Eğer
bana, “Büyük Ekim İnkılâbı’nın onuncu yıldönümünde Leninist gençler birliğinin
(komsomolun) vazifesi nedir?” diye sorar iseniz cevabım şu olacaktır: En mühim
vazife, emekçi gençler arasında enternasyonalizm terbiyesinin, eğitiminin on
kat daha artırılmasıdır. Bu vazifeyi yerine getirmek için gereken tedbirlerden
biri de partimizin yolunu, özellikle de Ekim’in yolunu noktası noktasına
öğrenmektir. Ekim İnkılâbı bir dünya inkılâbı, beynelmilel ölçüde gerçekleşmiş
bir proleter inkılâp olarak başarılı oldu. Ekim İnkılâbı, sadece bir Rus,
Azerbaycan, yahut Gürcüstan vs. inkılâbı olmuş olsaydı, söylemeye bile gerek
yok ki dünya emperyalizminin tek bir cephe meydana getirip gerçekleştirdiği
saldırı karşısında yola devam edemezdi.
Geçmiş
yolun ve yeni yolun birçok tecrübesi, bunu tüm yalınlığı ve açıklığıyla ortaya
koymuştur. Avrupa ve dünya işçileri, Şuralar İttifakı’nı (Sovyetler Birliği’ni)
kendi proleter vatanları olarak tanımasaydı, on yıl içerisinde yaptıkları
yardım olmasaydı, emperyalist devletleri bizi belki de çoktan ezmiş idi. Şarkın
müstemleke ve yarı-müstemleke ülkelerinde yaşayan mazlum halkların derin
muhabbeti ve ilgisi olmasaydı Çin inkılâbı, Hindistan’da ve Mısır’da milli
hareket korkusu olmasaydı Türkiye ve İran gibi yarı-müstemleke hâlinde yaşayan
ülkeler yüzünü emperyalistlere dönselerdi, hiç şüphesiz Avrupalı
emperyalistler, bu on yıl içerisinde bize karşı on kez savaş ilân etmişlerdi.
Oysa
bizim yaşamamıza bir dakika katlanamayan İngiltere ve diğer kapitalist
haydutlar, sadece dişlerini gıcırdatmakla ve gözlerini bize belertmekle
yetiniyorlar. Budur, inkılâbımızın beynelmilel düzeyde yol açtığı tesirden
kaynaklanan neticeler. Tabiri caizse enternasyonalizmin “harici” ehemmiyeti
işte buradadır.
Enternasyonalizmin
dâhili ehemmiyeti ondan da az değildir.
Elbette
ki emperyalistler, bize sadece kendi işçilerinden ve müstemleke halklarından
korktuğu için hücum etmekten çekiniyor değiller. Başka sebepleri de var. Bu
sebeplerin en büyüğü ise güçlü bir Kızıl Ordu’ya sahip olan Şuralar
İttifakı’nın ülkeyi müdafaa etme kabiliyetidir. Eğer uçsuz bucaksız Şuralar
İttifakı’nda yaşayan işçiler ve köylüler, tüm emekçiler sırt sırta vermemiş
olsalardı, birbirlerine arka çıkmasalardı, söze gerek yok ki ne bir müdafaa
gerçekleştirilebilirdi ne de düşmana üstün gelinebilirdi. Şuralar cumhuriyeti,
yüzlerce milletten ibaret bir ülke ve bu ülke, yalnızca beynelmilel bir
dayanışma ile milletler arasındaki kardaşlık sayesinde ayakta duruyor.
Ekim
İnkılâbı’nın onuncu yıldönümünde tüm emperyalistlerin ve Şuralar ülkesinden
kovulmuş tüm asalakların kanı kararmaktadır, dolayısıyla hepsinin arzusu da her
türden vasıta ile bizden intikam almaktır.
Gerek
Müsavat Partisi’ndeki han ve beyler, gerek Ermenistan burjuvaları, gerekse
Gürcü, Rus vd. prenslerin ve mülk sahipleri, bugün ala köpeğe dönüp
zincirlerini çiğniyorlar, zira son ümitleri de elden gidiyor, sakalları
ağarıyor, belleri bükülüyor, lâkin gene de Şura Hükümeti yıkılamıyor, hatta
onca güçlüğe rağmen o, günbegün kendisini sağlamlaştırıyor.
Aç
ve rezil bir hâlde Avrupa saltanatlarının sokaklarında dolaşan hükümet
mensupları, bugün mal, mülk, toprak, fabrika derdiyle atalarını da satma
noktasına gelmişlerdir.
İngiltere
ve diğer Avrupa emperyalistleri, piyasanın revaçlığından fırsat bulup büyük
ihtimalle Sovyetler aleyhine fitne fesat kampanyasına başlayacaklar. Müsavat,
Taşnak, Menşevik, Monarşist casuslarını üzerimize salacaklar. Bizi parçalayarak
yok edemeseler de yine de zehirlemeye çalışacaklardır. Ulusal düşmanlık zehri
-açık konuşmak gerek- en acı ve en etkili zehirdir ve düşmanlar, bu zamana
kadar kullandıkları gibi, her şeyden önce o zehri kullanacaklardır.
Parti,
bütün emekçiler ve birinci sırada işçi-köylü gençliği, buna büyük disiplinle
hazır olmalıdır. Her hastalığın bir dermanı, her zehrin bir panzehri vardır.
Milli düşmanlık zehrine karşı sınıf savaşımı panzehri işlenmelidir.
Bütün
emekçi gençler oldukça geniş ve oldukça mükemmel bir surette sınıf savaşı
panzehriyle aşı olmuştur. Düşman bize karşı hücum ettiği zaman merhamet,
mürüvvet bilmeyecektir! Biz de düşmana karşı onun silâhından daha keskin, daha
dağıtıcı bir silâh işletmekten utanıp çekinmemeliyiz! Bir defa daha ispat
etmeliyiz ki, biz Tolstoycu değiliz, güce karşı güç, silâha karşı silâh
işleten, zafere ulaşmak için yaşayıp çalışan ve bütün dünyaya hâkim olmak için
uğraşan yeni sınıfın, savaşan bir sınıfın mübârizleriyiz!
Milli
şovenizme karşı enternasyonalizm, milli savaşıma karşı sınıf savaşımı,
emperyalizme karşı komünizm. Bizim bugünkü sloganımız budur!
Azerbaycanlı Komünist Devrimci Ruhullah
Ahundof
Komsomol gazetesi
1927, № 10–11, sayfa. 5–7.
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder