1912-1927
arası dönemde Hollanda sömürgesi Doğu Hint Adaları’nda gelişip serpilen
Müslüman hareket.
Sarekat
İslam (İslam Birliği) 1912’de kuruldu. Kuruluşu, Doğu Hint Adaları’nda hem
İslam hem de politik hareketlilik açısından yeni bir dönemin başlangıcını
teşkil eder. Hareket, ilk başta oldukça dar amaçlara sahiptir. 1909’da Sarekat
Dagang Islam (“Müslüman Tüccarlar Derneği”) adıyla kurulmuştur. Kurucusu, o
dönemde iflas etmiş olan Cavalı aristokrat ve tüccar Raden Mas
Tirtoadisoerjo’dur. O ve diğer tüccarlar, örgütü ilk başta bir dernek olarak
kurmuşlardır. Derneğin amacı Çin’in ekonomik hâkimiyetine karşı çıkmaktır.
On
dokuzuncu yüzyılın sonundan itibaren Çin batik elbise ve kretek sigaraları gibi
eskiden Cavalıların hâkim olduğu küçük iş kollarını ele geçirmeye başlamıştır.
Dernek, o dönemde Çin karşıtı başarılı boykot ve propaganda çalışmaları
yürütmüş, devleti karşıya almıştır. Batik imalatçısı olan üyesi Hacı Samanhudi
(sonrasında Hacı Ömer Said Tjokroaminoto ismini almıştır) derneği yeniden
kurmuştur.
1882’de
doğan Tjokroaminoto, Cava bürokrasisinde alt düzey bir devlet memurudur.
Eğitimini yerli halktan memurların gittiği okuldan almıştır (OSVIA, Opleidingsschool
van Inlandschen Ambtenaren). Üç yıl bürokraside görev almış, sonrasında
başka mesleklerle uğraşmış, bu sayede tüm Cava’yı gezmiştir. 10 Eylül 1912’de
kurduğu yeni örgütün adı Sarekat İslam’dır.
Derneğin
ticaretle alakası ve Çin karşıtı unsurlar Oetoesan Hindia (“Hint Adaları
Habercisi”) isimli dergide belirgindir. Ancak dernek, zamanla bir kitle
hareketine dönüşür. Artık üyeleri ilk kuruluşta yer alan isimlerden çok
farklıdır. Ciddi bir büyüme kaydeden örgüt çeşitli unsurları kucaklar. Sadece
ilk kuruluşunda yer alan küçük Müslüman girişimciler yoktur, camilerden,
Müslüman reformistlerden ve köylülerden çok sayıda insan örgüte akar. 1914 gibi
erken bir tarihte üye sayısı 360.000’i aşar. İlk kongresini gerçekleştirdiği
Haziran 1916’da ise sırf Cava dışından seksen bin üye kazanır.
İslam,
politik hareket ve kitle seferberliği açısından yüzlerce yıl öncü bir rol
oynamıştır. Ama bu seferberlik, Cava’da örgütsel form açısından hep modern
öncesine has özellikler barındırmış, hareket çoğunlukla babadan oğula geçen
aristokrasilerin veya cami okulları ile tarikatlarla ilişkili seçkinlerin
öncülüğünde ilerlemiştir. Cava’da İslam adına yürütülen politik faaliyet,
prenslerin güdümünde gelişmiş, İslam çoğunlukla Cava’da İslam öncesinde varolan
politik değerlere tabi olmuştur. Birçok İslamî kavram, krallığın merkezde
olduğu siyasî hayata uydurulup yeniden tarif edilmiştir. Buna göre yönetici (ngawula)
en yüce ahlâkî mertebedir. Cava kralları vahiyle ve Peygamberliğin nuru ile
kuşandıklarını iddia etmişlerdir.
Sarekat
İslam’ın kuruluşu ile birlikte İslam, eskinin o kralcı ideolojisinden ve
babahancılığa has hareket tarzından kurtulmuş, politik hayatın cemaatten (Gemeinschaft)
çok cemiyet (Gesellschaft) temeli üzerinden biçimlenmesini mümkün
kılmıştır.
Endonezya’nın
İslam’ın kalbi (Mekke-Medine) ile kurduğu bağlar da bu süreçte önemli bir rol
oynamıştır. On dokuzuncu yüzyılın sonundan itibaren hacıların sayısında ciddi
bir artış yaşanmış, geri dönenler, İslamî kurallara daha da sıkı bir biçimde
bağlanmış, ayrıca ülkeye ülke dışındaki politik ve askerî gelişmelerle ilgili
daha doğru bilgiler taşımışlardır.
Ülkede
Sarekat İslam, ekonomik modernleşmenin köylülüğün sırtına binmesi karşısında
gelişen tepkileri örgütlemiş, bu sürecin sömürgecilerin himayesinde
gerçekleşmesini eleştirmiş, Çinli tefecilerin köylüleri borçlandırmasına, vergi
yükü altında onları ezmesine karşı çıkmıştır.
1913-14’te
ülke Çin karşıtı öfkenin zirveye ulaştığı dönemdir. O günlerde “ben Müslümanım”
demek, sömürgeciliğin kurduğu ırka dayalı hiyerarşinin en altında olanlar
açısından, Hollandalıların onlar için kullandığı inlander (yerli)
tabirinin bahşettiği kimlikten daha olumlu bir kimlik kazandırmaktadır. Bahsi
geçen hiyerarşiye göre Cavalılar Hollandalılar, Avrasyalılar ve Çinlilerden
sonra gelmektedirler. Sarekat İslam, sahip olduğu o ismiyle bir kimlik sorununa
ve haksızlığa işaret etmektedir.
Buna
ek olarak lider konumunda bulunan Tjokroaminoto, bir miktar mesihçi inanışlara
sahip, karizmatik bir isimdir. Zamanla bu hareket, iki milyon üyeye ulaşmıştır.
İslam,
Hint Adaları’ndaki politik alana modern kavramların girmesini sağlamıştır.
Sarekat İslam’ın kurulduğu dönemde sosyalist fikirler de önemli bir varlık
alanı bulmuştur. Hollandalı sosyalist Sneevliet, Mayıs 1914’te ISDV’yi (Indische
Sociaal-Demokratische Vereeniging -Hint Adaları Sosyal Demokratik Birlik)
kurmuş, Avrasyalılarla kurulan ilişkilerin başarılı bir sonuç vermemesi
üzerine, yüzünü Sarekat İslam’a çevirmiştir. Sarekat İslam’ın Semarang kolu
1916’dan itibaren sosyalist hareketin merkezi olur. Bu kolun başında on yedi
yaşındaki, Semaun isimli bir gençtir.
O
dönemde Semarang, Hint Adaları’nda en ilerici ve liberal kent durumundadır.
Burası demiryolu ve hizmet sektöründe yeni yeni oluşmaya başlayan işçi
sınıfının ve sendika faaliyetlerinin rahmidir. Sarekat İslam’ın 1917’de
gerçekleştirdiği ikinci konferansta Semarang grubu hamle yapıp örgütün
programına “günahkâr” (yani yabancı) kapitalizmle mücadeleyi sokmuştur.
Sonrasında bu ifade en genel mânâda “kapitalizmle mücadele” olarak
genişletilmiştir.
Ekim
Devrimi’ sonrası Semarang grubu daha da güçlenmiştir. Bu devrim sayesinde
Sarekat İslam’ın da üye sayısı epey artmış, Cava’nın iki ünlü aristokrat
kökenli ismi Darsono ve Surjopranoto örgüte dâhil olmuştur. Başını Abdul Muis
ve Hacı Agus Salim’in (ki bu isim ilk başta Sarekat İslam’a ajan olarak girmiş
ama sonradan örgütün davasına bağlanmıştır) çektiği muhalefet grubu,
sömürgecilerin kontrolündeki hükümetin piyonu değerlendirilmiştir. Örgütün
üçüncü konferansında Tjokroaminoto iki hizbi uzlaştırmayı bilmiştir.
1919,
Cava’da kargaşanın hâkim olduğu bir yıldır. Aynı yıl içerisinde zorla
çalıştırılmayı reddeden köylüler şeker plantasyonlarını ateşe verirler.
Sulawesi ve Batı Cava’da ilk olaylar patlak verir. Batı Cava’daki olayda
askerler, pirinç vergisini ödemeyi reddeden Hacı Hasan ve ailesini kendilerini
kapattıkları evi ateşe vererek katlederler.
Kimilerinin
iddiasına göre, Sarekat İslam içerisinde gizli faaliyet yürüten, “B Seksiyonu”
isimli bir bölüm mevcuttur. Bu ekibin amacı, sömürgeci idareyi devirmektir.
Sömürgeci güçler ve Avrupalılar, Müslümanların bu gizli faaliyetlerinden
ürkerler. Devlet, Sarekat İslam’ı kuran orta sınıfa mensup Müslümanları
örgütten ayırır. Öte yandan Snouck Hurgronje’nin sömürgeci hükümete öneri
olarak sunduğu, İslam’a yönelik liberal yaklaşım da ciddi bir itirazla
karşılaşır.
Mayıs
1920’de Hint Adaları Sosyal Demokratik Birlik [ISDV] ismini Perserikatan
Komunis di Inida (Hint Adaları Komünist Birliği sonrasında da Partisi
olarak değiştirir). Temmuz 1920’de Komintern, Sneevliet’in işbirliğinin sürmesi
gerektiğine dair önerisine karşın, panislamik hareketlerin Türk emperyalizmini
güçlendirmesi sebebiyle, bu türden hareketlere karşı çıkılması gerektiğine dair
bir karar alır. O dönemde Sarekat İslam, hilafetin desteklenmesi amacıyla bir
komite kurmuştur. Bu noktada partinin sosyalist kanadı ile panislamik kanat
arasındaki ayrışma da daha fazla belirginleşir. Uzlaşma sürecinin mimarı olan
Tjokroaminoto, Garut olayında yer aldığı iddiası ile tutuklanır.
Onun
yokluğunda, Ekim 1921’de toplanan konferansta Hacı Agus Salim, Sarekat İslam’da
parti disiplinini devreye sokar. Bu hamle, İslamî hareketle sosyalist-marksist
hareketin ayrışmasına, sonrasında da partinin şubelerinin kontrolüne dönük
savaşa yol açar. Örgütsel kopuşa rağmen halk katında İslamî komünist hareketler
varlığını sürdürür. Örneğin bu çalışmalardan birinin başında, halktan epey
destek gören, Solo’da faaliyet yürüten Hacı Misbah bulunmaktadır. Onun peşinden
giden köylüleri asıl etkileyen, adaletin herkes için uygulandığı asr-ı saadetin
yeniden teşkil edilmesi fikridir. Sarekat İslam, parti disiplinini tatbik
ettiği günlerde Misbah Endonezya Komünist Partisi’nden yana saf tutar. Bunun
üzerinde devlet Hacı Misbah’ın faaliyetlerine yasak getirir.
Ocak
1922’de devletin işlettiği rehin dükkânlarındaki emekçiler greve gider. Ülkede
ilk kez bu kadar kapsamlı bir iş yavaşlatma eylemine tanık olunur. Greve bir
dizi politik örgüt de destek verir. Ardından Sarekat İslam’a ağır bir darbe
indirilir, kapsamlı bir tutuklama süreci devreye sokulur, örgütün liderleri
sürgüne gönderilir. Bu momentte Endonezya’daki muhalefet hareketlerinin
arasındaki uçurum iyice derinleşir. Sömürgeci hükümet daha fazla baskı
uygulamaya başlar. Liderlerini yitirmiş olan EKP’de başa Semaun geçer. Sarekat
İslam’ın başında ise artık Tjokroaminoto vardır. Tjokroaminoto, o dönemde Islam
dan Sosialisme [“İslam ve Sosyalizm”] isimli çalışmasını kaleme alır.
Kitapta yazarın Marksizm ile ilgili yaklaşımının daha da sağlam bir temele
kavuştuğu görülür. İslamî sosyalizmin en mükemmel sosyalizm olduğunu göstermeye
çalışan Tjokroaminoto, bu noktada halifeler döneminde işleyen toplumun yeniden
inşasından ve Hz. Muhammed’in öğretilerinin uygulanmasından bahseder. Onun
ifadesiyle toprak devlete yani halka ait olmalı, toplum ne otokratik ne de
bürokratik bir yapıya sahip olmalı, ordu halkın ordusu olmalıdır.
Yürürlüğe
sokulmasını önerdiği sosyalist düzenlemeler riba, zekât, hayır kurumları, Cuma
namazlarında ve Hac vazifesinde hâkim olan eşitlikçilik ile alakalıdır.
Kitabında Tjokroaminoto Allah’ı inkâr edip maddiyata taptığı gerekçesiyle
tarihsel materyalizmine saldırır. Bebel’in “Tanrı insanı değil, insan Tanrı’yı
icat etti” sözünü ağır bir dille eleştirir. Kitabın büyük bir kısmı, özelde
sosyalist fikirler değil, eşitlik, özgürlük, kardeşlik idealleri etrafında
döner. Bu da dönemin Müslüman düşünürlerinin İslam’ı, liberal ya da sosyalist,
Batılı politik düşünceler bağlamında meşrulaştırma ihtiyacı duyduklarını ortaya
koymaktadır.
1926’daki
başarısız ayaklanma girişimi sonrası komünist partinin imha edilmesi ardından,
Aralık 1927’de ilk Endonezyalı politik partiler federasyonu (PPPKI: Permufakatan
Perhimpunan Politick Kebangsaan Indonesia, “Endonezya Politik Dernekler
Birliği”) kurulur. Böylelikle tüm politik partiler “Endonezya” kelimesini
kullanmak suretiyle kendilerini milliyetçi temelde (yeniden) tanımlamak zorunda
kalırlar.
Sarekat
İslam ismini Partai Sarekat Islam Indonesia (“Endonezya İslam Birliği
Partisi”) olarak değiştirir. Tjokroaminoto’nun 1934’te ölmesi üzerine bu parti
nüfuzunu epey yitirir ve 1937 sonrası bir dizi hareket ayrışarak farklı
partiler kurarlar. Bu partiler, süreç içerisinde Muhammediye ve 1926’da kurulan
Nahdatu’l Ulema’yı içine alan İslamî örgütler alanına dâhil olur.
Sömürgeciliğin baskıları arttığından, Sarekat İslam’ın kitlesel seferberlik
noktasında elde ettiği ilk başarıyı yinelemek imkânsızlaşır. 1939’da diğer tüm
politik partilerden hâlâ daha büyük bir yapıyı ifade etmekte olan PSII’ın
sadece 12.000 üyesi vardır. Bu parti, Japon işgali ile birlikte dağılır. Kasım
1943’te Japonlar Madjelis Sjuro Muslimin Indonesia (“Endonezya Müslüman
Şurası’nı ya da Mescumi’yi) kurarlar. İslam adına faaliyet yürütecek tek örgüt
olarak kurulan bu birlik, Nahdatu’l Ulema’nın ayrıldığı 1952 yılına kadar
varlığını sürdürür. 1955’te yapılan ilk seçimlerde bir dizi İslamî parti
yarışır. Oyların çoğunu almalarına karşın bu örgütler, İslam üzerine kurulu bir
hükümet kurmak için işbirliği içerisine giremezler.
Genel
anlamda Sarekat İslam’ın tarihi, Endonezya’daki politik İslam’ı tüm yönleriyle
yansıtan bir yığın örnekle dolu bir tarihtir. Örgüt, süreç içerisinde kitle
seferberliği konusunda muazzam bir kapasiteye sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Sarekat İslam, rakip geleneksel ve modern ideolojilere hitap etmenin
gerekliliğinin, ayrıca iç ayrışmaların kitledeki desteğin politik hâkimiyete
dönüştürülmesine mani olduğunun bir delili gibidir.
Ann Kumar
[Kaynak:
The Encyclopaedia of Islam, Cilt. 9, Brill, 1997, s.51-53]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder