Dün
geceden sonra sular durulmuş görünüyor. Sanırım, şöyle kısa bir değerlendirme
yapmak mümkün:
1.
Şam’daki başkonsolosluğunun vurulmasına misilleme/mukabele olarak İran,
bölgesel açık bir savaşa yol açmaksızın, 200’ü aşkın drone ve füze ile İsrail’i
vurdu.
2. Önemli ama tali derecede önemli konu, bu
saldırıların ne kadar etkili olduğudur. Bu, zamanla netleşecek bir husus. Bu
aşamada İsrail’in drone’ların/füzelerin %99’unun vurulduğu/düşürüldüğü
iddiasını ciddiye almak pek mümkün değil.
3.
İran’ın askeri tesisleri, özellikle hava üslerini hedeflediği anlaşılıyor.
Bunların arasında, İran’ın Şam’daki başkonsolosluğunu vuran uçakların
havalandığı hava üssü ile Gazze’ye saldıran uçakların havalandığı üs var.
Bunlardaki hasara dair haberler farklı, zamanla netleşir.
4.
İsrail’i savunmak için ABD ve İngiltere doğrudan müdahil oldular ve özellikle
Ürdün (belki Irak ve hattâ S. Arabistan) üzerinde füzeleri düşürdüler. Ürdün’ün
İsrail’in yanında konumlanan veya konumlanmak zorunda kalan en zayıf halka
olduğu net şekilde bir kez daha görüldü.
5.
Türkiye, doğrudan savaşa müdahil olmadı ama Kürecik Üssü’nden sağlanan
istihbarat bilgileriyle, doğrudan ABD ve İsrail’e destek sunmaya devam etti.
6.
Hükümet olarak İran ve Filistin’in yanında duran tek ülke, 13 yıldır NATO’nun
saldırısı altındaki Suriye oldu. İran İHA’ları ve füzeleri açılan Suriye hava
sahasından geçti, bunun yanında Suriye, İran’ın İHA ve füzelerini engellemeye
çalışan İsrail füzelerini yakaladı.
7.
Kuyruğun gövdeyi değil, başın gövde ve kuyruğu yönettiği bir kez daha
ispatlandı. İsrail tüm atıp tutmalarına rağmen, İran’ın benzersiz-tarihî
nitelikteki (yeterli bulup bulmamanız bunu değiştirmez) saldırısına cevap
veremedi. ABD’nin talimatlarına uymak zorunda kaldı.
8.
İsrail’in dün gece yediği darbeler ve bu darbelere cevap verememesi ya da cevap
verebilmek için ABD’den yeterli desteği alamaması, ateşkes çalışmalarını
hızlandırıcı bir etki yaratabilir.
9.
İsrail, Filistin halkına karşı soykırım yürütürken diplomatik ilişkilerini ve
ticari-ekonomik-lojistik desteği sürdüren bizim palavracılar iyice açığa çıktı.
Zira İran, yalnızca dolaylı değil doğrudan da savaşırken, bizimkilerin yalnızca
palavra attığı gerçeği daha çok dikkat çekecek.
10.
Konunun simgesel ve siyasi boyutları, en az askeri boyutları kadar önemli. Bir
kısmı şöyle:
-
İlk kez Arap olmayan bir ülke, emperyalizmin bölgedeki bu karakoluna doğrudan
saldırdı. Üstelik Arap ülkelerin büyük bir bölümü Filistin halkı aleyhine bu
karakolla işbirliği hâlindeyken!
-
Filistin halkının tepkisi, İran füzelerini sevinç nidalarıyla karşılamak oldu.
-
İran’ın prestiji arttı. Türkiye’de ve İsrail’le işbirliği hâlindeki diğer bölge
ülkelerinde dile getirilen “İran ortalığı karıştırıyor, kendisi savaşmıyor”
iddiaları çökmüş oldu.
-
İsrail’in “cezalandırılmazlığı” efsanesine bir darbe vuruldu ve bunu yapan BM
sistemi, Güvenlik Konseyi veya üyeleri değil İran oldu!
Emir Aşnas
14 Nisan 2024
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder