Pages

12 Mayıs 2017

Kürdlerin Silâhlandırılması: Trump’ın Suriye Hamlesi


Trump’ın IŞİD’le savaşan Suriyeli Kürdlere silâh temin etme kararı, Ortadoğu’nun politik coğrafyasında önemli bir değişimin yaşandığının delili. Pratikte ABD, bölgede bağımsız bir Kürd devleti kurulmasına mani olmayı amaçlayan Türkiye’ye rağmen, Suriye’deki Kürd müttefikini desteklemeyi tercih ediyor.

Trump, Pazartesi günü Kürdlere doğrudan silâh verilmesini öngören planı onayladı. Burada amaç, YPG’nin ve Arap müttefiklerin IŞİD’in başkent kabul ettiği Rakka şehrine saldırmasını ve ele geçirmesini mümkün kılmak. ABD, saldırı sürecini desteklemek adına, bölgeye ağır makineli tüfekler, tanksavar silâhlar, havanlar, zırhlı araçlar ve teknik ekipman gönderiyor.

Türkiye, YPG’nin 1984’ten beri Türk devletine karşı gerilla savaşı veren PKK’nin Suriye kolu olduğunu söylüyor ve ABD’yi Suriye Kürdleriyle kurduğu ittifaka son vermesi için nafile yere ikna etmeye çalışıyor. Salı günü dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “PKK ve YPG terörist örgütlerdir ve isimleri dışında aralarında bir fark yoktur. Onların eline geçen her silâh Türkiye’ye yönelik tehdittir” dedi.

Trump ise IŞİD’in yenilmesine öncelik vereceğini söyledi ve Suriye Demokratik Güçleri’nin öncülük ettiği kara güçleriyle birlikte Rakka’nın ele geçirilmesine yönelik uzun zamandır ertelenen planı kabul etti. Geçen Aralık ayında bir ABD yetkilisi, bölgede 45.000 savaşçılarının bulunduğunu, bunların 13.000’inin Arap, geri kalanının Kürd olduğunu söyledi. 2014’ün sonlarında Kürd şehri Kobani’yi kuşatıp alamayan IŞİD, o günden beri ABD öncülüğünde gerçekleştirilen hava kuvvetleri koalisyonunun hava saldırılarının desteğiyle birçok kez mağlup edildi.

ABD, birkaç ay içerisinde hem Musul hem de Rakka’da IŞİD’e çifte yenilgi tattırmak istiyor. IŞİD, yedi ay süreyle Irak güçlerince kuşatılan Musul’u hâlâ elinde tutuyor. Şehrin büyük bir kısmı, her iki taraftan ciddi kayıpların ve büyük bir yıkımın yaşandığı çatışma süreci sonucu, neredeyse düşmek üzere. Rakka ve Musul’u kaybetmesi IŞİD’i bitirmeyecek. Örgüt, mevcut hâlini terk edip gerilla hareketine dönüşüyor. Geçmişte ilân ettiği hilafet, idari yapı ve toprak açısından artık mevcut değil.

Fırat’ın kuzeyinde bulunan, 300.000 nüfuslu Rakka şehri, köprülerin hava saldırılarıyla imha edilmesi sonucu, zaten tecrit edilmiş durumda. SDF, Doğu Suriye’deki en büyük kent olan Deyrezzor’a uzanan güney yolunu kesti. IŞİD savaşçıları, Rakka dışına ancak tekneyle çıkabiliyor, şehre gene tekneyle girebiliyorlar. Oysa örgüt, keskin nişancılar, intihar bombacıları, bubi tuzakları kullanmayı içeren kent savaşı konusunda usta olduğunu Musul’da ispatlamıştı. Bu yöntemler, daha gelişkin silâhlara sahip bir düşmanı durdurma ve ona çok daha fazla sayıda kayıp yaşatma ile alakalı.

Gelgelelim Rakka’nın kaderi, tek başına, Kuzey Suriye’de süren savaşa bağlı olan bir mesele değil. Türkiye, bir zamanlar bölgedeki nüfuzunu artırmayı umut eden bir ülke olarak, Suriye ve Irak’taki savaşların korkunç sonuçlarıyla yüzleşiyor. 2011’den beri Esad’ı devirmek ve kendisinin güney sınırı boyunca geniş bir bölgede kontrolü ele geçiren iki milyon Suriyeli Kürd’ü durdurmak için uğraşıyor.

Türkiye’nin Kürdlerin ilerleyişini durdurma girişimleri, başarısız oldu. Ağustos 2016’da Fırat’ın batısına yönelik olarak kara birlikleriyle gerçekleştirdiği askerî müdahale de kısıtlı bir başarıyla sonuçlandı. Bölgedeki Arap ve Türkmen müttefikler, Türk ordusunun müdahalesi olmaksızın IŞİD’in elindeki Bab’ı alamadı. Türkiye, ABD’ye IŞİD karşıtı savaşta YPG’nin yerini alacak bir müttefik olarak göstermeye çalıştı ve bu amaçla ABD’ye çeşitli hizmetler sundu ve YPG’nin şaibeli bir seçenek olduğunu söyledi. Bugün anlaşılıyor ki Erdoğan, IŞİD’le mücadeleden çok Kürdleri hedef almakla ilgileniyor.

Türkiye, YPG ve SDF’nin başarısına tepki olarak, Kuzey Suriye’ye yönelik askerî müdahalesini daha da hızlandırdı ve eylem gücünü artırarak, bu güçleri tehdit etmeye başladı. 25 Nisan’da Türk uçakları YPG mevzilerine saldırdı ve yarısı kadın 20 savaşçıyı öldürdü. Erdoğan, benzer bir saldırının her an gerçekleşebileceğini söyleyerek tehditler savurdu. ABD, Türkiye’nin saldırısının “kabul edilemez” olduğunu, Türkiye’nin kara işgali seçeneğini gündeme almasından endişeli olduğunu bildirdi. Bu noktada ABD, Suriye sınırını denetlemek için, içinde özel kuvvetlerden birimlerin bulunduğu araçları devreye soktu. Kürd liderlerse, Türkiye’nin askerî faaliyeti devam ettiği takdirde Rakka’yı almayacaklarını söylediler.

Trump’ın YPG’ye ağır silâhlar gönderme kararı önemli. Bu karar, ABD’nin Türkiye’nin tehditlerini görmezden geldiğine ve bugüne dek iyi hizmetler vermiş olan Kürdlerle kurduğu askerî ittifaka bağlı kalacağına dair bir işaret. Bu da Türk kara ve hava birliklerinin YPG’ye yönelik saldırılarını yoğunlaştırmalarını daha da güçleştiriyor.

Erdoğan, 16-17 Mayıs’ta Washington’a giderek, Trump’la ilk ziyaretini gerçekleştirecek ve bu görüşmede onu Suriye Kürdlerine yönelik politikasını değiştirmesi konusunda ikna etmeye çalışacak, ama muhtemelen bu teşebbüs başarısız olacak. Kendi döneminin son günlerinde Obama da YPG’ye ağır silâhlar göndermeye karar vermiş, bu karar, Kürd yanlısı siyasetin ABD’de kapsamlı bir desteğe sahip olduğunu ortaya koymuştu. Bu dönemde ayrıca Amerikalılar, verilen yeni silâhların sadece IŞİD’e karşı kullanılacağını, verilen silâh ve araçların sayısının operasyondaki ihtiyaçlarla sınırlı olacağını söyleyerek Türkleri rahatlatmaya çalışıyor. Türkler, o silâhların PKK’nin eline geçip kendi askerlerine karşı kullanılacağından korktuğunu söylüyorlar.

Suriye Kürdleri ise IŞİD mağlup edilince, ABD’nin artık kendilerine ihtiyacının kalmayacağını ve NATO üyesi, ayrıca büyük bir güç olan Türkiye ile eskiden beri varolan ittifakına tekrar geri döneceğinden endişeleniyor. Bu durumda Kürdler, Türklerin yarı-bağımsızlık hâlini ortadan kaldırmaya dönük saldırılarına maruz bırakacak. Gene de şimdilik Suriye’de Kürdler, ABD’nin kendileriyle birlikte olmaya karar vermiş olmasından ötürü bir süre rahatlar.

Patrick Cockburn
11 Mayıs 2017
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder