“Tutkuyla yapılmayan bir işin hiçbir kıymeti yoktur.”
[Ernesto Sábato]
Sorun
Che’nin
Bolivya’ya gelişinin doğal bir sonucu olarak, bir grup üniversite öğrencisi
ölümünden üç yıl sonra (1970’te) ülkenin kuzeyindeki La Paz ormanlarında
mücadeleye başladı. Amaçları Che’nin yolundan gitmekti. Teoponte gerillalarında
“din faktörü” önemli bir yer tutuyordu. Bu yeni gerilla deneyiminin en temel
özelliği, dinî inançları üzerinden harekete geçmiş olan mümin Hristiyanların
Ulusal Kurtuluş Ordusu’na katılmasıydı.
Peki
Che’nin sözleri, genç Hristiyanların aklını nasıl çeldi? Che’nin sözleri ile
belirli bir tür Hristiyanlık arasında benzer bir yapının işlediğinden söz
edilebilir mi? Bunlar yazı boyunca cevaplamaya çalışacağımız sorular.
Buradaki
tezimiz şu: Che’nin söyleminde belirli bir dönemde, belirli özel koşullarda
belirli bir tür Hristiyanlığa ait söylemsel yapıya benzer bir yapı söz
konusudur. Burada “seçime dayalı yakınlık kurma” süreci işlemekte, politik ve
dini unsurları bir araya getirmek için tek bir mantıksal ve tutarlı bir öneri
dile getirilmektedir.
Bu
noktada din ve siyaset arasındaki ilişkiye dair tartışmaya da adım
atılmaktadır. Örtük olarak belirli bir politik söylemin dini mantığa ait özü
bir biçimde içerdiği iddia edilebilir. En azından kitlelerin duygusal planda
harekete geçirilebilmesi ihtimali noktasında benzer bir güç devreye
girmektedir.
Yani
belirli bir tür Marksizm belirli bir dönemde dine benzer bir yapıyla
işlemiştir.
Bu
gerçeklik sayesinde yetmişlerde bir dizi Hristiyan Che’nin metinlerini
okuduktan, şahsiyetinden ve ölümünden etkilendikten sonra gerilla pratiğine
yani politik eylem sürecine katılmayı meşrulaştıracak bir söylem inşa
etmişlerdir. Bu, tümüyle dinî kanaatler üzerinden gerçekleşmiştir. Örneğin
Nestor Paz Zamora’nın “her Hristiyan’ın görevi devrimci olmaktır” sözü bunun
bir örneğidir. Burada politik eksen ve dinî eksen, eylemin meşrulaştırılması
noktasında otomatik olarak kesişmektedir.
Che’nin
Söyleminin Kimi Kurucu Unsurları
Amacımız,
Che’nin düşüncesini tüm yönleriyle ifşa etmek değil. Bu, yığınla sayfaya
ihtiyaç duyan, konunun uzmanlarının yapacağı bir iş. Biz, esas olarak Che’nin
fikirlerini yansıttığı belirli metinleri seçip bunlara odaklanacağız. Örneğin
Che’nin muzaffer olmuş bir devrim karşısında kimi aydınların ve sanatçıların
oynadığı olumsuz rolden bahsetmesi gerçekten ilginç. Mecazi düzeyde Che, bu
noktada işlediği “suç”u “ilk günah”a atfediyor ve bu ilk günahı, kapitalist bir
toplumda doğup büyümüş olmak olarak tarif ediyor: “Yeni nesiller, ilk günahtan
kurtulmuş olarak doğacaklardır.”[3] Che, kapitalizmin “ilk günah” olduğu
konusunda kanidir.
Yazılarında
gördüğümüz biçimiyle, önerilerini sunarken Che, din kaynaklı kimi mecazî
ifadelere başvuruyor. Bu bölümde dinî metinlerde kolaylıkla bulunabilecek bazı
düşünceler aktarılacak.
Eskiye
Karşı Yeni
Che’nin
söyleminde merkezde duran ana ikilik, yeni ve eski. Tüm düşüncelerinde bu
ikilik var. Gerçeği okurken, devrimden önce ve sonra arasındaki fark üzerinden
hareket ediyor. Bu noktada eski insan-yeni insan karşıtlığından dem vuruyor.
Bazen de sosyalist toplumda emekten ve kapitalist toplumda emekten, doğruya
karşı yanlıştan bahsediyor. Gerillayı tarif ederken şunu söylüyor: “Mücadelenin
başında adaletsiz ve zalim düzeni yok etme niyetiyle harekete geçer, bu nedenle
eskinin yerine yeniyi koymak ister.”[4]
Genç
komünistlere seslenirken de şunları ifade eder:
“Siz genç
komünistlersiniz, kusursuz toplumun yaratıcılarısınız, eski olan, temelleri
yıkılmış toplumun temsil ettiği her şeyi ortadan kaldıracak olanlarsınız”[5]
Che’de
yeni bir çağın doğuşuna dair bir fikir mevcuttur: “Kabul etmeliyiz ki henüz
hepimiz emekleme aşamasındayız.”; “Devrim muktedir olduğunda, evcilleştirilmiş
her şey geride bırakılır. Devrimci olsun ya da olmasın diğerleri ise yeni bir
yolu arayıp bulurlar.”[6]
Bu
eski-yeni ikiliği, birçok konuşmada karşımıza çıkar. Vaftiz mantığında da yeni
bir hayata adım atma söz konusudur. Tam da bu sebeple Che'nin sözleriyle Néstor
Paz’ın sözleri iç içe geçtiğinde, ortaya Hristiyanlığa ait unsurlarla kaynaşmış
ifadeler çıkar. Her ikisi de eski düzende içilen yeni şaraplar”dan söz eder.
Eski mantığa karşı çıkartılan yeni mantık, hayatın, kanaatlerin ve eylemlerin
radikal manada değiştirilmesine katkı sunar ve belirli bir öznenin içinden
geçtiği, tümüyle farklı olan bir dönemin anlaşılmasını sağlar.
Devrimci
Mistik: Uğruna Hayatın Adanacağı Ülkü
Che,
sürekli uğruna can verilecek bir ülküden ve inançtan bahseder:
“Gerilla gerektiğinde
birçok kez hayatını riske atmak, o ân geldiğinde içerisinde zerre şüphe
taşımaksızın, ölüme teslim olmayı arzulamak zorundadır.”[7]
Gerillanın
özelliklerini sıraladığında “adanmışlıktan, metanetten, ülküden” bahseder.
Gerilla, basit bir ülküye sahip olmalıdır. Hiç tereddüt etmeden canını vereceği
hususta net ve kararlı olmalıdır.
Burada
militanların canını verecekleri inançları güçlü bir şekilde taşımalarına dair
bir çağrı söz konusudur. Şehit düşen bir gerilladan (Frank País) bahsederken,
onu Che “imanlı bir insan” olarak tanımlamıştır:
“Gözlerini gördüğüm anda
onun bir davaya sahip, içinde iman olan, üstün bir insan olduğunu anlamıştım.”
Che,
sosyalizm davasına belirli bir imanla bağlı olan militanlarını hayranlıkla
anar. Camilo Cienfuegos ile ilgili olarak şunları söyler:
“Onun için sadakat din
gibidir. Davasına ve Fidel’e sıkı sıkıya bağlıdır. Halkın iradesinin tecessüm
etmiş hâlidir. Halk ve Fidel birlikte yürümektedir ve bu yürüyüş, yenilgi yüzü
görmeyen gerillanın adanmışlığı ile gerçekleşmektedir.”
Gerillalar,
bu türden kanaatlere sahip olmalı, ölüme dair anlayışlarını değiştirmelidir.
Ülkü uğruna canını feda edebilmek için herkes içinden ölüm korkusunu söküp
atabilmelidir. Esasında devrim yoluna giren herkes, “ya vatan ya ölüm”
şiarındaki mantığı zaten biliyordur. Bu söze göre, insan hiç tereddüt etmeden
tüm hayatını o davaya adar:
“Devrimin parti
içerisindeki motoru olan devrimci, ucunda ölümden başka bir şey olmayan
kesintisiz mücadelede, o mücadeleyi dünya ölçeğinde inşa etmişse asla yitip
gitmez.”
Bu
tür bir hayat anlayışı, davaya teslim olmayı gerekli kılar. Ölümse o yolda
zorunlu bir uğraktır. Bu tür bir anlayış, ölümün eşiğine gelmiş olan Néstor Paz
gibi insanları etkiler ve onun toplumsal mücadeleyi dinî yolculuğu üzerinden
gerekçelendirmesini sağlar.
Geleceğin
Kesinliği: Zafere Olan İnanç
Che,
zafere inanan sözler sarfeder. Gelecek sosyalizmindir.
“Kahramanlara has bir
duygu olarak ahlâk, savaş içerisinde önemli bir güçtür. Nihai zafere inanç ve
davanın adaletine olan bağlılık askerleri cesaretle yapılması gereken en sıra
dışı eylemleri yapmasını sağlar.”
Genç
komünistler birliğinin yüzü geleceğe dönüktür. O, sosyalist toplumun parlak
geleceğinden başka bir şey düşünmemektedir. Yeni bir toplum inşa etmek için
yürüdüğümüz bu zor yolu aştıktan sonra, sınıfın sosyalist toplumda ifadesini
bulan iktidarı ardından, sınıfsız topluma, o kusursuz topluma, sizlerin
gelecekte, yön vereceğiniz, kuracağınız topluma geçeceğiz.”
“Bugün mücadelenin vaktidir. Yarınsa bizimdir.”
Gerilla,
devrimin zaferine inanmaktadır. Devrim yapılır yapılmaz, buradaki kesinlik,
tarihe dair eskatolojik bir anlayışa havale edilir ve o tarihin nihai hedefi
komünizmdir. Benzer bir fikri, Hristiyanlığın belirli kısımlarında görmek
mümkündür. Tanrı Krallığı, herkesin varmak zorunda olduğu bir gelecek olarak
tahayyül edilir. Örneğin Pazar ayinlerinde okunan “Kardeşler Olarak
Birlikteyiz” şarkısında şunlar söylenmektedir:
Hugo José Suárez
Dipnotlar:
[1] Guevara Ernesto Che, Escritos y discursos, Ed. Políticas, La Habana,
1977, Cilt. 8, s. 268.
[2]
A.g.e., Cilt. 8, s. 264-5. Todos los subrayados son nuestros.
[3]
A.g.e., Cilt. 6, s. 260-261.
[4]
A.g.e., Cilt. 8, s. 264-5.
[5]
A.g.e., Cilt. 1, s. 76.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder