Pages

08 Ocak 2009

Kaypakkaya’nın Kemalizm Eleştirisi

I

Kemalist devrim, Türk ticaret burjuvazisinin, toprak ağalarının, tefecilerin, az miktardaki sanayi burjuvazisinin, bunların üst kesiminin bir devrimidir. Yani devrimin önderleri, Türk komprador büyük burjuvazisi ve toprak ağaları sınıfıdır. Devrimde, millî karakterdeki orta burjuvazi önder güç olarak değil, yedek güç olarak yer almıştır.

II

Devrimin önderleri, daha anti-emperyalist savaş yıllarında iken İtilaf emperyalizmi ile el altından işbirliğine girişmişlerdir; emperyalistler Kemalistlere karşı hayırhah bir tutum takınmış, bir Kemalist iktidara rıza göstermeye başlamıştır.

III

Kemalistler, emperyalistlerle barış imzaladıktan sonra bu işbirliği daha da koyulaşarak devam etmiştir.

IV

Kemalist hareket, özünde “işçilere ve köylülere, bir toprak devrimi imkânına karşı” gelişmiştir.

V

Kemalist hareketin sonucunda, Türkiye’nin sömürge, yarı-sömürge, yarı-feodal yapısı; yarı-sömürge ve yarı-feodal yapı ile yer değiştirmiştir; yani yarı-sömürge ve yarı-feodal iktisadî yapı devam etmiştir.

VI

Sosyal alanda, eski millî azınlıklara mensup komprador büyük burjuvazinin ve eski bürokrasinin, ulemanın hâkim mevkiini, millî karakterdeki orta burjuvazi içinden palazlanan ve emperyalizmle işbirliğine girişen yeni Türk burjuvazisi, eski Türk komprador büyük burjuvazisinin bir kesimi ve yeni bürokrasi almıştır. Eski toprak ağalarının, büyük toprak sahiplerinin, tefecilerin, vurguncu tüccarların bir kısmının hâkimiyeti devam etmiş, bir kısmının yerini yenileri almıştır. Kemalistler, bir bütün olarak, millî karakterdeki orta sınıfın çıkarlarını temsil etmemekte, yukarıdaki sınıf ve zümrelerin menfaatlerini temsil etmektedir.

VII

Politik alanda, hanedanlık çıkarları ile birleştirilmiş olan meşrutiyet idaresinin yerini, yeni hâkim sınıfların çıkarlarına en iyi cevap veren idare, burjuva cumhuriyeti almıştır. Bu idare, sözde bağımsız, gerçekte siyasî bakımdan emperyalizme yarı-bağımlı bir idaredir.

VIII

Kemalist diktatörlük, sözde demokratik, gerçekte askerî faşist bir diktatörlüktür.

IX

“Kemalist Türkiye bile, gittikçe daha çok bir yarı-sömürge ve gerici emperyalist dünyanın bir parçası hâline gelerek nihayet kendini İngiliz-Fransız emperyalizminin kucağına atmak zorunda kalmıştır.”

X

Kurtuluş Savaşı’nı takip eden yıllarda, devrimin baş düşmanı Kemalist iktidardır. O dönemde komünist hareketin görevi, hâkim mevkiini kaybeden eski komprador burjuvaziye ve toprak ağaları kliğine karşı, Kemalistlerle ittifak değil (böyle bir ittifak zaten hiçbir zaman gerçekleşmemiştir), komprador burjuvazinin ve toprak ağalarının bir başka kliğini temsil eden Kemalist iktidarı devirmek, yerine işçi sınıfı önderliğinde ve işçi-köylü temel ittifakına dayanan demokratik halk diktatörlüğünü kurmaktır.

İbrahim Kaypakkaya


I

The Kemalist “revolution” was a revolution of the top stratum of the Turkish merchant bourgeoisie, feudal landlords, usurers and a few industrialists. So, the leaders of the revolution are the Turkish comprador bourgeoisie and feudal landowners. The middle bourgeoisie of national character took part in the revolution but were auxiliaries.

II

The leaders of the “revolution,” starting during the years of the anti-imperialist war of liberation, set out to collaborate and compromise with Allied imperialism in an underhand way. The Western imperialists took a benevolent stand towards the Kemalists and looked favourably at the possibility of a Kemalist power.

III

The collaboration of the Kemalists and imperialists became deeper and deeper after the peace agreement.

IV

The Kemalist movement developed against the peasants and workers, and against the very possibility of an agrarian revolution.

V

As a result of the Kemalist movement, the semi-colonial and semi-feudal economic structure of Turkey remained intact.

VI

In the social field, the new Turkish bourgeoisie developed from within the middle bourgeoisie of national character which set out to collaborate with imperialism, plus a section of the old Turkish comprador big bourgeoisie and plus the new bureaucracy took the place of the old comprador big bourgeoisie of the national minorities, plus the old bureaucracy and plus the Ottoman intelligentsia. The domination of some of the old feudal landowners, money-lenders and rich speculating merchants continued, though sometimes replaced with new ones. The Kemalists, as a whole, did not represent the interests of the middle class but the high class.

VII

In the political sphere, the constitutional monarchy of the Ottomans aligned itself with the interests of the dynasties, the administration that replaced it, deciding to best respond to the interests of the new ruling class, has taken the form of a bourgeois republic. This administration is pseudo-independent, in political reality it is semi-independent, an administration bound to imperialism as a rule.

VIII

The Kemalist dictatorship, supposedly democratic, in reality is a fascist military dictatorship.

IX

Kemalist Turkey became increasingly a semi-colony and part of the reactionary imperialist world and finally came to throw itself into the arms of the Anglo-French imperialists.

X

In the years following the War of Independence, the Kemalist government became the arch-enemy of worker’s revolution. During those times, the communist movement did not ally itself with the Kemalists against the old comprador bourgeoisie and clique of landlords which lost their dominant position (such an alliance never took place already), instead the Kemalists represent another clique of comprador bourgeoisie and landlords to overthrow. The task of the communist movement after toppling the Kemalist order down is to establish a people’s democratic dictatorship based on an alliance of workers and peasants under the leadership of the working class.

İbrahim Kaypakkaya
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder