Gezi Direnişi ile Haziran Kıyamı arasındaki ayrım
açık. Direnişin ticaretini, özellikle Twitter ve Facebook âleminde, ayrıca
kitapçı raflarında ifa edenlerin Haziran Kıyamı’na düşman olduğu da. Takipçi
sayılarını, örgütlü değil, örgütçü arkadaşlarını artırmak, geride kalan tortu
bu.
Özneliği TC denilen devletli özneye göre kuruyorlar…
Aslında bu, devletin kapladığı alanın dışında bir öznelliğe izin vermemek için.
Zulme odaklanıyorlar ki burjuvazinin sömürü düzeni yürüsün, sömürüye
odaklanıyorlar ki bu devletin zulmü asla teklemesin.
Gever’de üç genç şehadeti müdafaa ederken şehit düştü.
Gezi pazarı bu şehitlere küfretmek için yarışa girdi. Sattıkları isyanın yanlış
anlaşılmasını istemiyorlardı. Onların şahit oldukları, sadece kendi bireysel
öfkeleriydi. Sokakta adsız, adressiz ve kolektif olanın bireye bölünmesi
şarttı. Bölme işlemi, “ruh”la ya da “öz”le yapılacaktı. Sonra gelsin
“gericilik” ve “faşizm” eleştirileri. Bu devletin Türk ve İslam olduğuna
ilişkin eski ezberler…
Ama orada, Kürdün stan’ında, halkının orman misali
yakılması, dağlar gibi bombalanması vardı. Buranın doktoru şivan olmaktan
uzaktı; köyü ise fis değil, kadı idi. O kendi ağalarına vurmayla öğrenmişti
vurmayı. Burada buranın ağalarına tek kelime laf etmek bile mümkün değildi.
Gever’deki şehitleri bile ancak içini boşalttıktan sonra görebiliyorlardı.
Onların özne oluşunun Gezi’de özne olanla bir ilişkisi
yok oysa. Onu batıdaki muhtelif dinamiklerin yanıbaşına yerleştirmeyi
lütufkârlık sayanlar var bir yanda. Hayır, onlar buranın öznesi değiller. Hiç
olmadılar. Özne diye bir hashtag açıp Kürd’ü altta bir yerlere yapıştırmak
anlamsız. Ona küfrederek özne olabileceğini zannedenler fena yanıldılar. Ona
cingözlükle, istismar için yanaşanlar da…
Bu latif kişilerin önce Kürd’ün batının sömürüsünden
ve zulmünden kurtuluş mücadelesine katkısının dolaylı olacağını anlamaları
gerek. Kendilerini görüp kurdukları ayna, bu devletin ve bu burjuvazinin
aynası. Kürd, o aynaları kırmak demek. Gever ile Gezi’yi karşı karşıya
getirmek, tam da Haziran Kıyamı’nın yerin dibine gömülmesiyle ilgili. O varken
medeniydi, yokken sadece sarıgül.
Wan’da Kürd depremzede, başını sokacak bir ev için
mücadele ediyor. Bu halka ve belediye başkanına hakaret etmek, şerefsizlik. “O
belediye başkanı ne duruyor, ev yapsa ya!” demek uşaklık. Üzerinde durulan “Öz”
düzlemini kuran, bu uşakların efendileri. “Her yerde insanın özü aynı” masalı
bu. “İnsan orada da burada da gürleşmek istiyor, anlamıyor musun?” diyorlar,
dedirtiyorlar. Pazarları canlı kalsın, tek dertleri. Yan pazarda insan eti
satılıyor, burada insan ruhu, özü… Bu pazarda Kürd’ün su satmasına bile izin
yok.
Wan belediye başkanının eli kolu bağlı. Müdahale etmek
istiyor ama halk politik mücadelesinde kararlı. Buna iki battaniye yardımıyla
katkı sunmak da mümkün, batının kent meydanlarında birlikte üşümek de üşütmek
de. Ama kendisine “solcuyum” diyenin o halka ve belediye başkanına hakaret
etmek haddine değil. O dili kesecek bir soğuk var o kentte.
Kendi bedensel varoluşunu “öz” olarak tanımlayıp
gürleşmesini özne olmak zanneden sefillerin Kürd’e düşmanlık etmesi kaçınılmaz.
Kürd, o özün kurulduğu yeri de parçalamak.
Her şeyi o yüce “öz” adına düzlemek, asla siyaset
değil. Haziran Kıyamı süresince kendi reklâm pastasını büyütmeyi, pazar alanını
genişletmeyi gürleşmek zannedenlerin yaptığı, her şeyi kendisine göre
düzlemekten ibaret. Alevi’nin, eşcinselin, Kürd’ün, çevrecinin vs.’nin bir
çırpıda yan yana dizilmesinin nedeni bu. Boncukların içinden geçirilen ip,
burjuvazinin ipi.
Bu burjuva kafanın sahadaki solcuya öğrettiği,
birilerini iddialarıyla, gürleşen özlerine dair masallarla ve edebiyatla
kandırmaktır. O ancak Kürd ile öz-deşleşmeyi öngörebilmektedir. Buradaki öz de
gene TC’cidir, gene zalimin aynasında taranmış bir saç, cilâlanmış ayakkabıdır.
Ondaki TC liberal, devletsiz bir TC’dir, ama gene de TC’dir.
Gezi pazarı mallarını satmaya başlamıştır. Bunun için
Haziran’ın tüm teri, kanı, kokusu silinmelidir. Bu temizlik işlemi için öz
tasavvurları, ruh çağrıları kaplayacaktır ortalığı.
Satılan, her zaman, bir tür devrimcicilik olacaktır.
Bu devrimcicilik, devrimciye küfretmek, onu kendi özü, ruhu için biçime
kapatmak, metaya dönüştürüp satmak, devrimci imkânları bir bir ezmek
zorundadır. Bu satışta özne olmayı tarihe kazımış, topluma öğretmiş bir iradeye
“özne” olmak bile yakıştırılmayacaktır. Ondaki devrimcilik şekle indirgenecek,
çöpe atılacaktır. Hep şu “emperyalistlerin kuklası bunlar” tezviratı ağzın
içinde gezdirilecektir. Bu cümle, Kürd’e özne olmayı yakıştırmadığından
dillendirilecektir. Onu ufalamak isteyenlere hizmet etmek için bu özneyi
ufaltmak zorundadır. Kendi bireysel varlığından göremeyeceği bir ufukta
dövüşeni, uzakta olduğu için ufak görecektir. Bilinç gördüğünü hakikat
zannedecek, göz aklın ve vicdanın yerini alacaktır. Gözünde küçülttüğünde
düşmanının gerçekten küçüldüğünü zannetmek, ne güzel bir seraptır!
Haziran Kıyamı süresince sadece gösteri ve poz peşinde
koşanlar, özünü ve gürlüğünü ispatlama derdinde olanlar, bu pozu satanlar için,
bugün, mazlum bir halkın kolektif aklı ve vicdanı olabilmiş bir iradeye
küfretmek tek çıkar yoldur.
Eren Balkır
12 Aralık 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder