[…]
Komünist Birlik’in mevcut birlik hâlini muhafaza etmek zorunlu olduğundan, iki
bölgenin oluşturulması gerekiyor. Tanık olduğumuz şahsî anlaşmazlıklardan ayrı
olarak, Dernek içinde bile ilkeler arasında kimi farklılıklarla karşılaşıyoruz.
“İleride
gerçekleşecek devrimde Alman proletaryasının sahip olacağı konum”a dair
yürütülen son tartışmada, Merkezî Otorite’deki azınlık mensupları, sadece son
genelge değil, ayrıca Komünist Manifesto’da da ifade edilen görüşlerle
doğrudan çatışma içerisinde olan bir dizi görüş dile getirmişlerdir. Bu ileri
sürülen görüşler dâhilinde, Manifesto’daki evrensel bakış, yerini
Almanya’ya has ulusal bir bakış açısına bırakmış, böylelikle Alman
zanaatkârlarının ulusal duygularına oynanmıştır.
Manifesto’daki
materyalist bakış açısı terk edilip idealizm için gerekli yol açılmıştır.
Devrim, mevcut duruma ait gerçekliklerin bir ürünü değil, iradî bir
çabanın sonucu olarak görülmektedir. Biz işçilere, “Mevcut durumu
değiştirebilmeniz ve kendinizi iktidarın icrası konusunda eğitmek için 15, 20,
50 yıl sürecek bir iç savaşa katlanmanız gerekecek” derken, onlara şu
söylenmektedir: “İktidarı hemen almalıyız, alamıyorsak gidip
yatabiliriz.”
Tıpkı
demokratların “halk” sözcüğünü suiistimal etmeleri gibi, “proletarya” sözcüğü
de sırf bir laf olarak kullanılmıştır. Bu lafı etkili kılmak içinse tüm küçük
burjuvaları proleter olarak tanımlamak ve bunun sonucunda da pratikte
proletaryayı değil, küçük burjuvaziyi temsil etmek gerekmektedir.
Fiilî
devrimci süreç ise yerini devrimci sloganlara bırakmaktadır. Söz konusu
tartışma, ilkesel olarak, gerisinde kişilik çatışmalarını barındıran
farklılıkları nihayet ortaya dökmüş bulunmaktadır; artık eylem vakti gelmiştir.
Her iki tarafa gerekli sloganları tedarik eden de esasta işte bu
farklılıklardır; Komünist Birlik’in kimi üyeleri, Manifesto’yu
savunanlara “gerici” demiş, böylelikle, onları halkın gözünde küçük düşürmeye
çalışmış, oysa Manifesto’yu savunanların popülarite meraklısı olmamaları
sebebiyle, bu küçük düşürme girişimleri onların umurunda olmamıştır. Bu sebeple
çoğunluk, Londra bölgesinin dağıtılması ve Komünist Birlik’in ilkeleri ile
çatışan azınlık üyelerinin ihraç edilmesi ile meşrulaşmıştır.
Anlamsız
bir skandala yol açacağından ben, herhangi bir talepte bulunmuyorum, zira bu
insanlar, her ne kadar bugün ifade ettikleri görüşler itibarıyla antikomünist
olsalar ve en iyi hâliyle sosyal demokrat olarak tarif edilebilirlerse de, en
azından beyan ettikleri kanaatleri üzerinden, hâlâ komünistler. Ancak şurası
açık ki, onlarla birlikte olmak bizim için zaman kaybıdır ve zararlıdır.
Karl
Schapper sık sık ayrışmadan söz edip dururdu; tamam o vakit, ben de tümüyle
destekliyorum bu görüşü. Kanaatime göre, bulduğum yol, partiyi bölmeden
ayrışmak için en uygun yoldur.
Karl Marx
Merkezî
Otorite Toplantısı
15 Eylül 1850
[Kaynak:
Marx-Engels, Collected Works, 10. Cilt, s. 626-27.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder