NATO/FİBD Ekseni Libya ve Suriye’de kontrolü kaybetti.
Her ülkede kapsamlı bir dizi terörist saldırı gerçekleştirdi, ülke dışından
getirdiği insanları silâhlandırdı ve muhalif unsurları döve döve öğüttü. Ana
akım medya ise batı eliyle gerçekleşen Hula katliamı sonrası sessizliğe
gömüldü.
Gerçek şu: Suriye ve Libya’da insanlık karşıtı suçlar
FİBD, yani Fransa, İngiltere ve Birleşik Devletler ekseni tarafından ortalığa
salınan teröristlerce işleniyor. Bu suçlara muhalif unsurların dağıtılması,
önde gelen grupların çözülmesi ve paralı askerlerle El-Kaide’nin batı adına işe
koşulması eşlik ediyor.
Libya’da görüldüğü üzere, bu tür unsurlar insanî
yardım rezilliği için zemin oluşturmak ve yanıltma harekâtları (rakip
istihbarat örgütü personelinin kendisini dost ülke veya örgüt kimliğinde
gösterip gerçekleştirdiği eylemler) ile Esad hükümetini bir biçimde suçlamak
amacıyla kullanılıyorlar. Ama bu girişimler pek işe yaramadı, zira Libya
herkesin gözünü açtı ve alternatif medya bunların şeytanî planlarını ifşa etti.
Birkaç ay önce Libya’dan gelen ve Suriye’ye sokulmak
üzere Türkiye sınırına getirilen kimyasal silâhların açığa çıkışı buna bir
örnek. FİBD, Türkiye üzerinden Suriye’ye gemilerle silâh ve adam taşıyor ve bu
girişimleri ifşa eden alternatif medya kanalları siber terörist saldırılara
maruz kalıyor.
Bunlar neyi örtbas etmek istiyorlar?
En son olay geçen hafta sonu yaşandı. Suriye ordusu
kaynaklarına göre Türk helikopterleri Suriye hava sahasında uçup saldırı
sonrası kaçan Özgür Suriye Ordusu mensuplarını aradı. Bir dizi kaynağa göre bu
ÖSO arasında on-on beş kadar Türk var. Türk (NATO) birliklerinin Suriye
içlerine girdiğine ilişkin olarak aktarılan ilk rapor değil bu.
Suriye Ordusu (Libya’da da tanık olunan) bu şeytanî
musibete karşı başkanları için kahramanca dövüşüyor, bu unsurların batılı
destekçilerden yeni ekipman temin etmelerine mani oluyor, bu amaçla hem kuzey
sınırını (Türkiye) hem de batı sınırını (Lübnan) başarıyla koruyor. Bu alanlar
ele geçirilip temizlendikçe Suriyeli teröristler de bozguna uğruyor.
Mesele Sünni-Şiî meselesi değil. Asıl mesele,
Çeçenya’da tanık olduğumuz üzere, Vehhabi unsurlar. Örneğin Hula katliamı
hükümet güçlerine isnat ediliyor, batı medyası suçlu olarak onu gösteriyor,
“insanî yardım” adı altında işgali meşrulaştırmak için yanıltma harekâtları
tertipleniyor. (bu katliamı hükümet yapmışsa işgal meşrulaşacak, eğer o
yapmamışsa devletin kontrolü kaybettiği, vatandaşlarını artık koruyamadığı
iddia edilecek: işin başında ben kazanırım, sonunda da sen kaybedersin!).
Hula katliamını, Abdürrezzak Tlass liderliğindeki
Özgür Suriye Ordusu’na bağlı Rastan ve Faruk tugayı gerçekleştirdi. Abdürrezzak
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin karşısına ne vakit çıkacak? İhanet içindeki
Gelecek Hareketi’nin lideri terörist Said Hariri ve ona destek veren Vehhabiler
ne vakit yargılanacak? Hula’da katledilenler hükümete yakın olan Alevîlerdi.
Olan biteni Ruslar biliyor da Clinton neden bilmiyor?
İngiliz dışişleri bakanı William Hague niye habersiz? Ya da Fransa ve ABD?
FİBD’in istihbaratı neden her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı?
FİBD ekseninin Suriye için tasarladığı plan, BM
kararları dâhilinde ya da dışında ülkeye dönük müdahaleyi bir biçimde
meşrulaştırmak.
Öte yandan medya Libya ile ilgili olarak da suskun.
Burada El-Kaide ve NATO artık birbirine düşmüş durumda. Kaddafi’ye sadık Yeşil
Direniş Ordusu ülkenin güneyini ele geçirdi ve kuzeye dönük başarılı saldırılar
gerçekleştiriyor. Çatışmaya sahne olmayan bir tek kasaba ya da şehir bulmak
artık çok güç Libya’da. Kaddafi’ye karşı terörist güçlere komuta eden dört
general yakalandı, hepsinin de El-Kaide ile bağlantısı var ve dördü de CIA’den
para aldıklarını kabul ediyor.
Tüm bu yaşananlarda şaşırtıcı hiçbir şey yok.
Timothy Bancroft-Hinchey
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder