Doğu Halkları Kurultayı’na:
Tümüyle doğru olmasa da, “Doğu” başlığı altında
toplanan mazlum milletlerin yeni dünyası hayata ve mücadeleye uyanıyor. Bu
dünya sadece Asya’yı değil, Afrika’yı, (Meksikalı ve Zenci halkları kapsayan)
Amerika’yı ve diğerlerini içermektedir.
Bugüne dek beyaz ırk, sığ bir gerekçelendirme ile, tüm
insanlığı temsil ettiğini iddia etmiştir. Oysa sayısal açıdan bile (diğer deri
renklerine sahip) mazlum halklar beyaz ırkın en az iki katıdır. Bizim Doğu
medeniyetimizin onlarınkinden daha eski olduğunu söylemeye bile gerek yoktur.
Doğu’nun ataletinden bahsederken, bu durumun henüz anlamadığımız bir tür hayat
tarzı ve toplumsal ilişkiler biçimiyle tanışık olmadığımız gerçeğinin bir
sonucu olduğunu unutmamalıyız. Doğu hep yaşadı ve bugün de yaşamaya devam
ediyor. Onun gelişmesinin, kasten üretici güçleri harap eden ya da en azından
doğal gelişmenin elini kolunu bağlayan Avrupalı işgalcilerin uyguladığı vahşet
ve sermayenin sömürge politikası tarafından tutsak edildiği doğrudur. Ancak tam
da bu vahşet mazlum halklarda direniş ve mücadeleyi tetiklemiş ve savaşan
milletlerarası proletaryasına yeni bir müttefik kazandırmıştır.
Taşıdığı öz itibariyle İkinci Enternasyonal, mazlum
halkları devrimci harekete çağırma ya da onlar arasında yükselen hareketlerden
faydalanma konusunda yetersizdir. Bir yandan burjuvazinin sözde sömürge
politikasını kınarken İkinci Enternasyonal partileri, kendi burjuvalarının
özellikle sömürgelere ilişkin olanlar dâhil tüm politikalarını desteklemiştir.
Dahası, Alman, Belçikalı ve Hollandalı sosyalistler arasında sermayenin sömürge
politikasını alkışlayan ve bu politikanın “aşırı uçlar”ını törpülemekle yetinen
bir eğilim ortaya çıkmıştır. Bu baylar, sözkonusu görüşleri Enternasyonal
kongrelerinde vazetme küstahlığında bile bulunabilmektedirler. [Sosyalist
Enternasyonal’in Stuttgart Kongresi’nde sözkonusu delegeler yeniden
biçimlendirilmiş sömürgecilikle ilgili bir kararı desteklediler. –ç.n.]
İkinci Enternasyonal’in sömürge politikasına karşı
platonik protestosu ancak kâğıt üzerinde kalmaktadır. Pratikte sosyal demokrasi
sömürge halklara mensup yüz milyonlarca insanın sömürülüp boğulması
politikasına itiraz etme noktasında hiçbir şey yapmamıştır. Kendi yurdunda
devrimci anlamda bir mücadeleyi göğüslememiştir; mazlum halkların devrimci
protestosu ile hiç ilgilenmemiş, ara sıra da olsa, açığa çıkan devrimci
hareketleri faal olarak desteklememiştir. Mazlum halkların fikriyatta ve
fiiliyatta Avrupalı ve Amerikalı burjuvalara karşı güvensizlik ve düşmanlık
üretmesi şaşırtıcı mıdır? Bu, sadece burjuvazi için kutlama gerekçesidir.
Komünist Enternasyonal farklı bir biçimde hareket
eder. Sovyet Rusya’nın gerçek özü ve millî meseleye ilişkin geliştirdiği
politika mazlum halkların Dünya sermayesine karşı yeni bir öfke seli
oluşturmasını sağlamıştır. İkinci Komünist Enternasyonal Kongresi bu kurtuluş
hareketinde önemli bir rol oynayacak, aynı zamanda Avrupalı ve Amerikalı işçi
sınıfının devrimci mücadelesine destek verecektir. Üçüncü Enternasyonal sadece
kapitalist hâkimiyete karşı mazlum halkların devrimci ayaklanmalarıyla
dayanışma içinde olacaktır. Buna ek olarak, özellikle zalim olanlar dâhil tüm
ülkelerdeki komünist partileri mazlum halklara zulmeden burjuvalara karşı çıkan
devrimci hareketleri desteklemeye zorlayacaktır.
Bu sayede emekçi halkların milletlerarası dayanışması
tam anlamıyla gerçekleşme imkânı bulacaktır. Örneğin bugüne dek İngiliz işçisi,
Sovyet Rusya’ya saldırmayı düşünen İtilaf Devletleri’ni protesto kararı almakla
ya da kimi Avrupa ülkelerinde cereyan eden grevleri desteklemeye dair sözler
vermekle yetindi. Bugün Komünist Enternasyonal onlara eğer sermayenin
boyunduruğundan kurtulmak istiyorsa, temel proleter görevin hem başka ülkelerde
hem de özellikle kendi burjuvalarının zulmettiği mazlum milletlerdeki proleterleri
faal olarak desteklemek olduğunu bilmelidir. Aynı öneri, Fransa, Amerika,
Belçika ve Hollanda gibi sömürge sahibi olan ve başka halklara zulmeden
ülkelere mensup işçiler için de geçerlidir. Bu çağrı kendisine “büyük” güçler
diyen hâkim kapitalist ülkelerdeki işçileredir.
İkinci Komünist Enternasyonal Kongresi’nin aldığı
kararlara ilişkin haberler yüz milyonlarca Hintliye, Çinliye, zenciye,
Malezyalıya ve diğer mazlum halklara bir müzik sesi olarak ulaştığında
kendilerini sömüren sermayeye kapsamlı mücadele için bir işaret fişeği görevi
görecektir. Proletaryanın milletlerarası örgütünün faal desteğine dair umut
sömürge ve yarı-sömürgelerdeki işçi ve köylü kitlelerini burjuva sömürüsünün
ağır boyunduruğuna karşı verdiği mücadeleye dönük gayretleri iki misline
çıkartacaktır. Eski kapitalist ülkelerdeki proleter mücadele yalnızca mazlum
halklar arasında filizlenen devrimci mücadeleden kazanç sağlayabilir.
Geriye sadece öldürücü darbelerin Dünya burjuvazisine
metropol ülkelerde mi yoksa sömürgelerde mi indirileceği sorusu kalır. Her iki
şekilde de sermayeye karşı mücadele gezegenin tüm yüzeyine yayılacaktır.
Tarihin otoyolunda ölü vaziyette uzanan Doğulu milyonlarca insan artık
mücadeleye doğru akmaktadır. İlk kez bu mücadele sınırlarını aşarak Dünya
ölçeğine yayılmaktadır. Tüm bu gelişmeler kapitalizmin çöküşünü hızlandıracak
ve burjuva hâkimiyetinin yok olacağı günü yakınlaştıracaktır.
Mazlum halkların kitleler hâlinde mücadeleye katılması
Dünya genelinde zulme karşı verilen mücadelenin tarihinde yeni bir dönemi
açmaktadır. İlk kez Komünist Enternasyonal, tüm açık yürekliliği ile bu
mücadelenin bayrağını yükseltmiş, tüm mazlum halkları ve örgütlü milletlerarası
proletaryayı bu mücadele için harekete geçirmiştir. Bu, Komünist
Enternasyonal’in süreklilik arz edecek bir katkısıdır.
Tüm ülkelerin proleterleri, birleşin!
Rusya Dokuman Merkezi Arşivi
1920
[Kaynak:
To See The Dawn: Baku, 1920 First Congress of the Peoples of the East,
Yayına Hz.: John Riddell, Pathfinder, 1993, s. 273-276.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder