Bir
an düşünün, ödeme yapmak için gittiğiniz vergi dairesi ya da devlet
bankasındasınız. Numaratörden aldığınız sıra size geldi, bankoya yöneldiniz,
tam işlem için evraklarınızı uzattığınızda devlet memuru olan görevli: “Sıra
sizde değil, işlem yapmıyorum” dedi.
Doğal
olan tavır, “hayır, sıra bende. Sizin koyduğunuz numaratörden aldığım sıraya
göre işlem hakkı bende” dediniz.
Bir
anda memur arkadaş sinirlendi ve size tekme tokat saldırdı, sizi yerlerde
sürüklemeye başladı.
Ne
yapardınız? Bu durumu gören çevrenizdeki insanlar ne yapardı?
Bu
durum karşısında bir insanın verebileceği ilk doğal tepki; karşı koymak,
saldırıyı püskürtmek olacaktır.
Etrafınızda
seyirci olan insanların ilk tepkisi; ayırmak, saldırana karşı gelmek olacaktır.
100 örneğin 99’unda aynı sonucu alacağınıza eminim.
Eee!
Ne var bunda?
Aynı
devlet memuru polis olduğunda aldığımız sonuç; karşı gelememek, izleyenlerin
görmemiş gibi davranması, hatta vicdanının insancıl saldırısına karşı koymak
için dövene övücü sözler söyleyerek durumdan siyaset üretmeye gitmek.
Hâlbuki
durumun siyasi bir ayağı yok!
Numaratörü
koyup işleyişi belirleyen banka ile yasaları işleten kurum aynı, memur aynı.
Hatta
ikincisinin adı “güvenlik memuru” diye geçmektedir. Adı üstünde güven, güvenli
sıfatları ile bezenmiştir.
Bu
durumun adı nedir?
Tehdit,
bir kimsenin iç huzuruna, karar verme hürriyetine ve serbest hareket etme
özgürlüğüne yönelik bir müdahale olup suç teşkil eder. Cebir ise bir kimseye
bir şeyi yapması veya yapmaması için zor kullanmak olarak tarif edilebilir.
Cebir
ve tehdit yetkisi hiçbir memura verilmediği halde hür bir insanın hakkını gasp
eden kişiye karşı gelmemesi, duruma kayıtsız kalan, hatta cebri meşrulaştıran
seyircilerin olmasının sebebini güvenle açıklayamayız.
Memura
karşı gelmenin yasası bellidir ve güven atfı bulunan ile bankoda oturan kişiye
dokunulmazlık veren kanun aynı iken tepki neden farklıdır?
Herkesin
bildiği tek fark, donanımsal farktır. Biri kalem, klavye kullanırken diğeri
silâh ve cop kullanmaktadır.
Yani
cebre uğrayanı tepkisiz kılan, aciz bırakan ile seyredenleri dilsiz şeytan
yapan tek korku:
“Ballistofobi!”
Haklı
olmanızın, zulme uğramanızın bir önemi yoktur, artık hür bir insan olmadığınızı
size hatırlatan tek şey “ballistofobi”dir.
Bu
cümleye kadar okumuşsanız, derin bir nefes alıp arkanıza yaslanın, rahatlayın.
Hastasınız.
Evet evet müjde, hastasınız.
Artık
daha da rahat seyirci olabilir, vicdanınızı rahatlatabilirsiniz.
Artık
sizin de havalı ve moda olan bir hastalığınız var. “Ballistofobi”.
Oppositional
defiant disorder’da görüşmek umudu ile…
Zerçe Gifari
26 Mayıs 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder