Pages

04 Aralık 2015

Mossad’ın BDS’yle Mücadele Stratejisi


Bir yıl önce Mossad’ın boykot, tecrit ve yaptırımlar hareketine [BDS] karşı mücadelesinde kullandığı strateji hakkında bir yazı kaleme almıştım. Kısmen argümanımı İsrail’in liberal günlük gazetesi Haaretz’de BDS ile ilgili görüşünü içeren, pek dikkat çekmemiş, önemli bir yazı yazan eski Mossad direktörü Şabatay Şavit’in analizi üzerine kurmuştum.

Bu yazısında Şavit, netameli bir üslupla, şunu söylüyordu: “Bu asimetrik savaş çağında İsrail casusları henüz tüm gücümüzü kullanamıyorlar, bu, caydırıcı gücümüz üzerinde zararlı bir etkiye yol açıyor.” Bana kalırsa bu ifade, BDS hareketine savaş açıldığından başka bir anlama gelmiyor. Tespitime göre uzun vadede İsrail, BDS ile mücadeleye dönük (çoğunlukla başarısız olmuş) çabaları üzerinden daha fazla ümitsiz sonuçlarla yüzleşirse, BDS aktivistlerine daha yoğun şiddetli saldırılar gerçekleştirecektir.

Bugün İsrail’in BDS ile mücadele etmesi hayli güç. Bu, sürekli yer değiştiren kum tepeleri ile dövüşmek gibi bir şey. BDS, yaygın ve kapsamlı bir hareket. Onu halk içerisinden nüfuzlu isimler desteklese de hareketin İsrail’in alçakça kullanmaktan imtina etmeyeceği muhtelif araçlarla yok edebileceği merkezî bir liderliği veya kadroları yok. Daha da önemlisi, insanları İsrail ürünlerini satın almaya zorlamak veya onları kendi iradeleri ya da çıkarları hilafına İsrail’in propaganda faaliyetlerine katılmaya mecbur etmek, oldukça güç bir iş. Bunun dışında, bazı insanlar parayla satın alınsa da, korkutulsa da ya da sessizliğe mahkûm edilse de herkesin bir fikir veya strateji hakkında konuşmasına mani olmak da imkânsız.

Ama gene de hiçbir şey, İsrail’i bir şeyler denemekten alıkoymuyor.

Geçen yıl içerisinde BDS ile mücadele etmek için Mossad ve diğer İsrailli casuslar nasıl bir strateji geliştirdiler? Bu hafta yayımlanan o mükemmel soruşturma raporunda İsrailli muhalif gazeteci, bize yeni bir görüş kazandırıyor.

Hass, muhtemelen Filistin’in en önemli insan hakları örgütü olan Hak’a karşı sabotaj amaçlı gizli bir saldırı düzenlendiğini söylüyor. Bu noktada Hass, suçluların kim olduğuna ilişkin yorumda bulunmasa da benim kanaatime göre bu işi (ülke içerisinde Filistinli ve İsrailli muhalifleri hedef alan İsrail gizli polis gücü) Şin Bet yapmış. Bu saldırıda Şin Bet, muhtemelen Mossad’la birlikte çalışmış.

Ortalıkta Hak örgütünü yolsuzluk ve dolandırıcılıkla suçlayan bir dizi eposta dolaşıyor. “Fadi” ve “Kathy” gibi sahte isimlerle atılan bu epostalar, bu konuda endişeleri bulunan Avrupalı bir STK çalışanından ve Filistin Yönetimi görevlisinden geliyormuş gibi gösteriliyor. Hass, bu isimlerin iddialarına bakıyor ve iddiaların temelsiz olduğunu tespit ediyor. Bu iddialardan biri, “finansal düzensizlikler […] ve bağışlarla fonların yanlış kullanımı” ile ilgili iddialar üzerinden Hak’ın uluslararası muhasebe şirketi Ernst&Young eliyle soruşturulduğunu söylüyor. Oysa hesaplarının denetlenmesini talep eden ve üzerindeki şüphelerin kalkmasını isteyen bizzat Hak’ın kendisi.

Görünüşe göre bu dedikoduların arkasında kim varsa o, bu işi Filistin kurtuluş hareketine karşı daha kapsamlı süren bir kampanyanın bir parçası olarak ifa ediyor. Hak, bilhassa Gazze halkına karşı tekrarlanıp duran savaşlar esnasında Filistin halkına karşı işlenmiş savaş suçları konusunda İsrail’e dava açma kampanyasına dâhil olmuş bir örgüt. Geçen hafta Hak, bir yıl önce İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü savaşla ilgili olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısına detaylı bir başvuru gerçekleştirdi.

Bu dezenformasyon kampanyasının bugüne denk gelmesinin diğer bir sebebi de Hak’ın uzun süredir Avrupa Birliği’nin işgal altındaki Batı Şeria’da bulunan İsrail yerleşimlerinden ithal edilen malları yasaklaması yönünde yürütülen çalışmalara dâhil olması (bu malların ithalatı uluslararası hukuka göre yasadışı). Bu ayın başında AB, nihayet, bu türden malların Avrupa’daki süpermarketlerde satılırken yerleşim malı olarak etiketlenmesi kararı aldı (artık bu malların üzerinde “İsrail yerleşimi malları” yazacak). Hak, bu adımın geç de olsa atılmış, ufak bir adım olduğunu söylüyor.

Epostaların tam da örgütün İsrail’i hesap vermeye zorlama konusunda ortaya konulan çabaların semeresinin alınmaya başlandığı bir dönemde Hak üzerine şüphe düşürmek için atıldıkları açık.

Kısa süre önce güvenilir kaynaklardan, Avrupa’da BDS’yi destekleyen gruplara karşı benzer bir saldırının gerçekleştirileceğine dair bir bilgi aldım. Gizemli kişilerce yürütülen bu kampanya, Filistinlilerin insanî haklarını destekleyenleri hedef alıyor.

Ağustos ayında da dört yıldır görevde bulunan Aman isminde bir İsrail ajanından şunları öğrenmiştik:

“İsrail dünya genelinde BDS ile mücadele etmek için gayrimeşrulaştırma departmanı kurdu. Bu departmanın amacı, Filistinli silâhlı direniş gruplarına karşı dezenformasyon kampanyaları yürütmek.”

Şiddete dayalı olmayan, sadece politik protesto ve eğitim faaliyeti yürüten bir çalışma olarak BDS’yi silâhlı mücadeleyle bağlantılandırmak, İsrail’in Filistinlilerin insanî haklarına, esasında bu halkın varlığına karşı acemice bir mücadele yürüttüğünün bir göstergesi.

Mossad’ın BDS karşıtı stratejisi, yetkin veya üzerinde iyi düşünülmüş bir strateji değil. Muhtemelen herhangi bir başarı da elde edemeyecek.

Asa Winstanley
3 Aralık 2015
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder