Kendi dinini gerçekten seven ve onun iyiliği için
sadakatle çalışan her bir Müslüman’ın arzu ve umudunun kapsamlı bir İslam
birliğine götürecek bir İslam ittifakı veya örgütüne ulaşmak olduğuna şüphe
yok. Bu gerçeği aklımızda tutalım, bir de kısa süre önce kimi çevrelerde
coşkuyla karşılanan, 34 Müslüman ülkeden oluşan bir İslam ittifakını kuracağını
duyuran Suudi Arabistan’a bakalım. Oysa gerçek şu: bu ülkeler, Suudilerin
öncülüğünde kurulan bu ittifakın Kudüs’ün belki de bir bütün olarak Filistin’in
özgürleştirilmesi ve onu Siyonist tecavüzden kurtarılması için mücadele eden
güçle bir ittifak kuracağına dair epey umutlu olan insanlarda ciddi şüphelere
yol açtığının farkında bile değiller (esasında Suudi Prensi ve Savunma Bakanı
Muhammed bin Salman, terörizmle mücadele amacıyla Sünni Müslüman ittifakı
kurduğunu ilân ettiği basın konferansı esnasında elindeki listeyi okuduğunda 33
ülke lideri isimlerini duyunca çok şaşırdı.)
Bu iyimser çevreler, ittifakın dünya genelinde
Müslümanların desteklenmesine hizmet edebileceğine ve ilgili ülkelerde
Müslümanların maruz kaldıkları zulüm ve adaletsizlikten onları kurtaracağına
inandılar.
Oysa ittifakın amacı tümüyle farklı: “terörizmle
mücadele”. Peki bu ittifak, Birleşmiş Milletler’in bile belirli bir tanımına
ulaşamadığı kaygan bir terim olan “terörizm”i nasıl tanımlıyor? Hâlihazırda
Birleşmiş Milletler’de cari olan tanım, Ürdün’deki Haşimi Krallığı’ndan feyz alıyor.
Krallık, ülkesindeki Müslüman Kardeşler’e zulmediyor, öte yandan da kimin
terörist olup olmadığını tayin ediyor.
Müslüman Kardeşler’in ve diğer İslamî hareketlerin
“terörist” örgütler ilân edildiği haberlerin kaynağının Suudi gazetesi Vatan
olmasında şaşılacak bir yan yok. Bu olguyu geçen hafta İngiliz Başbakanı David
Cameron’un Müslüman Kardeşler’le ilgili bir raporu açıklamasıyla
ilişkilendirmek mümkün. Cameron konuşmasında aşırıcılık ve şiddet konusuna
açıklık getirmese de İhvan’ın terörist bir örgüt olduğunu reddediyor ama
örgütün üye ve eylemcilerinin gözetim altında tutulması gerektiğini söylüyor.
İki yıl önce tamamlanan raporun zamanlaması ve sadece raporun belirli
kısımlarının açıklanması şüphelere yol açıyor. Zira rapor, Suudi Arabistan ve
Birleşik Arap Emirlikleri’nin ısrarıyla hazırlandı. Ayrıca İngiltere’deki eski
Suudi Arabistan büyükelçisi raporu hazırlayan komitenin bir üyesi. Dahası,
Birleşik Arap Emirlikleri İhvan’ı mahkûm ettirmek ve onu terörist bir örgüt
olarak etiketlemek amacıyla İngiliz hükümetine baskı yaptı ve bu baskıyı silâh,
şirketler hatta spor kulüpleri satın almak için milyarlarca dolar para akıtarak
uyguladı.
Bu, raporun açıklandığı meclis oturumundan önce BAE
Prensi Muhammed bin Zayid ile Cameron arasında geçen Perşembe günü yapılan
gizli telefon görüşmesini de izah eden bir durum. Artık görüşmenin amacı ve
Cameron’ın Zayid’e sunduğu vaatler konusunda bir sonuca ulaşmamız mümkün. Peki
Cameron görüşmeden memnun kalıp Zayid’in içini rahatlattı mı? Elbette hayır,
çünkü Zayid Cameron’dan son kararını söylemesini, İhvan’ın terörist bir örgüt
olduğunu deklare etmesini istemişti.
Tüm bu olaylar birbiriyle bağlantılı. Zamanlama İhvan
ve genelde tüm Müslümanlara karşı ne tür bir fesadın tertiplendiğini anlama
noktasında önemli. Bu gelişmelerin çeşitli formları dâhilinde tüm İslam’a karşı
açılmış daha kapsamlı bir savaşın parçası olduğu şüphe götürmeyecek kadar açık.
İslam bayrağı dalgalandırılan herkese savaş açıldığını, bu sözde “ittifak”ın
sadece Müslüman ülkelere karşı başlatılan bu yeni Haçlı Seferi’nin bir kılıfı
olduğunu görebiliyoruz. Maalesef bu ittifak, Müslümanlara karşı yürütülecek
savaşa öncülük edecek ve Müslümanlar savaş alanlarında kendi kardeşi olan
Müslümanları katlederken (Rus müttefiki ile birlikte) Batılı ülkeler gökten
bombalar yağdırmaya devam edecek.
Ancak yerlerin ve göklerin Rabbi tüm çabalarını boşa
çıkaracak, alametlerini bir bir gösterecektir. Sadece kibirli olanlar Allah’ın
diniyle savaşır ama bilinsin ki Allah, onların burunlarını sürtecek ve tüm
adımlarına mani olacaktır: “Allah emrinde galip olandır. Lâkin insanların
çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf:21] Ümitsizliğe kapılmamalıyız, zira Allah’ın
zaferi kaçınılmaz olarak gelecektir. İyinin kötüden ayrıştığı, tüm maskelerin
düştüğü bir zamanda yaşıyoruz. Bu ayrışma süreci hâlâ devam ediyor ve İslam
ümmeti riyakârların tecavüzünden kurtulana dek sürecek.
Amire Ebu Fetuh
21 Aralık 2015
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder