“Ben bir anayım, benim sesimi duymak zorundasınız, beni
dinlemek zorundasınız.”
Ne
yürek yakan bir söz, bir anaya bunları söyletmek, bu acıyı yaşatmak, hele ki
yaşatanların da bir ananın evladı olduğunu düşünmek ne acı.
On
dört ana, Nisan 1977’de Arjantin yönetimi tarafından tutuklanan çocuklarının
akıbetini öğrenmek için koyuldu yola. Tek amaçları, yazdıkları mektupları
Diktatör Videla’ya ulaştırmaktı. İzin verilmedi. Bunun üzerine analar da Buenos
Aires’teki Plaza De Mayo’da (Mayıs Meydanı’nda) toplandı.
Polisin
zulmüne uğradılar. Ama yanıldı zalimler, ne kadar üzerlerine gittiyseler
anaların, yaptıkları çeliğe su vermek gibi daha da sağlamlaştırdı, biledi
anaların acıyla yoğrulan yüreklerini.
Her
Perşembe Plaza De Mayo meydanında toplandı analar. Çığlıkları sınırları aştı,
daha fazla dayanamadı faşist cunta, işledikleri kıyımlar birer birer gün yüzüne
çıktı. Tutuklu yüzlerce hamile kadının doğum sonrası uyuşturularak uçaklarla
okyanusa atıldığı ortaya çıktı. Ve buna “ölüm uçuşları” adını vermişti
faşistler.
256
çocuk tespit edildi, 137’si biyolojik ailelerine teslim edildi. Bu, onda biri
etmezdi kayıpların, daha binlercesi vardı bulunmayı bekleyen. Bazıları bulundu,
çoğu ise hâlâ kayıp.
Bu
ne ilk oldu, ne de son. Bolivya’da, Brezilya’da, Şili’de, Paraguay’da,
Uruguay’da, Filistin’de, Türkiye’de binlerce evlat analarından koparıldı.
Faşist yönetimler hiçbir vicdanî olgunluk göstermeden, tüm dünyanın gözleri
önünde katliamlarını gerçekleştirdiler.
İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi, Madde 11:1’de denir ki: “Kendisine bir suç
yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık
bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu tespit edilmedikçe, suçsuzdur.”
Ve Madde 5’de denir ki: “Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı
veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.”
Katliamların
işlendiği ülkeler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni imzalamış ve kabul
etmiş ülkelerdi. İt iti ısırır mı? Söz konusu olan yurtseverler olunca, yapılan
zulümde göz ardı edildi BM’de.
Ne
kadar analarımız yüreklerini acıya yurt etseler de, Hüseyin İnan’ın dediği
gibi, “Bu kavga biz olmasak da devam edecektir. Yurtsever analar var oldukça
devam edecektir. Kısacası: anaların rahmine el atılamayacağına göre, mutlaka
devam edecek ve başarılacaktır.”
Bilinsin
ki yaşatılan acılar bizi daha fazla devrimin kucağına itiyor.
Can Şahin
1
Kasım 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder