
koşullarla mücadele ediyorsa devrimcileşir. Kölelik koşullarının farkında
olmayan ve sessiz, bilgisiz ve sözsüz bir kölelik hayatını ot gibi yaşayan kişi
ise köleden başka bir şey değildir. Kendini beğenmiş bir tavırla kölelik
hâlinin verdiği tatları ballandıra ballandıra anlatan, efendisinin ne kadar iyi
ve ne kadar nazik biri olduğundan bahsederken kendinden geçen biri, sahibine
yaltaklanan bir köpektir. Siz Tovariş gazetesinin beyleri, işte tam da
bu türden bir köpeksiniz. O mide bulandırıcı kayıtsızlığınızla devrim karşıtı
bir toprak ağasını allayıp pulluyor, devrim karşıtı bir hükümeti desteklemiş
olan birinin eğitimli ve merhametli olduğunu söyleyerek onu yüceltiyorsunuz.
Siz, köleyi devrimciye dönüştürmek yerine dalkavuğa dönüştürdüğünüzün farkında
bile değilsiniz. Özgürlük ve demokrasi ile ilgili tüm o laflarınız zırvadan,
papağan gibi tekrarlanan tekerlemelerden, şık gevelemelerden ve riyadan ibaret.
Dış yüzünüz rengârenk ama içiniz ceset gibi çürümüş. Siz kötü niyetlisiniz.
Eğitiminiz, kültürünüz, aydınlanmanız tam bir fahişelik örneği. Çünkü siz
ruhunuzu satıyorsunuz, sırf sevileceksiniz diye, hiç de ihtiyacınız olmamasına
rağmen, ruhunuzu üç kuruşa pazara çıkartıyorsunuz.
Siz
duygusal bir ifadeyle, Kont Heyden’in “anayasacılığa ikna olmuş biri” olduğunu
söylüyorsunuz. Bu açıdan siz, ya yalan söylüyorsunuz ya da bu Heyden gibiler
sizin gözlerinizi boyamış. Herkesin gözü önünde Witte, Dubasov, Goremikin ve
Stolipin hükümetini destekleyen bir parti kurduğu bilinen bir adamın
“anayasacılığa ikna olmuş biri” olduğunu söylemek, bir kardinalin papanın hasmı
olduğunu söylemek gibi bir şey.
Siz
demokratlar, insanlara anayasa konusunda doğru bir fikir sunmak yerine
yazılarınızda anayasayı mayonezli som balığı gibi bir şey olarak ele
alıyorsunuz. Hiç şüphe yok ki devrim karşıtı bir toprak ağası için anayasa bir
tür mayonezli som balığı, köylüleri ve halk kitlelerini soyup soğana çevirmek
ve onlara boyun eğdirmek için kusursuz bir yöntem.
Eğer
Heyden anayasacılığa ikna olmuş biri ise o vakit Dubasov ve Stolipin de böyle
biri, zira Heyden bu iki ismin politikasını destekledi. Dubasov ve Stolipin,
Heyden gibi Ekimcilerin desteği olmasaydı bugünkü mevkilerinde olamazdı,
benimsedikleri siyaseti güdemezdi.
Peki
sinesine vurup timsah gözyaşları döken, kibar beylerin içinden gelen
demokratların piri Heyden’in politik niteliğini sözleriyle ve anayasacılık
maskesiyle mi yoksa toplumsal sahadaki eylemleriyle mi yargılamalıyız?
Heyden’in politik faaliyetlerinin ana özelliği ve
olağan vasfı nedir? Birinci meclisin dağılması sonrası Stolipin’le bakan olma
konusunda anlaşamayan o değil miydi? Heyden, bu gelişme sonrası Stolipin’le
pazarlık yürütmemiş miydi? Bu tür momentlerde o, her fırsatta liberal
lafazanlığa sarılmadı mı? 17 Ekim sonrası hemen Ekimci (yani devrim karşıtı)
olmadı mı? Heyden’i “anayasacılığa ikna olmuş biri” olarak tarif etmek
suretiyle siz, insanlara anayasacılığın asli özellik ve olağan vasıf olduğunu
öğretiyorsunuz. Demek ki siz, demokrasinin esaslarını anlamadan demokratik
sloganları bölük pörçük yinelemeyi iş zannediyorsunuz.
Kibar
beyler, toplumun saygın kesiminin üyeleri olarak siz şunu asla unutmayın:
demokrasi, Bay Heyden’in omuz verdiği, politik kariyeri boyunca varlığında
somutladığı devrim karşıtı toprak ağalarının ülke genelindeki hâkimiyetine
karşı mücadele etmek demektir.
Sizin
gibi salon demokratlarının hissi bir yaklaşımla dile getirdiği gibi Heyden,
eğitimli bir insandı. Evet bunu biz de kabul ediyoruz, onun iyi eğitimli ve
(her zaman eğitimle elde edilmeyen) bir zekâya sahip olduğunu, hatta
demokratlardan daha eğitimli ve zeki olduğunu görüyoruz, çünkü Heyden, kendi
sınıfının ve mensubu olduğu devrim karşıtı toplumsal hareketin çıkarlarını Tovariş’in
kibar beyleri olarak sizin özgürlük hareketinin çıkarlarını anlamanızdan daha
iyi anlamıştı.
Bu
eğitimli devrim karşıtı toprak ağası, kendi sınıfının çıkarlarını nasıl
savunacağını iyi biliyordu. O, yarı feodal toprak ağalarının doymak bilmez
iştahını ve bencil gayretlerini dışarıya dönük beyefendilik ve asillere has
ifadelerle ustaca örtbas etmeyi bilen biriydi. Heyden, Stolipin’e bu sınıfsal
çıkarları sınıfın en medeni hâkimiyet biçimleri ile korumak gerektiğini ısrarla
söyledi. Heyden ve onun gibiler, aldıkları eğitimi bütünüyle toprak ağalarının
eşiğine hediye olarak getirip bıraktılar. Rusya’nın radikal salonlarında
gezinen saygın birer köpek değil de gerçek bir demokratsanız, bunun modern
toplumda eğitimin nasıl kötüye kullanıldığını göstermek isteyen bir gazeteci
için mükemmel bir örnek teşkil ettiğini görürsünüz.
Bir demokrat, ne vakit eğitim hakkında gevezelik
etse okurlarının zihninde kendisinin üstün bilgiye ve kapsamlı bir görüşe, aynı
zamanda asil bir zihne ve kalbe sahip olduğuna dair bir izlenim yaratmak ister.
Heyden gibiler için eğitim yüzeye atılmış ince bir yaldızdır, en aşağılık ve en
kirli politik işleri beyefendilere has bir biçimde yapabilmek için yürütülen
öğretim ve danışmanlık faaliyetidir. Heyden’deki Ekimcilikte onun benimsediği
tüm o “barışçıl ıslahçılık”[3], birinci meclisin dağılması sonrası Stolipin’le
yürüttüğü tüm o pazarlıklar, esasen en aşağılık ve en kirli politik işlerin
yürütülmesi için atılan adımlardan başka bir şey değildir. Bu süreçte Heyden,
1861’in öncesinde, esnasında ve sonrasında ayrıca 1905’ten sonra Heyden
gibilerin hiç soluklanmadan, her fırsatta soyup soğana çevirdiği milyonlarca
köylünün kanı ve teri karşısında aristokrat Rusların haklarını savunmak için bu
politik işleri en güvenilir, en ustalıklı ve becerikli biçimde, sağlam adımlar atarak
yoluna koydu.
Yaşadıkları
dönemde Nekrasov ve Saltıkov, Rus toplumuna feodal toprak ağalarının dışarıdan
bakıldığında parlak ve cilâlıymış gibi görünen eğitimlerinin ardındaki
yağmacılığa dayalı çıkarlarını görmeyi, onlardaki riyadan ve nasır tutmuş
yüreklerden nefret etmeyi öğretmişti. Ama bugün kendisini demokrasi mirasının
bekçisi olarak gören, Kadet partisi üyesi[4] veya Kadet şakşakçıları olarak Rus
aydınları, halka partili olmayan bir demokrat olarak tarafsızlığın sağladığı
zevkleri ve o rezil uşaklığı öğretiyorlar. Bu gösteri, Dubasov ve Stolipin’in
gösterisinden daha fazla mide bulandırıcı.
Salon
demokratı büyük bir coşkuyla bağırıyor, “Heyden insandı” diye. Ardından da
Heyden’in merhametli olduğunu söylüyor.
Heyden’in
merhametli oluşunu bu duygusallıkla aktarılması, bize sadece Nekraso ve
Saltıkov değil Turgenyev’in Avcının Notları çalışmasındaki aktarımları
anımsatıyor. Burada karşımıza medeni ve eğitimli bir toprak ağası, Avrupa’nın
rengine boyanmış, sosyal incelikler edinmiş bir kültür adamı tasviri çıkıyor.
Toprak ağası misafirine şarap ikram ediyor ve tüm o kibriyle ilgisini çeken
konularda sohbet açıyor. Bir ara uşağına dönüp “bu şarap neden sıcak?” diye
soruyor. Uşağın rengi atıyor, bir cevap veremiyor. Ağa zili çalıyor, hizmetçi
giriyor içeri, o an ağa sesini hiç yükseltmeden “Fyodor için gerekli
ayarlamalar yapsın” diyor.
İşte
Heyden’deki merhametlilik de böyle bir şey. Turgenyev’in bahsini ettiği ağa[5]
da merhametliydi, hatta öyle merhametliydi ki Saltiçiha’dan[6] farklı olarak o,
Fyodor’un kırbaçlanacağı ahırı bizzat gidip görmeye bile tenezzül etmiyor. Bu
ağa öyle merhametli ki Fyodor’un ayaklarına indirilecek falaka sopasının
önceden tuzlu suya yatırıldığını gidip kendi gözleriyle görmüyor. Bu ağa,
uşağına vurmayı veya onu azarlamayı bile getirmiyor aklına. Sadece her eğitimli
insan gibi belirli bir mesafede durup işini kibarca ve merhametli bir üslupla,
ses çıkartmadan, gürültü patırtı çıkartmadan, âleme aşikâr kılmadan hallediyor.
Heyden’deki
merhamet de bu ağadaki gibiydi. Onun köylüleri dövme, onlara kötü davranma
konusunda Luzenovskiler ve Filonovlardan hiçbir farkı yoktu. Rennenkampfların,
Meller-Zakomelskilerin halkı cezalandırmak için çıktıkları seferlere o da
katıldı.[7] Ama Moskova’da Dubasov’un düzenlediği av partilerinde hiç
bulunmadı. Öyle merhametliydi ki Heyden, bu tür faaliyetlerden hep geri durdu,
gerekli ayarlamaların yapılması işini ulusun ahırında duran yiğitlere bıraktı,
o barış yanlısı, kültürlü çalışmalarıyla Dubasovların hükümetini destekleyen
politik partiyi kontrol etti. Bu parti ki liderleri Moskova’yı fetheden
Dubasov’un sağlığına mal oldu. Peki bizzat ahıra gitmek yerine “Fyodor için
gerekli ayarlamaların yapılması” noktasında Dubasovların işe koşulması çok mu
merhametli bir davranıştı?
Bizim
liberal ve demokrat basınımızın teşkil ettiği politik büroyu yöneten kocamış
kadınlara göre bu model, merhamet üzerine kurulu. Çünkü Heyden “altın
kalpliydi, tek bir sineği bile incitmezdi!” “Nadir görülen ama herkesi mesut
eden” biri olarak Heyden, sonuçta Dubasovlara destek veriyor, onların intikam
amaçlı faaliyetlerinin yol açtığı sonuçlardan istifade ediyor ama asla
Dubasovlar konusunda sorumlu tutulmuyordu.
Salon demokratları, Heyden gibilerin bizi
yönetmesi karşısında iç çekmenin demokrasinin şahikası olduğunu düşünüyorlar
(ama bu salon beyleri, Heydenlerle Dubasovlar arasında doğal bir işbölümünün
bulunduğunu anlamayacak kadar aptallar.) Hele şu cümlelere bir kulak verin:
“[Heyden’in] en fazla
fayda sağlayacağı bir zamanda ölmüş olması gerçekten çok üzücü.[8] Artık o,
aşırı sağla mücadele edemeyecek, ruhunun en incelikli yanlarını ortaya
koyamayacak, onda doğal olarak bulunan aklın tüm o verimliliği ve zindeliği ile
anayasanın ilkelerini savunamayacak.” [Tovariş, Sayı. 299, 22 Haziran
Cuma, “Kont Heyden Anısına”, Pskov Guberniyası’ndan mektup]
Eğitimli
ve merhametli bir insan olarak Heyden’in tüm o barışçıl ıslahçılığı ile,
meclisi yok eden otokrasinin çaresizliğini, üçüncü Ekimci meclisin
zavallılığını o anayasacı laf ebeliği ile gizleyemeyecek olması, gerçekten de
üzüntü verici bir durum!
Çünkü
“demokrat” bir gazetecinin işi, gerçeklerin üzerindeki perdeyi yırtıp atmak
veya halka kendisine zulmeden düşmanlarını tüm çıplaklığı ile göstermek değil,
Ekimcileri allayıp pullayan deneyimli riyakârların bulunmamasına ağıt
yakmaktır.
Was
ist der Philister? Em hohler Darm, voll Furcht und Hoffnung, dass Gott erbarm! Cahil
nedir? İçinde Tanrı’nın kendisine acıyacağına dair ümit ve korkudan başka bir
şey bulunmayan riyakâr bir bağırsaktır![9]
Peki
Kadet üyesi veya Kadet etrafında oluşmuş kampa mensup Rus liberal demokrat
cahillik nedir? İçinde devrim karşıtı toprak ağalarının kendisine acıyacağına
dair ümit ve korkudan başka bir şey bulunmayan riyakâr bir bağırsaktır!
V. I. Lenin
Haziran 1907
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Russkiye Vedomosti (Rusya’nın Yargıcı): 1863’ten itibaren Moskova
Üniversitesi’ndeki liberal profesörlerce ve kent meclisleri (Zemtsvo)
üyesi kişilerce çıkartılan günlük gazete. Liberal toprak ağalarının ve
burjuvaların görüşlerini yansıtan gazete 1905 yılında sağcı kadetlerin yayın
organı hâline geldi. 1917 Ekim Devrimi sonrası kapandı.
[2]
Burada devrimci krizin derinleştiği Ekim 1905’te tüm Rusya genelinde başlayan
politik grevden bahsediliyor.
[3]
Barışçıl Islahçılık: Barışçıl Islah Partisi, toprak ağalarının ve
burjuvazinin devrim karşıtı örgütlerinden biridir. 1906’da solcu ekimcilerle
sağcı kadetlerin birleşmesiyle kurulmuştur. Lenin bu partiyi “Barışçıl Yağma
Partisi” olarak adlandırır.
[4]
“Heyden’i takdir etme noktasında kadetlerin Tovariş’teki beylerden yüz
kat daha fazla süfli olduklarını, çok daha fazla yaltaklık ettiklerini
belirtmek lazım. Tovariş’i burada Rus toplumundaki ‘kibar beyler’in
‘demokrasisine dair bir numune olarak ele alıyoruz.”-Lenin.
[5]
Burada Turgenyev’in Yaşlılar Köyü isimli hikâyesinde geçen Penoçkin isimli
toprak ağasından bahsediliyor.
[6]
Saltiçiha (Darya Ivanovna Saltikova, 1730-1801): Toprak ağası, emrinde
çalışan köylülere uyguladığı zulümle bilinir.
[7]
Rennenkampf ve Meller-Zakomelsky çarın generalleri. Devrimci hareketi sert
tedbirlerle bastırmalarıyla bilinirler.
[8] Aksi belirtilmedikçe Lenin’in alıntıladığı
pasajlar içerisinde köşeli parantezlerle yapılan eklemeler Lenin’e aittir.
[9]
Lenin burada Goethe’nin cahil tanımını aktarıyor (Goethe, Werke. Neue
Ausgabe. Zweiter Band, Berlin, 1893, s. 593).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder