Savaş esnasında çadırının üzerine yuva kuran kuşa
ihtimam göstermiş bir Peygamber’in ümmetine mensub olduğunu iddia eden bir
kişinin, “hayvan” kelimesini bir düşüklük ve aşağılama ifadesi olarak
kullanması nasıl mümkün olabilir?
“Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve kanatlarıyla
uçan bütün kuşlar da ancak sizin gibi birer ümmettir.” [En’am:38] diyen bir
Kitap’a iman edenin, hayvanları ölçü alarak kendisini yüceltmesinin tevhidî ve
rabbanî bir zemini var mıdır?
“Kendisinin muhtaç olmadığını zanneden (kâfir)
insan azgınlık eder.” [Alak:6-7] ayetleri bu kişiler için geçerli bir hüküm
içerir mi?
Ya da “yaptığınız ibadetle övünmeyin” buyuran
Hz. Muhammed’in, kendilerini “yüce” ve “üstün” varlıklar zannedenler için bir
kıymeti var mıdır?
* * *
Devlet, dil-tarih-coğrafyadır. Onun bir de yönetim
düzleminde mülkiyeye ihtiyacı vardır. Ellilerden sonra Anglosakson felsefesinin
ve liberal temrinlerin hücum etmesi belirli kaideleri esnetmiştir. Bu, devletin
yeni döneme kendisini uyarlama zorunluluğu ile alakalıdır. Yukarıdaki yumuşama,
aşağıdaki avamı sertleştirmeyi gerekli kılar.
“Namaz kılmayan hayvandır” diyen kişi, devlet adına
konuşur, din değil. Zira devlet, aşağıdakileri sürekli yükselme, hayatta kalma
geriliminde tutmak zorundadır. Batı’dan gelen felsefe de Afrika ve Asya’daki
insanları aşağılık hayvanlar görenleri meşrulaştırma görevini ifa edenlerce
üretilmiştir.
Batı’da “İnsan” mülk sahibi olandır. Devlet, o mülkün
asli kaidesidir. Batı’nın “üstün” insanının temelini koruyup üzerine İslamî
binalar inşa etmenin bir anlamı yoktur.
Bu cihetle, söz konusu lafı eden, insan-hayvan
ayrımını İslam içinden yapan kişi, o devletin ideolojisine uygun hareket
ediyordur. Bu devletin dilinin, tarihinin ve coğrafyasının ulaşamadığı yerlere
ulaşması zorunludur. Oralarda mülkiyeler tesis edilmelidir. Mülk tanrısı bunu
emreder. Orada La ilahe illallah artık hükümsüzdür.
Şimdilerde Antalyaspor’da oynayan Eto’o’ya geçmişte
muz fırlatanlar, bugün üstünlükçü, devletçi dillerine namazı âlet
etmektedirler. Namazı insan olmanın gereği, ölçütü sayan kişi, tabiatıyla
geçmişte pergelle kafatası ölçen zihniyete bağlanmıştır. Kavmiyetçilik, bu tür
bir din tüccarlığı şahsında yeniden huruc eylemiştir. Bunlar da elde pergel,
alında seccade izi ölçeceklerdir. Hulâsa, devlete bağlanmakla muhtaç olmaktan
kurtulduğunu zannedenler, azmışlardır. O azanlar, ebabil kuşlarının da,
aşağılamak için kullandıkları türden, hayvan olduğunu unutmamalı, bu muktedir
ve müstekbir hâlleri sürdükçe, o semalarını bir kuş sürüsünün saracağını
bilmelidir.
* * *
Orlando Katliamı, sarihtir ki, Araf Suresi’nde geçen
ifadeleri o Lut kavminin efendilerinin, ileri gelenlerinin otağından okuyup
anlamanın bir sonucudur. Yakında seçimin yapılacak olması, Demokrat Parti’nin
önünün açılması gerekliliği üzerinden de bir okuma yapmak mümkündür.
İsrail’in Filistinlilerin mücadelesini “gerici”
göstermek için devreye soktuğu LGBT faaliyetlerine karşı da eleştirel bir konum
almak gerekir. O Filistinliler, Müslüman Arap coğrafyasının tarihinde
eşcinsellere kötü davranıldığına dair örneklere rastlanılmadığını söylemek
zorunda kalmaktadırlar.
Lut kavmi ile ilgili Kur’anî değerlendirmede vurgu
eşcinselliğe değil, müsrifliğe, haddi aşmaya yöneliktir. Bugün Lut kavminin
efendileri kendi “müsrifliklerini”, “had bilmezliklerini” görünmez kılmak için
fukara Müslüman’ı eşcinsellerin üzerine salmaktadırlar. Parmağın gösterdiği
yere değil, parmağa odaklanmak, Müslüman olmayı zeminsiz kılmaktadır.
Eren Balkır
12 Haziran 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder