Nazi ve komünist ideolojilerin 8 Mayıs Zafer Günü’nde
yasaklanmasını öngören kanun tasarısının Ukrayna hükümeti eliyle takdim
edilmesi ve meclis tarafından yürürlüğe sokulması, önemli sonuçlar doğuracak
bir gelişme. İçişleri bakanlığının Lenin heykellerinin ve diğer Sovyet dönemine
ait anıtların yıkılması sürecine tepki vermeme politikasını benimsemesi ve
milletvekili Arseniy Yatsenyuk’un SSCB’nin Almanya’ya saldırdığına ilişkin
ifadesi ardından, bu tarz bir girişim zaten bekleniyordu. Ayrıca bu tasarı, daha
öncesinde avro meydanı mitingleri başlamadan birkaç hafta önce bugün meclise
girememiş olan Svoboda partisi tarafından da önerilmişti. Ancak “devrim”in
coşkusu ile bu girişim milletvekilleri eliyle gündeme alınmamıştı. Yeni
milletvekilleri ise bu tasarıyı oybirliği ile geçirme konusunda tereddüt
etmeyecekler.
Ukrayna’da Sovyet karşıtı propagandada (Hitler’le
işbirliğine gitmiş olan) Ukrayna İsyan Ordusu yegâne manipülasyon araçlarından
biri. Bu propaganda yeni değil, tüm bağımsızlık dönemi süresince belirli
amaçlar doğrultusunda kullanıldı. Topluma dayatılan bilgilendirme siyaseti bu
noktada iki amaç güttü: ilk olarak kitleler, oligarşik katmanın bir sınıf
olarak imha edilmesi konusunda ikna edildiler (Ukrayna Komünist Partisi bile bu
hayatî zorunluluğu unuttu) ve ikinci olarak da düşük yaşam standartları insan haklarının
kaçınılmaz bedeli olarak sunulduğu noktada, “ekmek yerine özgürlük” ilkesinin
tatbik edileceği söylendi.
Geçen yıl boyunca Ukrayna’da birçok değişiklik
yapıldı. Sovyet karşıtı duygular da değişime uğradı ve sadece Rus karşıtları
değil, Rusya’yı sevenlerce de benimsendi. Odessa’da Aziz George kurdeleleri ile
insanlar diri diri yakıldılar. Bunun sonucu olarak da hoşgörüsüzlük denilen çığ
artık durdurulamaz bir nitelik arz etmeye başladı.
Komünist ideolojinin yasaklanmasına ilişkin
uluslararası deneyim, bugün Kiev’de karşılığını buluyor. Bu yasak sadece
Polonya, Gürcüstan ve Baltık ülkelerinde mevcut. “Komünist rejimler”i
yalanlayan bu anlamsız karar, 2006’da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde
benimsenmişti. Bu gelişme, konuyla ilgili “uluslararası sicil”in bir parçası.
Şurası kesin: komünist ideoloji (her ne kadar solcu duygular AB’de ve ABD’de
yükselişte olsa da) bugün Batı’da popüler bir husus değil. Gene de batıda bile
sermayenin dayatmasına rağmen hükümetler, yurttaşlarının ideoloji seçme
özgürlüğünü ihlal etme cüretinde bulunamıyorlar. Bu arada söz konusu hak,
Ukrayna Anayasası’nda hâlâ mevcut.
Nazizm ile komünizmi eşitlemenin sadece genel sağduyu
ile değil, uluslararası hukukla da çatıştığı noktada bu yaklaşım, II. Dünya
Savaşı’nın ve Nuremberg Mahkemesi’nin nihai sonuçlarını iptal etmeyi amaçlıyor.
Bu kanun tasarısının yürürlüğe girmesi, Ukraynalıların
suratına inecek bir tokadı ifade ediyor. Kanun, devlet makamlarına muhaliflere
yönelik açıktan bir cadı avı başlatması için gerekli aracı temin edecek. Sadece
politik değil, tüm toplumsal yaklaşımlar ve söylemler, Ukrayna’daki yeni feodal
oluşumun perçinlenmesine karşı ise, “komünist” olarak etiketlenecekler.
Dmitriy Kolisniçenko
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder