Doğrudur.
Hindistan bugünlerde kadınlara kendilerini savunmaları için silâh veriyor.
Küçük şirin, pembe bir tabanca, fazlası değil. İsmi, Hintçede “korkusuz”
anlamına gelen “Nirbhik” olacak. Ülke genelinde büyük bir öfke patlamasına
neden olan, 23 yaşındaki bir öğrencinin Yeni Delhi’de vahşice öldürülmesine
hürmeten verilecek.
Ancak
silâh 122.360 rupi (2.228 dolar) değerinde. Yani bu silâhı fakir bir kadın, can
atsa da, bir yıl çalışsa alamaz.
Hindistan’daki
ortalama bir hane bu haber karşısında pek mutlu olmadı. Silâhın genelde
sahipleri çeteler ki bunlar büyük şehirlerde rutin bir biçimde birbirlerini
öldürüyorlar. Silâh bir de özel güvenlikçilerin elinde var. Bunlar da sadece
kırda ve şehirde zengin ve ünlü isimleri korumak için kullanıyorlar silâhı.
Sıradan insanların aklına bir silâh satın almak bile gelmiyor. Görünüşe göre
Nirbhik 0,32 milimetre çapında bir altıpatlar. Birçok kadın grubu bunun berbat
bir şaka olduğunu düşünüyor.
Sangat
isimli kadın hakları grubunun kurucu üyesi ve Bir Milyar Güney Asyalı Ayakta
Hareketi’nin önderi Kamla Basin, “Şiddetle mücadele etmek için bizim de şiddet
yoluna girmemizden önce, kadına şiddeti her yerde anlatmamız gerekiyor.” diyor.
Ancak
en çılgın hayallere kapılmış olan, tüketimciliği zirveye ulaşmış orta sınıf
Hindistanlılar ise “pembe tabanca”ya ilişkin reklâm kokan pazarlama girişiminin
halesine çoktan kapılmış durumda. Bazı şeyleri hızla öğreniyoruz; filmlerimiz
ve müziğimiz Holivud’u taklit ediyor, bir de bunun üzerine Hint masalası ya da
baharatı serpilip toplumun farklı kesimlerinin dikkati çekilmeye çalışılıyor.
Model olarak ABD versiyonlarını kullanan söz konusu pembe tabancanın üreticisi
fabrikanın müdürü BBC’ye verdiği röportajda, ürünün satışı için yapılan konuşma
dâhilinde şunu söylüyor: “Hint kadınları süs eşyalarını sever”. Dolayısıyla
sanırım söz konusu silâh mücevher kutusuna konulacak.
Hintli
feministler bu konuda yerinde sorular soruyorlar. Silâhlar aile üyeleri ya da
arkadaşları tarafından tecavüze uğrayan kadınları koruyacak mı? İnsan
kaçakçılığına ilişkin istatistikleri giderek daha fazla sayıda Hintli kızın
sıklıkla akrabaları ve tanıdıkları insanlarca seks ticareti dâhilinde
satıldığını gösteriyor. Suçlular, okullara ve kolejlere, dinî kurumlara,
kadınların korumaya ihtiyaç duymak zorunda kalmayacaklarını düşündükleri
yerlere saklanıyorlar.
Bizim
orta sınıflarımızın ve zenginlerimizin dikkatini şu önemli mesele hiç çekmiyor:
fakir kadınlar her zaman zengin erkeklerce tecavüze uğruyorlar, bu adamlar
üstelik ceza da almıyorlar. Köylerden getirilip evlerde çalıştırılan işçiler
yatılı yardımcı olmaya zorlanıyorlar ve ciddi zarar görüyorlar, tıpkı Viktoryen
dönem İngiltere’sinde olduğu gibi. O gün olduğu gibi bugün de birçoğu,
yaşadıklarına tepki göstermeye bile cesaret edemiyor.
Diğer
ciddi biçimde ihmal edilen bir mesele de dalit [Hindistan kast sisteminde bir
halk grubu] ve adivasi [Hindistan’da aborjin kökenli olduğu düşünülen etnik
grup] kadınlarına, “ilgili topluma ders vermek” amacıyla, sıklıkla sadece fark
edilmekle yetinilen suçlar üzerinden tecavüz edilmesi ve cinsel şiddet
uygulanması. Orta Hindistan’da adivasi kadınlarına üniformalı erkekler tecavüz
ediyor, çünkü kocalarının “Maoist terörist” olduğu düşünülüyor. Kadınlara
görevdeki polisler karakollarda tecavüz ediliyorlar, kuzeydoğuda geçmişten
bugüne cinsel taciz ve tecavüze karşı çok sayıda protesto gerçekleştirildiği
ise bilinen bir gerçek. Bu “resmî” tecavüzcülerin çok azı soruşturma yüzü
görmüş.
Feministlerin
ve birçok insanın pembe tabancanın övülmesi karşısında öfkelenmesinin ve
midelerinin bulanmasının nedeni bu: tabanca, toplumumuzu ele geçiren, kökleri
derinde olan bu sıtma hastalığı için bir deva olarak sunuluyor.
Kadına
şiddet meselesiyle ciddi bir biçimde mücadele etmek kesinlikle bir zorunluluk.
Şüphesiz bu mücadele bir savaş hâli dâhilinde verilmeli. Ama söz konusu
mücadele bu pembe tabancalarla mı verilecek Allah aşkına? Bu, çok gülünç ve
birçok Hintli kadında kusma hissi uyandırıyor.
Bu
yazıyı yazdığım günün, dünyanın en büyük şiddetsizlik savunucusu olan Gandi’nin
ölüm yıldönümü olması da gerçekten ironik.
Mari Marcel Thekaekara
30 Ocak 2014
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder