Pages

19 Mayıs 2016

Bangladeş Hükümeti’nin Vendetta’sı: Mutiur Rahman Nizami


Bangladeş’teki Cemaat-i İslamî isimli politik partinin lideri, soykırım, tecavüz ve işkence suçlamaları üzerinden, 11 Mayıs 2016 tarihinde idam edildi. Ama uluslararası kamuoyundan saklanan önemli ve pek takdim edilmeyen bir bakış açısı söz konusu: bu idamın arkasında yolsuzluk, yargının bağımsız olmaması ve kimi politik motivasyonlar var.

Kulağınıza çalındı mı bilmiyorum ama Bangladeş’te bir iktidar sorunu var. Uluslararası yorumcuların çoğu, Bangladeş hükümetinin ülkedeki birçok muhalefet liderinin peş peşe suçlanmasından endişe duyuyor. Birleşmiş Milletler yetkilileri ve İnsan Hakları Gözlem Evi, ülkenin sahte bir demokratik aşamaya girdiğini söylüyor. İyi de ne oluyor bu ülkede ve tüm bunlar neden oluyor?

Olayların kronolojisini özetlemekte ve ülkedeki durumun arka planını sunmada fayda var. Bu, bizim nereden geldiğimizi anlamamıza katkı sunacaktır. 1971’de Bangladeş, “Kurtuluş Savaşı” ardından, Pakistan’dan bağımsızlığını kazandı. Cemaat-i İslamî partisi, bağımsızlık hamlesine karşı çıktı. Hatta partinin destekçileri, Pakistan ordusu ile birlikte Bangladeşlilerle savaştı. O günden beri darbeler, ayaklanmalar ve sorunlarla yüklü seçimler, ülkedeki istikrarı sürekli bozup durdu.

2008’den beri başında Şeyh Hasina Vazid’in bulunduğu Bangladeş Avamî Birliği iktidara geldi. 2010’da “Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi”, 1971’deki Kurtuluş Savaşı’nda suç işleyen kişilerin yargılanması amacıyla devlet eliyle kuruldu. Uluslararası toplum, mahkemenin kuruluşunu memnuniyetle karşıladı. İnsan Hakları Gözlem Evi Asya şubesinin yöneticisi Brad Adams, “gözlem evinin 1971 savaşı ile bağlantılı savaş suçlarından sorumlu kişilerin adaletin karşısına çıkartılmasına dönük taahhüdünden ötürü” devleti kutladı.

Bundan sonra yokuş aşağı iniş başladı. Bugün uluslararası toplum, bu mahkemenin geçerliliği, dürüstlüğü ve politikleşmesi ile ilgili kimi endişelere sahip. İktidardaki Avamî Birliği’nin politik muhaliflerinden birinin Cemaat-i İslamî olması ve bu partinin birçok üst düzey lideri ve üyesinin mahkeme kararlarınca asılması, mahkemenin politikleştiğine dair endişelere yol açtı. Nizami, asılan beşinci muhalefet lideri ve savaş suçları isnat edilen on birinci isim. Bu süreçte iktidar partisinden tek bir isim bile suçlanmadı.

Nizami’nin ölümü, bir dizi gösteriyi tetikledi. Zaman içerisinde mahkemenin gerçek, bağımsız ve şeffaf bir mahkeme değil, politik bir araç olduğu daha da net görüldü.

Tek mesele, mahkemenin politikleşmesi değil. Yargının bağımsız olmadığı, insan haklarına saygı gösterilmediğine dair çokça kanıt mevcut.

Hukukun egemenliği ile ilgili olarak Bangladeş, en kötü onuncu ülke. Ülkede hesap verene hiç rastlanmıyor. Her gün yolsuzluklara tanık olunuyor. Asıl endişe verici olansa mahkemenin yaptıkları. Mahkeme, ideolojik açıdan taraflı. Hâkimler usulleri ihlal ediyor, onların bağımsız olmadığına dair çokça emare var.

Bu endişelerin yanında, mahkemenin kurulurken insan hakları konusunda kimi endişeler açığa çıkmıştı. Hükümet, suçlanan insanların haklarını savunmakla alakalı anayasal normları ihlal etmekle suçlandı. Hükümet, sırf söz konusu mahkemeyi kurmak için bu yasaları tadil etti. Uluslararası Adalet Kaynakları Merkezi’ne göre, sadece muhalefet liderlerinin yargılandığı bir mahkemeye dönüştü:

Mahkeme aynı zamanda somut kanıtlardan da yoksun. Bir mahkemede bir kişiyi suçlamak için gereken kanıtlar, ulusal hukukî normlar özelinde ihtiyaç duyulan kanıtlardan daha az. Bu da bir kişi suçun işlendiği sırada ülkede olmadığı koşulda bile o kişinin suçlanmasını mümkün kılıyor.

Mahkemenin durumu iyileşmek şöyle dursun, daha da kötüleşti. Onun yozlaştığı, paranın esiri olduğu çok açık. Mutiur Rahman Nizami’nin katli, sadece savaş suçları isnat edilen, eskiden militan iken şimdilerde politikacı hâline gelmiş bir isme indirgenebilecek bir olay değil. Bu ölüm cezası, bütünsel bir ifadeyle, uluslararası toplumun gösterdiği direnişe, elde hiç delil olmamasına karşın, sorunlu hâkimlerce bir politik muhalefet liderine verilmiş bir ceza. Bu, başını Şeyh Hasina’nın çektiği, apaçık bir Vendetta vak’ası.

Jaan Islam
16 Mayıs 2016
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder