TV8’in sahipleri, Yiğit Bulut gibi Yalçın Küçük’ten
besleniyor anlaşılan. Tüm gün yayıncılığı TİT üzerine kurulu.
TİT, turizm-inşaat-tekstil sektörlerini ifade ediyor.
Kanaldaki programlar bu üç sektöre yaslanıyor, onların hizmetinde hareket
ediyor. Boya sektörünün üretim-memleket-insan üçlüsünü kemalizme bağlaması da
bu bağlamda gerçekleşiyor. Geçmişte olduğu gibi bugün de sosyalist hareket,
Filli kemalizmin ardına saklanarak yol alacağını zannediyor. Bu açıdan işçi
kanını anımsamanın bir anlamı bulunmuyor.[1]
Mahir Kaynak’ı ifşa eden, 71 devrimciliğidir. Küçük’ün
aktarımıyla, onun “ben sosyalistleri takip etmedim, etmem” demesinin sebebi
budur. Mesele, Yalçın Küçük’e bu lafın söylettirilememesidir. O, yetmişlerden
bugüne dek faal olan, “sosyalistleri takip eden” Mahir Kaynak, Filli kemalizmin
ajanıdır. Küçük’ün Mahir Kaynak’ın lafını hatırlatması, MİT’e, patronlarına
mesaj niteliğindedir.
“AKP bitmiştir, Kemalizm kazanmıştır” demesi AKP
üzerinden kemalizmi aklama amaçlıdır.[2] Bugün iktidarda AKP değil, Kemalizm
vardır. “Burjuvazi solu takip ediyor” demesi de bu aklama çabasının ürünüdür.
Kültürel-ideolojik açıdan sola, “burjuvaziye kızmayın, onun yolundan gidin”
demektedir. Küçük analizi, devletin analizidir. O, devletine aykırı tek laf
edemez, ölene dek DPT memurudur.
Ulus-devlette insan yerine konulmak için temel ölçü,
silâh ve ordudur. Yalçın Küçük’ün solculuğu, kemalizmin kurduğu cumhuriyeti
ölçü alan “insan”a dayanır, sınıfa, mazluma, yoksula değil. Tüm teorik
faaliyeti, kemalizmin “insan”ına herkesi biat ettirmek üzerine kuruludur.
Küçük’ün, “İnsanlar yalnız kalırlarsa ya kadına
düşüyorlar ya da Allah’a bağlanıyorlar” sözü de bu “insan” kurgusuna dayanır.
Bu laf, ya lezbiyenliği de içermektedir ya da Küçük’ün kafasında bir tek erkek,
insandır. Ateizmin uygulamada bir tür üstenciliğe denk düştüğü, bu ifadeyle
tescillenmektedir. Allah’a bağlananlar yalnızlaştırılmalıdır, AKP iktidarı,
burjuvazinin silâhına sürülmüş mermidir.
Bu üstencilik, “Suriye ve Irak Türkiye’ye dâhil
olmalıdır” sözünü üretmektedir. Küçük’ün bu tespiti uygulamadadır. Ertuğrul
dediği Özkök ise, evet, Hulusi Akar ve Hakan Fidan aynı kulübün parçasıdır.
Bu kulüp, ABD’deki Müslümanlara “bizim inşa ettiğimiz
geleceğe katkı sunun” diyen Clinton’a bağlıdır.[3] Saf bir ordu yoktur, saf bir
insan yoktur, saflık ve yücelik dedikleri, sömürüye ve zulme dairdir.
Frantz Fanon, Avrupalının aşağılayıcı bakışı
karşısında zekâsı ve çok çalışması üzerinden Afrikalının Avrupalıların kültür
ve düşünce seviyesine çıkmaya çalıştığını, ama o “lanet olasıca” ırksal
varlığından kurtulamadığını söylüyor ve ekliyor: “bu Afrikalı öldürülmelidir.”
Yalçın Küçük ve solun büyük bölümü, mazlumları,
yoksulları o kültür ve düşünce seviyesine yükseltmenin bir aracı olarak
işgörüyor. Bu uğraştan nemalanmaya çalışıyor. Kültür ve düşüncenin
sorgulanmasına asla izin vermiyor, sosyalist faaliyeti o kültüre ve düşünceye
kul ediyor. Bu kulluk, Ferhat Tunç’a “Cumhuriyet önemli bir kazanımdır”
dedirtiyor.[4] Burjuvazinin ev kölesi hâline getirdikleri, kültür ve düşünceyi
bu amaçla kullanıyorlar.
Hataylı oluşu, sermayeden, bürokrasiden, siyasetçi
takımından isimlerle kurduğu sofralar, Fransız döneminden kalma mülk sahipliği
ve pasaportu Yalçın Küçük’ü Fransa solculuğuna mahkûm ediyor. Solda Marksizmin
etkisini kırmak için uğraşıp duran Küçük, bir ara Proudhoncuydu, şimdi
görüldüğü kadarıyla Kolbertci. Savaş döneminin iktisadını sola da öneriyor.
Yılların Marksist iktisat hocasının baştacı ettiği Colbert ise yeni endüstriler
kurulmasını, yatırımcıların korunmasını, yurtdışından işçi getirilmesini
öneriyor. Buradayız!
“Ekonomi emir dinlemez” diyen Küçük’ün Kolbertci
olması mânâsız bu açıdan. Bir avuç zenginin, tüccarın imtiyazlarını korumaya
dönük emirler, bu minvalde yürürlüğe sokulan maliye politikası önerileri,
efendilerine yaranmaya çalışan küçük burjuvaların yüreklerini okşamaktan başka
bir işe yaramıyor. Küçük’ün tarih tezleri, Kemalizmin nüfuz alanını; Sabetayizm
tezleri, sermayenin nüfuz alanını genişletmeye ve sağı dengelemeye dönük birer
hamleden başka bir şey değil. Tüm tezleri, devrimci, sosyalist hareket içindeki
küçük burjuva duyguları okşama amacıyla dillendiriliyor.
Bu açıdan Küçük, “AKP’yle burjuva devrimi
gerçekleşmiştir” diyen Tanıl Bora-Ömer Laçiner tayfası ile yan yana düşüyor.
Askerin ideolojik alanda kurduğu “saf insan” ile burjuvazinin kurduğu “insan”
arasında bir çatışma değil, uyuşma var. NATO’nun olduğu yerde, askerin kurduğu
insan saf olamaz, o saflık, devrimcilik yapamaz.
Burjuvazinin üstlendiği, ona layık olma anlamına gelen
“insan” kurgusu, mutlak veri kabul ediliyor. Ona uymayanlar, insan olmayanlar
ve insan olma çabası içerisinde olanlar olarak ikiye ayrılıyor. Sınıf, etnisite
ve cinsiyet ile ilgili tartışmalar, bu “insan” kurgusu üzerinden yürütülüyor.
Küçük burjuvazi farklı yollar belirliyor, sonra da burjuvazinin kavşağında bir
araya geliyor.
Dolayısıyla, “iş ki insan, çekiciyle dünyaya biçim
veren işçi olsun, orağıyla insanlığı doyuran köylü olsun” demenin bir anlamı
yok.[5] İşçiye ve köylüye verilen değer, burada burjuvazinin kurduğu insan
üzerinden anlam kazanıyor. İşçi-köylü için mücadele, burjuvazinin varlık
alanını aşmıyor, ona eklemleniyor. Müslüman’a “önce insan ol, sonra ne yaparsan
yap” deniliyor. Biçim vermek ve insanlığı doyurmak, burjuvazi adına, onun
üzerinden yüceltiliyor. Gerisi çöpe atılıyor. Bunların “orak-çekiç” logosu, yoksulları,
emekçileri burjuva kurguya biat ettirmeye dönük. Müslüman’ın Kitabî kurgusu da
buradan redde tabi tutuluyor, çünkü bu kurgu “insanî”, yani burjuva bulunmuyor.
Fil avcıları, bizim üzerlerindeki beyaz elbiseye
kanacağımızı düşünüyorlar. Yeni veya eski sömürge valilerini sevmemizi
istiyorlar. Ama hiçbirisi, Fanon’a atıfla, avcumuzda kan içinde sakladığımız
çakıyı görmüyor.
Eren Balkır
8 Mart 2017
Dipnotlar:
[1] Hayri Tunç, “İşçi Kanıyla Muhaliflik Yapmak”, Ötekilerin Postası.
[2] Yalçın Küçük Söyleşisi, 6 Mart 2017, OdaTV.
[3] Remzi Barud, “Amerikalı Müslümanlar, Özre Gerek
Yok”, 7 Mart 2017, İştirakî.
[4] Ferhat Tunç Söyleşisi, 17 Şubat 2017, Rudaw.
[5] “Ekim Devrimi Müslüman Halkların da Devrimidir”,
18 Şubat 2017, Gerçek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder