Pages

12 Nisan 2018

Paris Komünü ve Trotskiy

Biz, Kasım 1917’de Petrograd’da iktidarı neredeyse hiç kan dökmeden, hatta hiçbir tutuklamayla karşılaşmadan ele geçirdik. Kerenski hükümetindeki bakanlar, devrimden hemen sonra serbest bırakıldılar. Dahası, iktidar Sovyet’e geçtikten sonra Kerenski ile birlikte Petrograd’a ilerleyen ve Gatchina’da hapse attığımız Kazak generali Krasnov, ertesi gün namus sözü verince serbest bırakıldı. Komün de uyguladığı ilk tedbirler dâhilinde böylesi bir “cömertlik” örneği sunmuştu. Fakat bu, bir hata idi. Sonrasında güneyde bizimle yaklaşık bir yıl savaştıktan ve binlerce komünisti öldürdükten sonra General Krasnov, bir kez daha Petrograd’a doğru ilerledi ama bu sefer Yudeniç’in ordusunun saflarında idi. Proleter devrim, Petrograd’da aristokratların güç kazanmasından sonra, bilhassa Kadetlerin, SR’ların ve Menşeviklerin örgütlediği süreç dâhilinde Çekoslovakların Volga’ya hâkim olmasından, komünistlerin toplu hâlde idam edilmesinden, Lenin’in canına kastedilmesinden, Uritski’nin öldürülmesinden vs. sonra daha da sertleşti.

Benzer türde eğilimlere, rüşeym hâlinde de olsa, Komün tarihinde de tanıklık ediyoruz.

Mücadelenin mantığı gereğince Komün, ilkesel olarak, yıldırmaya dönük girişimlerden yana saf tuttu. Kamu Güvenliği Komitesi, yukarıdan gelen emirlerle oluşturuldu ve komiteye destek verenlerin büyük bir kısmı, Kızıl Terör düşüncesinden yana idi. Komitenin görevi, “hainlerin kellelerini almak” (Resmi Gazete, Sayı. 123), “hainlerden intikam almak” (Sayı. 124) idi. “Yıldırma amaçlı eylemleri öngören” kararların başında, Thiers’in ve bakanlarının mülklerine el konulması, Thiers’in evinin harap edilmesi, Vendôme sütununun yıkılması ile ilgili kararlar geliyordu. Diğer önemli bir karar da rehinelerle ilgili olandı. Ele geçirilen ve Versay tarafından vurulan her bir Komünar ve Komün sempatizanı karşılığında üç rehine vuruldu. O dönemde Paris Emniyet Müdürü olarak görevlendirilmiş olan Raoul Rigault’nun tüm eylemleri, her zaman faydalı olmasa da, saf mânâda terörizm kapsamında değerlendirilebilecek türden eylemlerdi.

Yıldırma amaçlı tüm tedbirler, Komün’de önde gelen unsurlarda görülen, acziyet içerisindeki bir tür oportünizm yüzünden boşa düştü. Bu oportünistler, her şeyi bir oldubittiye getirerek, merhamet dilenen ifadelerin de yardımıyla, burjuvaziyle uzlaşmak için uğraştılar, aynı zamanda demokrasi kurgusu ile diktatörlük denilen gerçeklik arasında salınıp durdular. Aramızdan ayrılmış olan Lavrov, bu salınımı Komün ile ilgili kitabında muazzam bir biçimde aktarıyor:

“Paris’in farklı sınıflardan oluşan politik topluluğu dâhilinde zengin burjuvalar ve yoksul proleterler, liberal ilkeler temelinde, ifade özgürlüğü, toplantı özgürlüğü ve hükümeti eleştirme özgürlüğü türünden taleplerde bulundular. Devrimi proletaryanın çıkarları doğrultusunda zafere ulaştırmayı bilmiş olan, onun öncesinde, kurumlar üzerinden devrimin görevini yerine getiren Paris, özgür işçi sınıfı olarak yeni düzenin düşmanlarına karşı devrimci, yani diktatöryel tedbirler alınmasını talep etmekteydi.” [Pyotr Lavroviç Lavrov, The Paris Commune, 1919, s. 143-144]

Eğer Paris Komünü yıkılmayıp ara vermeden devam eden mücadelenin orta yerinde varolmaya devam etse idi hiç şüphe yok ki o, karşı-devrimi ezmek için giderek daha fazla sert tedbire başvurmak zorunda kalacaktı. Ama o zaman da Kautsky, insancıl Komünarlarla insanlıktan çıkmış olan Bolşevikleri karşı karşıya getirme imkânından mahrum kalacaktı. Ama öte yandan da muhtemelen Thiers, Paris proletaryasının kanını oluk oluk akıtma şansı bulamayacak, kaybeden, tarih olmayacaktı.

Leon Trotskiy

[Kaynak: Terrorism and Communism, Verso 2007, s. 74-75.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder