Pages

30 Ocak 2016

İkbal’in Sosyalizmi

İkbal’in birçok öğrencisi Cavid İkbal’in “İkbal: Teist Bir Sosyalist” başlıklı uzun makalesi karşısında şaşkına döndü. Makale, Pakistan Times gazetesinin 9, 10 ve 11 Haziran 1973 tarihli nüshalarında yayınlandı. 

Cavid İkbal’in yazısının şaşkınlığa yol açmasının sebebi, Muhammed İkbal’in felsefesini ve kişiliğini saptırması, aynı zamanda büyük düşünürün oğlunun babasının yazılarını ve şiirlerini daha iyi anlamasının beklenmesi idi.

İkbal’in bir sosyalist olmadığını göstermek amacıyla Dr. Cavid İkbal, Muhammed İkbal’in sosyalizme dönük atıflarının çoğuna dair bir izahat sunuyor, daha doğrusu bu atıfları örtbas ediyor. Muhammed İkbal’in felsefesinin savunulamaz olduğunu düşünen yazar İkbal’in sosyalizmle ilgili görüşleriyle alakasız birçok malzemenin içine dalarak meseleleri karıştırıyor. 

Baba ve oğlu arasındaki ihtilafa karışmak istemeyenlerse, Muhammed İkbal’in konumunu netleştirmeye çalışıyor. Burada okuma, entelektüel elitlere özgü bir biçimde, başka kişilerin düşüncelerine şahsi anlamlar yükleyerek yapılmamalı, bu okuma basit gerçekleri anlamaya çalışan, safsatalara vakti olmayan, din adamları sınıfı dışı bir kişiyi anlamak yönünde olmalıdır.

Tarafgir

İkbal’in sosyalist harekete tarafgir olduğuna şüphe yok. Zira ona göre sosyalizm “atmosferdeki tüm kirli havayı süpürüp atan bir fırtına.” [Stray Reflections, s. 110] Seçkin bir felsefeci olan K. A. Hâkim, İkbal’in yaklaşımını koşullayan sebebi şu şekilde izah ediyor:

“Endüstriyel kapitalizmin bırakınız yapsınlarcı kapitalizmi insanlığı birbirine düşman millî gruplara ayrıştırdı, her bir millet içerisinde de sahip olanlarla olmayanlar arasında bir sınıf savaşı yaşanıyor. İkbal’in ülkesi büyük ölçüde bir tarım ülkesi, endüstriyel proletaryanın gelişmediği bir yer ama toprak ağaları ile köylüler arasındaki çatışma derin bir sosyo-ekonomik sorun hâline gelmiş. Tefeciler bile toprak ağalarından daha katı yürekli. İkbal başka ülkelerde ikamet eden, aylak toprak ağalarının veya tefecilerin kökünü kurutacak bir devrimi muhakkak baş üzerinde tutardı.” [Iqbal and Communism, s. 136]

Muhtemelen İkbal’in görmek istediği devrimin, “herkesten becerisine göre, herkese ihtiyacına göre” ilkesinde ifadesini bulan, devlet aygıtının sınırsız genişletilmesinde temsil olunan, mutlak eşitlik idealini içeren komünist sosyalizmle bir alakası yoktu. Bu devrim, Sensimoncuların takipçilerinin belirlediği ilke olan ‘herkesten becerisine göre, herkese marifetine göre’ bağlamında, toplumun tüm üyelerinin mekanik eşitliğinden çok potansiyel bir eşitliği ideal bellemiş bir sosyalizm çizgisine yakındır. Burada ortak mülkiyetin temel yönleri değil, tüm hak edilmemiş, kazanılmamış kazancın ortadan kaldırılması söz konusudur.” [The Encyclopedia of Social Sciences, Yayına Hz.: Seligman ve Johnson, Cilt XIII-XIV, s. 189]

İkbal’in sosyalizme tarafgir oluşunun sebebi adaletsizlik ve despotizme dönük hoşnutsuzluğudur. Ekonomik adaletsizlik bedeni aç bırakmış, ahlaken yoldan çıkartmıştır. Dinî despotizmse ruha pranga vurmuştur. O Allah’ın huzurunda Batı medeniyetine karşı tepkisini koyan Lenin ile birliktedir:

Ticaret dedikleri bir tür zar oyunu
Birileri kâr ediyor birileri de ölüme koşuyor
Orada bilim, felsefe, âlimlik, devlet,
Vaizlerin eşitliği, orada insanın kanı içiliyor
Çıplaklık, ahlaksızlık, sefalet ve işsizlik
Bu mu Fransız sanatlarının zaferi!

[Bal-e-Jibril, s. 146; Çev.: V. G. Kiernan, Poems from Iqbal, s. 42-43]

İkbal, ayrıca Beytullah’ın putlardan arındırılmasını istiyor:

Gizliden işliyor Tanrı’nın fermanı, kim biliyor
Aklın derinlerinde ne fikirler canlanıyor
Rahipleri devirmek için görevlendirilmiş olanlar
Sonradan selamet için onları koruyor
Tanrısız Rusya’da emirler yağıyor
Parçalayın kilisedeki tüm putları diyor!

[Zarb-e-Kalim, s. 143; Poems from Iqbal, s. 72]

İkbal, Rusya’nın tanrısız olduğunu biliyor. Ama onun tanrısız yaşayamayacağını düşünüyor. Sör Francis Younghusband’a yazdığı mektupta bu öngörüsünden bahsediyor:

“Rusya’da aklın mevcut olumsuz hâli sonsuza dek süremez, zira hiçbir toplum sistemi ateizm temelinde yaşayamaz.” [Speeches and Statements of Iqbal, s. 167]

İkbal, ateist sosyalizme saldırıyor ama sosyalizme hiçbir zaman laf etmiyor. Zira ona göre “İslam Bolşevizmin Allah’lı hâlidir.” [Speeches and Statements of Iqbal, s. 167] Muhammed Ali Cinnah’a [Kaydi Azam: Büyük Lider] yazdığı bir mektupta şunları söylüyor:

“Eğer Hinduizm sosyal demokrasiyi kabul ederse, ister istemez Hinduizm olmaktan çıkmak zorundadır. Ama İslam’ın sosyal demokrasiyi uygun bir form dâhilinde benimsemesi bir devrim değil, İslam’ın ilk saflığına geri dönmesidir.” (Letters of Iqbal to Jinnah, s. 19]

İkbal bir Müslüman devletin başına geçse onu ilkin sosyalist bir devlet yapacağını söyler (M. D. Taseer İkbal’in bu sözünü Aspects of Iqbal isimli çalışmasının giriş bölümünde alıntılar. Aktaran: W. C. Smith, Modern Islam in India içinde, s. 11] Burada onun aklında sosyal demokrasi olduğu Cinnah’a yazdığı, yukarıda bahsi edilen mektuptan anlaşılmaktadır.

W. C. Smith’in ardından son yıllarda birçok insan İkbal’in sosyalizmin ne olduğunu bilmediğini söylemiştir.

“Sosyalizmin bir türü olarak diyalektik materyalizm doğayı öncül kabul etmek, maddeyi bağımsız bir gerçeklik olarak görmek ve zihnin maddî olan üzerinden geliştiğini, fizikî ifadelerle izah edilmesi gerektiğini düşünmektir. Bu görüş Hegelci idealizmin inkârıdır. Düşüncenin ve diğer zihinsel olguların gerçekliği yegâne muhtemel felsefî konumlarmış gibi görünmektedir.” [The Concise Encyclopaedia of Western Philosophy and Philosophers, s. 117]

Eğer sosyalizmden kastedilen sadece Engels ve Lenin’in yazılarına dayanan diyalektik materyalizmse ve komünist dünyanın resmî felsefesi ise o vakit İkbal muhtemelen bunun felsefî temelini soruşturmamıştır. Oysa, W.C. Smith’in ifadesiyle, İkbal’in “fikriyatında madde ve ruh ikiliği söz konusudur” [Modern Islam in India, s. 113] ve “komünizmin bedeni kurtarması hiçbir şey ifade etmez.” [Javid Nama, s. 69] İnsanın manevi ve fizikî ihtiyaçları olduğunu söylemek felsefî açıdan ruh ve madde ikiliğini kabul etmek zorundadır. İkbal’e göre insan hayatı organik bir bütündür ama farklı yönlere sahiptir. O ateist sosyalizmi öncelikle hayatın manevi yönünü ihmal ettiği için eleştirir.

W.C. Smith ve takipçileri, İkbal’in yazılarının “bütünüyle sosyalizme çaldığını” kabul ederler. Aynı zamanda İkbal’in ne yaptığını bilmeden, sosyalist biri gibi yazdığı söylenir. Bir şairin şeytanın tarafında olduğunu bilmeden onun yanında durması mümkündür (Bu, Milton için de yapılan bir tespittir), ama eğer İkbal sosyalistmiş gibi yazıyorsa onun bir tür sosyalizme vakıf olması gerekir. The Encyclopaedia of Social Sciences’a göre [Cilt XIV, s. 188] tarih boyunca tüm sosyalist ideolojilerde altı ortak özellik mevcuttur:

Varolan politik ve toplumsal düzeni adaletsiz olması sebebiyle mahkûm etmek;

Ahlâkî değerlere uygun yeni bir düzen savunmak;

Bu idealin gerçekleşebileceğine inanmak;

Müesses nizamın ahlâkdışının değişmez bir dünya düzeni olmadığını, insanın doğasının değiştiğini, kurumların yozlaştığını düşünmek;

İnsan doğası ile kurumları yeniden biçimlendirerek ideale giden yolda bir eylem programı belirlemek;

Bu programı uygulamak için devrimci bir iradeye sahip olmak.

Tüm bu altı özellik İkbal’in politik fikriyatında mevcuttur.

İkbal’in yirminci yüzyıl diyalektik materyalizminin karmaşık yönlerini anlamamış olması (ki biraz daha yaşasaydı bunları muhtemelen idrak edecekti) onun sosyalizm hakkında hiçbir şey bilmediği anlamına gelmez. Sosyalizm oldukça kapsamlı bir kavramdır. O ne “modern endüstrinin doğal bir sonucu ne de Nietzsche ve gerici takipçilerinin kanaat getirdikleri üzere, basit manada mazlumun ve açların öfkesi, üstinsanın doğal imtiyazlarına karşı gerçekleştirilen bir tür köle ayaklanmasıdır. Sosyalist hareket içerisinde göze çarpan açık bir süreklilik mevcuttur. Bu sürekliliğin kaynağı derinlere kök salmış bir fikir ve duygu yığınıdır. Herhangi bir toplumsal veya ekonomik örgütlenmeye tabi değildir, insan doğasına ait müşterek mirasa ne vakit saldırılsa o her yerde ortaya çıkar.” [The Encyclopedia of Social Sciences, Cilt XIV, s. 209]

Sosyalist Hareket

İkbal’e göre, ilk özgün hâliyle İslam sosyalist bir harekettir. Sosyal demokrasiyi inşa etmek İslam’ın ilk saf hâline geri dönmektir, zira M. Sıddıkî’nin de tespit ettiği üzere, “İslam sadece vasatî bir sosyalizme uyumlu olmakla kalmaz, ayrıca O’nun sosyo-ekonomik ilkeler ve düzenlemeler kümesi olarak uygulanması da sosyalist bir toplumun kurulmasına bağlıdır. İslam’ın geçmişteki başarısı O’ndaki eşitlikçi eğilim ve ruh sayesindedir. Bu özelliği O’na her intisap edene toplumsal bir haysiyet kazandırmış, ayrıca herkes için ekonomik adaleti güvence altına almıştır.” [“Socialistic trends in Islam,” Iqbal içinde, Temmuz 1952, s. 81]

Dr. Cavid İkbal’e göre İkbal’in inandığı her şey, İslam dairesi içerisinde toplanıp ifade edilebilir. Bu nedenle Müslümanların kafasını karıştırmak ve onları istismar konusu hâline getirmekten başka bir işe yaramayacak “sosyalizm” gibi terimlere de ihtiyaç yoktur. Ama Dr. Cavid İkbal, “İslam”ın oldukça geniş bir kavram olduğunu, belirli fikirleri ve bakış açılarını açıklığa kavuşturmak için ara sıra da olsa O’nunla birlikte başka terimlerin kullanılmasının gerekeceğini unutmaktadır. Kelimeler her daim yanlış yorumlanıp yanlış kullanımlara konu olabilir ama sırf böyle diye bu türden kelimeleri birlikte kullanmaktan vazgeçilmemelidir. İkbal’in “İslamî sosyalizm” terimini kullanmaktan çekinmeyeceği açık, asıl merak ettiğimiz ona dair yorumlar neşreden kimi isimlerin bu terime neden böylesi bir alerji ile yaklaştıkları.

Rıfat Hasan

İslamî Sosyalizm ve Muhammed İkbal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder