IŞİD Kobanê’de Kürdleri Katlederken:
ABD Suriye Tahıl Ambarlarını Bombalıyor
Liberaller Savaşa Gittiğinde
ABD, Suriye’de IŞİD’e karşı tuhaf bir “insanî yardım”
savaşı veriyor. Türkiye sınırında bulunan ve Kürdlerin bölgedeki en büyük
kasabası olan Kobanê, IŞİD güçlerinin saldırısı altında, eğer düşerse kitlesel
bir katliam ihtimali ile karşı karşıya. ABD askerî sözcüleri, Kobanê’deki
durumu izlediklerini ve ara sıra bomba attıklarını ama asıl olarak IŞİD’e karşı
Suriye’nin diğer kısımlarında ortaya koydukları çabalara yoğunlaştıklarını
söylüyorlar. Bu çabalar, boş binaları, okulları, küçük benzin istasyonlarını,
araçları ve Suriye halkının gıda ihtiyacını karşılayan tahıl ambarlarını
bombalamaktan ibaretmiş gibi görünüyor. Türkiye ise Kobanê Kürdlerinin IŞİD
karşısında ölümüne savaşmalarını izlemekle yetiniyor.
ABD’deki yetkililerinin Kobanê Kürdlerinin içine
düştükleri zor duruma dönük “insanî” endişeleri, IŞİD Kürd bölgesine
saldırdığında Irak’ta olanlardan farklı bir nitelik arz ediyor. Kürd şehri
Erbil, IŞİD saldırısı altında iken ABD güçleri IŞİD’e saldırmak için Kürd
güçleri ile kurduğu taktiksel koordinasyonla tüm hava gücünü sahaya sürmüştü.
O hâlde iki durum arasındaki fark nedir?
Kobanê Kürdlerinin feda edilmesinin ve iki durum
arasındaki farkın nedeni, Kobanê Kürdlerinin yanlış Kürdler olması. Mesud
Barzani ve Kürdistan Demokratik Partisi’nin burjuva Kürdleri “iyi Kürdler” ve
Irak Kürdleri arasındaki hâkim unsur. KDP, Irak petrol rezervlerinin %45’inin
kontrol ediyor, ayrıca ABD petrol şirketleri ve İsrail’le yürüttükleri işlerde
ciddi bir patlama yaşanıyor, bu, ABD işgali sonrası “özgürleşmelerinden” beri
devam eden bir süreç. Yaşanan bu süreç KDP’yi ABD için kıymetli bir aktif
varlık hâline getiriyor. Aynı durum Türkiye için de geçerli. Türkiye’deki
Kürdlere tarih boyunca zulmedilmesine karşın, hükümet Irak Kürdleri ile güç iş
bağlantıları kurmuş durumda.
Suriye’deki Kürd özyönetim bölgelerinde durum çok
farklı. Kobanê’de IŞİD saldırılarına karşı direnen ana güç, ABD ve Türkiye’nin
“terörist örgüt” olarak etiketlediği, Türkiye temelli bağımsızlık örgütü PKK
ile bağlantılı Kürd Halkı Savunma Birimleri (YPG). Ayrıca Kürd bölgesindeki
IŞİD saldırıları Türkiye’nin stratejik çıkarlarıyla sıkı sıkıya bağlantılı. Hem
ABD hem de Türkiye bölgenin militan Kürdlerce kontrol edilmesini bir tehdit
olarak görüyor. Türkiye, özellikle özyönetim alanlarındaki Kürdler,
Hristiyanlar ve Sünni Araplar arasındaki özyönetim sürecini baltalamak istiyor,
Suriye sahasını ele geçirmek amacıyla burayı bir savaş alanına çevirmeye
çalışıyor ve PKK’nin o “kötü Kürdler”ini tecrit edip onlara saldırıyor.
Türkiye baskı yaptı ve görünüşe göre ABD’yle anlaşarak,
onun kendisinin Suriye’den belirli bir parçayı almasına itiraz etmemesini
sağladı. Bu alanı takviye etmek için Türkiye, ayrıca Suriye-Türkiye sınırı
boyunca bir “tampon bölge” tesis etmek istiyor. ABD hükümeti sözcülerinin
ABD’deki devlet/şirket medyasında “Kuzeydoğu Suriye’de uçuşa yasak bölge”yle
ilgili kimi görüşleri gezdirmelerinin nedeni bu. Yasak bölge gene insanî yardım
aldatmacasıyla birlikte, Suriye güçlerinden gelecek sivillere yönelik
saldırıları önleme ihtiyacı üzerinden gerekçelendiriliyor.
Oysa tıpkı Hamas’ın ve Gazze’nin “kötü” Filistinlileri
gibi, Suriye’nin “kötü” Kürdleri için de insanî müdahale diye bir şey
gerçekleşmeyecek.
Türk hükümetini Şam’a yönelik nihai hamle olarak
kurgulanan sürece katkısının daha da artması için sakinleştirilmesi amacıyla,
Kobanê halkı IŞİD’e teslim edilecek.
Eğer şirket medyasında çıkan haberleri okuyanlar,
fiiliyatta dünyayı görece daha eleştirel bir yerden “görebilseler” ve onların
“kariyerler”ini riske sokmaksızın, devlet destekli hikâyeleri sorgulamalarına
izin verilse, Türkiye’nin planını ve ABD’nin Kobanê’deki YPG savaşçılarına
yönelik planlı kıyımdaki katkısını ABD dâhilinde daha kolay biçimde ifşa etmek
kolay olabilirdi. Örneğin Kuzeydoğu Suriye’de uçuşa yasak bölgeyle ilgili
yekten sorulması gereken soru şu: uçuşa yasak bölge, Kuzeydoğu Suriye’de
saldırıya maruz kalanlar sadece Kürdler iken ve Kürdler hava gücü, en azından
şimdilik, bulunmayan IŞİD güçlerinin saldırısı altındayken neden gerekli
görülüyor?
Bu türden sorular sıkça sorulmuyor, çünkü bu sorular,
ABD’nin, sadece onun elindeki askerî güçle mağlup edilebilecek, yola
getirilemeyen bir düşmana karşı dünyayı bir kez daha kurtarmak için harekete
geçmesi gerektiğini söyleyen resmî anlatıya kesinlikle uymuyor. Tüm bunlar,
ABD’deki “sol”un önemli bir bölümünün iğvasına kapıldığı, emperyalist
aldatmacayla ilgili aslında.
Oysa Kobanê’de IŞİD’in bombalanmaması ve boş binaların
bombalanması suretiyle oynanan tiyatro, ABD’nin gerçekleştirdiği tüm
müdahaleler tarihine dair neyin görülmesi gerektiğini açık ediyor sadece:
ABD’nin Irak ve Suriye’ye yönelik müdahalesinin gerçek hedefi, bölgedeki petrol
ve doğal gaz kaynaklarının kontrolünün sürekliliğinin güvence altına alınması,
İran’ın altının oyulması, Rusya Federasyonu’nun bloke edilmesi ve Orta Asya ile
Çin’deki ülkeler arasında imzalanan işbirliği amaçlı ekonomik ve ticaret
anlaşmalarının bozulması amacıyla, bölgeye ABD’nin doğrudan askerî gücünü
yeniden takdim etmek, başka bir ifadeyle, ABD’nin ve Batı’nın
sömürgeci/kapitalist hegemonyasını güvence altına almaktır. ABD ve
müttefiklerinin tek ihtiyacı, kendi halklarının geniş kesimlerine
yabancılaşmamaksızın, kendi yurduna dönmeyle ilgili bir bahane bulmaktır. Sarin
gazı saldırılarının veremediğini IŞİD onlara vermiştir. Batı’da yeni bir savaş
için kitlesel bir kabul ve rızaya dair zemin hazırlanmıştır ama bu sefer daha
ilk satış aşamasında bu propagandanın sınırlı olduğu görülmüştür.
ABD’deki politik müesses nizamdaki militaristler, ülke
içinde varolmaya dair ellerindeki meşruiyet, kan ve maddî varlık konusunda
muazzam bir bedeli millete ödetme pahasına, Irak’taki daimî askeri
mevcudiyetleri için uygulamaya soktukları kendi planlarını asla terk etmek
istemezler. Onların ulaştığı sonuca göre Bağdat’a uzanan yol Suriye üzerinden
Tahran’a çıkmaktadır. Eldeki raporlar aksini söylese de, Obama bu hatta
konumlanmıştır. Obama’nın tüm istediği, Suriye’nin istikrarsızlaştırılması
planının ilk aşaması boyunca bir miktar inandırıcı reddedilebilirliktir.
Kobanê’deki mevcut durum, IŞİD’e karşı mücadele
verildiğine ilişkin o gülünç komedinin bir parçasıdır. Kobanê’nin IŞİD’in eline
düşmesine mani olmak Türkiye’nin çıkarına değildir zira o, stratejik
çıkarlarını Kürdlerin her türden özerklik ihtimalini reddetme anlayışına göre
şekillendirmiştir. ABD de IŞİD’i askerî düzlemde ciddi manada gerileterek ve
Suriye’deki rejim değişikliğine dair aslî kısa vadeli stratejik hedefinin
altını oyarak Suriye sahasındaki güçler dengesini değiştirmeyi çıkarına uygun
bir durum olarak görmemektedir.
IŞİD’in yaratılmasıyla neokonlar ve liberal
müdahaleciler şimdi kendi savaşlarını yürütüyorlar ve en azından bu aşamada,
ABD halkı içinde önemli bir destek buluyorlar. Ama söz konusu destek politik
seçkinlerin ABD’yi yeni bir bataklığa sürüklediği açık hâle geldiğinde kısa
sürede değişecektir. Beyaz üstünlükçü sömürgeci/kapitalist küresel çekişmesinin
gerçek ayıbı ve ifadesi imparatorluğun merkezinde halk söz konusu bilince
ulaşana ve halk ABD’nin savaş politikalarını değiştirmek için harekete geçene
dek Kobanê’de ve tüm Suriye, Irak ve dünyada binlerce insan ölmeye devam
edecektir.
Ajamu Baraka
12 Ekim 2014
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder