Birçokları için “diyalektik materyalizm” terimi, kafa
karıştırıcı ve pek de aşina olunmayan iki kelimenin birbirine bağlanmasından
oluşan bir tür jargon gibidir. Ancak bu kavram, suyun kaynamasından toplumun
devrimci dönüşümüne dek her şeyle ilgili belirli bir anlayış geliştirmek gibi
temel bir niteliğe sahiptir.
Diyalektik materyalizmin ne olduğunu anlamak için
sıklıkla “diyalektik” ve “materyalizm”, bununla birlikte söz konusu iki
kavramın karşıtları tanımlanmaya çalışılır.
Diyalektikle ilgili temel fikir, atomik yapıya ait en
küçük ölçekten evrene ait en büyük ölçeğe dek her şeyin sürekli bir değişim
sürecine tabi olduğunu söyler. Bu değişim, hem iç hem de dış etmenlere bağlı
olarak oluşur. Pozitif ve negatif partiküllerden oluşan atom gibi her şey
birbiriyle çelişki içerisindeki rakip çıkarlara ya da karşıt eğilimlere sahip
iki parçadan oluşur. İç çelişkiler, bütün olarak bir nesnenin aslî değişim
nedenidir. İç çelişkilerin her zaman belirli bir hareket ve gelişim içerisindeki,
rakip ve çelişkili dış etmenlerle birlikte ele alınması gerekir. Doğal ve
toplumsal dünya ile ilgili bu temel anlayış hiçbir şeyin sabit olmadığını
söyler. Ayrıca, hiçbir şeyin başka bir şeyle birebir aynı olmadığı
iddiasındadır. İster bir kilo şeker başka bir kilo şekerle isterse bir hükümet
başka bir hükümetle kıyaslansın, arada belirli bir farkın olduğu gerçeği bir
biçimde tespit edilecektir.
Diyalektik düşünmenin karşıtı, evrendeki her şeyin ve
bunların niteliklerinin her zaman farklı biçim ve miktarlarda var olduğuna
inanan metafizik düşünme tarzıdır. Metafizik, şeyleri mutlak biçimleri
dâhilinde görür ve böylelikle açgözlülüğün ve zulmün toplumda her daim var
olduğunu, dolayısıyla, toplumun kendisini sadece tekrarlamakla yetindiğini
söyler. Bu tarih anlayışı nesneler için aslî değişim sebebi olarak dış
etmenlere işaret eder, bu nedenle toplumun gelişimi coğrafyaya dayanılarak izah
edilir, aynı coğrafyadaki ülkelerin gelişim açısından neden farklı düzeylerde
olduğu ve toplumda birbirine rakip çıkarların nasıl oluştuğu gibi sorularla
ilgilenilmez.
İnsanların zenginliğe ve lükse düşkünlükleriyle
bağlantılı olarak kullanılan biçiminden farklı olan materyalizm kavramı,
esasında insanların düşüncelerine, niteliklerine ve eylemlerine dair açıklamaya
katkıda bulunan bir kavramdır. Materyalizm, tüm bu hususların insanları kuşatan
maddî dünya tarafından biçimlendirildiğini söyler. Yani “bilinci belirleyen
varlıktır.” Bu anlayış, algı ve düşüncenin insanın varoluşunu belirlediğine
inanan idealizme aykırı bir yaklaşımdır. Dolayısıyla sağcı politikacılar, insanların
öyle olmaya karar verdikleri için evsiz ya da fakir olduklarını iddia ederler.
En uç biçiminde tüm maddî gerçekliğin ebedî bir varlık tarafından yaratıldığına
dönük inanç, idealist felsefenin nihaî gerçekleşmesini ifade eder.
Bu noktadan itibaren diyalektiği ve materyalizmi
birleştirmek, “her şeyin sürekli bir değişim içerisinde olduğunu” ve “algımızın
maddî dünyaya dayandığını” söylemeyi ifade eder. Diyalektik materyalizm,
toplumdaki sürekli değişimleri değerlendirmek ve toplumdaki gelişimi anlamak
için bu araçları kullanır.
“Felsefeciler dünyayı yalnızca yorumladılar, oysa
mesele onu değiştirmektir.” Devrimlerin nasıl gerçekleştiğine dair belirli bir
anlayış sunan bir bilim olarak diyalektik materyalizmin kurucularından Karl
Marx, ayrıca insanların toplumsal olguların anlaşılması ötesinde insanların
etrafındaki dünyanın değiştirilmesinde aslî bir role sahip olduğuna inanır.
Mevcut düzeyinde kapitalist toplumdaki aslî çelişki,
üretim güçleri (toprak, teknoloji ve altyapının insan emeğinin kârlılığı
arasındaki ilişki) ile üretim ilişkileri (tüm fabrikalara, iş yerlerine ve
toprağa bir avuç kapitalistin sahip olması, öte yandan milyarlarca insanın
emeğini satarak var olabilmesi) arasındaki çelişkidir. Üretici güçlerdeki
muazzam gelişme ile toplumun önemli bir bölümünü kontrol altında tutan ve tüm
bu gelişimi kendi kârı için kullanan bu türden küçük bir grup arasındaki
çelişki, söz konusu çelişkiyi çözecek mücadelenin zeminini de teşkil eder.
Mazlumların mücadelesini de içeren sınıf mücadelesini kavramak, üretim
ilişkileri ile üretim güçleri arasındaki söz konusu çelişkiye dayanan toplumsal
hareketliliği kavramayı ifade eder. Bizim yüzde bire ve yönetici sınıfa karşı
yürüttüğümüz mücadele, insanlığın geçmiş ve gelecek tarihidir. İşte tam da bu
nedenle Marx’ın Komünist Manifesto’nun başında dile getirdiği biçimiyle,
“bugüne kadar var olmuş tüm toplumun tarihi, sınıf mücadelesi tarihidir.”
Sürekli değişim ve gelişmeye dayanan bir bilim olarak
diyalektik materyalizm, ne bir dogmadır ne de ebedî hakikatleri ifade eder. O,
kapitalizmin nihai bir sona ulaştığını gösterir. Dünyadaki zenginliğin muazzam
ölçülerde geliştiğini, ama ondan istifade edenlerinse sayıca çok az olduğunu
söyler. Sosyalizm denilen geçiş aşaması, sömürülenlerin ve mazlumların bir
araya getirilip toplumun yönetilmesini ve bir sonraki niteliksel gelişimi,
tarihin yeni aşamasını temsil eden yeni bir üretim ilişkisini oluşturmayı
anlatır. Diyalektik materyalizm, söz konusu çelişkileri anlamak ve tüm
zayıflıkları ve güçlü noktaları bilince çıkartmak ve sosyalizmin kapitalist
sömürü ve zulmün yegâne cevabı olduğunu göstermek için kullanılmalıdır.
İşçilerle ve mazlumlarla yeni toplum mücadelesini inşa ederken ilişkiler kurmak
için daha çok çalışmak ve nihayetinde kapitalizmi tarihin çöp tenekesine
fırlatıp atmaksa devrimcilerin üzerine düşen bir görevdir.
S. Williams
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder