Avrupamerkezcilik,
kapitalist topluma hâkim olan ideolojidir. Bu sebeple o, sol hareketler dâhil,
toplumun belirli bir parçasını teşkil eden hareketler içerisinde kaçınılmaz
olarak ortaya çıkar. Bu demek değildir ki, sol Avrupamerkezciliğe boyun eğmeli.
Söz konusu tehlike, ancak kabul edildiği, böylelikle ona karşı mücadele
yürütüldüğü takdirde savuşturulabilir. Bu da bir bütün olarak insanlığı esas
alan bakış açısını benimsemiş bir hareket eliyle gerçekleştirilebilir. O
hareketin ideolojisini ve siyasetini sadece ezilen milletlerin devrimci
mücadelelerinden elde edilen derslerle değil, ayrıca o milletlerin kavramsal ve
teorik bakış açılarıyla da beslemesi gerekir.
Avrupamerkezciliğin
“sol” türevi, temelde burjuva Avrupamerkezciliğe benzese de biçim bakımından
belirli, kendisine has özelliklere sahiptir. Sol Avrupamerkezcilik, şu türden
özelliklere sahiptir:
1)
Sol Avrupamerkezcilik, burjuvaziyi esas alan, tek doğrultulu “toplumsal
ilerleme” teorisini baz alır ve onu geliştirir (bu teoriye göre, Avrupa
insanlığın ulaştığı en yüksek noktadır, ona yön veren güçtür, Dünya tarihinin
evrensel referans noktasıdır). Burjuvazi, bu öğretiyi kapitalizmi insanî
gelişimin en üst ve nihai aşaması olduğunu söyleyip yüceltmek (“tarihin sonu”
tezini ispatlamak) için kullanırken, sol Avrupamerkezcilik, bu öğretiyi bir
adım ileri taşır ve bu gerici argümanı kapitalizmin yerini alacağı söylenen
sosyalizm denilen sistemi meşrulaştırmak için kullanır. Ardından da sosyalizm,
hem içsel niteliği hem de beynelmilel duruşu bakımından, içi boş, yoz bir
tanıma kavuşturulur. Bu yoz versiyonu dâhilinde Avro-Amerikan dünyası, bir
önceki kapitalist dünyada olduğu gibi, sosyalist dünya düzenine yön vermeyi
sürdürür.
2)
Sol Avrupamerkezciliğin başvurduğu tarihsel materyalizm versiyonu, özünde
sahtedir. Burada amaç, kapitalizmi ilk döneminde, dünya genelinde ilerici bir
işlev görmüş bir toplumsal düzen olarak takdim edebilmektir. Oysa kapitalizmde
bir ilericilik varsa o da ancak büyük Avrupa devletlerindeki feodal sistemle
ilişki bağlamında geçerli bir ilericiliktir.
3)
Sol Avrupamerkezcilik, sömürgeciliği, köle ticaretini vs. kapitalist üretim
tarzının tarihsel kökleri ve süregiden birikim sürecinin temeli olarak görmez.
4)
Sol Avrupamerkezcilik, dünya tarihini Avrupa’daki deneyim temelinde şematize
eder ve her şeyi o kalıba sokmaya çalışır. Buna göre, tüm toplumlar Avrupa’da
görüldüğü gibi benzer üretim tarzlarını aynı şekilde (kölelikten feodaliteye…)
tanıklık etmelidir. Bu yaşanmamışsa, o toplum “gericidir”.
5)
Sol Avrupamerkezcilik, sanayi bakımından ileri düzeyde gelişmiş üretim
güçlerinin ister istemez gelişkin mücadeleler üreteceğini söyler, köylülüğü hor
görür, devrimi temelde ülkedeki pastanın proletarya ve burjuva sınıflar
arasında pay edilmesi olarak anlar (küresel sömürünün o ülkelerdeki ilerlemeye
ve o mecazî “pasta”nın üretimine sunduğu katkıyı görmezden gelir) ve pratik
politik strateji ile taktiği ilgili hedefe ulaşma meselesine bağlar.
6)
Uluslararası ilişkilerle alakalı yaklaşımı dâhilinde sol Avrupamerkezcilik,
emperyalistlerarası çelişkileri zalim milletler-mazlum milletler arasındaki
temel çelişkinin üzerine koyar ve büyük güçler arasındaki ilişkileri dünya
siyasetindeki ana olay olarak değerlendirir.
7)
Sol Avrupamerkezcilik, aşırı sömürünün niteliğini ve eşitsiz uluslararası
işbölümünü emperyalizmin temeli olarak görmez ve krizin dayandığı dinamikle
dünya ekonomisindeki yeniden yapılanma sürecini emperyalist ülkelerle Üçüncü
Dünya arasındaki ilişkilere hiç değinmeden izah etmeye çalışır.
8)
Sol Avrupamerkezcilik, kapitalist üretim tarzına ait ana çelişkilerin zalim
milletlerle mazlum milletler arasındaki çelişkilerde ne ölçüde mündemiç
olduğunu göremez, bu nedenle sömürge ülkelerdeki milliyetçiliği gerici, can
sıkıcı ve “boğucu” bir etmen olarak kabul eder. Ona göre, milliyetçilik en
fazla lütufkâr bir tutumla ele alınacak bir önyargıdır ve bu şekilde muamele
görmelidir.
9)
Sol Avrupamerkezcilik, genelde ulusal kurtuluş hareketlerini sanayileşmiş
ülkelerdeki proleter hareketin çıkarlarına tabi birer unsur olarak görür ve
onların ne yapmaları gerektiğini söyleyip durur.
Robert Biel
[Kaynak:
Eurocentrism and the Communist Movement, Kersplebedeb, 2015.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder