Pages

02 Aralık 2015

Yemen’de Savaş Suçları ve İnsanî Direniş


Kasım ayının son akşamı, Suudi Arabistan jetleri Yemen’in başkenti Sana’yı bombaladı.

Ölü sayısı henüz net değil, kentin ne ölçüde yıkıma maruz kaldığı da bilinmiyor. 26 Mart’tan beri Yemen’in yüzleştiği imha sürecinin boyutlarını ölçmek zor. Bombardıman aralıksız sürüyor.

Bu bombalar neye yol açacak? Çatışmanın iki tarafının da politik bir kazanç elde etmeyeceği kesin. Suudi Arabistan Husileri de içeren tüm Yemen güçlerinin belini bükemedi.

Yemen halkı bir felâketin ortasında yaşıyor. BM verileri iç karartıcı. Dünya Gıda Programı’nın açıklamasına göre, yaklaşık 14 milyon insan, Yemen nüfusunun yarısı, açlık tehdidi altında.

İlâç bulunamıyor. Gıda ve yakıt fiyatları çok yüksek. Çocuklar yetersiz beslenme sorununa maruz kalıyor. Yarım milyon çocuk açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya.

26 Kasım’da İnsan Hakları Gözlem Evi Suudilerin gerçekleştirdiği bombardımana dair bir adli tıp raporu yayınladı. Büyük ölçüde göz ardı edilen “Kardeşimin Evi Neden Askerî Hedef? Yemen’de Koalisyonun Hukuka Aykırı Hava Saldırıları” isimli bu rapor Suudilerin gerçekleştirdiği bombardımanların en az 2.500 sivili katlettiğini söylüyor.

Raporda bu insanların isimleri de yer alıyor. Raporun en çarpıcı yanı ise Gözlem Evi’nin “koalisyonun gerçekleştirdiği on hava saldırısında Suudi jetlerinin uluslararası savaş hukukunu ihlal ettiğine” dair tespitini içeriyor olması.

Başka bir ifadeyle, Yemen’in bombalanması bir dizi savaş suçuna yol açıyor. Bunlardan biri de, Gözlem Evi’nin iddiasına göre, Suudilerin Saada ve Marran gibi şehirlerin tümünü askerî hedef ilân etmiş olması.

Bu şehirler çok sayıda sivilin yaşadığı büyük şehirler. Bu durum ne Suudileri ne de “uluslararası toplum”u rahatsız ediyor. Raporun da gösterdiği üzere, yaşanan bir savaştan çok bir katliam.

4 Temmuz’da Suudi jetleri Suudi-Yemen sınırı yakınındaki Muthalith Ahim’de bir pazar yerini bombaladı. Akşam saat onda gerçekleşen saldırıda dükkânlar ve lokantalar vuruldu. Buralarda birçok sivil öldürüldü.

Saldırının tanığı, kamyon şoförlüğü yapan, kırk yaşındaki Salem Meşvali şunları söylüyor: “45 ceset saydım, birçoğu tezgâhların altında yatıyordu. Etrafımda insanlar bağırıp duruyordu. Arkadaşım olan bir kamyon şoförünü gördüm, yardımcısıyla birlikte aracın içinde yanarak ölmüştü. Çok korkunç şeylere tanık oldum.”

O sadece bir olayın tanığı. Bu tip daha çok sayıda olay yaşandı.

Gözlem Evi raporundan sonra Uluslararası Af Örgütü de bir rapor hazırladı. “Gökten Gece Gündüz Bomba Yağıyor: Kuzey Yemen’de Siviller Ateş Altında” (Ekim 2015) isimli bu rapor da sivil ölümlerine yol açan 13 ayrı hava saldırısını ele alıyor.

Af Örgütü’nün ulaştığı sonuca göre, Suudiler ve müttefikleri “uluslararası savaş hukukunu ihlal ediyor.” Rapor ayrıca “Yemen’deki çatışma süreci boyunca hava saldırıları yüzünden daha çok sivil katledildi.” diyor.

Safra’daki Dammaj Vadisi’nde bulunan bir eve 13 Haziran’da düzenlenen saldırıda aynı aileden sekiz çocuk ve iki kadın öldürüldü.

Saldırıda oğlu olan Abdullah Ahmed Yahya Seylemi’nin ifadesiyle, “bombalandığında evde on dokuz kişi vardı. Çoğu çocuk ve kadındı. Gündüz vakti genelde dışarıda olan çocuklar öğle yemeği için evde bulunuyorlardı. Hepsi saldırı sonucu ya öldürüldü ya da yaralandı. Ölenlerden biri 12 günlük bir bebek.”

Ekim ayında BM Yemen Özel Temsilcisi İsmail Uld Şeyh Ahmed Suudiler ve eski Yemen cumhurbaşkanı Mansur Hadi ile bir araya geldi. Barış sürecinin başlatılmasını istedi. Ama bu boşuna bir çabaydı.

Birkaç gün sonra, 23 Ekim’de Uld Şeyh Ahmet BM Güvenlik Konseyi’ne şunları söyledi: “Bugün tüm taraflar çatışmaya herhangi bir askerî çözüm bulunamayacağının ve sadece barış görüşmeleri ile diyalogun daha iyi bir geleceğe giden yolu açacağının farkındalar.”

Kayıtsızlık diplomasinin bir yolu değildir. Ama bugün Yemen’in yüzleştiği tam da bu türden bir kayıtsızlıktır.

“Uluslararası toplum” hava saldırılarına son verip müzakere masasına oturması konusunda Suudi Arabistan’a herhangi bir baskı uygulamıyor.

Esasında yaşanan bunun tam tersi. Batı Suudilere destek sunuyor, bombardıman konusunda Riyad’a yeşil ışık yakıyor. ABD Kasım’da Suudilerle 1,3 milyar dolarlık silâh anlaşması imzalarken Birleşik Krallık da Riyad’la benzer anlaşmalar imzaladı.

Bunun dışında Batı, İnsan Hakları Konseyi dâhil tüm BM kurullarında Suudi Arabistan’ın kınanmasına da mani oldu. Yemen’de yaşanan ızdıraba karşı bu kayıtsızlık tam bir kepazelik.

Tüm bunlar insanlığın dirhem dirhem azaldığını gösteriyor. Batı’nın Suudilere yönelik desteği onun bu katliamda suç ortağı olduğunun bir kanıtı. Batı’nın uluslararası kurumlar üzerindeki kontrolü ve hâkimiyeti “uluslararası toplum”un Yemen’de insanlığa karşı işlenen suçlar ve tüm savaş suçlarına hiç aldırış etmeyeceği anlamına geliyor.

Bu esnada tarih gene de ileriye dönük ufak adımlar atıyor.

Dr. Riaz Kerim ve Fatik Rudeyni Ağustos ayında Mona Yardım Kuruluşu’nu kurdu. Hedefleri yardımları doğrudan Yemen halkına teslim etmek. Kuzey Yemen genelinde gönüllüler on binlerce insana yardım etmek için bu kuruluşun elindeki tüm kaynaklardan istifade etme imkânı buldu.

Söz konusu kuruluşta çalışan ve Veritas’ın direktörlüğünü yapan Catherine Shakdam’in ifadesiyle, “bu gayet sessiz ilerleyen insanî direniş ağı Yemen’e yeni bir biçim veriyor. İnsanlar ana yolları bay pas edip eski ticaret yollarını kullanıyorlar. Suudilerin uyguladığı abluka ancak bu sayede kırılabilir. Kabile üyeleri konvoyları yağmalayıp geçiş hakkı için ücret talep ettiklerinden bu elbette tehlikeli bir yol.”

İnsanî direnişin gayesi sadece hayatta kalmak. Bu durumda geleceğe dair bir vizyona yer yok. Söz konusu hamleler gene de çok gerekli.

Yemen’in geleceği iç karartıcı. Suudi uçakları ülkeyi bombaladığı sürece bu felç hâli olağan bir durum olarak varlığını koruyacak. Sana’da yaşayan gazeteci Hişam Ümeysi’nin çocuklarından endişelenmesinin sebebi bu.

Ümeysi, Kasım ayının son günü gerçekleşen bombardıman esnasında şunu söylüyor: “İki oğlum okula gitmezden önce ancak bir iki saat uyuyabiliyor.”

Yemen’de toz duman dağıldığında ülkenin harabeye döndüğü görülecek. O vakit anlaşılacak küllerinden ne denli ürkütücü bir Anka kuşunun doğacağı.

Vicay Praşad
2 Aralık 2015
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder