ABD nereye müdahale etse El-Kaide orada palazlanıyor.
Yemen’de yerleşik olan Arap Yarımadası El-Kaidesi’nin (AYEK) hızla büyümesi,
bunun bir örneği.
2011 önce AYEK, kendi ülkelerinde yok olmanın eşiğine
geldikten sonra Yemen’e kaçan muhtelif El-Kaide gruplarından artakalanların
oluşturduğu bir örgüttü. 2011 itibarıyla AYEK 300 üyeye sahipti. Üye
sayısındaki bu düşüklük, Ortadoğu El-Kaidesi’nin neredeyse yenilginin eşiğine
geldiğinin bir deliliydi. 2010 civarında Irak’ta El-Kaide tümüyle yok edildi,
Afganistan’da ise sadece 100 El-Kaide militanı mevcuttu. El-Kaide ile
bağlantılı Libya İslamî Cihad Grubu El-Kaide’yi eleştirerek bağlarını kestiğini
duyurdu.
Bu noktada “teröre karşı savaş”ın sahip olduğu
çelişkilerin ABD hükümetince görülmediğine inanmak gerçekten zor. ABD terörizme
karşı savaş yürüttüğünü iddia ederken bir yandan da terörizmin baş finansörü
Suudi Arabistan ile kurduğu güçlü bağları muhafaza ediyor. 2010’dan beri ABD bu
ülkeye doksan milyar doları aşkın değerde silâh sattı. Bir yandan terörizmle
mücadele etmek bir yandan da ona para sağlamak mümkün mü? Bu finansal destekle
birlikte cihadî gruplar küllerinden doğdular. Şimdi ise Yemen gibi ülkelerde
gelişip serpiliyorlar.
Arap Baharı süresince silâhlı Şii hareketi Husiler
ülkenin kuzeyinde ayaklanmaya başlama noktasında hükümete yönelik ülke
genelinde açığa çıkan hoşnutsuzluktan istifade ettiler. Ali Abdullah Salih’in
istifası ardından ülkenin başına (sınırları yakınında faal olan Husilere karşı
paranoidleşen) Suudilerin tam destek verdiği Abd Rabbuh Mansur Hadi geçti.
Ancak Husiler çok güçlüydü ve cumhurbaşkanı Hadi bir BM arabulucusu
aracılığıyla Husilerle müzakere yürütme konusunda istekliydi. BM Hadi ve
Husiler arasında iktidarın paylaşılmasına dönük bir anlaşmanın eşiğinde
olunduğunu söyledi. Mart 2015’te ise Suudi Arabistan Husilerin üzerine bomba
yağdırmaya başladı ve çatışmayı bir iç savaşa dönüştürdü. Paranoid Suudilerin
iddiasına göre, Husiler İran’ın vekil gücüydü ve bu ülkeye İran’ın yanıbaşında
nüfuz sahibi olmasına karşı çıktığı için müdahil oluyordu. Husilerin İran’ın
vekil gücü olduğu iddiası o gün için doğru değildi ama şimdilerde çatışma
üzerinden Husiler Suudi bombalarına karşı kendilerini korumak için İran yardımını
talep eder duruma geldiler. Mevcut kaos ortamında AYEK de gelişme imkânı buldu.
Husilerin Suudi Arabistan’daki Sünni aşırıcıların saldırısına maruz kalması ile
birlikte El-Kaide’yi bastıracak merkezî bir güç de kalmadı. Bu sayede AYEK
ciddi bir üye sayısına ulaştı. Zira Güney Yemen’deki Suudilerle gizli bir
ittifak içerisinde olan kabileler bu örgütle ilişki kurmaya başladılar. Buna ek
olarak IŞİD de bu ülkede büyümeye başladı. Bugünlerde örgüt kimi sebeplere
bağlı olarak ülkeyi terk ediyor.
Tüm bu koşullarda ABD kimin safında? Suudiler ve
onların AYEK ve IŞİD içerisindeki Sünni dostlarının. Tıpkı IŞİD’in ortaya
çıktığı ilk günlerde olduğu gibi ABD örgütün İran’a dönük nefretini teröre
karşı savaştan daha önemli gördü. Tam da bu sebeple Pazartesi günü Riyad’da
Dışişleri Bakanı John Kerry “Suudi Arabistan’daki dostlarımızın yanında olma
konusunda netiz. Yemen’de Husilerin isyanı ve El-Kaide’nin yol açtığı tehdit
Suudi Arabistan Krallığı’nın toprak bütünlüğünü tehdit eder duruma geldi” dedi.
Eğer Kerry El-Kaide konusunda endişeliyse, o vakit Suudileri ülkede AYEK ve
IŞİD içerisindeki Sünni aşırıcıları marjinalleştirecek iktidarı paylaşmaya
dayalı anlaşmaya dair her türlü ümidi suya düşüren Suudileri azarlaması gerek.
Oysa ABD bunun yerine Suudilere 1,29 milyar değerinde bir gemi dolusu bomba
gönderdi. Suudiler hiçbir ceza almaksızın Yemen’i bombalamaya devam ediyor. Bu
satışın yanısıra ABD Suudilere 2010-2014 arası dönemde doksan milyar dolarlık
silâh sattı. 2015’te İngiltere’nin sattığı silâhın değeri ise yedi milyar
sterlini aşıyor. Bu silâhlarla birlikte bir de 72 adet savaş uçağı satıldı.
Nüfusu yoğun kent merkezleri, fabrikalar, düğünler, hastaneler hatta körler
merkezi bu bombaların hedefi oldu. ABD ve İngiltere’nin temin ettiği uçaklarla
atılan, ABD’nin temin ettiği bu bombaların hedeflerini ise ABD istihbaratı
belirliyor. Savaş esnasında 2015 Mart’ından beri 2.800 sivil öldürüldü.
Suudilerin ülkeye giden yiyecek ve su tedarik edecek gemilere abluka uygulaması
sonucu dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Yemen’de insanî bir felaket
yaşanıyor.
Kerry’nin IŞİD ve AYEK’le mücadele için ellerinden
geleni yaptıklarına dair iddiasının aksine, Yemen’e atılan bombalar bu iki
örgütün gücünü artırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Her geçen gün “teröre karşı savaş” El-Kaide ve IŞİD’in
desteklenmesi için yürütülen bir terör savaşına dönüşüyor.
Soapy
28 Ocak 2016
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder