Edward
Said (1935-2003) Ortadoğu’nun en önemli edebiyat eleştirmenlerinden biri kabul
ediliyor. Said, Arap dünyasına ve Filistin’in mücadelesine dair birçok çalışma
kaleme almış. 1978 tarihli kitabı Şarkiyatçılık, sömürgecilik sonrası
dönemi inceleyen düşünce okullarının önemli bir parçası hâline gelmiş.
Said,
Sartre, Simone de Beauvoir ve Michel Foucault gibi Fransız felsefecilerinden
epey etkilenmiş bir isim.
Sartre,
önde gelen varoluşçu düşünürlerden biri, Simone de Beauvoir’nın cinsiyetle
ilgili yazıları feminizmin ikinci dalgasına epey katkı sunmuş, Foucault’daki
şüphecilik, onun ünlü bir tarihçi ve felsefeci olarak öne çıkmasını sağlamış.
Bu
üç felsefecinin Arap coğrafyasındaki meselelerle ilgili görüşlerini öğrenmek
isteyen Said, 1979’da Paris’te düzenlenecek Ortadoğu konferansına katılımı
konusunda Sartre ve Beauvoir’dan davet alınca epey heyecanlanıyor.
Günlüğünde
aktardığı kadarıyla “bu, Bayreuth Festivali’ne Cosima ve Richard Wagner
tarafından davet edilmek veya Dial dergisinin bürosunda akşama kadar
T.S. Eliot ve Virginia Woolf ile vakit geçirmek gibi bir şey.”
Said,
Paris’e gidiyor ve konferansın kimsenin bilmediği, güvenlikle alakalı sebeplere
bağlı olarak Foucault’nun evine taşındığını öğrenince epey şaşırıyor.
Konferansın gerçekleştiği günlere tam anlamıyla kaos hâkim oluyor.
Etkinlik
için belirlenmiş konu başlıklarını Sartre’ın dostları belirliyor ve
katılımcılara bu konuda asla danışılmıyor. Seçilen başlıklar, Arap
akademisyenleri hiç memnun etmiyor. Bu başlıklar, daha çok herkesin aşina
olduğu bir zemin üzerinden belirleniyor ve farklı fikirlerin bir araya
gelmesine imkân sağlamıyor, ayrıca Filistinlilerin mücadelelerini görmezden
geliyor.
Said’in
de aktardığı biçimiyle, “kısa bir süre sonra toplantının ana konusunun Araplar
veya Filistinliler değil, İsrail’in gelişip güçlenmesi meselesi olduğu
anlaşılıyor.”
Said,
bu noktada Sartre, de Beauvoir ve Foucault’nun meseleye bu açıdan yaklaştığını
anlıyor.
Kitaplarından
birini Foucault’nun kitaplığında gören Said, Fransız düşünürle epey samimi bir
sohbet gerçekleştirse de onun Ortadoğu ile ilgili herhangi bir meseleyi
tartışmak istemediğini görüyor.
Tunus
Üniversitesi’nde felsefe dersleri veren Foucault’nun Tunus’tan neden ayrıldığı
konusunda farklı rivayetler söz konusu. Günlüğünde bu meseleden bahseden Said,
bir arkadaşının anlattıklarını aktarıyor. Bu kişiye göre Foucault, Tunus
sokaklarında İsrail karşıtı gösterilere şahit olması üzerine ülkeden ayrılmış.
Bir de Foucault’nun öğrencilerle kurduğu eşcinsel ilişkiler sebebiyle ülkeden
kovulduğuna dair bir rivayet mevcut.
Filistin
yanlısı felsefeci Gilles Deleuze’ün sözünü aktaran Said, onun kendisine
Foucault’dan Siyonist görüşleri sebebiyle koptuğunu söylediğinden bahsediyor.
Bu
türden değerlendirmeler üzerinden Said, Foucault’nun Araplarla ilgili
meseleleri tartışmak istememesinin ana sebebinin ondaki Filistin karşıtı
duygular olduğunu söylüyor.
Said,
Simone de Beauvoir’la ilgili olaraksa, “kendisiyle konuşan herkese Kate
Millett’la birlikte Tahran’a gidip burada çarşaf karşıtı bir gösteri yapmayı
planladığını” anlatıp durduğundan bahsediyor.
Simone
de Beauvoir’la tartışma imkânı bulmaya çalışan Said, bu gösteri planının
“küstahça ve aptalca” bulduğunu söylüyor, sonrasında da “Simone de Beauvoir’la
tartışmanın bir faydası olmayacaktı” diyor.
Simone
de Beauvoir konusunda duyduğu hayal kırıklığına ve Foucault’yla yaşanan tuhaf
karşılaşmaya rağmen Said, umudunu kahraman olarak gördüğü Sartre’a bağlıyor.
Sonuçta
Sartre, kendi ülkesinin Cezayir’i işgaline karşı çıkmış bir isim, dolayısıyla
Said, onun “İsrail’e eleştirel yaklaşıyor olması gerektiğini” düşünüyor.
Ama
yanılıyor. Sartre, İsrail’in sadık bir destekçisi. Hatta ondaki Siyonizm
yanlısı görüşler, Filistin yanlısı Fransız romancı Jean Genet ile dostluk
ilişkisinin sona ermesine neden olmuş.
Sartre,
bahsini ettiğimiz Ortadoğu Konferansı’nın son günü geliyor ve kısa süre bir
seminere katılıyor. Burada yaptığı konuşmada, Mısır’la İsrail arasında
imzalanan ve Filistin mücadelesinden tek kelime bahsetmeyen Camp David
Anlaşması’nı kısa bir süre önce imzalamış olan eski Mısır Cumhurbaşkanı Enver
Sedat’ı övüyor.
Said,
Arapların yürüttüğü adalet mücadelesinin Sartre’ı zerre etkilemiyor olduğunu
görünce epey üzülüyor ve “Araplarla ilgilenmemesinin sebebi, antisemit
görünmekten korkmak mı, Holokost konusunda kendisini suçlu hissetmesi mi,
Filistinlileri mağdur görmemesi mi yoksa bilmediğimiz başka bir şey miydi?”
sorusunu soruyor.
Yasmin Helal
8 Ağustos 2017
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder