Kısa bir süre sonra muhtemelen Kuzey Kore’ye yeni,
oldukça ağır yaptırımlar uygulanacak. Ayrıca ABD ve Güney Kore’nin dâhil
olacağı, provokatif askerî tatbikatlara tanık olunacak. Hâsılı, her şey “eski
hamam eski tas”. Batı Kuzey Kore’ye uyguladığı işkenceye devam ediyor; onu
kışkırtıyor, tecrit ediyor, şeytanîleştiriyor, canavarlaştırıyor, bu ülkenin
gelişip serpilmesi şöyle dursun, olağan bir işleyişe sahip olmaması için
uğraşıyor.
İtaatkâr Batı kamuoyu ana akım medyanın servis ettiği,
utanmak nedir bilmeyenlerin tüm yalanlarına teslimiyetçi bir tavırla inanmaya
devam ediyor. Avrupalıların ve Kuzey Amerikalıların devletin ürettiği resmî
dogmaları sorgulamaya çok uzun süre önce son vermiş olmaları hiç de şaşırtıcı
değil.
Kuzey Kore kafayı yemiş, açlıktan ölmek üzere olan,
normal olmayan, azgelişmiş, keşişlere has bir devlet olarak resmediliyor. Bu
devletin liderleri sürekli içen, sağa sola sırnaşan, her daim birbirlerini
öldüren, dünyayı yok etmek için ölümlere yol açacak ilkel nükleer silâhlar
yapan kişiler olarak gösteriliyor.
Kuzey Kore’yi bilen kişiler olarak bizler ise tüm
bunların arsız insanların uydurduğu, içi boş bir avuç yalan olduğunu biliyoruz.
Pyongyang şık, gayet iyi işleyen bir şehir. Burada barınma, mükemmelen çalışan
ulaşım araçları ücretsiz, kamusal alanlar ve dinlenme tesisleri, tiyatrolar,
spor tesisleri ve yeşil alanlarla dolu kent burası. Onca yaptırıma rağmen
taşrası Endonezya ve Filipinler gibi Batı’nın uşağı olan devletlerdeki taşradan
daha müreffeh.
En azından Batı propagandası ve tuhaf yalanlarına dair
az da olsa düzgün haberler yapanlara rastlanıyor.
Esas soru şu: “Batı Kuzey Kore’yi şeytanlaştırma
meselesine neden bu kadar kafayı takmış?”
Bu sorunun cevabı basit: tıpkı Küba gibi Kuzey Kore de
Batı sömürgeciliğinin ve emperyalizminin damarına basma cüretini gösteriyor.
Kendi evlatlarını feda eden bu ülke geçmişte birçok Afrika ülkesinin
özgürleşmesine katkı sundu, yağma ve yıkıma tanık olmuş kıtadaki birçok ilerici
güce yardım etti.
İşte Batı, Kuzey Kore’nin bu suçunu hiçbir zaman
affetmedi. Batı her daim tüm kıtalara dönük dizginlenemeyen yağma pratiği ile
geçimini sağladı; o sömürgelerini yağmalayarak ayakta kaldı. Kurtuluş
mücadelelerine yardım eden bu ülkeler, sömürge dünyanın özgürlüğü için dövüşen
o uluslar, Sovyetler Birliği/Rusya, Çin, Küba ve Kuzey Kore, Batılı
ideologlarca dünyadaki en “tehlikeli” ve en “kötü” yerler olarak gösterildi.
Avrupa ve Kuzey Amerika’da onlarca, hatta yüzlerce
yıldır sömürgecilikten kâr elde eden, koşullanmış kitleler Kuzey Kore halkının
İmparatorluk eliyle on yıllardır neden çile çektirildiğinin ana sebebini idrak
etmeye inatla karşı çıktı.
* * *
Senegal’in başkenti Dakar’daki Afrika Sol Dayanışma
Ağı Forumu (ALNEF) Yürütme Komitesi üyesi, yoldaşım Mwandawiro Mghanga şunları
söylüyor:
“Kenya
Sosyal Demokrat Partisi, ABD öncülüğünde emperyalizmin Kuzey Kore’ye uyguladığı
gerekçesiz her türden yaptırımı kınıyor. Bizler emperyalizmin, en büyük
vatansever, kahraman, devrimci, sömürgecilik ve emperyalizm karşıtı silâhlı
ulusal kurtuluş mücadelelerinden birinin Kore’nin kuzey yarısında gerçek
bağımsızlığı elde etme başarısı göstermesini sağlayan o soğuk ve sıcak savaşına
hiçbir zaman son vermediğini biliyoruz. ABD emperyalizmi daha öncesinde Japon
sömürgeciliği gibi Kuzey Kore’yi istila ettiğinde gerici tarihi boyunca hiç
unutmayacağı en aşağılayıcı askerî yenilgilerinden birini yaşadı. Bizler ayrıca
ABD ve Batı’nın Kuzey Kore Halk Cumhuriyeti’nden Güney Kore denilen emperyalizm
kuklası gibi olmaya dönük o kötücül reddiyeden nefret ettiğini de biliyoruz.
Kuzey Kore’ye karşı kirli ve temelsiz bir propaganda savaşı yürütülüyor. Bunun
sebebi Kuzey Kore’nin kapitalizme ve yeni sömürgeciliğe has kölelik yoluna,
azgelişmişliğe ve insanın insanı sömürmesine karşı çıkması, bunun yerine
özgürlük ve insanlık için gelişmenin yolu olarak sosyalizmi seçmiş olması.
Afrikalılar
olarak bizler her daim yaşadığımız sorunların esasını teşkil etmiş olan
emperyalistlerce aldatılmayı kabullenmeyeceğiz. Emperyalizm eskiden olduğu gibi
bugün de Afrika’nın dostu değil düşmanıdır. Afrikalı vatanseverler ve
devrimciler emperyalizmin dostlarımızın kimler olduğunu söylemesine asla izin
vermeyeceklerdir. Çünkü kimlerin dostumuz olduğunu biliyoruz! Kuzey Kore her
zaman Afrika’nın gerçek dostu olmuştur. Tüm Afrika kıtası Batı sömürgeciliğine
tabi olduğunda yoldaş Kim Il Sung’un devrimci liderliğinde Kore Japon
sömürgeciliğe ile savaşmış, bir yandan da Afrika ile dayanışma ilişkisi
kurmuştur. Kuzey Kore kurulduktan sonra sosyalist enternasyonalizm sayesinde
Afrika ülkelerinin sömürgecilik, emperyalizm ve ırk ayrımcılığından kurtulmak için
verdikleri mücadelelerine ahlakî, askerî destek sunmuş, başka türden maddî
katkılar yapmıştır. Altmışlarda sömürgecilikten bağımsızlığını elde etmesinden
hemen sonra Kenyalılar dâhil binlerce Afrikalı, Kuzey Kore’de ücretsiz yüksek
eğitim, teknik eğitim ve uzman eğitimi almıştır. Kuzey Kore Namibya, Güney
Kore, Angola ve Mozambik’e emperyalizm ve ırk ayrımcılığına karşı verdikleri
savaş esnasında silâh, para sağlayıp somut dayanışma ilişkisi kurmakla
kalmamış, Afrika ve Afrikalıların safında yan yana dövüşmeleri için
enternasyonalist devrimciler göndermiştir. Kuzey Kore 1967 savaşı esnasında
Mısır ve Afrika ile birlikte Batılı ülkelerin desteklediği Siyonist İsrail
rejimine karşı savaşmıştır. Bugün Kuzey Kore yeni ve adil bir enternasyonal
düzen talebi doğrultusunda Afrika ülkeleri ile birliktedir. Bu ülke emperyalizm
ve onun kuklası olan rejimlerce sadece kapitalizm ve emperyalizm karşıtı değil,
aynı zamanda sosyalist olması gereken yeni, adil enternasyonal düzen konusunda
öne çıktığı, kendisini bir örnek olarak takdim ettiği için suçlanmaktadır.”
Kuzey Kore’nin enternasyonalizmi efsanevîdir, tıpkı
Küba’nınki gibi. Devasa ve ağır güçlüklerle yüzleştiği bir dönemde en azından
bizim onun insanlık için kendisinden ne çok şeyi feda ettiğini, dünyaya ne
kadar çok şey verdiğini anımsatmamız gerekir.
Namibya’nın başkenti Windhoek’ta insanlarla
konuşuyorum. Hem Namibya hem de Angola’daki ırk ayrımcısı (Güney Afrika)
devletinin desteklediği rejimlere karşı Kuzey Kore’nin verdiği mücadeleyi
hatırladıklarında gözlerinden yaşlar geliyor bu insanların. Güney Afrika’daki
ırk ayrımcılığının Batı’nın desteğini görmesi gayet doğal. Bu iyiliğin
karşılığını ödemek için Güney Afrika Kore Savaşı esnasında Kuzey Kore ve Çin’e
karşı yapılan savaşa asker gönderiyor.
Mwandawiro Mghanga’nın da belirttiği üzere, Kuzey Kore
İsrail ile de savaştı. 1973 Arap-İsrail Savaşı’nda Mısır savaş uçaklarını Kuzey
Koreli pilotlar kullandı. Bu ülke Angola’daki kurtuluş mücadelesinde de yer
aldı, Rodezya (şimdiki Zimbabwe), Lesotho, Namibya ve Şeyseller’de da savaştı.
Afrika Ulusal Kongresi’ne, onun Güney Afrika’daki ırk ayrımcılığından kurtulmak
için verdiği destansı mücadeleye yardım etti. Geçmişte Gine, Etiyopya,
Zimbabwe, Maili ve Tanzanya gibi o dönemde ilerici olan Afrikalı uluslara
destek sundu.
Uganda Halk Kongresi Partisi’nden muhalif siyasetçi
Arthur Tewungwa Kuzey Kore’nin ve Batı’nın ülkesine ve Afrika Büyük Göller
bölgesine müdahalesini şu şekilde kıyaslıyor:
“Uganda,
seksenlerde Kuzey Kore ile kurduğu ilişkiden epey istifade etti. O dönemde bu
ülke ABD ve İngiltere’nin desteklediği Museveni isyancılarıyla savaşma
konusunda hükümete yardım etmişti. Ahlakî bir kıyaslama ile bakıldığında, ABD
ve İngiltere Büyük Göller Bölgesi’nde dökülen kana ortakken, Kuzey Kore
masumdur.”
* * *
Herkes Kuzey Kore’ye sırtını mı döndü, o kaderine mi
terk edildi? Bu ülkeye “ihanet” mi edildi?
Kanada’nın Toronto şehrinde yaşayan, önemli bir
uluslararası avukat olan Christopher Black şunları aktarıyor:
“[…]
gerçek şu ki ABD’nin bizzat tehdit ettiği bir ülkeye yaptırımlar dayatması
ikiyüzlüce ve hiç de adilane değil. Rusların ve Çinlilerin bu konuda ABD’nin
yanına hizalanmaları, Kuzey Kore’ye yönelik tehditler konusunda ABD’ye
yaptırımlar uygulanmasını istememeleri, açıktan bu ülke için tehlike arz eden
askerî tatbikatların altına imza atılması utanç verici. Eğer Ruslar ve Çinliler
samimi ise o vakit ABD’nin oradaki güçlerini çekmesi ve Kuzey Kore’nin
güvenliğinin güvence altına alınmasına dönük adımlar atıp ona yönelik
tehditlerin azaltılması konusunda neden ısrarcı davranmıyor? Bu adımlarını izah
edemiyorlar ama söz konusu adımlar onları Kuzey Kore’ye yönelik faaliyetlerinde
ABD’nin birer işbirlikçisi hâline getiriyor.”
Mevcut durum vahim değilse de gayet iç karartıcı. En
azından şimdilik vahim bir boyuta ulaşmış değil.
Pekin’de yaşayan, önde gelen Çin uzmanlarından biri
olan Jeff J Brown Çin-Rusya’nın Kuzey Kore ile ilişkiler konusunda iyimser:
“Uluslararası
arenada Kuzey Kore’nin eli Pekin’in eline kıyasla daha güçlü. Altmış beş yıl
önce iki kardeş komünist ülke vardı. Çin Kuzey Kore’yi Batı’dan kurtarmak için
çok kan ve çok para döktü. Kore Savaşı’nda Mao’nun oğlu Yanki emperyalizmi ile
savaşırken öldü. Kuzey Kore sınırı boyunca iki milyon Koreli var, Çin’de yarım
milyon Kuzey Koreli yaşıyor ve çalışıyor. Kuzey Kore’yi dünyada Çin kadar kimse
anlayamaz. Bu yakınlığın simgesi ortak sınır kabul edilen Yalu Nehri. Sığ olan
bu nehri yürüyerek geçmek mümkün. İki ülke aynı zamanda önemli bir müttefik
olan Rusya ile sınırdaş. Çin Kuzey Kore’nin en büyük ağabeyi ve koruyucusu.
Dürüst olmak gerekirse, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Kuzey Kore’ye
dayattığı yeni yaptırımlar Batı’nın diş gıcırtısı.”
Çin ve Rusya Kuzey Kore ile uzun sınırlara sahip. Kara
ve demiryolları üç ülkeyi de birbirine bağlıyor. Moskova ve Pekin’deki
kaynaklarıma göre Kuzey Kore’nin iki en sıkı müttefikinin resmî açıdan “ister
destek versinler ister vermesinler”, yeni yaptırımlara razı gelmesi asla pek
mümkün değil.
Ama Christopher Black’in başvurduğu mantık da doğru:
en sert yaptırımların çilesini çekecek olan Kuzey Kore değil, Batı’nın kendisi.
Tarih boyunca bir milyar insanı öldüren Kuzey Kore
değil batı. Gezegenin her köşesinde insanları sömürgeleştiren, yağmalayan,
köleleştiren, onların ırzına geçen Batı. O, yaptırımların uygulanmasının
önerilmesi ve dayatılması konusunda herhangi bir yetkiyi haiz mi?
Çarpık, gerçek manada sapkın bir dünyada yaşıyoruz. Bu
dünyada kitle katliamları gerçekleştirmiş olanlar hâkim gibi hareket ediyorlar
ve tüm yaptıkları yanlarına kâr kalıyor.
Kuzey Kore Afrika’nın kurtuluşu için kan döktü. Frantz
Fanon’un “yeryüzünün lanetlileri” dediği, soyup soğana çevrilmiş, işkenceye
tabi tutulmuş insanlarla hakiki bir dayanışma ilişkisi kurdu. Batı’daki dinî ve
kültürel köktencilikten kaynak alan o sapkın mantığa göre onun cezalandırılmak
istenmesinin, aşağılanmasının, hatta mümkünse yeryüzünden sökülüp atılmaya
çalışılmasının sebebi bu.
Nesnel planda “kötü” bir şeyler yaptığından değil,
zira nesnellik zaten anlamını yitirmiş durumda. “İyi” ve “kötü” kavramlarını
bugün tek bir kriter belirliyor: “İyi Batı imparatorluğunun çıkarlarına hizmet
eden her şey iken, “kötü” küresel diktatörlüğe meydan okuyan her şey.
Eğer İmparatorluğun ırzına geçilecek ve yağmalanacak
bir yer olarak gördüğü bir köyü kurtarırsanız, siz en sadist ve en zalimane
biçimde cezalandırılırsınız. İşte Kuzey Kore’nin tam da yaptığı bu. Üstelik o
sadece tek bir köyü kurtarmakla kalmadı ayrıca tüm bir kıtanın kurtarılmasına
katkı sundu!
Metin ve fotoğraflar: Andre Vltchek
18 Mart 2016
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder