Pages

03 Aralık 2016

Kar Maks


Bu ülkenin allame siyaset bilimcileri için küçük, mütevazı bir tüyo: CHP’nin o Halk TV’deki reklâmlarla oy oranını artırması mümkün değil. Hatta o reklâmlar, varolan oranı düşürüyor olmalı. Bu sebeple, söz konusu kanalı izleyip “Kar Maks’ın rengi turuncu” reklâm sloganını “Karl Marx’ın rengi turuncu” diye anlayanların bayraklarını turuncuya boyamalarının bir anlamı da yok!

Ayrıca Ayşenur Aslan isimli “işkence yöntemi”ne bu halkın yüzünü dönmesi pek mümkün görünmüyor. Aslan, programına konuk alıyor, konuğundan katbekat fazla konuşuyor. Söz ve söylem üzerindeki tahakküm, CHP’nin ana özelliği. Eylem konusundaki tahakkümü ise kendi içinden çıkma Menderes hattına teslim etmişler. Bu devletten vazgeçecek gibi görünmüyorlar.

Devlet ise görevine layık bir içerikle hareket ediyor, biçimini arıyor. Gerilim, bu arayışla alakalı. “Cambaz” niyetine sürekli Tayyip’e işaret ediliyor.

Kürt, Kürdistan’ı devlete; sol sosyalizmi burjuvaziye kurdurmak istiyor. Bizim cephemizdeki gerilim de bu şekilde vuku buluyor.

Artık “sermaye, AKP’den rahatsız” haberlerine, sol yayın organlarında rastlanıyor. Birgün gazetesi[1], bir finans kürsüsü başkanının açıklamalarını şevkle sahipleniyor. Başkan, esasında Tayyip’in dediğini diyor: “ABD gibi büyük olmamız lazım.” Bu da doğalında başkanlığa işaret ediyor. Sadece Trump istenmiyor, reforma tabi tutulmuş bir Demokrat Parti aranıyor. Birgün de bu muhteşem haberiyle, “sermaye büyüyecek ama a AKP buna engel oliy!” türküsünü mırıldanıyor. Milleti buna ikna edebileceğini sanıyor. Sabancı Üniversitesi profesörünün “Biz, zayıf olduğumuz için dış mihraklar bizimle uğraşıyor” düşüncesini paylaşan Birgün, sosyalizmin hep ne idüğü belirsiz, bir birgüne havale etmeyi, CHP kuyrukçuluğu üzerinden burjuvaziye uşaklık etmeyi “devrimci siyaset” zannediyor.

Bir başka İlerici örnek de[2] Mehmet Metiner’in “rejimi değiştiriyoruz” lafını, elindeki megafonla “bakın gördünüz mü, değiştiriyorlar işte!” diye bağırarak cümle âleme duyuruyor. Böylece bu sol örgüt, hükümet ve rejim değişikliğini asla ve kat’a istemediğini, bu tarz bir işin içinde olmadığını itiraf etmiş oluyor. Herkes, yuvasını buluyor.

AKP, TV’lere diziler yapıyor. O dizilerde, hep bugündeki siyasi haritaya ve gelişmelere dair bir şeyler çağrıştırılıyor. Ankara’daki siyaset koridorlarında da uzun soluklu bir dizi izleniyor. Perde arkasını, seti kimse bilmiyor. Bilenler söylemiyor. Susuyor. Meclisten çıkmışken geri dönenler de anlatmıyorlar. Sonra herkes, reytinglere bakıyor. Kanalın asıl patronuna çevriliyor gözler. Diziyi ne vakit yayından kaldıracaklarını herkes merak ediyor. O kanalın ve ekranın dışındaki hayattan ürkülüyor, ona güvenilmiyor. Herkes, kendi şahsiyeti ve şahsi varlığı ile meşgul. Sadece ona kıymet veriyor. Kim el etse onun yanına koşuyor. Bu, bizi bir yere götürmüyor.

Hele ki Korkut Boratav’ın[3] “yerli burjuvazinin kararı tayin edici” diyen tespitleri üzerine bir siyaset inşa etmenin imkânı kalmıyor. Sınıfın ve sınırın silindiği bu sisli ortamda, gücün, kudretin devşirileceği yerler de görülemiyor. Dolayısıyla herkes, geçmişte olduğu gibi, çöplükten oy pusulası toplamaya indirgenmiş bir siyasete kani olmuş durumda. “ABD ve yerli burjuvazi, AKP’nin ipini çekecek nasıl olsa, biz şu sürece biraz olsun rengimizi çalalım” (TİP) deniliyor. Ama o renk, Karl Marx’ın değil, her daim Kar Maks’ın rengi oluyor. Bu zincir kışı geçirse de otomobilin sağ salim menziline varmasını sağlasa da yalınayaklılar, baldırıçıplaklar için kölelik zincirlerinden başka bir işlev görmüyor.

Eren Balkır
2 Aralık 2016

Dipnotlar:
[1] “AKP’nin Dış Mihrak Söylemini 4 Dakikada Çürüttü”, 2 Aralık 2016, Birgün.

[2] “AKP’li Metiner İtiraf Etti”, 1 Aralık 2016, İleri.

[3] Korkut Boratav, “Kriz Eşiğinde miyiz?”, 25 Kasım 2016, İleri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder