Pages

05 Nisan 2024

Ebu Sitte Balfour’u Toprağa Gömdü


İngiliz hükümetinin Filistin’in yerleşimci sömürgeciliğe açılmasına destek vereceğini açıkladığı kırk altı kelimelik deklarasyonundan otuz yıl önce Arthur Balfour, Glasgow Üniversitesi rektörü seçilmişti. 1891’de rektör olarak atandığı toplantıda yaptığı konuşmada, “dünyayı incelediğimizde tarih öncesi insanda hâkim olan kültürün düzeyine sahip çok sayıda yabani topluluğun bulunduğunu görüyoruz” diyordu. Başında olduğu hükümetin çıkartacağı 1905 tarihli Yabancılar Kanunu’nun her bir kelimesi, nefretle yüklüydü. Kanunun amacı, Doğu Avrupa’dan gelen Yahudi mültecilerin ülkeye girişlerini durdurmaktı. Aynı nefret, 1917 tarihli Balfour Deklarasyonu’nda da mevcuttu.

Bu ayın sonlarında Glasgow Üniversitesi’nin başına oldukça farklı bir rektör geçecek. İsrail’in Gazze’ye yönelik gerçekleştirdiği son saldırılar esnasında Şifa Hastanesi’nde çalışan Dr. Gassân Ebu Sitte, geçen Salı günü Glasgow Üniversitesi öğrencilerinin yüzde 80’inin oyunu alarak rektör seçildi.

Kendisi için yürütülen kampanyanın mesajı ve sloganı gayet açıktı: “Gassân’a verilecek oy Gazze’ye verilmiş olacak.” Dr. Ebu Sitte, üniversitenin silâh ticaretine yaptığı yatırımlara son vereceğini ve Filistin’le dayanışma içinde olacağını söyledi. Öğrenciler, Ebu Sitte’yi rektör yapmakla, Arthur Balfour’un Glasgow’daki mirasını toprağa gömmüş oldular.

Üniversite bağlamında rektör, ta Reform sürecinde elde ettiği, oldukça özel bir konuma sahip. Bugün Glasgow, rektörün mütevelli heyetine öğrencilerin görüşlerini aktarmak gibi bir işi üstlendiği beş üniversiteden biri. Bu seçimdeki katılım oranı geçen seçimin iki katı. Oyların büyük bir kısmını Dr. Gassân Ebu Sitte ve Filistin davası aldı. Bu sonuç, ancak böylesi bir dönemde elde edilebilirdi.

Ekim ayı içerisinde Gazze’nin en eski üniversitesi Gazze İslam Üniversitesi, İsrail Savunma Güçleri’nce harap edildi. 1978’de kurulmuş olan ve bünyesinde yirmi araştırma merkezi bulunan okul, bugüne dek 20.000 öğrenci mezun etmişti.

Glasgow Üniversitesi, son on beş yıldır Gazze’deki okulun en önemli akademik ortaklarından biri. İskoçya’nın en büyük şehri olarak Glasgow, birçok Filistinli öğrenciye ev sahipliği yaptı, Glasgow Üniversitesi, işgalci güçlerin ablukası altında olan Filistin topraklarındaki öğrencilere video bağlantıları üzerinden dersler verdi.

Ocak ayında yerinden yurdundan edilmiş olan Gazzeli aileler, üniversitenin kampüsüne sığındılar ama okul yeniden bombalandı. 2008’deki Dökme Kurşun, 2014’teki Koruyucu Sınır operasyonları esnasında da bombalanmış olan okula yapılan son saldırılar, İsrail’in Filistin’deki eğitim sistemine yönelik gerçekleştirdiği sistematik saldırının parçası.

Yerleşimci-sömürgeci bir proje olarak İsrail, Filistinlilerin öğrenme ve bilgiyi paylaşma hakkını uzun zamandır inkâr ediyor. Gazze’deki okul binalarının yüzde 76’sı ve on iki üniversitenin tamamı imha edildi. Aralarında Gazze İslam Üniversitesi’nden Sufyan Taye, Rıfat Nasır Ebu Nur gibi isimlerin de bulunduğu 94 üniversite profesörü ve 4.327 öğrenci katledildi.

Savaş Makinesine Karşı Koymak

Glasgow Üniversitesi’nin kardeş okulun yıkılması karşısında tek bir yorum yapmaması üzerinde durulması gereken bir mesele. Glasgow Üniversitesi’nden mezun olmuş, sonrasında Dünya Sağlık Örgütü’nde çalışan Dima Hacı’nın geçen Aralık ayı içerisinde Gazze’nin güneyinde ailesiyle birlikte katledilmesi karşısında üniversite sessiz kalmayı tercih etti. Okul, silâh şirketlerine yapılan 6,8 milyon avroluk silâh ticaretinin en önemli fon sağlayıcılarından. Bu ticaret, İsrail’e satılan silâhları da içeriyor. Dolayısıyla, okuldaki bu sessizliğe hiç şaşırmamak gerek. Okul, havacılık ve savunma sanayii alanında faal olan İngiliz şirketi BAE Systems’da ciddi bir hisseye sahip ve bu hisselerin değeri Ekim 2023’ten bugüne yüzde 39 oranında arttı.

Dr. Ebu Sitte’nin seçilmesi, bu suç ortaklığına yönelik açık bir itiraz niteliğinde. Savaş makinesini parçalamak ve Filistin’in kurtuluşunun ihtiyaç duyduğu hareketi güçlendirmek, buna ek olarak, savunma sanayiinde çalışan işçilerle güçlü bağlar kurmak, İngiliz emperyalizminden kopardığı bahşişlerle yaşayan kurumlarla mücadele etmek gerekiyor. Utanç verici olan şu ki Glasgow Üniversitesi de bu kurumlardan biri. Yürüttüğü kampanya süresince Glasgow’daki mücadelenin sahip olduğu önem üzerinde duran Dr. Ebu Sitte’ye göre, “İsrail, soykırım projesinin sadece görünen ucu.”

“Soykırım denilen buzdağının geri kalanı başka bir yerde. […] İngiliz hükümeti de Amerikan hükümeti de soykırım projesinin sürekliliğini muhafaza etmekten başka bir iş yapmıyor. Soykırım projesinin ana eksenini teşkil eden bu güçlerin yanında bir de soykırım sistemine destek sunan, Glasgow Üniversitesi gibi kurumlar var. Glasgow Üniversitesi, silâh satışından kâr elde eden bir kurum. 75 yıl önce kurulmuş olan bu soykırım sistemi, sadece İsrail’i korumak değil, fiiliyatta son altı ay boyunca her gün yüzden fazla Filistinlinin canını alsın diye soykırım projesinin ömrünün uzun olmasını güvence altına almak gibi bir işleve sahip.”

Joe Biden bir açıklamasında, “Bir İsrail olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırdık” diyordu. Bu söz, İsrail’in Batı emperyalizminin Ortadoğu’daki karakolu olarak görüldüğünün delili. Bu gerçeği anlamak için Glasgow Üniversitesi rektörü olarak çalıştığı dönemde İrlanda’dan sorumlu bakan görevini ifa etmiş olan Arthur Balfour’u yeniden hatırlamak gerekiyor. İrlanda’daki İngiliz sömürgeciliği idaresinin işlerini yapan Balfour, o dönemde yapıp ettikleriyle “Zalim Balfour” olarak anılıyordu.

İngiliz mandasının tesis edilmesi ardından adaya konuşlandırılmış olan ve İrlanda’da İngiliz devletinin emirlerini yerine getiren sömürgeci güçler, sonrasında Filistin’e gönderildiler. İrlanda’da kendilerine verilen emri bu sefer Filistin’de uyguladılar. O emirde “gerekli her türden tedbirle direnişi kırın” yazılıydı.

Dün olduğu gibi bugün de Filistin’in işgali, emperyalizmin kendi çıkarları doğrultusunda mevzi elde etmek için ortaya koyduğu çabanın merkezinde duran bir mesele. Tam da bu sebeple biz, bugün “Filistin özgür olmadan kimse gerçek manada özgür olamaz” diyoruz. Tam da bu sebeple Dr. Ebu Sitte’nin rektör seçilmesinin çok önemli olduğunu söylüyoruz.


Radikalleşen Gelenek

Son yirmi-otuz yıllık dönem dâhilinde Glasgow Üniversitesi rektörlüğünün yarattığı gelenek, giderek radikalleşti. Bu radikalleşme dâhilinde okul rektörlüğü, hem ülke içerisinde hem de dışında dayanışmanın önemini gördü. 1971’de, Yukarı Clyde Gemi İnşa İşçileri eylemlerinde sendikacı Jimmy Reid rektör seçildi. New York Times, Reid’in rektörlük konuşmasının tamamını yayımladı ve Başkan Lincoln’ın Gettysburg Konuşması’ndan beri yapılmış “en önemli konuşma” olduğunu söyledi. Bugünün bağlamıyla da örtüşen konuşmasında Reid, “herhangi bir insanın veya insan grubunun başka bir insanı gözden çıkartılabilir bir şey olarak görme hakkı”na itiraz ediyordu.

On beş yıl sonra Dr. Ebu Sitte tıp okumak için Glasgow’a geldiğinde Winnie Mandela, Güney Afrika’daki ırk ayrımcılığının o en karanlık günlerinde rektör seçildi. 2004 yılında İsrail’in nükleer silâh programını dünyaya duyuran İsrailli nükleer teknisyeni Mordechai Vanunu da rektör olarak seçildi. Devlet makamları, o koltuğa oturmasın diye kendisini hapse attı. Geçen hafta Glasgow Üniversitesi’nin barış ve adalet davasına bağlı öğrencileri Dr. Ebu Sitte’yi rektör seçti. Tarihin yankılandığı bu olay, dünya genelinde başka kampüslerde de karşılık buldu.

Yirmi yıl önce, Glasgow Üniversitesi profesörü Tom Leonard, Mordechai Vanunu’nun rektör seçilmesi üzerine “İnsan Olmak” ismini taşıyan bir şiir kaleme aldı. Şiirde Leonard, “Vanunu’nun yanında durduğu, durmaya devam ettiği özgürlük ve kurtuluş arzusu asla bastırılamaz” diyordu. Dr. Ebu Sitte’nin zaferini kutladığımız şu günlerde şairin sözleri geçerliliğini hâlen daha koruyor.

Şiir şöyle bitiyor:

“Ben insanım
Ve ben
Bir insan
Bir dünya vatandaşı
O dünyadan sorumlu
O dünyaya karşı sorumlu
Biri olarak varım.”

Coll McCail
2 Nisan 2024
Kaynak

[Coll McCail yazar ve aktivisttir. Glasgow Üniversitesi’nde Dr. Ebu Sitte için yürütülen kampanya ekibinin üyesidir.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder