Bugün Amerikalı komünistlerde hayata dair kimi yanlış
algılamaların olması gerçekten çok tuhaf. Genel kanaatin aksine bizler, dindar
insanları kötülemek için çırpınıp durmayız. ABD Komünist Partisi Başkanı Gus
Hall’un o ünlü deyişiyle, “bizim kavgamız kapitalizmledir, Tanrı ile değil.”
Bazı Amerikalı Hristiyanlar, Komünist Parti’ye üye
oluyorlar. Diğerleri ise ortak kimi sorunlarla ilgili yürütülen çalışmalara
katılıyorlar. Örneğin barış mücadelesini yürüten birçok komünist, esasen dinine
bağlı insanlar. İyi Hristiyanlarla birlikte komünistler de yurttaş hakları,
ölüm cezası ve fakirlere yardım edilmesi gibi alanlarda birlikte çalışıyorlar.
Bazı dindarlar, ilerici bir değişimin tesis edilmesi
için işçi sınıfının sahip olduğu önceliğe dair kanaatimizi bile paylaşıyorlar.
Şirket medyası, tüm Hristiyanların birer çılgın, Bush
destekçisi ve gerici olduğuna dair laflar söyleyip duruyor. Bunlar doğru değil.
Kilise’ye giden insanların gerici olması kadar devrimci teolojiye bağlanmaları
da mümkün. Birçok dindar insan bugün arafta kalmış durumda.
İlerici bir toplumsal değişim için mücadele eden her
kesim gibi komünistler de teolojiyle ilgilenirler. Frederick Engels, 15. ve 16.
yüzyılda Almanya’da yaşanan büyük köylü ayaklanmalarına eşlik eden teolojik
değişimleri uzun uzun izah eder. Gericilerin kendi dinî yorumları varsa,
ayaklanmanın lideri Thomas Münzer’in de kendi yorumu vardır. Engels, bu yorumu
detaylı olarak açıklar. O, teolojik değişimlerin genelde bir devrime eşlik
ettiklerini, bu türden değişimlerin devrimin zorunlu bir bileşeni olduğunu söyler.
Tüm bunlar, Engels’in Almanya’da Köylü Savaşı eserinde gayet güzel bir
biçimde izah edilmektedir.
Ronald Reagan’ın 1980’de sağcı iktidarını tesis
ederken tanınmış kimi Protestan din adamlarını yanına çekmesi gerçekten bir
talihsizliktir. Şirket medyasının da dinin işçi sınıfı karşıtı bir eğilimi
desteklediğini söylemesi de üzücüdür. Bu noktada Genç Seneca’nın MS 30 yılında
yaptığı şu alıntıyı hatırlatmak gerekir: “Din, avam tarafından hakikat,
âlimlerce yanlış, yöneticilerce faydalı görülür.”
Genelde yönetici sınıf ve şirket medyası, Karl Marx’ın
“Din halkın afyonudur” sözünü bağlamı dışına çıkartıp alıntılayarak
Marksistleri kötülemek ister. Oysa söz konusu bağlam dâhilinde herkes, Marx’ın
esasta dine değil, zulme karşı çıktığını anlar.
Genç bir devrimci olarak Marx’ın 1844’te söylediği söz
şudur:
“Dinî
ıstırap, aynı zamanda hem gerçek ıstırabın ifadesi hem de gerçek ıstıraba karşı
protestodur. Din, mazlum varlığın iç çekişi, kalpsiz dünyanın kalbi ve ruhsuz
koşulların ruhudur. Halkın hayalî mutluluğu olarak dinin ilga edilmesi,
insanlara yapılmış, hayallere muhtaç olan koşulu terk etmelerine yönelik bir
çağrıdır. Dolayısıyla tam gelişmemiş olan din eleştirisi, fani dünyanın
eleştirisidir ki din işte bu dünyanın bir halesidir.”
Sosyal ilerleme için kavga eden tüm diğer samimi
eylemciler gibi Komünist Parti de dindarları bağrına basmaktadır. Bu sebeple
bir komünistten Noel kartı alırsanız, sakın şaşırmayın!
ABD Komünist Partisi Marksizm Okulu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder