I
Kemalist devrim, Türk ticaret burjuvazisinin, toprak
ağalarının, tefecilerin, az miktardaki sanayi burjuvazisinin, bunların üst
kesiminin bir devrimidir. Yani devrimin önderleri, Türk komprador büyük
burjuvazisi ve toprak ağaları sınıfıdır. Devrimde, millî karakterdeki orta
burjuvazi önder güç olarak değil, yedek güç olarak yer almıştır.
II
Devrimin önderleri, daha anti-emperyalist savaş
yıllarında iken İtilaf emperyalizmi ile el altından işbirliğine girişmişlerdir;
emperyalistler Kemalistlere karşı hayırhah bir tutum takınmış, bir Kemalist
iktidara rıza göstermeye başlamıştır.
III
Kemalistler, emperyalistlerle barış imzaladıktan sonra
bu işbirliği daha da koyulaşarak devam etmiştir.
IV
Kemalist hareket, özünde “işçilere ve köylülere, bir
toprak devrimi imkânına karşı” gelişmiştir.
V
Kemalist hareketin sonucunda, Türkiye’nin sömürge,
yarı-sömürge, yarı-feodal yapısı; yarı-sömürge ve yarı-feodal yapı ile yer
değiştirmiştir; yani yarı-sömürge ve yarı-feodal iktisadî yapı devam etmiştir.
VI
Sosyal alanda, eski millî azınlıklara mensup komprador
büyük burjuvazinin ve eski bürokrasinin, ulemanın hâkim mevkiini, millî
karakterdeki orta burjuvazi içinden palazlanan ve emperyalizmle işbirliğine
girişen yeni Türk burjuvazisi, eski Türk komprador büyük burjuvazisinin bir
kesimi ve yeni bürokrasi almıştır. Eski toprak ağalarının, büyük toprak
sahiplerinin, tefecilerin, vurguncu tüccarların bir kısmının hâkimiyeti devam
etmiş, bir kısmının yerini yenileri almıştır. Kemalistler, bir bütün olarak, millî
karakterdeki orta sınıfın çıkarlarını temsil etmemekte, yukarıdaki sınıf ve
zümrelerin menfaatlerini temsil etmektedir.
VII
Politik alanda, hanedanlık çıkarları ile
birleştirilmiş olan meşrutiyet idaresinin yerini, yeni hâkim sınıfların
çıkarlarına en iyi cevap veren idare, burjuva cumhuriyeti almıştır. Bu idare,
sözde bağımsız, gerçekte siyasî bakımdan emperyalizme yarı-bağımlı bir
idaredir.
VIII
Kemalist diktatörlük, sözde demokratik, gerçekte
askerî faşist bir diktatörlüktür.
IX
“Kemalist Türkiye bile, gittikçe daha çok bir
yarı-sömürge ve gerici emperyalist dünyanın bir parçası hâline gelerek nihayet
kendini İngiliz-Fransız emperyalizminin kucağına atmak zorunda kalmıştır.”
X
Kurtuluş Savaşı’nı takip eden yıllarda, devrimin baş
düşmanı Kemalist iktidardır. O dönemde komünist hareketin görevi, hâkim
mevkiini kaybeden eski komprador burjuvaziye ve toprak ağaları kliğine karşı,
Kemalistlerle ittifak değil (böyle bir ittifak zaten hiçbir zaman
gerçekleşmemiştir), komprador burjuvazinin ve toprak ağalarının bir başka
kliğini temsil eden Kemalist iktidarı devirmek, yerine işçi sınıfı önderliğinde
ve işçi-köylü temel ittifakına dayanan demokratik halk diktatörlüğünü
kurmaktır.
İbrahim Kaypakkaya
I
The Kemalist “revolution” was a revolution of the top
stratum of the Turkish merchant bourgeoisie, feudal landlords, usurers and a
few industrialists. So, the leaders of the revolution are the Turkish comprador
bourgeoisie and feudal landowners. The middle bourgeoisie of national character
took part in the revolution but were auxiliaries.
II
The leaders of the “revolution,” starting during the
years of the anti-imperialist war of liberation, set out to collaborate and
compromise with Allied imperialism in an underhand way. The Western
imperialists took a benevolent stand towards the Kemalists and looked
favourably at the possibility of a Kemalist power.
III
The collaboration of the Kemalists and imperialists
became deeper and deeper after the peace agreement.
IV
The Kemalist movement developed against the peasants
and workers, and against the very possibility of an agrarian revolution.
V
As a result of the Kemalist movement, the
semi-colonial and semi-feudal economic structure of Turkey remained intact.
VI
In the social field, the new Turkish bourgeoisie
developed from within the middle bourgeoisie of national character which set
out to collaborate with imperialism, plus a section of the old Turkish
comprador big bourgeoisie and plus the new bureaucracy took the place of the
old comprador big bourgeoisie of the national minorities, plus the old
bureaucracy and plus the Ottoman intelligentsia. The domination of some of the
old feudal landowners, money-lenders and rich speculating merchants continued,
though sometimes replaced with new ones. The Kemalists, as a whole, did not
represent the interests of the middle class but the high class.
VII
In the political sphere, the constitutional monarchy
of the Ottomans aligned itself with the interests of the dynasties, the
administration that replaced it, deciding to best respond to the interests of
the new ruling class, has taken the form of a bourgeois republic. This
administration is pseudo-independent, in political reality it is
semi-independent, an administration bound to imperialism as a rule.
VIII
The Kemalist dictatorship, supposedly democratic, in
reality is a fascist military dictatorship.
IX
Kemalist Turkey became increasingly a semi-colony and
part of the reactionary imperialist world and finally came to throw itself into
the arms of the Anglo-French imperialists.
X
In the years following the War of Independence, the
Kemalist government became the arch-enemy of worker’s revolution. During those
times, the communist movement did not ally itself with the Kemalists against
the old comprador bourgeoisie and clique of landlords which lost their dominant
position (such an alliance never took place already), instead the Kemalists
represent another clique of comprador bourgeoisie and landlords to overthrow.
The task of the communist movement after toppling the Kemalist order down is to
establish a people’s democratic dictatorship based on an alliance of workers
and peasants under the leadership of the working class.
İbrahim Kaypakkaya
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder