Kızıl
Ordu’nun yoldaş askerleri! 8 Mart günü Samara kentinde doğmuş, ismi Kurmayef
olan ihtiyar bir Tatar, Halkın Askerî İşler Komiserliği’ne gelip beni ziyaret
etti. Kendi hemşehrilerini, Tatar köylüleri bulma arzusuyla gelmiş Moskova’ya,
iki gözü iki çeşme, Dutov’a bağlı çetelerden kurtardığı için Sovyet iktidarına
teşekkür etti.
Bana
şunları söyledi.
“Kazaklar
köyümüze konuşlandıklarında birçok talihsizlik yaşadık. Kazak subaylar,
atlarımızı, hayvanlarımızı ve buğdayımızı, karşılığında hiçbir ödeme yapmadan,
bizden almakla kalmadı ki bu, yoksul köylüler için zaten kötü bir şeydi, ayrıca
bizi alaya aldılar, dövdüler, bize zulmettiler, ateş açtılar. Biz Tatarlar,
herkesten daha fazla çile çektik. Sonra duyduk ki Kızıl Ordu, Samara kentine
doğru ilerliyormuş ama o vakitler bunun bizim için hayırlı mı hayırsız mı
olduğunu bilmiyorduk. Kazaklar köyümüzü terk edip Kızıl Ordu askerleri gelince
bu insanların başka türden insanlar olduğunu anladık. Bize hiç hakaret
etmiyorlardı. Askerler bizimle kardeşimizmiş gibi konuşuyorlardı, sonrasında
köyde ve civarında düzen tesis edildi. Özgürce nefes almaya başladık ve Kızıl
Ordu için dua ettik.”
Kalabalık
bir ailenin reisi olan bu ihtiyar Tatar bunları söyledi bana. Evet yoldaş
askerler, bunları duydu bu kulaklar. İşçilerin-köylülerin Kızıl Ordu’suyla
gurur duydum. Bu küçük örnekte devrimci güçlerin gerçek niteliğini görüyoruz,
mecburen yürüttüğümüz bu savaşın sahip olduğu önemi idrak ediyoruz. Diğer
yandan burjuvazinin-toprak ağalarının askerleri ise pratikte, gittikleri her
yerde, yoksullara, bilhassa farklı bir millete veya dine ait olan ya da farklı
bir dil konuşan herkese tatbik edilen zulmü, çarların işlettiği adaletsizliği
yeniden devreye sokuyorlar. Örneğin sakinleri Müslüman diye Avdet köyündeki
insanlar kovalanıyor, atların nalları altında çiğneniyor, malları çalınıyor,
boğazları kesiliyor! Bu alçak karşı-devrimci çetelerin pratikte bağlı
kaldıkları tek ilke bu. Şuurlu devrimci Kızıl Ordu askerleri onlar gibi değil.
Onlar, hangi millete ait olursa olsun, emekçi insanların kardeşleri olduklarını
biliyorlar. Bizim askerlerimiz, halkın millet değil, sınıfa göre tasnif
edilmesi gerektiğinin bilincinde. Tüm dürüst emekçi insanlar, tek bir aileyi
meydana getiriyorlar ve o birlik için konuşulan dilin ne olduğunun, ecdadının
ibadet ettiği mekânların neresi olduğunun bir önemi yok. Ne önemi var
milliyetlerinin, tüm zalimler, sömürücüler, asalaklar ve saldırganlar emekçi
halkın düşmanlarıdırlar. Kızıl Ordu askerlerinin görevi, kutsal görevi,
yoksulları zenginlere karşı savunmaktır. Bizim ordumuzu dünyadaki diğer tüm
ordulardan ayıran ana husus budur. Lâkin bunu henüz herkes anlamıyor. Kızıl
Ordu’nun ne olduğunu ve hangi amaç için varolduğunu bilmeyen çok sayıda geri
kalmış, bilgisiz, mazlum insan var. Evet yoldaş askerler, sizin göreviniz, bu
gerçeği herkese izah etmek, daha da önemlisi, onu pratikte ispat etmektir. Her
yoksul köylü, her emekçi, her mazlum ana, her evsiz yaşlı veya yardıma muhtaç
yetim, Kızıl Ordu’nun kendilerini savunduğunu anlamalı. Dolayısıyla kendisine
verilmiş olan görevi idrak etmemiş, elindeki gücü mazlum kardeşlerine karşı
kullanan askere yazıklar olsun!
Öte
yandan Kızıl Ordu’nun hakiki askeri, yoksulların haklarını ve çıkarlarını,
onurunu ve şerefini cesaretle ve onuruyla savunan, emekçi kitlelerin
minnettarlık duyduğu insandır.
Leon Trotskiy
10 Mart 1920
Moskova
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder