“Kara Panter
Partisi’nin kuruluşunda asıl harekete geçirici güç, Malcolm’daki bilgelik,
kudret ve insanlık sevgisiydi.”
—Black
Panther, Mayıs 1969
* * *
Malcolm
X, Kara Panter Partisi’nin “koruyucu azizi” idi. Parti üyelerinin insan hakları
hareketindeki bütünleşmeci yaklaşımlara ve politik yönelimlere şüpheyle
yaklaşmasına sebep olan, oydu. Parti üyelerine onları sıradan insanlar iken
davaya kendisini adamış birer devrimciye dönüştürecek haysiyete, politikaya ve
ırka dair yeni tanımları o temin etti. Yeni politik liderler kuşağı ile kopmuş
bağı tekrar kurmak için Afrika’ya o seyahatler düzenledi. Genç siyahları eline
silâh alıp kendilerini devletin zulmüne karşı savunmaları gerektiğine ikna eden
de oydu.
Malcolm,
insan hakları hareketine aktif katılım ve özdisiplin üzerinden maneviyatı ve
ruhu canlı tutma becerisine dair bir simgeydi. Bu, bilhassa uyuşturucuyu
bırakmasında ve hapishane sicilinde kendisini ele veren bir durumdu. Malcolm,
benzer geçmişe sahip insanlara ilham veren bir isimdi. Panterler, Malcolm’ın
hikâyesinin birçok yönden kendi hikâyeleri olduğunu biliyorlardı.
Malcolm
X, Kara Panter Partisi’ni bizatihi kendisinin geliştirdiği dört görüşle
etkiledi:
(1)
Afrikalı-Amerikalılar, politik hedeflerine ulaşma noktasında silâh
kullanabilirler;
(2)
Harekete katılmak suretiyle bireyler, manevi ve ruhani açıdan iyileşme imkânı
bulacaklardır;
(3)
Siyahlar, başka etnik gruplarla ittifaklara açık olmalı, ama bu ittifakları
sadece karşılıklı saygı temelinde inşa etmelidirler;
(4)
İnsan hakları hareketi, ırkçılık ve Batı kapitalizmine karşı uluslararası
planda yürütülen mücadelenin bir parçasıdır.
Bu
son görüş, farklı yönlerden ele alınmayı hak etmektedir. Bir yandan bu görüşten
ülke içerisinde süren insan hakları hareketi için manevi bir güç devşirmek için
yararlanılabilir. Söz konusu görüş, DuBois’in Afro-Amerikanların çifte bilince
sahip olduğuna dair görüşüyle de uyumludur. Onlar hem Amerikalıdır hem de
“zenci”. Siyahlar hem Amerikalıdır hem de ayrı ve özgül bir varlıktırlar.
DuBois, siyahların kültürel açıdan sahip oldukları özgünlüğü yitirmeden
bütünleşmek niyetinde olduklarından bahseder.[1] Diğer yandansa aynı görüş,
Amerikalı siyahları ABD’den politik bağımsızlık talebini meşrulaştırmak adına
ülke içindeki bir sömürge olarak tanımlanmalıdır.
Malcolm
X (Malcolm Little) babasının ölümü ve annesinin bunun üzerine geçirdiği ruhsal
çöküntü sonrası yoksul bir çocukluk geçirir. Bu noktada Malcolm, yüzünü Boston
ve New York sokaklarına çevirir, kimsenin adını bile bilmediği sıradan bir
dolandırıcı hâline gelir, sonuçta da 1946 yılında hırsızlık suçlamasıyla hapse
atılır. Hapishanede ruhani açıdan dönüşüme uğrar ve 1948’de Elijah Muhammed’in
başını çektiği İslam Milleti’ne katılır.
Malcolm,
hapisten çıktıktan sonra vaiz olur. Yaptığı yoğun çalışmalar sonucu Elijah
Muhammed’in en çok güvendiği yardımcısı haline gelir. Ama Elijah Muhammed’in
ahlakına dair sorgulamaları neticesinde Mart 1964’te örgütten atılır. Malcolm,
ayrıca İslam Milleti’nde insan hakları mücadelesine katılmama siyasetine karşı
sert eleştiriler yöneltmektedir. Malcolm’ın kanaatine göre, Müslümanlar
Güney’de insan hakları konusunda çalışma yürütenleri savunmalıdırlar.
İslam
Milleti’nden kovulması ardından Afrikalı-Amerikalı Birliği Örgütü’nü kurar. Ona
göre esas savunduğu siyaset felsefesi siyah milliyetçiliği idi. Malcolm,
bu düşünceyi siyahların maddi-manevi koşulları geliştirmek için kendi
toplumlarının siyasetini ve ekonomisini yönetmesi olarak tarif ediyordu.
Malcolm açısından siyahların maruz kaldıkları toplumsal hastalıkların sebebi,
beyaz ırkçılığı, siyahların kendi hayatlarını yönetemiyor oluşu ve entegrasyonu
öne alan siyah elitlerin herkesi yanlışa sevk eden siyasetleri idi.[2]
Malcolm,
sıradan siyahlar açısından okul ve barınma alanları bağlamında beyazlarla bir
olmayı savunan görüşlerin ve bu yönde belirlenmiş hedeflerin gerçekle
uyuşmadığına inanıyordu, çünkü ona göre beyazlar, bu türden girişimlere
başarıyla karşı koymayı bileceklerdi. Sonuçta siyahlar, içinde yaşadıkları
toplumun çoğunluğunu teşkil edeceklerdi. Entegrasyon, Malcom’a göre bir
vehimden ibaretti. Başkasına muhtaç olmama, kendine yetme, yegâne seçenekti.
Başka bir ifadeyle, siyahlar kendi toplumsal ve politik kaderlerinden sorumlu
olmalılardı.
Malcolm’a
göre, milliyetçi felsefe siyahları çektikleri çile konusunda bilinçlendirdi.
Bilinçlenen siyahlar kendilerini savundular, siyahlara saldırmaya
niyetlenenlere karşı koydular. Malcolm, takipçilerinden bağımsızlığın silâhlı
mücadeleyle elde edildiği Afrika ve Asya’daki ulusal kurtuluş mücadelelerini
analiz etmelerini istiyordu. Afrika Birliği Örgütü’nün Amerika’daki insan
hakları mücadelesine destek sunmasını sağladı. Malcolm, ayrıca Birleşmiş
Milletler’i Afrikalı-Amerikalıların ülke içerisinde uğradıkları saldırıları ve
suiistimalleri soruşturması konusunda ikna etti.[3]
Malcolm,
Şubat 1965’te suikasta uğradı. İslam Milleti üyesi birçok kişi, saldırıyla
ilgili olarak tutuklandı ve suçlu bulundu. Çok sayıda siyahî genç, onun
vefatını büyük bir trajedi olarak değerlendirdi. Bu gençler, Müslüman vaizi
ülkelerindeki insan hakları hareketinin ufkunu Afrika ve Asya’daki bağımsızlık
mücadeleleriyle genişletmek isteyen yeni tipte bir lider olarak kabul ettiler.
Malcolm ve arkadaşlarına göre, insan hakları mücadelesini milli bağımsızlık
mücadeleleriyle ilişkilendirmek, insan hakları hareketinin yerli niteliğini
dönüştürecek, onu devrimci beynelmilel bir insan hakları hareketi hâline
getirecekti.
Amerikan
insan hakları hareketi, yirminci yüzyılın ortalarında dünya genelinde
demokrasi, modernleşme ve ulusal kurtuluş için verilen mücadelenin bir
parçasıydı. İnsan hakları hareketi, ırksal ve ideolojik bariyerleri aşan
politik ittifakların kurulmasını sağladı. Siyah toplumunda temel yurttaşlık
hakları ve politik haklar konusunda uzlaşan milliyetçiler ve bütünleşmeciler
bir araya geldiler.
Gelgelelim
milliyetçiler, bir yandan da politik özerklik mesajını dillendirmekteydiler. Bu
sebeple insan hakları hareketi ikili karakter kazandı. Hâkim bütünleşmeci
ideoloji, mücadeleyi tam yurttaşlık haklarını kitlesel seferberlik ve yasal
ajitasyon aracılığıyla güvence altına alacak bir hareket olarak tarif
etmekteydi. Zamanla küçük ama lafını sakınmayan bir örgüt oluştu ve Afrikalı-Amerikalı
toplumunun kendi hayatını politik ve ekonomik düzlemde yönetmesine dair
imkânları artırmak amacıyla tam özerklik mücadelesi veren kişi ve grupları bir
araya getirdi.
Kara
Panter Partisi, ilk başta politik özerklik talep eden radikal milliyetçi bir
hareketti. Parti ideolojisinin önemli bir kısmı, Malcolm X’in insan hakları
hareketlerini ulusal kurtuluş hareketleri ve üçüncü dünya hükümetleri ile
kurulan ittifaklar aracılığıyla oluşturulacak devrimci harekete dönüştürmeyi
öngören görüşüne dayanıyordu. KPP merkez komitesi üyesi Landon Williams’ın da
tespiti bu yöndeydi: “Bizler, kendimizi Malcolm’ın mirasçısı olarak kabul
ediyorduk. Hatırladığım kadarıyla Malcolm şunu söylüyordu: “Biz, bu toplumda
insanca muamele görmek istiyoruz, bu konuda gerekeni elimizdeki her türden
araçla yapacağız.’ Bu sözü hâlâ kulağımda, benim inancım da hâlâ bu yönde.”[4]
Paul Alkebulan
[Kaynak:
Survival Pending Revolution: The History of the Black Panther Party, The
University of Alabama Press, 2007, s. 8-11.]
Dipnotlar:
[1] W. E. B. DuBois, The Souls of Black Folks (1903; yeni baskı, New
York: Bantam Books, 1989), s. 3–4.
[2]
Malcolm X, Ballots or Bullets; Malcolm X, Grass Roots Speech:
Detroit, Michigan, November 10, 1963, ses kaydı (New York: Paul Winley
Records, 1963); Benjamin Karim, The End of White World Supremacy: Four
Speeches by Malcolm X (New York: Arcade Publishing, 1971), s. 134–35. Bu
konuşmalarında Malcolm, geleneksel siyasetin siyahlara “ihanet ettiğini”
söylüyor ve siyahların neden milliyetçi olmaları gerektiği üzerinde duruyor:
“Remember the Words of Brother Malcolm,” Black Panther, 18 Mayıs 1968,
s. 6–7.
[3]
Malcolm X, Ballots or Bullets; Malcolm X, Grass Roots Speech;
Karim, End of White World Supremacy, s. 134–35; İnsan Hakları
Kongresi’nden Amerikalı komünist William Patterson da kaleme aldığı Soykırımı
Suçluyoruz isimli broşürü ile birlikte 1951 yılında Birleşmiş Milletler’e
dilekçe sunmuştur.
[4]
Landon Williams, Siyah Gücü ve Kara Panterler üzerine röportaj, KQED, San
Francisco, Nisan 1990.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder