Ülke,
yüce bir çaba doğrultusunda, hep birlikte ayağa kalkıyor. O, bir kez daha
kendisinin bilincine varıyor ve bu bilinç, özünde 1792’de yürütülmüş olan
devrimci mücadelenin taşıdığı bilinçle aynı.
Bu
savaşın neye evrilmesi ve nasıl yürütülmesi gerektiğini idrak edip etmemek
devrim partisinin işi.
İki
tehlikenin kıskacındayız. Önümüzde dış düşman, ardımızda gericilik. Savaş, tüm
acımasızlığıyla yürütülmeli, ne düşmanla ateşkes yapılmalı ne de zayıflığa yer
olmalı.
Ateşkese
ve diplomatik müdahalelere de geçit verilmemeli. Bizleri her şeyden fazla
korkutan şeyler bunlar. Bir ateşkes ve bir tür müdahale, ancak utançla
sonuçlanabilecek ve illaki geçici olacak bir barış hazırlığından başka bir şeyi
ifade etmez. Cumhuriyetin boğulması, bu sürece dair bir alamettir. Başımızdaki
yöneticilerin iktidarsızlığı ve korkaklığı yüzünden bizler, kraliyeti tekrar
kurduk ve vatana bir kez daha ihanet ettik.
Çizmeleri
o kutsal toprağımızı çiğnediği sürece düşmanla barış yapılmamalıdır! Barış
şartlarını düşmana iletmek yerine dikte etmek gerekir ki bu da cumhuriyete
kalmış bir iştir.
Onların
şunu kafalarına sokmalarını sağlayalım: Düşman, karşılarında “büyük savaş” da
denilen olguya dair klasik formüllere indirgenen ve bir tür insan öldürme
sanatını ifade eden geleneksel savaşı bulmayacak. Bu konuda son sözü
Wissembourg, Reischoffen ve Sedan çoktan söyledi zaten.
Karşılarında
bulacakları savaş, bir tür kitle ayaklanması, gayrinizami birlikler, saklanmış
nişancılar, pusular, baskınlar, çalılıklara ve koyaklara konuşlanmış
savaşçılardan ibarettir. Kimsenin ne yapacağını bilmediği bir halk, elindeki
tüm imkânlarla karşısına çıkan düşmanı yok edecektir.
Dünyanın
tüm cumhuriyetçileri, Fransa, İtalya, İspanya, Macaristan, Danimarka ve
Polonya, hürriyet adına ayağa kalkın! Siz Alman kardeşlerimiz, Ren Nehri’nin
öte yakasındaki proleterler, oturup bizim zafere ulaşmamızı, Almanların da
felâketle yüzleşmesini, kendi özgürlükleriniz adına talep edecek misiniz?
Kendi
özgürlükleriniz için Almanya’nın felâketle yüzleşmesini isteyecek misiniz?
Bizleri
aynı düşman kandırıyor, siz de bizimle birlikte, aynı anda o özgürlükleri elde
etmek için ayağa kalkacak mısınız?
Emek
harcayan herkes, ayağa kalkın! Ezilenler için dövüşün ve adalet yolunda
mücadele edin! Çünkü bilin ki halklar ve krallar hakkında yargıya varacak olan
o büyük savaş geldi çattı. Bu insanüstü düellonun bir tarafında güç bir
tarafında hak, bir tarafında kulakları sağır eden toplar bir tarafında yol
gösteren akıl, bir tarafında Atilla’daki kadercilik bir tarafında devrimci
düşünce duruyor.
Tek
tek ve grup olarak bizler cesuruz ve davamıza bağlıyız. Bizler, hürriyet için
dövüşmesini bilen, talepler için verilen mücadelelerin eski neferleriyiz!
İtalya
en meşhur temsilcisini bize gönderdi.
GARIBALDI
FRANSA’DA!
Selam
olsun o yurttaş askere! Fransa ve devrim adına selamlayalım onu! Amerika’nın
kahramanı, İtalya’nın kurtarıcısı bize gelip o milleti rahimden çıkartıp alan
gayrinizami savaşı bize öğretsin ki biz de Fransa’mızı doğurabilelim. Bize
gelsin Garibaldi, gelsin ki askerlerine ve ordusuna kavuşsun.
Lyonlu
kardeşlerimiz de gelsin. Başında cesur Cluseret’nin bulunduğu devrimci
orduları, Garibaldi’nin önderlik ettiği beynelmilel devrim ordusuna katılsın.
Marsilya,
Toulouse, Bordo, Lille, Dijon, Rouen komünleri, cumhuriyetimizdeki tüm kentler
silâhlı yurttaşlarını bize göndersin. Devrimci Paris onları karşılayıp
kucaklayacaktır. Zaten bitap düşmüş olan, karşısında kendi gücünü katbekat aşan
bir güç bulan, ümitsizliğin kahrettiği Paris’te düşman, o hiç tanımadığı kuvvet
karşısında geri çekilecektir: Elde silâh, tüm halk, onurunu kurtarıp
hürriyetine kavuşacaktır.
Silâhlı
yurttaşlara selam olsun!
Ya
ölüm ya zafer!
Yaşasın
evrensel cumhuriyet!
Merkezî
komitedeki 180 delege adına, komisyon üyeleri: Leverdays, Oudet, Napias-Piquet,
Vaillant The Bureau: Oturum başkanı; E. Dupas. Denetçi, sekreter: Goulle.
Muhasip, D-Th. Regere.
1871
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder