Sömürgecilik,
çifte vantuza sahip bir sülüktür; bu vantuzlardan biri Batı proletaryasının,
diğeri de sömürgelerin kanını emer. Bu canavarı gebertmek istiyorsak, bu iki
vantuzu aynı anda kesip atmak gerekir. Eğer birini kesersek, diğeri
proletaryanın kanını emmeye devam eder, hayvan yaşamını sürdürür ve kesilen
vantuz yeniden çıkar.
Rus
Devrimi, bu gerçeği net olarak kavramıştır. Bu devrimin boş laflar etmek
ve mazlum halklar lehine “insancıl” kararlar almak yerine onlara mücadeleyi
öğretmesinin sebebi budur. Lenin’in sömürge meselesi ile ilgili tezlerinde dile
getirdiği biçimiyle devrim, mazlum halklara manevi açıdan katkı sunmaktadır.
Bakû
Kurultayı’na yirmi bir doğu ülkesi delege göndermiştir.[*] Batı’daki işçi
partisi temsilcileri de bu kurultay çalışmalarına katılmışlardır. Sağı solu
fethe çıkmış olan Batılı devletlerdeki proletarya ve onlara tabi olan Doğulu
ülkelerin halkları, ilk kez kardeşlik duygularıyla birbirlerine ellerini
uzatmış, ortak düşman olan emperyalizmi yenmek için verilen mücadelede
ortaklaşmışlardır.
Bu
tarihî kurultayın ardından, içte ve dışta yaşanan onca güçlüğe karşın devrimci
Rusya, o destansı ve muzaffer devrimi aracılığıyla, yılların uykusundan uyanmış
olan halkların yardımına zerre tereddüt etmeden koşmuştur. İlk önemli
adımlarından biri de Doğu Üniversitesi’ni kurmak olmuştur.
Bugün
bu üniversitenin 151’i kız, 1.022 öğrencisi vardır; 895’i de komünist parti
mensubudur. Öğrencilerin toplumsal bileşimleri ise şu şekildedir: 547 köylü,
265 işçi, 210 proleter aydın.
Köy
kökenli öğrencilerin yüzdesinin yüksek olmasının sebebi, öğrencilerin önemli
bir kısmının Doğu ülkelerinden geliyor olması ve bu ülkelerin ekonomisinin
tarıma dayanmasıdır. Hindistan’da, Japonya’da ve bilhassa Çin’de mücadelede
işçilere öncülük edenler, bu sınıfa sadık aydınlardır. Bu, Doğu
Üniversitesi’ndeki öğrenciler arasında aydınların sahip olduğu konumu izah eden
bir durumdur. İşçi öğrencilerin sayısının nispeten düşük olması ise Japonya
hariç Doğu ülkelerinde sanayinin ve ticaretin henüz gelişmemiş olmasıyla
alakalıdır. Bunun dışında öğrencilerin yetmiş beşinin on altı yaşın altında
olduğunu belirtmek gerekmektedir.
Üniversitede
görevli yüz elli profesör, sosyal bilimler, matematik, tarihsel materyalizm,
işçi hareketi tarihi, doğa bilimleri, devrimler tarihi ve politik ekonomi gibi
alanlarda dersler vermektedir. Altmış iki milletten gençler, sınıflarda
kardeşlik duygularıyla bir araya gelmektedirler.
Üniversitenin
on büyük binası vardır. Ayrıca bir de Perşembe ve Pazar günleri öğrencilere
ücretsiz film gösterimlerinin yapıldığı bir sinema bulunmaktadır. Haftanın
diğer günleri sinema, başka örgütlere hizmet vermektedir.
47.000
kitabın bulunduğu iki ayrı kütüphane, genç devrimcilere kapsamlı çalışmalar
yapmaları ve kendilerini eğitmeleri konusunda katkı sunmaktadır. Her milletin
veya “grubun” kendi anadilinde yayımlanmış kitap ve dergilerini içeren bir
kütüphanesi vardır. Sanatsal dekorasyonunu öğrencilerin yaptığı okuma odası,
gazetelerle ve dergilerle doludur. Ayrıca öğrenciler de bir gazete
çıkartmaktadır. Gazetenin bir nüshası, okuma odasının yanındaki büyük panoya
asılmaktadır.
Hasta
öğrenciler, üniversitenin hastanesinde tedavi edilebilmektedirler. Dinlenme
ihtiyacı duyan öğrenciler, Kırım’daki sanatoryumdan yararlanabilmektedirler.
Sovyetler, tatillerde istifade edilen dokuz binadan oluşan iki kampı
üniversiteye vermiştir. Her bir kampta öğrencilerin hayvan yetiştirmeyi
öğrenebilecekleri bir merkez bulunmaktadır. Üniversitenin tarım sekreterinin
dediğine göre, öğrencilerin “şimdiden otuz ineği, elli domuzu vardır.”
Bunun
dışında öğrencilerin ekim yapacakları yüz hektarlık arazi bu kamplara tahsis
edilmiştir. Tatillerde ve çalışma saatleri dışında öğrenciler köylülere yardım
etmektedirler.
Bu
arada belirtmekte fayda var: bu kamplardan biri eskiden bir grandüke aitmiş.
Dükün tacıyla bezenmiş, kızıl bayrağın dalgalandığı kulenin tepesinden
baktığınızda unutulması mümkün olmayan bir manzarayla karşılaşırsınız. Ayrıca
dükün eskiden ziyafet verdiği salonda bugün Koreli ve Ermeni köylülerin oyunlar
oynadığına şahit olursunuz.
Üniversite
öğrencilerine yemek, kıyafet ve pansiyon ücretsizdir. Ayrıca cep harçlığı
olarak her bir öğrenciye altı altın ruble verilmektedir.
Öğrencilere
çocuk eğitimi konusunda doğru bir fikir verebilmek adına üniversitede kreş ve
anaokulu bulunmakta, buralarda altmış çocuğa bakılmaktadır.
Üniversitenin
yıllık masrafı 561.000 altın rubleyi bulmaktadır.
Üniversitede
ders gören, altmış iki ayrı millete mensup olan öğrenciler, “Komün” adı verilen
bir kurul meydana getirmişlerdir. Bu kurulun başkanı ve görevlileri üç ayda bir
öğrencilerce seçilir.
Komün’ün
belirlediği bir delege, üniversitenin ekonomik ve idari işlerinde aktif olarak
yer alır. Her bir öğrencinin düzenli olarak, sırayla mutfakta, kulüpte ve
kütüphanede çalışması zorunludur. Kabahat işleyenler ve kavga edenler, tüm
yoldaşların hazır bulunduğu, üyelerini öğrencilerin seçtiği mahkemede
yargılanırlar. Gerekli kararları bu mahkeme alır. Komün, uluslararası politik
ve ekonomik durumu tartışmak amacıyla haftada bir toplanır. Zaman zaman amatör
sanatçıların kendi ülkelerinin sanatını ve kültürünü takdim etme fırsatı
buldukları toplantılar ve akşam partileri düzenlenir.
Komünistlerin
eskiden alt düzeyde görülen yerli halklara kardeş halk olarak muamele etmekle
kalmayıp onları ülkenin politik hayatına dâhil ediyor oluşları, esasen
Bolşeviklerin “barbarlık”larına ait bir özelliktir.
Kendi
ülkelerinde tebaa veya korunacak kişiler olarak görülen, vergi ödemek dışında
başka bir hakkı bulunmayan, seçme-seçilme hakkından mahrum olan, düşüncelerini
ifade etme imkânı bulamayan Doğulu öğrenciler, Sovyetler’e temsilci gönderme ve
seçimlere katılma hakkına sahiptirler. Sömürgelerde yaşayan ve milliyetini
değiştirmeyi düşünen kardeşlerimizin, bugün artık burjuva demokrasisi ile
proleter demokrasisi arasında kıyaslama yapıp durmaları, esasen nafile bir
uğraştır.
Bu
öğrenciler çok çile çekmişler, başkalarının çektikleri çilelere şahitlik
etmişlerdir. Hepsi de “yüksek medeniyet”in boyunduruğu altında yaşamış, yabancı
kapitalistlerin sömürüsüne ve zulmüne maruz kalmışlardır. Ayrıca bu öğrenciler,
bilgiye ve çalışmaya hasrettirler. Coşku, şevk ve ciddiyetle mücadele etme
arzusundadırlar. Doğulu öğrenciler, Paris’in Latin Mahallesi’ndeki o havalı
caddelerin müdavimlerinden, Paris, Oxford ve Berlin’deki Doğulu öğrencilerden
çok farklıdırlar. Bu üniversitenin çatısı altında sömürge halkların geleceğinin
şekillendiğini söylersek asla abartmış olmayız.
Suriye’den
Kore’ye dek uzanan Yakındoğu ve Uzakdoğu ülkeleri, 15 milyon kilometrekareyi
aşan bir yüzölçümüne ve 1,2 milyardan fazla nüfusa sahiptirler. Tüm bu ülkeler,
bugün kapitalizmin ve emperyalizmin boyunduruğu altındadırlar.
Her
ne kadar sayıca güçlü olsalar da bu ülkelerde yaşayan itaatkâr halklar, bu
boyunduruktan kurtulmak için henüz ciddi herhangi bir adım atmamış,
uluslararası dayanışmanın değerini anlamamış, mücadele için nasıl birleşeceğini
henüz öğrenememiştir. Bu ülkeler arasında henüz tek bir ilişki bile kurulmamış,
Avrupa ve Amerika halkları arasındaki ilişkinin bir benzeri buralarda tesis
edilememiştir. Doğulu halklar muazzam bir güce sahiptirler, ama henüz bunun
farkında değildirler. Sömürge ülkelerin tüm genç, faal ve zeki liderlerini bir
araya getiren Doğu Üniversitesi, önemli bir görevi yerine getirmiştir: Bu
anlamda Doğu Üniversitesi:
1.
kafası ırklararası çatışmalar ve ataerkil geleneklerle karışmış olan geleceğin
öncü militanlarına sınıf mücadelesinin ilkelerine öğretmektedir;
2.
Batı proletaryasıyla sömürgelerin proleter öncüsü arasında bağ kurmakta,
böylelikle uluslararası işçi sınıfının nihai zaferini tek başına güvence altına
alacak sıkı ve etkili işbirliği için gerekli yolu açmaktadır;
3.
Doğu Üniversitesi, bugüne dek birbirleriyle hiç ilişki kurmamış olan sömürge
halklara birleşmeyi öğretmekte, halkların birbirlerini tanımalarını sağlamakta,
bunun için de Doğu ülkelerinin ileride gerçekleştireceği, proleter devrimin
dayandığı sütundan biri olan birlik için gerekli zemini oluşturmaktadır;
4.
Üniversite, sömürgeci ülkelerdeki proleterlere ezilen kardeşleri için neler
yapabilecekleri, neler yapmaları gerektiğine dair bir emsal sunmaktadır.
Ho Chi Minh
Imprekor
Sayı: 46, 1924
[Kaynak:
Ho Chi Minh On Revolution: Selected Writings, 1920-66, Yayına Hazırlayan
ve Takdim Yazısı: Bernard B. Fall, s. 43-46.]
Dipnot:
[*] Birinci Doğu Halkları Kurultayı, Eylül 1920’de Bakû’de düzenlendi.
Kurultaya Doğu ülkelerinden gelen yaklaşık 2.000 temsilci katıldı. Kurultay’da
oluşturulan Doğu Halkları Propaganda ve Eylem Komitesi yaklaşık bir yıl
faaliyette bulundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder