Ebu Mücahid Söyleşisi
Ahbar
Halk Direniş Komiteleri sözcüsü Ebu Mücahid,
Lübnan’daki İslamî Direniş’in misafiriydi. Ziyareti esnasında İsrail,
Suriye’deki Kuneytra bölgesinde Hizbullah’a mensup direniş savaşçılarını
katletti. Ebu Mücahid, şehidlerin cenazelerine katıldı. “Lübnan direnişi ve
Filistin direnişi yekvücuttur” diyen Ebu Mücahid, Gazze’ye dönüşünden önce Ahbar gazetesiyle bir mülâkat gerçekleştirdi.
Halk Direniş Komiteleri, 2000 yılında ikinci Aksa
İntifadası sonrası Filistin’de oluşturulan bir koalisyon. Askerî kanadı Nasır
Selahaddin Tugayları bir dizi operasyon gerçekleştirdi. En önemli
operasyonlarından biri, İsrailli asker Gilad Şalit’in ele geçirilip üç genel
sekretere suikast düzenlendiği “Dağılan Yanılsama Operasyonu”na ek olarak,
İsrail yapımı Merkava tankının ilk kez bombalanması.
* * *
Kuneytra’da Hizbullah savaşçılarının katline yönelik
tepkiniz ne oldu?
Bu, çatışmanın seyrinde ciddi bir yükselişin
yaşandığını gösteriyor. İsrail işgali bölgede sakinleşmeyecekmiş gibi
görünüyor. İsrail Kuneytra’da bu kadar çok sayıda savaşçıyı şehid etmenin
aptalca bir eylem olduğunu ve önemli sonuçlara yol açacağını anlayacak.
Şehidlerin ve şehid komutan İmad Muğniye’nin oğlunun kanları direnişi daha da
motive edecek.
Operasyonun zamanlaması konusunda ne düşünüyorsunuz?
İsrail devleti bir açmaz ile karşı karşıya. Başbakan
Binyamin Netanyahu’nun en son Gazze’deki savaştan sonra yaklaşan seçimlerdeki
şansı daha da azaldı. Bu operasyonla Netanyahu topu direnişin kucağına atmak,
onun bir cevap vermesini sağlamak, ülkeyi yeni bir savaşa sürüklemek ve bu
sayede hedeflerine ulaşmak istedi. Geçmiş deneyimlerin de gösterdiği üzere,
seçimlerde başarı kazanmak için Hizbullah’ı veya Filistin’i hedef almak
yenilgiyle sonuçlanıyor. Bu, daha önce Ehud Olmert’in ve Şimon Perez’in de başına
geldi, Netanyahu da aynı kadere mahkûm. İşgalci güç bir mesaj vermek istedi.
Direniş sessiz kalmayacak ve kesin olarak bir cevap verecektir.
Yaşam koşullarını iyileştirmek için Gazze’de 50 günlük
bir savaş verdiniz. Bugün Gazze Şeridi’ndeki durum nedir?
Gazzeliler oldukça zor ve sert koşullarda yaşıyorlar.
Durumları 2012’deki savaşın ardındaki durumdan daha kötü, çünkü o gün Kahire’de
kabul edilen maddelerin hiçbiri uygulanmadı. İsrail ordusu anlaşma şartlarına
uymadı, her şey lafta kaldı ve hiçbir taraf anlaşmaya imza atmadı. Bunun
Gazze’ye yansıması olumsuz oldu, özellikle evleri yıkılanlar ve son fırtınadan
mağdur olanlar çok kötü şartlara mahkûm oldular. Elimizdeki tüm imkânları
kullandığımız 52 gün boyunca kararlı olmaya çalıştık ama eldeki sonucun bu
olması gerçekten üzücü.
Mevcut durumun sorumlusu kimdir?
Taleplerimizi karşılamadıkları için siyasetçiler
sorumludur. Direniş, olan biten karşısında terk edilmişlik hissi içerisindedir.
Askerî yaratıcılığımızın zirvesinde iken siyasetçiler sahadaki başarıları halk
için birer kazanıma dönüştürmeyi becerememişlerdir. Onlar bu başarılarımızı
avantaja çevirip, düşmana daha fazla baskı yapabilirler ve taleplerimizi yerine
getirmek için mevcut savaşı İsrail’e taşıyabilirlerdi.
Savaşı elli günden fazla sürdürme imkânına sahip
miydiniz?
Savaşı aylarca sürdürecek imkâna ve beceriye sahiptik;
düşmanın imkânlarımızı azalttığı ve altyapımızı imha ettiği iddiası doğru
değildir. Sahadaki operasyonlara dair bilgime dayanarak bu gerçeği teyit etme
imkânına sahibim.
Savaş süresince Hizbullah ile temas hâlinde miydiniz?
İslamî Direniş [Hizbullah] ve İran İslam
Cumhuriyeti’ndeki kardeşlerimizden muhaberat konusunda yardım aldık. Daha
öncesinde olduğu gibi savaş esnasında da ve savaş sonrasında da onlarla,
özellikle Filistin meselesiyle ilgilenen liderlerle temas hâlindeydik. Savaşın
başından sonuna dek verilen desteğin hiç kesilmediği konusunda sizi temin
edebilirim.
Yani savaş esnasında aldığınız destek askerî mi yoksa
ahlâkî miydi?
Her ikisi de: askerî ve ahlâkî destek aldık.
Mısır’ın Gazze’yle arasına tampon bölge kurması
sonrası Gazze’ye silâh temini daha da güç bir hâl aldı mı?
Çok güç ama Filistinlilerdeki kararlılık ve direnişin
evlatlarının halkını korumak için gerekli silâhları muhafaza etme gayretleri
asla kesilmeyecek. Bu gayretler, ister yurtdışındaki kardeşlerimiz, yani
Hizbullah ve İran üzerinden olsun isterse ülke içindeki kardeşlerimiz üzerinden
olsun, hiç kesintiye uğramadı, bundan sonra da uğramayacak.
Gelecekte muhtemel yaşanacak bir savaşa yönelik
hazırlığınız var mı?
Direniş, savaş sonrasında elindeki imkânları hemen
geliştirmeye başladı. Restorasyon safhasını bitirip gelişme safhasına geçtik.
Bugün kendi imkânlarımıza güvenecek durumdayız.
Hamas ve direniş ekseni arasındaki anlaşmazlık Halk
Direniş Komiteleri’ni [HDK] etkiledi mi?
Hizbullah ve İran direniş sürecinin bileşeni olan
hiziplere dönük desteğini hiç kesmedi, bildiğim kadarıyla [Hamas’ın askerî
kanadı] Kassam Tugayları’na verilen destek Hamas politik liderliği ile direniş
ekseni arasında yaşanan kavga ve ilişkilerin askıya alındığı dönemde bile devam
etti. Politik cephede yaşanan ihtilafın Filistin davasına bir bütün olarak
olumsuz yansıması oldu. Eğer bu, Hamas’ın yürüttüğü bir taktiktiyse, bu,
karşılığında hiçbir şeyin alınmadığı, koşulsuz destek sunan kardeşlerine karşı
tatbik edilmemesi gereken bir taktikti. Parti ve İran içerisindeki
kardeşlerimizle aramızdaki stratejik ilişkinin sürdürülmesi zorunlu, zira
hepimiz müşterek bir gerçekliği paylaşıyoruz. Direniş ekseni bize her türden
desteği sundu. Yakın ya da uzak, hiçbir Arap ülkesi, Filistin’i İran kadar
merkezî bir dava olarak görmedi.
Anlaşmazlık Gazze’deki kamuoyunu da etkiledi. Dürüst
olmak gerekirse, Hizbullah mezhepçi bir parti olarak mı görülüyor?
Filistin halkı ve toplumu en genel manada mezhepçi
değildir. Eğer Hizbullah mezhepçi bir gözle izleniyorsa bu, muhtemelen örgüt
içerisindeki olumsuz bir kanaatin yayılmasıyla ilgilidir. Filistinlilerin
mezhepçi bir zihniyeti yoktur çünkü halkın bir davası vardır ve o işgal
koşulları altında yaşamaktadır. Birileri bize destek sunuyor ama bir yandan da
emirler yağdırmıyorsa, bizim ona müteşekkir olmamız gerekir. Mezhepçilik
söylemi, tüm Filistinlilerin başvurduğu bir söylem değildir.
Özellikle Hizbullah ve İran’la ilişkiler bağlamında
Hamas içerisinde savaşçılar ve siyasetçiler arasında yaşandığı iddia edilen
anlaşmazlık hakkında neler söyleyeceksiniz?
Hamas içerisinde açık ve net bir uzlaşma durumu
mevcuttur. Direniş ekseniyle ilişkileri tekrar kurmakla ilgili olarak askerî ve
politik liderlerin aldıkları karar baskı altında alınmış bir karar değildir,
ortada birlikte geliştirilmiş bir görüş söz konusudur. Kardeşlerimiz [Hamas]
Hizbullah ve İran’a teşekkür etmemekle hata yaptıklarını görmüşlerdir; bu
yaklaşım, İzzeddin Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde’nin bir konuşmasında iki
tarafa da teşekkür etmesine neden olmuştur. Konuşma özel olarak önemlidir zira
Hamas savaşçıları askerî desteği almış, Gazze’deki politik liderlik
savaşçıların arkasında durmuştur, bu da her iki tarafın söz konusu şükran
ifadelerine onay verdiği anlamına gelmektedir.
Hiziplerdeki savaşçıların sayıları göz önünde
bulundurulduğunda, silâhlanma süreci ne durumdadır?
Silâhlanma, sahadaki savaşçı sayısına dayanır. Örneğin
bugün sahada HDK’nin 3.000, İslamî Cihad’ın 5.000, İzzeddin Kassam
Tugayları’nın da 10.000 savaşçısı vardır. Silâhlanma süreci bazen sahadaki
savaşçı sayısı ile orantısız seyretmekte ve belirlenen sınırı aşmaktadır.
Askerî kadrolarınızı Gazze dışında eğitme yoluna
gidiyor musunuz?
Saha komutanlarının önemli bir bölümü ileri
eğitimlerini yurtdışında aldı. Gençlerin Gazze dışında eğitilmesi konusunda
karar güvenlik durumu ile bağlantılı. Bizim direniş faaliyetlerimizi sekteye
uğratabilecek meselelere karışmak gibi bir niyetimiz bulunmamaktadır.
Seyyid Hasan Nasrallah’ın “Hizbullah zamanını Filistin
direnişini desteklemeye vakfedecektir” açıklaması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Hizbullah içerisindeki kardeşlerimizle yaşadığımız
deneyimlere dayanarak diyebilirim ki Seyyid Nasrallah’ın ifadesinin sahada
pratiğe döküleceği kesindir zira o her daim sözlerini tutmuş biridir.
İşgal altındaki Batı Şeria’da yürütülen operasyon
sayısı son dönemde epey arttı. Bu, yeni komando operasyonlarının yapılmasının
muhtemel olduğunu mu gösteriyor?
Halkımız, işgalci güçle savaşmanın en uygun araçlarını
bulacaktır. Son operasyonlar Filistin Devleti’ni endişeye sürüklemiştir.
Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas’ın çözüm bulamaması, yanılsamalara dayalı
yaklaşımlarını sürekli dillendirmesi ve buna ek olarak kendisinin politik bir
açmaza girmesi Batı Şeria’daki halk öfkesinin yoğunlaşmasına neden olacak ve
direniş için askerî operasyonlarla sonuçlanacak oldukça mümbit bir toprağın
oluşmasını sağlayacaktır.
Bu operasyonlarla ilgili olarak hizipler arasında
alınmış herhangi bir karar mevcut mu?
Bazıları hiziplerin aldığı bir karar bazıları da
kişisel bir karar üzerinden yürütüldü. Her ikisi de birbirini tamamlıyor.
Sonuçta bunlar direnişin müşterek gayretleri. Biz Batı Şeria’da düşmana karşı
ileride boğaza kaçmış birer diken gibi İsrail’e çok acı verecek yeni
operasyonlar yapılmasını bekliyoruz.
Ama Batı Şeria’da silâhlanma sürecinin başladığından
söz edilebilir mi?
Bu, çok hassas bir mesele. Batı Şeria’daki olaylar
İran Dinî Lideri Ali Hameney’in Batı Şeria’ya silâh temin edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklamalarından ayrı düşünülemez. Burada, ileride, kısa bir süre
içerisinde yeni operasyonlar yapılacağına dönük bir vurgu vardır. Hameney’in o
güçlü mesajını işgalci güç de gayet iyi anlamıştır.
2000’deki ayaklanma esnasında Aksa Tugayları [Fetih]
Batı Şeria’dan saldırı gerçekleşme becerisi en yüksek örgüttü. Tugayların ve
diğer hiziplerin dağıtılması sonrasında öncü rolü orada kim üstlenecek?
Önceki çalışma tarzının aynısını benimsememiz
gerekmiyor. Direniş, yeni safhada operasyonlar yapmak için yeni bir yaklaşım
benimseyebilir; Batı Şeria’da işgalci güce karşı yürütülen savaşta tek bir
hizbin öne çıkması zorunlu değil.
Geçmişte görevinden azledilmiş Fetih lideri Muhammed
Dahlen’in Gazze’ye dönüşü ve onun Hamas’la koordineli çalıştığı iddiaları
hakkında ne diyeceksiniz?
Biz, Gazze’deki direniş cephesini güçlendirmeyi
amaçlayan bir direniş hizbiyiz. Dahlen ve Hamas meselesi karmaşık bir konudur,
biz bu meseleye girmek niyetinde değiliz. Dahlen ve Hamas arasındaki ilişkiye
dair çelişkili bilgiler söz konusudur. Bu nedenle söz konusu ilişkinin
stratejik mi yoksa taktiksel mi olduğunu, gerçekte neler olup bittiğini
anlayana dek yorumda bulunmak istemiyoruz.
Sizce Dahlen cumhurbaşkanı seçilecek mi?
Filistin halkı bu seçimi yapmayacak kadar bilinçli bir
halktır.
Gazze’ye karşı yeni bir savaş başlatılacak mı?
Toplumsal durum çok kötü ve muhtemelen yakında
patlayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder