İster Yasakla İster Yasaklama,
İngiliz Öğrenciler BDS’ye Destek Vermeyi Sürdürecekler
Dün sabah birçok Filistinli ve insan hakları aktivisti
gibi ben de öfke ve yeisle uyandım. Zira muhafazakâr hükümet bir kez daha işgal
ve ırk ayrımcılığına verilen yardımlara karşı saldırıya geçmişti.
Pazartesi günü Independent gazetesi İngiliz
hükümetinin Filistin’in işgal ve imha edilmesi suçuna iştirak eden “ahlakdışı”
şirketlerin boykot edilmesini yasakladığını duyurdu.
Hükümet yerel konseyler ve diğer devlet kurumları
üzerinden Filistin halkına karşı işlenen suçlarda parmağı olan örgütlerin
tecrit edilmesine dönük çabaları ezmek istiyor ve bu türden çabaların
ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı olduğunu iddia ediyor.
Oysa boykot çalışmalarının yasaklanması bölüyor ve
kutuplaştırıyor. Kabine işleri bakanı Matthew Hancook, BDS politikalarını
"kumda oynamaya" benzetti ve bu tarz politikaların uluslararası
güvenliğe zarar vereceğini iddia etti.
Söz konusu planlar ilkin Ekim 2015’te tartışıldı.
Muhafazakâr Parti’de yürütülen bu tartışmanın ardından Hancock’un İsrail’e bu
hafta içinde yapacağı ziyaret dâhilinde yeni bir mevzuatın ilân edilmesi
bekleniyor.
Tüm bunlar BDS hareketinin İngiltere’de elde ettiği
önemli başarılara yönelik bir tepki olarak gerçekleşiyor. BDS bilhassa
üniversitelerde ve öğrenci birliklerinde ciddi mevziler kazanıyor. Son iki yıl
içinde Filistin’le dayanışma hareketi öğrenciler arasında güçlendi. 25 öğrenci
birliğinde BDS’yi destekleyen politikalar benimsendi.
Bunun hemen ardından Ulusal Öğrenciler Birliği de
boykotları destekleyen bir karar aldı.
Önemli bir kısmı sivil olmak üzere binlerce
Filistinlinin ölümüne sebep olan “Koruyucu Sınır Operasyonu”nun ardından ülke
genelinde öğrenciler eylemler yapmıştı. Bu eylemler İsrail’e yapılan dış
yatırımların yüzde 46 oranında azalmasını sağladı. BDS hareketinin hedef aldığı
birçok örgüt sözleşmelerini iptal etti.
BDS eylemleri ve elde ettiği başarı Birleşik Krallık
ile sınırlı değil elbette. Johannesburg Üniversitesi İsrail üniversiteleriyle
bağlarını koparttı. ABD ve Kanada’daki öğrenciler BDS lehine oy kullandı.
İrlanda ve İsviçre’deki binlerce sanatçı kültürel boykota katıldı.
Filistinlilerin başlattıkları eylem tüm dünyaya
yayıldı. Bu hareket nihayetinde bir araya gelmesi çok zor olan ve gidişatı
değiştirme konusunda yeterli kudrete sahip bulunmayan bir halka dairdir.
Ahlakî pratiğin birer lideri olarak öğrenciler
kampüsleri insan haklarının ve etiğin dış merkezi hâline getirmeli. Bu inanç
öğrencileri dünyayı değiştirmeye itiyor. Bizler geçmişte Vietnam Savaşı’na,
Güney Afrika’daki ırk ayrımcılığına ve ülkemizdeki ırkçılığa karşı mücadele
ettik. İfade ve konuşma özgürlüğüne sırtımızı yaslayarak bu meselelerle ilgili
kampanyalar yürüttük.
Ve kazanan biz olduk.
Kazandık, çünkü bu değişimlerin hiçbirisi kendi başına
gerçekleşemezdi. Toplumsal veya insanî değişim asla bir boşlukta gerçekleşmez.
Bu değişimler iktidardakilerin tavırlarında yaşanacak bir değişime ihtiyaç
duyar. Tavırdaki bu değişim sıklıkla ilhamını mevcut düzene karşı mücadele eden
gençlerin ve öğrencilerin taleplerinden alır.
Hükümetin BDS’yi yasaklama ve politik muhalefeti
susturma hamlesi demokratik özgürlüklerimize ve ifade özgürlüğümüze karşı bir
saldırıdır. Hükümet kamunun fonladığı kurumları ve demokratik seçimlerle
belirlenen konseyleri haklarından mahrum kılmaktan bahsediyor.
Öfkeliyiz ve yeise kapıldık belki ama hiç de
şaşırmadık. Hatırlayın, Margaret Thatcher'ın muhafazakâr hükümeti de ırk
ayrımcısı Güney Afrika’ya uygulanacak yaptırımlara karşı çıkmıştı, David
Cameron da Mandela henüz hapisteyken ırk ayrımcısı Güney Afrika’ya tüm
masrafların karşı tarafça ödendiği bir seyahat gerçekleştirmişti.
Tüm bunlar sadece öğrenci birliklerine ve eylemci
öğrencilere yaptığımız işin neden bu denli önemli olduğunu anımsatıyor. Bu
ölçekte ortaya konmuş bir tepki kazandığımızın bir alameti.
Gerçek şu: öğrenciler ırk ayrımcılığına ve işgale
karşı mücadeleyi sürdürecekler. Bizler İsrail devletinin işlediği suçlara karşı
ortaya koyduğumuz çabalara devam edeceğiz, zira bizler nihayetinde hükümete
hesap vermiyoruz. Bizler sadece kendi ait olduğumuz kesimlere ve vicdanımıza
hesap veririz.
Ali Milani
16 Şubat 2016
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder