1905 Rus Devrimi’nin Çin’de bir dizi önemli olayı
tetiklediği dönemde Lenin, Çin üzerinden sömürge devrimi ve birleşik cephe
stratejisi üzerine teorik çalışma yapar. Bu stratejinin öncülüğü esasında,
ilgili strateji 1920’de Komintern’ce kabul edilmezden dört yıl önce, Hollanda
Doğu Hint Adaları’ndaki komünistlerdedir. Aynı strateji Çin Komünist
Partisi’nin ana mayasıdır.
Gerçekte Hollanda Doğu Hint Adaları’ndaki (Endonezya)
gelişmelerin Çin Devrimi’nin ileride içine gireceği ana yönelim üzerinde
muazzam bir etkisi vardır. Lenin’in sömürge devrimi teorisi ilkin 1920 Yaz’ında
toplanan II. Komintern Kongresi'nde dillendirilmiştir. Lenin’in millet ve
sömürge meselesine ilişkin tezlerine göre, komünistler sömürge ve geri kalmış
ülkelerde burjuva demokrasisi ile geçici bir ittifaka girmeli ama asla burjuva
demokrasisi ile birleşmemelidir. Tüm bu koşullar altında komünistler en küçük,
embriyonik biçiminde bile olsa, proleter hareketin bağımsızlığını muhafaza
etmelidirler. Bu, Lenin’in birleşik cephe stratejisinin ürünü olan bir
yaklaşımdır. Lenin, Asya’yla ilgili stratejik programının nihai hatlarını 1920
Yaz’ında çizer. Avusturyalı ve Macar komünistler çok az başarı elde etmiş,
Alman komünistler ise proleter bir ayaklanmanın yaşanacağı konusunda herhangi
bir umut beslememektedirler. Ülkedeki durumun da giderek kötüleşmesiyle
birlikte Lenin yüzünü Doğu’ya döner. Marx’ın dillendirdiği kadarıyla devrimi
yapacak olan, Avrupa’daki en gelişkin sanayiye sahip ülkelerin işçileridir.
Ancak Bolşevik Devrimi’nin gösterdiği üzere, proletarya diktatörlüğü geri
kalmış ve asgari düzeyde sanayiye sahip bir ülkede tesis edilmiştir. Marx’ın
sömürgeleştirilmiş Asya’nın Avrupa işçilerinin zaferi ardından otomatikman
özgürleşeceğine dair ısrarı 1917 sonrası teorinin zayıf karnı durumuna
gelmiştir. Dolayısıyla Marksizmin Asya’daki milliyetçi burjuva demokrasisiyle
kurulacak meşru bir proleter ittifak üzerinden yeniden yorumlanması gündeme
gelmiştir. İşte Lenin’in Temmuz 1920’de II. Komintern Kongresi’nde yaptığı da
budur. Ancak bu noktada belirtmek gerekir ki, Lenin’in yüzünü Doğu’ya dönüşünün
yegâne nedeni, ilgili aşamada Avrupa’da devrimin başarısızlığı ve Bolşevik
Devrim’in tehlikede oluşu değildir. Teori devrimci pratiği öncelemez. Devrimci
pratiği, Marksizmin ilgili durum dâhilinde yeniden yorumlanması takip etmiştir.
Sömürge devrimi teorisi Asya’dan çıkmıştır. Bunda Komintern’in kuruluşundan
dört yıl önce Endonezya’da burjuva milliyetçi kitle hareketi ile ittifak
kurabilmiş o küçük proleter partinin önemli bir katkısı vardır.
Rus Devrimi’nden önce Lenin, Asya ile ilgili çok az
sayıda makale kaleme almıştır. Bu kısa makalelerde Çin ve Endonezya’daki
gelişmelere odaklanılmıştır. Bölgeye dikkatlerin yönelmesindeki en önemli neden
1900 tarihli Boxer Ayaklanması’dır. Iskra’nın
ilk sayısında Lenin’in “Çin’de Savaş” isimli bir makalesine yer verilir.
Görünüşe göre, öncelikle onun Çin hakkında kalem oynatmasının ana nedeni Çar’ın
politikasına yönelik eleştirisidir. 12 yıl sonra Lenin Çin ile ilgili bir yazı
daha yazar. Bu sefer Çin’in yeni geçici cumhurbaşkanı Dr. Sun Yat-sen’e övgüler
düzmektedir. Bir yıl sonra ise Endonezya’daki gelişmelere odaklanır. Hollandalı
Marksist W. van Ravesteyn kendisini Endonezya’da kurulan Sarekat İslam
(İslam Birliği) hakkında bilgilendirmiştir. Aşağıdaki makale, Lenin’in
dönemi analizi ve bilgilendirme ışığında doğuya dönük yaklaşımını
sergilemektedir.
* * *
Asya’nın Uyanışı
Çin’in yüzyıllardır olduğu yerde sayan bir ülke olarak
düşünüldüğü dönem çok mu geride kaldı? Bugünün Çin’i ise siyasal eylemlerin
fokur fokur kaynadığı, güçlü bir toplumsal harekete ve demokratik bir yükselişe
sahne olan bir ülkedir. Rusya’daki 1905 hareketi ardından demokratik devrim
Asya’nın tümüne, Türkiye’ye, İran’a ve Çin’e yayıldı. Britanya Hindistan’ında
da mayalanma giderek artıyor.
Dikkate değer bir gelişme,
devrimci demokratik hareketin Hollanda hâkimiyetindeki, yaklaşık kırk milyonluk
bir nüfusa sahip, Doğu Hint Adaları’na, Cava ve diğer Hollanda sömürgelerine
yayılmasıdır.
Birincisi demokratik hareket, millî hareketin İslâm
bayrağı altında ortaya çıktığı Cava’da, yığınlar arasında gelişmektedir.
İkincisi kapitalizm, Hollanda’nın Doğu Hint Adaları için bağımsızlık isteğiyle
ortaya çıkan, yerel koşullara uyum sağlamış Avrupalılardan oluşan yerel bir
aydın tabakası yaratmıştır. Üçüncüsü, Cava ve öteki adaların oldukça geniş olan
Çin nüfusu devrimci hareketi kendi ülkelerinden taşıyıp getirmiştir.
Hollanda’nın Doğu Hint Adaları’ndaki bu uyanışını
tanımlayan Hollandalı Marksist van Ravesteyn, Hollanda hükümetinin yüzyıllık
despotizmi ve gaddarlığının şimdi yerli yığınların kararlı direnişi ve
protestosu ile karşılaştığına dikkat çekmektedir.
Devrim öncesi dönemin alışılagelen olayları baş
göstermiştir. Akıllara durgunluk verecek ölçüde partiler ve işçi birlikleri
kuruluyor. Hükümet bunları yasaklamakla sadece hoşnutsuzluğu biraz daha fazla
körüklemiş oluyor ve hareketin gelişmesini hızlandırıyor. Örneğin geçenlerde
hükümet, program ve tüzüğünde bağımsızlık mücadelesinden söz ediyor diye
“Hint Partisi”ni kapattı. Hollandalı Derzimordalar (Gogol’un Müfettiş
oyunundaki zorba polis tiplemesi) (din adamları ve -Avrupa liberalizmi özüne
kadar yozlaştığı için- liberallerin onayıyla) Hollanda’dan ayrılmaya ilişkin bu
maddeyi suç kabul ettiler. Kapatılan parti doğal olarak başka bir isim altında
yeniden kuruldu.
Cava’da yerli halk bir Millî Birlik tesis etti.
Birliğin şimdiden 80.000 üyesi var; kalabalık mitingler düzenliyor. Demokratik
hareket kesintisiz büyüyor.
Dünya kapitalizmi ve Rusya’daki 1905 hareketi nihayet
Asya’yı uyandırdı. Ezilip horlanmış, karanlığa terk edilmiş yüz milyonlarca
insan Ortaçağ durgunluğundan yeni bir hayata uyanıyor; temel insan hakları ve
demokrasi mücadelesi için ayağa kalkıyor.
İleri ülkelerin işçileri, Dünya’nın çeşitli yerlerinde
değişik biçimler altında ortaya çıkan millî hareketin bu güçlü gelişimini
ilgiyle, ondan esinlenerek izliyor. İşçi sınıfı hareketinin gücünden ödü
patlayan Avrupa burjuvazisi, gericiliğe, militarizme, siyasette kilisenin rolü
olması gerektiğini söyleyen fikre ve cehalete kucak açıyor. Oysa Avrupa
ülkelerinin işçi sınıfı ile Asya’nın genç demokrasisi, kendi gücüne tam güveni
ve yığınlara sarsılmaz inancıyla, bu yozlaşmış, can çekişen burjuvazinin yerini
almak için ilerliyor.
Asya’nın uyanışı ve Avrupa’daki ileri proletaryanın
iktidar mücadelesi, Dünya tarihinde bu yüzyılın başında ortaya çıkan yeni
aşamanın bir simgesidir.
V. I. Lenin
Pravda
Sayı. 103
7 Mayıs 1913
[Kaynak: Collected Works, Progress
Publishers, 1977, Moskova Cilt 19, s. 85-86.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder