Ortadoğu’da
bir suçlu olarak savaşı tırmandıran İsrail’in arkasında Amerika ve İngiltere
var. Bu desteği sunarken Vaşington ve Londra, baş suçlunun kendileri oldukları gerçeğini ifşa ediyorlar.
İran’a
karşı topyekûn savaş, eli kulağında. Bu savaşın sonuçları korkunç olacak. Buna karşın,
Amerikalı ve İngiliz yöneticilerinin suç ortaklığı yaparken yüzlerinin
kızarmadığı, pervasızca davrandıkları, nihayetinde aptal oldukları görülüyor.
İki
gün sonra 7 Ekim’de İsrail rejiminin Gazze’yi yok etmek ve soykırıma tabi tutmak
için yürüttüğü saldırılar birinci yılını dolduracak. Bu büyük imha amaçlı
savaşın sona yaklaştığına dair ortada herhangi bir emare de yok. İsrail rejimi,
tüm kanunları ve ahlak kurallarını ihlal edip, bunun karşılığında tek bir ceza
almıyor, bu sebeple, tümüyle kontrolden çıkıyor.
Bugüne
dek 41.000 Filistinli katledildi. Bazı hesaplamalara göre ölü sayısı 100 hatta
200 binin üzerinde. Kadın ve çocukların öldürüldüğü savaşı İsrail, geçen yıl 7
Ekim’de Filistinli militanların saldırısı üzerinden gerekçelendiriyor. O
saldırıda 1.200 İsrailli öldürülmüştü, üstelik bunların çoğu İsrail güvenlik güçlerinin
açtığı ateş sonucu yaşanmıştı. Hamas saldırısı, o gün İsrail’in Gazze’ye
yönelik gerçekleştirdiği, yılları bulan, insanlık dışı, soykırım amaçlı
kuşatmaya cevap olarak gerçekleşmişti.
İsrail
rejiminin eylemlerinin savunulur bir yanı yok. Kitlesel katliamları, Binyamin Netanyahu
ve diğer İsrailli liderlerin yanına kâr kalıyor, çünkü arkasında İngiltere, ABD
ve diğer Batılı devletlerin diplomatik, daha da önemlisi, askeri desteği var.
Gazze’de
ve Batı Şeria’da soykırıma imza atan İsrail, saldırı alanını tüm bölgeyi
kapsayacak şekilde genişletti. Son iki hafta içerisinde İsrail güçleri, Beyrut’u
ve Lübnan’ın sivillerin yaşadığı farklı bölgelerini bombaladı. 2.000’den fazla
insanın ölümüne, bir milyonu aşkın kişininse evsiz kalmasına neden oldu. Uyguladığı
şiddet, tüm bölgeyi kuşatıyor. İsrail rejimi, bir yandan da Suriye, Irak ve
Yemen’i bombalıyor, İran’da cinayetler işliyor.
İsrail,
İngilizlerin ve Amerikalıların çevirdikleri entrikalar neticesinde 1948’de yasa
dışı bir sömürgeci devlet olarak kurulmasından beri katliam yapıyor, insan
öldürüyor.
Siyonist
İsrail olarak bilinen bu Batılı sömürgeci proje için ilhaklar, işgaller, hava
saldırıları, terörizm ve suikastlar rutin hâlini almış. Bugün tüm o kana
susamışlığı ve psikopatlığıyla kontrolden çıkan rejim, Batılı destekçileri
sayesinde tek bir ceza bile almayacağını biliyor.
Bu
devlet terörizmini kendisinin üstün ve imtiyazlı olduğuna inanan Batılı emperyalist
güçler besliyor. İsrail rejimi ve faşist barbarlığı, mevcut niteliği dâhilinde
Batılı güçlerin somut bir tezahürü. Aynı şiddete ve yağma pratiğine bugün
dünyanın her bir köşesinde tanık oluyoruz. Siyonizm, Batı emperyalizminin bir
türevi.
İran,
geçen hafta içerisinde İsrail’i 200 civarında füzeyle vurdu. Onca provokasyona
ve savaş pratiğine rağmen İran, bugüne dek hep sınırlı tepkiler ortaya koymuş,
itidalli davranmıştı. Son saldırıda bile esas olarak askeri üsler hedef alındı,
sivil ölümlerine mani olunmaya çalışıldı.
Ama
ABD ve İngiltere, “barbar saldırı”yı hemen kınadı ve İsrail’in kendisini
savunma hakkına desteklerini açıkladı. Yalanın ve çarpıtmanın bundan daha iyi
bir örneğine rastlanamazdı. Gerçek şu ki asıl İran’dı kendisini meşru yollardan
savunan.
ABD
başkanı Joe Biden, İran’a verilecek “ağır cevaplar” konusunda İsrail’le koordineli
bir çalışma yürütüyor. İsrail ve ABD’nin kısa süre içerisinde İran’ın petrol
tesislerine saldırması bekleniyor. Biden, ABD-İsrail saldırısını “orantılı bir
cevap” olduğunu söyleyecek kadar beyinsiz bir küstah.
İran,
ABD’yi kendisini tek taraflı yürüttüğü itidal politikasının artık hükmünün
kalmadığı konusunda uyardı. Tahran, birkaç kez bölgesel savaş istemediğini dile
getirmiş olmasına rağmen, İsrail’in misilleme tehditleri karşısında bu sefer
daha büyük bir güçle vuracağını duyurdu. İran, bu noktada “gayri nizami”
taktiklere başvuracağını açıkladı. Bu açıklama, kimilerince İran’ın Hürmüz
Boğazı’nda petrol ticaretinin gerçekleştiği güzergâhı kapatacağı şeklinde
yorumlanıyor. Ortadoğu, dünyadaki petrol arzının üçüncü büyük kaynağı. İran,
dünyaya akan petrolü keserse, dünya ekonomisi daha önce eşi benzerine
rastlamadığı bir felâkete sürüklenebilir. Şu an zaten petrol fiyatları artmaya
başladı bile. Savaş bölgeye yayılacak olursa, dünya ekonomisi büyük bir
felâketle yüzleşir.
ABD,
özelde Biden yönetimi, sahtekâr bir üslupla, tarafları itidalli olmaya
çağırıyor, hatta ateşkesi savunan laflar ediyor. Ama bir yandan da Beyaz Saray,
İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarına onay veriyor. Vaşington, itidalden söz
ediyor ama bir yandan da İsrail rejiminin soykırıma ve bölgedeki saldırılarına maddi
destek sunuyor, onu silahlandırıyor. ABD, diplomatik çözüm yolunu savunuyorsa
kendisine bağlı olan İsrail rejimine gerekli adımı attırabilir. Bu imkâna
sahip. Ama ABD, bu konuda hiçbir şey yapmıyor. Rejime sunduğu askeri desteği
artırıyor. Geçen hafta 9 milyar dolarlık yardım yaptı. Bu da onun saldırıların
devamı için yeşil ışık yaktığının delili aslında.
İngiliz
devleti ve diğer Avrupa devletleri de bu savaş tellâllığında suç ortaklığı
yapıyorlar. Çünkü hepimiz biliyoruz ki şiddet ve savaş, Batı emperyalizminin
asli hareket tarzıdır.
ABD’nin
ve NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü savaş başarısızlıkla malul. Ukrayna’da
Batı emperyalizminin somut bir tezahürü olan Neonazi rejimi, NATO’nun 200
milyar dolarlık yatırımına, üç yıllık savaşa rağmen Donbass bölgesinde Rus
ordusunun hızla elde ettiği kazanımlar neticesinde paramparça oldu. Bu hafta
içerisinde Rus güçleri, “NATO’nun girilmesi imkânsız kalesi” olarak görülen
Ugledar’ı ele geçirdi. Ukrayna’da yaşanacak yenilginin yol açacağı fiyaskoyu
gizlemek adına ABD ve Batılı ortakları Ortadoğu’ya ve İran’a odaklandı. Burada bu
cani güçlerin pervasızlığı had safhaya ulaştı. Ellerinden başka bir şey
gelmiyor: savaş başlatıyorlar, savaşı kaybediyorlar, yeni bir savaş
başlatıyorlar.
Bu,
aptallıktan başka bir şey değil. İsrail saldırılarına onay ve destek vermek
suretiyle ABD, İngiltere ve onların Batılı uşakları, birçok sonucu olacak
düşmanlıkları körüklüyorlar. Burada bir dizi ülkenin milyonlarca kayıp verme
ihtimalinden söz ediyoruz. Oluşacak onca ağır sonuçtan biri de Demokratların
Kasım ayındaki seçimi kaybedecek olmaları. Gelgelelim, bu, tüm bölgeyi harap
edecek yıkım ve çekilecek çile karşısında ufak bir mesele.
Bu
savaş, İsrail rejimini ve Batılı emperyalist destekçilerini de yutar. Zaten sallantıda
olan, iflas etmiş kapitalist ekonomileriyle Batı, Ortadoğu’da patlak verecek
savaş sonrasında çöker.
Asıl
tuhaf olan şu: Bugün ABD ve onun Batı’daki suç ortakları, savaşın fitilini
tutuşturmaları durumunda kendi mezarlarını kazacaklar.
Stratejik Kültür Vakfı
4
Ekim 2024
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder