Birleşmiş Milletler’i ve Arap Birliği’ni bir kılıf
olarak kullanan ABD-NATO güçleri, Suriye’ye müdahale için hazırlık yapıyorlar.
Aynı zamanda bu güçler, Beşar Esad liderliğindeki hükümete karşı başlattıkları
ekonomik savaşı da tırmandırıyorlar.
Senaryo, ABD-NATO bombardımanı başlamadan önce Libya
hükümetine karşı yapılanlara çok benziyor. Ancak bu sefer Türkiye, ekonomik
baskı uygulamak ve topraklarını Esad muhaliflerine bir destek bölge olarak
açmaya izin vermek suretiyle, emperyalist kampa katılıyor.
Bu müdahalenin, Esad hükümetinin Suriye’deki herhangi
bir insana karşı uyguladığı baskıyla alıp veremediği bir şeyi yok. Müdahale,
Libya’yı yoğun bombardımana tabi tutarak Libyalıları kurtarma türünden, Suriye
halkını da “kurtarma”yı ifade ediyor. Hedef, Suriye’yi emperyalist bir kukla
yapmak ve Hizbullah’la Lübnan’daki ulusal kurtuluş hareketiyle ve İran’la
kurduğu stratejik ittifakı yıkmak. Bu, sadece Suriye halkı değil, tüm bölge
için de büyük bir yıkım olacaktır.
ABD, Avrupa Birliği, Arap Birliği ülkeleri ve Türkiye
tarafından Suriye karşıtı yaptırımlar uygulamaya konuldu. Eşi benzeri
görülmemiş bir hamle ile Arap Birliği, Arap medeniyetlerinden birine ev
sahipliği yapan Suriye’nin üyeliğini askıya aldı.
Beyaz Saray ile sıkı bir koordinasyon içinde hareket
eden NATO üyesi Türkiye, Suriye’nin finansal varlıklarını dondurdu ve Suriye
Merkez Bankası ile tüm işlemleri kesti. Türkiye, Suriye’nin en büyük ticarî
ortaklarından biriydi. 1 Aralık’ta ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Türkiye’yi
İran’a karşı da yaptırım uygulamaya teşvik etti. Bu hafta itibarıyla Britanya
da İran’a karşı yaptırımlarını artırdı.
Yaptırımlar, Suriye ekonomisini mahvetmeyi ve Esad
hükümetini iş dünyasının ve halkın desteğinden mahrum etmeyi amaçlıyor. Ülke
içine ve dışına dönük para transferleri bloke ediliyor ve Suriyeliler kredi
kartlarını yurtdışında kullanamıyorlar.
Libya gibi Suriye hükümeti de zulmetmekle suçlanıyor.
Bu suçlamaların dayandığı bilgiler bağımsız insan hakları örgütlerinden
gelmiyor. Müesses nizama hizmet eden batı medyası ve El-Cezire’deki aktarımlara
göre bu bilgiler Suriye muhalefeti kaynaklı.
Özellikle bir gruptan söz ediliyor. Suriye Yerel
Koordinasyon Komiteleri, Esad hükümetini devirmeye çalışan Suriye Ulusal
Konseyi’nin parçası.
Bu arada Suriye’ye karşı suçlamalarda bulunan ABD ve
Batı Avrupalı ülkeler, Irak, Afganistan ve diğer ülkelere karşı onlarca yıldır
uyguladıkları zulümlerden hiç mi hiç söz etmiyorlar.
ABD ve müttefikleri geçen Mart ayında 1973 Sayılı BM
kararı ile Libya’ya karşı yaptırımlar uygulama önerisini BM Güvenlik
Konseyi’nden bu sefer geçiremedi. Rusya ve Çin ilgili kararı, söz konusu
tecrübe üzerinden, veto etti. Bu nedenle ABD ve AB, Esad’ı “insanlığa karşı
suçlar” işlemekle suçlayan, sözde “bağımsız” Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Komisyonu'nu kurdu.
Şimdilerde ise batılı güçler, “eyleme geçmek için
giderek büyüyen uluslararası bir konsensüs”ten dem vuruyorlar. (New York
Times, 1 Aralık) Bu “uluslararası konsensüs”, Suriye’nin yeniden
sömürgeleştirilmesi için ABD-NATO-Türkiye’nin askerî müdahalesini örten bir
kılıfı ifade ediyor.
Mevcut dış müdahale Suriye’deki krizi derinleştiriyor.
Türkiye, Esad hükümetine karşı askerî muhalefet için Suriye sınırı yakınında
silâh gücü ve destek bölge temin etti. Kanadalı inceleme grubuna göre bu
silâhlı muhalefete parasal destek ABD, Türkiye ve NATO müttefiklerinden
geliyor. Bu, savaşı körüklüyor ve 30 Kasım’da BM, Suriye’de bir “iç savaş
durumu”nun mevcut olduğunu ilân ediyor.
Bu arada arabulucu olarak takdim edilen Arap Birliği,
sadece Esad hükümetine savaşmayı bırakması yönünde çağrıda bulunuyor. Bu talep
silâhlı muhalefet için dillendirilmiyor.
Arap Birliği, ismine rağmen, gerçekte Arap halkının
çıkarlarının aleyhine çalışıyor. O, geçen Mart ayında ABD ve NATO’dan Suriye’yi
bombalamasını istedi. Arap Birliği Suudi Arabistan ve birkaç küçük körfez
emirliğinin hükmü altında. Bunlar ise petrol üretimini artırıp batılı güçlerin
Libya, İran ve Suriye gibi petrol üreticisi ülkelere yaptırım uygulamasını
istiyor ve kendi petrol kaynaklarının eksilmesinden daha fazla endişelenmek
istemiyor.
Yakında ABD-NATO-Türkiye ittifakının Suriye’ye
saldırması muhtemel. Küba haber ajansı Granma’nın 25 Kasım’da
bildirdiğine göre, bir ABD uçak gemisi Suriye sahiline yanaştı ve oradaki ABD
büyükelçiliği yurttaşlarına ülkeyi acilen terk etmelerini emretti, ayrıca
Fransa da NATO eliyle Suriye’ye dönük bir askerî müdahalenin yapılmasını
önerdi.
Sadece Suriye’de değil, tüm Ortadoğu’da işçiler ve
yoksul köylüler büyük bir tehdit altında. Suriye İran’la, Lübnan’daki
Hizbullah’la ve Gazze’deki Hamas’la stratejik öneme sahip, anti-emperyalist ve
anti-siyonist bir ittifak içinde. Bu ittifak, henüz ilân edilmiş bir sınıra
sahip olmayan, tüm bölgeye ordularıyla saldıran İsrail’in zapt edilmesi için
hayati önemde.
Joyce Chediac
7 Aralık 2011
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder